"Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil"
Üvercinka, Türkiye’de modern şiirin ifadesine yeni bir soluk getirecek olan genç bir şairin 1958 tarihli ilk kitabı; İkinci Yeni’nin kırılma noktalarından biri.
He graduated from the Political Sciences Faculty of Ankara University. He was the editor-in-chief of the Papirus literary magazine. Cemal Süreya is a notable member of the Second New Generation of Turkish poetry, an abstract and postmodern movement created as a backlash against the more popular-based Garip movement. Love, mainly through its erotic entity, is a popular theme of Süreya's works. Süreya's poems and articles were published in magazines like Yeditepe, Yazko, Pazar Postası, Yeni Ulus, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Aydınlık, and Somut.
Adam yıldızlara basa basa yürüdü Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Ben bütün hüzünleri denemişim kendimde Bir bir denemişim bütün kelimeleri Yeni sözler buldum bir nice seni görmeyeli Daha geniş bir gökyüzünde soluk aldıracak şiire
Şiir insanı hiç olmadım. Çözmeye çalışırken başım zonkluyor bazen. Ama insanların neden taparcasına şairden bahsettiğini anladım. Etkilendim. Afrika hariç değil.
" Gülün tam ortasında ağlıyorum Her akşam sokak ortasında öldükçe Önümü arkamı bilmiyorum Azaldığını duyup duyup karanlıkta Beni ayakta tutan gözlerinin."
"Önce ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar Sonra yüzün ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi."
"Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımda Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı."
"Gözlerin sabahın sekizinde bana açık Ne günah işlediysek yarı yarıya."
"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun.Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin .... Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük."
"Ben nerede bir çift göz gördümse,tuttum onu güzelce sana tamamladım.Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu."
İncecik bir kitap ama gelin görün ki tutamadım kendimi neredeyse tamamını not aldım bir köşeye.Nasıl güzel sözler,nasıl derin cümleler... Etkilenmemek elde değil.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
x x x
Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi
Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde Sen çıkardın utancını duvara astın Ben masanın üstüne kodum kuralları Her şey işte böyle oldu önce
Tomas Sedlacek, Descartes ile matematik ve mekaniğin , aklın ve akılcılığın ve hatta gerçeğin simgesi haline geldiklerini söylüyor. Toplum modelleri, ekonomi matematik ile kurgulanıyor derken, Heidegger'in "şiirde ikamet eden insanı" yerine matematikte ikamet eden insanın geldiğini söylüyor. Belki matematikten ziyade mekanik ve rasyonel bakışın, duyguları bastırıp, aklın kalbe baskın geldiğini söylemek daha anlaşılır. Ancak tekrar tekrar tecrübe edilen duyguların , sertleşip rasyonel kalıplar hatta değişmez dogma Ve inançlara dönüştüğü düşüncesini masaya koyunca , konu tam sohbetlik hale dönüyor. Bu masada , şairlerin tarafında muhtemelen Cemal Süreya oturup, aslında aklın nasıl da duygunun , isteğin esiri olduğunu kendi diliyle anlatırdı. Ne de olsa , istasyonda tren olsa da biraz ,o bazen istasyonu bulamayan adamdı. Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koyan , yıldızları kaldırıma döken. Belki de insan olarak asıl özümüz olan duygularımız "Sizin hiç babanız öldü mü , benim bir kere öldü kör oldum" dediğinde beraber ölüp gitmiş, bizi de hayata ve gerçeğe kör etmişti. Her ne ise de , bazen şiir okuyup oradaki ikametgaha dönmekte, bir nefes almakta fayda var . Belki de onun dediği gibi hepimiz sadece birer resimiz. O zaman bu telaş niye? (Üvercinka 1958 basımlı ilk kitabı Ve yukarıdaki iliştirmeler , kitaptaki şiirlerden ilhamlı. )
Cemal Süreya'nın daha önce bir şiir kitabını hiç okumamıştım. Ancak sosyal mecralarda ve okuduğum bazı kitaplarda birkaç öne çıkan/sevilen şiirine rastlamıştım. Bu kitabı, "Başka ne gibi şiirleri varmış," merakıyla elime aldım ancak beni hiç etkilemedi ve hayal kırıklığına uğradım. Bir çok şiirinde erotizm gereksiz bir şekilde ön plana atılmıştı. Normalde okuduğum kitaplarda erotizmden rahatsız olmam ancak erotizmi kadını bir seks objesi olacak şekilde göstererek işlemişti satır aralarına şair ve eminim bu, bu kitabı okuyan her kadını en az benim kadar rahatsız etmiştir. O şiirleri "Bu konuyu buraya nasıl bağladı!" dehşeti ile okudum. Elimde birkaç kitabı daha var. Pek bir şey beklemesemde 'acaba bütün şiirleri böyle mi' merakından ilerleyen zamanlarda onlara da bir göz atacağım.
Cemal Süreya'nın en can alıcı şiirlerinin yer aldığı Üvercinka. Kitabın incecik olmasına aldanmayın, bazı dizeler ansiklopedi ağırlığında yüreğinize yük getirir.. ya da aksine, bazı dizeler tüm ağırlığınızı koltukta bırakıp ülkeler arası bir seyahate çıkarabilir.
*Kanto: "... Sen belki de bir resimsin ne haber Kırmızı bir Beykozun yanında duruyorsun Yapan bir de ağaç yapmış yanına Dallarına konsun diye kelimelerin -Garson şarap getir Garsonun hali harap"
*Üçgenler: "... İşte bu da kimbilir kiminki Bir de dik açısı var ama ne dik açı En ufak tepeleri o yaratmış sanırsınız Çalgıcının biridir belki de macun satan O şarkı senin bu şarkı benim İstanbul'da Elinde bir keman var sadece bir keman Ve alaturka Eski Üçgenler var üçgenlerde orta noktalar Üçgeninizi çiziyorum var mı kendine güvenen Baylar bayanlar"
*Aslan Heykelleri: "... En olmayacak günde geldin tazeledin ortalığı Alıp kaldırdın bu kutsal ekmeği düştüğü yerden Bunlar hep iyi şeyler ya öte yanda Olsa yüreğim yanmıyacak aslan heykelleri Delikanlı bir köpeği var onunla yatıyor Adalet Hanım iki kişilik karyolasında Bozulmuş burjuva ahlakına örnek"
*Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm ... Dicle kıyılarına tiren varınca Büyük bir gökyüzü git allahım git Genel olarak önce kaşları görünür Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar Gül kurusu
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete Siz de görürsünüz bunları kadnlarda Ödevleri yenilmek olan hep Bıçakla kemik arasında Susmakla ağlamak arasında Yenilmek Kadınlar"
*Üvercinka
... Burada senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katlırkenki Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil."
"Na şunlar üç açısı üçü de yoksul Biri sıfırın altında sekiz derece Birine atan atmış tekmeyi işi yaş Biri sizden bir sigara istiyor. Sadece bir sigara ne sandınız"
Cemal Süreya kitabın adını, "Güvercin Kanadı" tamlamasının ilk harfini ve kanadının da son iki hecesini atarak, oluşturmuş. Hani, "beni mi seviyorsun, Atatürk'ü mü" diyor ya, Cemal Abi. O hesap, şiir kitapları arasında ayrım yapılmaz, ama ne yalan söyleyeyim, en sevdiğim şiirleri de bu kitapta.
Yoğun bir cinsellik hakim çoğu şiirde. Pek bana hitap etmedi. Ancak bunlar dahi çocuksu bir haylazlık olarak tarifleyeceğim bir biçemde yazıldığından keyifliydi. Favorim: Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
genelde şiirlerine orda burda sosyal medyada rastlardım ve beğenirdim.. elime az sayfalı şiir kitabı 'üvercinka' geçince isminin farklılığıyla dikkatimi çekmiş, "güvercin kanadı" nın birleşmesinden yeni bir kelime türetmiş şairimizin bu hamlesi de hoşuma gitmişti.. lakin okurken hüsrana kapıldım sanki bütün müstehcen şiirler bu kitapta toplanıvermiş..
"Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalb çarpıyor Bütün kara parçaları için"
sanki kafası kıyakken karalama yaptığı sayfalar kendinden sonra kitaplaştırılmış gibi geldi bana.. ama neyse ki kısaydı ve fazla zamanımı almadı..
içindeki şu şiiri beğendim ve bunun buraya yanlışlıkla eklendiğini düşündüm bi an..
"Sizin hiç babanız öldü mü Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Şöylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı? "
" Ben nerde bir çift göz gördümse Tuttum onu güzelce sana tamamladım Sen binlerce yaşıyasın diye yaptım bunu Bir bunun için yaptım "
Cemal Süreya'nın şiirinin dolgunluğuna ve gücüne söz söylemeye ne hacet. Alabildiğine estetik şiir üretiyor. Keyif veriyor. Ama içimi gıcıklayan bir şey de yok değil. Kadını hiç anlamıyor. Cemal Süreya zaten erotizmiyle ünlü. Ki şiirini estetikleştiren şeylerden biri tam da bu erotizm. Ama kadın hem maşukken hem de istenenken, bir obje olmaktan öteye geçemiyor Cemal Süreya şiirinde. Bu yüzden beğensem de sevemiyorum.
Sen el kadar bir kadınsındır Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli. Bazı ağaçlara kapı komşu, Bazı çiçeklerin andırdığı. İş bu kadarla bitse iyi; Bir insan edinmişsindir kendine, Bir şarkı edinmişsindir, bir umut Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da Saçlarınla beraber penceredeyken Besbelli aradığından haberli Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda Sevgili.
sadece kadınları ve beyaz boyunlarını ve memelerini ve kadınlıklarını düsünen bir lavuk (2 yıldızı da sizin hiç babanız öldü mü benim öldü kör oldum dizelerine verdim yoksa feminizmime aykırı idi)