Jump to ratings and reviews
Rate this book

Gösta Berling II

Rate this book
This is an EXACT reproduction of a book published before 1923. This IS NOT an OCR'd book with strange characters, introduced typographical errors, and jumbled words. This book may have occasional imperfections such as missing or blurred pages, poor pictures, errant marks, etc. that were either part of the original artifact, or were introduced by the scanning process. We believe this work is culturally important, and despite the imperfections, have elected to bring it back into print as part of our continuing commitment to the preservation of printed works worldwide. We appreciate your understanding of the imperfections in the preservation process, and hope you enjoy this valuable book.

284 pages, Paperback

First published March 9, 2010

1 person is currently reading
11 people want to read

About the author

Selma Lagerlöf

1,328 books692 followers
Selma Ottilia Lovisa Lagerlöf (1858-1940) was a Swedish author. In 1909 she became the first woman to ever receive the Nobel Prize in Literature, "in appreciation of the lofty idealism, vivid imagination and spiritual perception that characterize her writings". She later also became the first female member of the Swedish Academy.

Born in the forested countryside of Sweden she was told many of the classic Swedish fairytales, which she would later use as inspiration in her magic realist writings. Since she for some of her early years had problems with her legs (she was born with a faulty hip) she would also spend a lot of time reading books such as the Bible.

As a young woman she was a teacher in the southern parts of Sweden for ten years before her first novel Gösta Berling's Saga was published. As her writer career progressed she would keep up a correspondance with some of her former female collegues for almost her entire life.

Lagerlöf never married and was almost certainly a lesbian (she never officially stated that she was, but most later researchers believe this to be the case). For many years her constant companion was fellow writer Sophie Elkan, with whom she traveled to Italy and the Middle East. Her visit to Palestine and a colony of Christians there, would inspire her to write Jerusalem, her story of Swedish farmers converting into a evangelical Christian group and travelling to "The American Colony" in Jerusalem.

Lagerlöf was involved in both women issues as well as politics. She would among other things help the Jewish writer Nelly Sachs to come to Sweden and donated her Nobel medal to the Finnish war effort against the Soviet union.

Outside of Sweden she's perhaps most widely known for her children's book Nils Holgerssons underbara resa genom Sverige (The Wonderful Adventures of Nils).

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
1 (11%)
4 stars
2 (22%)
3 stars
5 (55%)
2 stars
1 (11%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 of 1 review
Profile Image for Deniz Kabaağaç.
44 reviews31 followers
September 5, 2020
Sandıktan çıkan eski, unutulmuş, son iki üç kuşaktır hiç kimsenin takmadığı bir aile mücevheri gibi bir roman. Gerçekten de bu kitabı vefat eden dayımın evinde bir kolide, toza bulanmış bir halde buldum. Muhtemelen dedemden kalmış çünkü baskı tarihi 1949. Yıllarca, yaklaşık kırk beş elli sene kapağı açılmamış, el değmemiş, sayfalarına nefes temas etmemiş bir kitap. Okuduğum zaman ise aynı hisse metinde ve kurguda da kapıldım. Çok eskilerden, geçmiş bir zamandan kalan bir hikâye ve dil. Dili özellikle vurguluyorum çünkü kitabın en önemli özelliği kurgusundan bağımsız olarak metnin zenginliği, akıcılığı ve derinliği. Tabi bu da bizi çeviriye, hadi kitabın baskı diline sadık kalalım, tercümeye getiriyor. Tercümanlar Hayrullah Örs ve Behiç Enver Koryak’ın isimlerinden bahsetmeden bu baskıdan bahsetmek martılardan, cami minarelerinden, poyrazdan ya da lodostan veya haliçten hiç bahsetmeden İstanbul’u konuşmak gibi olur. Metnin zenginliği, tekrar vurgulamam gerekiyor, kurgudan bağısız olarak güzelliği ve akıcılığını Türkçe ’ye aktarabilmek öyle kolay bir şey değil. Bu romanın metni, betimlemeler, anlatım ve akıcılığı o kadar güzel ki sadece kelimelerin, cümlelerin peşinden giderek, bundan sonra hangi kelime geliyor diyerek, sadece dilin kullanımının tadını çıkararak bile okuyup bitirilebilir. Metin böyle olunca ve kitabı eğer anadilinde okumuyorsanız ve tercüme güzel değilse, hatta orta derecede olsa bile, romanın bu özelliğini, metnin kendi başına bağımsız bir güzelliği olduğunu fark etmezsiniz bile. Tercümanların adlarını anmak bu açıdan çok önemli.
Selma Lagerlöf Türkiye’de zaten pek bilinmiyor, diğer bir önemli kitabı olan Kudüs, Jerusalem, gibi bu romanda sadece 1945-50 arasında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından tercüme ettirilmiş ve basılmış. Yeni bir baskısı ve tercümesi yok, dolaysıyla başka bir Türkçe tercüme ile karşılaştırma şansım da olmadı. Türk yayıncıların neden Selma Lagerlöf ile ilgilenmediğini anlayabilmiş değilim, çünkü edebi olarak önemli bir insan ve Nobel edebiyat ödülünü alan ilk kadın yazar. Sadece bu bile kendi başına önemli ama dediğim gibi Türkçe ‘ye sadece bir çocuk kitabı çevrilmiş. Belki de dini bir tema da içeren Kudüs’ü yazmasından dolayıdır, bilemiyorum.
Lagerlöf hakkında birçok şey yazılabilir ama bu kitaba da yansıyan birkaç özelliğinden bahsetmek gerekiyor çünkü bunlar romanın yapısı içerisinde çok belirginler. Başta bu romanın hikayeler, hikayeler, birbirinden bağımsız gibi duran ama bir şekilde birbirine bağlı hikayeler, hikayelerin içinde bazen birkaç paragraftan uzun olmayan daha küçük hikayelerden oluşması var. Sizi romanın genel kurgusundan uzaklaştıran, metne doğrudan bağlayan, okuduğunuz sayfa ile aranızda doğrudan bağ kuran hikayeler. İkincisi bu hikayeler insanla, hayatla ilgili hikayeler ama köklerinde İskandinav mitolojisini barındıran, Luteryen bir Hristiyanlık anlatısından parçalar içeren, doğayı ve hikâyenin geçtiği bölgeyi merkeze alan hikayeler bunlar ki Lagerlöf zaten bunlarla da tanınıyor.
Son olarak da romanın etrafında oluştuğu hikayelerin birleşmesinden ortaya çıkan temel anlatıdan da bahsetmek lazım. Ancak şunu da belirteyim ki eğer böyle bir anlatı olmasaydı bile Gösta Berling dili, metnin güzelliği ve hikayeleri ile okunmayı zaten hakkediyor. Yine de üzerine biraz düşününce bu Faustçu bir kurgunun, şeytanla yapılan bir pazarlığın, bunu insanların hayatına getirdiklerinin ve götürdüklerinin ama sonuçta, orasını yazmayayım, anlatısı bu roman. Şurası bir gerçek bu anlatı derin bir Luteryen teolojik temel üzerinde yükseliyor ve bu açıdan da çok güzel, hem anlatı olarak güzel hem de İskandinav toplumlarının modernleşme sonrası durumunu, açık fikirliliği, farklılıkları kabul edişlerini, sosyal yapılarını anlamaya yardımcı oluyor.
Displaying 1 of 1 review

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.