وفي هذه الرواية، يعود الكاتب جليل أوقار إلى شخصية المحقق الخاص "رمزي أونال" الذي بدأ يحس بنفسه الترهل بسبب عدم استلامه قضيةً منذ فترة طويلة نسبياً؛ يطرق بابه أخيراً زبونٌ يقبل بكل شروطه بلا نقاش. إنه الطبيب الشاب "كمال أرسان" الذي فقد حبيبته "بغوم قليون" وهي ممرضة في المشفى الذي يعمل فيها منذ أسبوع.. يتصل بها ولا تردعليه، ويزور بيتها فلا يجد فيه إنساً ولا جاناً. ....
1952 yılında Kayseri'de doğan yazar, ortaokulu Talas Amerikan Ortaokulu'nda tamamladı. Ardından Tarsus Amerikan Koleji'ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne devam eden Oker 1979 senesindeki mezuniyetinin ardından çevirmenlik, gazetecilik ve ansiklopedi yazarlığı yaptı. Bu işlerin ardından 1983'te reklam yazarlığına başladı. Markom ve Merkez Ajans isimli şirketlerde çalıştı.
Uzun süre reklamcılıkla ilgilendikten sonra 1998 yılında Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1999 yılının Nisan ayında ilk romanı Çıplak Ceset'i yayınladı. Aynı senenin Ekim ayında ise Kramponlu Ceset çıktı. Oğlak Yayınları tarafından basılan bu eseri ile Kaktüs Kahvesi Polisiye Roman Birinciliği'ni kazandı.
Sevtap Oker'le evli olan yazarın Ali ve Can isimli iki oğlu vardır.
Bilgi Üniversitesi'nde yaratıcı yazarlık teknikleri dersi de veren Oker Mayıs 2019'da İstanbul'da vefat etmiştir.
Bir Mad Man'in ilk bölümünü izlemeye çalışırken bu kadar duman altı olduğumu hissetmiştim, bir de bu romanı bitirmeye çalışırken! İkisinden de vazgeçtim.
Yok, Dan Brown veya Stephen King yazmadıkça polisiye, gizem falan uzak dursun benden ya da bu türün yazarları mantık hatalarından, gereksiz uzatmalardan, yapay karakter ve diyaloglardan kendilerini arındırsınlar, orta yolu bulalım.
Bu kitap en az 200 sayfa daha kısa olmalıydı. Çok ıncık cıncık doldurulmuş metinler. Kitap bir yandan da dumanaltı. Adam ha bire sigara içti. Herkesin adı VE soyadı ile geçmesi de delirtici. Ben sevmedim bu seferkini. Bir Matthew Scudder Polisiyesi değil.. Oğlak'tan çıkan ilk kitabından bu yana, iyi gelişme kaydetmiş bir yazardır, takdir ediyorum kendisini onu da ekleyeyim.
"Doblo'nun motorunun hırıltısı gecenin bir vakti sinemadan dönen bir arkadaş grubunun tek kelime etmeden filmin sonunu düşündükleri andaki gibi sakinleştiriciydi. " Celil Oker'in tasvirlerinin müptelasıyım. Huzurlu uyusun. En beğendiğim kitabı bu oldu.
Ates Etme İstanbul Remzi Ünal serisinin bir başka kitabi. Remzi Unal sevenleri uzmeyecek bir kitap ama sevmeyenler icin de yeni bir sey vaad etmiyor. Bu serideki romanlarin kurgusu asagi yukari hep benzer.
Bu seriyi okurken kendimi polisiye film izler gibi hissediyorum. Yuzlerce kez izledigim filmlere dayanarak dekoru ben yaratiyorum, replikler arkadan geliyor, kafamda oynatiyor ve izliyorum. Efsane degil ama okunabilir bir kitap.
Celil Oker’in en Zeki kurgusu olan sonu en az tahmin edilebilir beni kendine en bağlayan kitabı idi. Tabi ki nev zuhur özel dedektif remzi Ünal tüm karizması ile şahane bir macera yaşadı ve yaşattı bana.
Öncelikle Celil Oker kitaplarını net söylüyorum sırasına göre okuyun neden mi yazardan diğer Remzi Ünal maceralarına dair ağır spoiler yiyebilirsiniz. Remzi Ünal serisinin bitmesine son kitap kaldı ama net söylüyorum bu karakteri sevemedim. Kadınlara bakışını,küfürlerini ve bu küfürlerin sık sık tekrarlanışını,gereksiz betimlemelerini ve de en rahatsiz eden şey -ki ben de sigara içiyorum- sigara güzellemesinden dolayı karakterden hoşlanmadım. Bu kitaptaki olayın kurgusu iyiydi beni şaşırttı. Katil için tahminimde yanıldım. Ve ayrıca o illegal hastane konusuna da değinmesinden dolayı yazara teşekkür ederim. Allah gani gani rahmet eylesin. Evet Remzi Ünalı bir türlü sevemesem de kaleminize sağlık...
Kitabın biraz uzun tutulduğunu iddia edenler olsa da, Remzi Ünal’ı an be an takip etmek keyifliydi. Ancak yazarın ilk okunacak kitabı değil derseniz katılırım. Kurgu diğer kitaplara göre daha derinlikli, iç içe sarmalanmış olaylar, çözüm ortaya çıktıkça araya serpiştirilen süprizler ve sonda beklenmeyen final. İyi bir dile sahip polisiyeden başka ne bekler ki insan.
En iyi Remzi Ünal kitaplarından. Bir özel hastanede dönen olaylar ve dedektifi tutan baş üçkağıtçı bir doktor. Remzi Ünal kat kat gizemleri çözdükçe yatağın üstünde bulunan ceset, çil yavrusu gibi dağılan hemşireler. Diğerlerine göre biraz daha fazla şiddet içeriyor.
Polisiye edebiyat okuma kotamızı bu sene yine bir Celil OKER romanında kullandık.
Dedektif Remzi Ünal'ın satır aralarına gizlemiş olduğu İstanbul, artık satır aralarından taşar hale gelmiş ki bunu kapalı mekanlarda bile görüyoruz. Gezgin tipi polisiye kurgusu daha bir ilgi çekiyor hele ki mekan yedi tepeli şehirse.
Maceramız bu sefer özel bir hastane çevresinde geçiyor. Dedektifteki vurdumduymazlığı bir o kadar karakterlerimizde de görüyoruz ne mutlu.
Ayrıntılı yer ve karakter betimlemeleri polisiyeseverleri sıkıyor mu bilmem ama anlatıdaki gerçeklik boyutunu artırdığını söyleyebilirim.
Dedektif Remzi Ünal macerası. Kurgu çok katmanlı değil. Dar bir çerçeveye sığmış. Yine de Sürükleyici bir akışı var. Özel bir hastanede bir doktor hemşire ilişkisindeki kayıp hemşireyi araymak için başlayan macera farklı yerlere ulaşıyor. Dedektiflik, cinayet (gelin polisiye diyelim) kitaplarının vazgeçilmez unsuru olan sürprizler fena değil.
Sanki her an karşılaşma ihtimalim olan bir kişinin ya da belki de tanıdığım birinin hikayelerini dinliyor olmak… tasvirler ve anlatımın doğallığı huzurla uyu Celil Oker ….
çok direndim ama bitiremedim. kitabın yarısı kahve ve sigara ihtiyacına/tüketimine ayrılmış. üçüncü sezonda bitmesi uygun olacak bir dizinin on yedinci sezonunu izler gibi hissettim. ilk kitaplardaki düzgün Türkçe de yok olmuş. o nasıl olduysa...