On yedinci asrın ilk seneleri, Anadolu'nun Osmanlı hanedanına karşı asırlarca devam eden mücadelesinin başlangıcıdır. Devlet ricalinin irtişası, Safiye Sultan'ın tahakkümü, Saray'ın Yahudi nüfuzu altında yaşaması, Anadolu'da derin bir aksitesir husule getirdi. İmparatorluk idaresinin infisahı daha Üçüncü Murat zamanında başladı. Anadolu taraf taraf isyan ediyordu. Fakat bu isyan, doğrudan doğruya Osmanlı hanedanına karşıydı. O devirde, başına toplanan binlerce insanları devlet şeklinde idare ederek Divan hükümleri tarzında hükümler ıstar eyleyen bir Sekban bölükbaşı vardı ki, o da Kara Yazıcı Abdülhalim'di. Fakat o, sadece, Kara Yazıcı diye meşhurdu. Ruha tarafları kâmilen onun idaresine tabiydi. Kara Yazıcı meselesi İstanbul'u hayli işgal etti. KaraYazıcı'nın faaliyeti 1598 senesinde başladı, 1601 senesi zevahirinde kendisinin vefatını müteakip te senelerce devam etti.
1880’de İstanbul’da doğdu. Beşiktaş ve Kuleli Askerî İdadi’lerinden sonra Harbiye’yi bitirerek, orduya katıldı. Bir süre askerî okullarda coğrafya ve Fransızca öğretmenliği yaptı. Gazetelerde yazılar yazdı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Harp Okulu’nda tarih öğretmenliği yaptı. Osmanlı Tarih Encümeni üyesi de olan Ahmet Refik, bir süre askerî sansür müfettişliği de yaptıktan sonra emekli oldu. Daha sonra tekrar orduya çağrılan Ahmet Refik, yazarlık ve hocalık yaptı. I. Dünya Savaşı’ı ertesi Darülfünun’da müderrislikte bulunduktan sonra Türk Tarih Encümeni Başkanlığı’na getirilen Ahmet Refik, 1933’teki reformdan sonra üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı. 1937’de İstanbul’da öldü. Tarihî konuları yalın bir üslûpla anlatabilen ve bu anlamda tarihi geniş kitlelere sevdiren Ahmet Refik’in elliye yakın kitabı ve birçok şarkı sözü vardır.
Kitabın konusu; Osmanlı İmparatorluğu döneminde, devletin de gücünü arkasına alarak konumunu güçlendiren ve halkı sömüren zorbalar. Bu güç odakları, devlet içinde devlet olarak hareket etmelerine rağmen devlet kademelerindeki yozlaşmışlık nedeniyle cezalandırılamıyor hatta devlet himayesinde halkı soymaya devam ediyorlar. Konumlarını kaybetmelerinin nedeni ise genel olarak devlet kademelerindeki ayak oyunlarında yanlış ata oynamaları gibi görünüyor. Kitabın dili oldukça ağır, dipnotlarla desteklenmesine rağmen okuması zor bir kitap, 64 sayfa olması bu açıdan bir avantaj. Hep rüya gibi anlatılan Osmanlı döneminde Anadolu’nun gerçek durumunu yansıtması açısından dikkat çekici. Tarih okuması yapmayı sevenler beğenebilir ama bu alana ilgi göstermeyenler için sıkıcı bir okuma deneyimi olabilir.