Jump to ratings and reviews
Rate this book
Rate this book
Kâmil Bey de Anadolu’da serbesttir artık ... Türkiye’yi kuşatan bir "serbest"lik rüzgarı esmeye başlar zamanla. Bu serbestlik, değişen ya da değişmiş gibi görünen insanların maskelerini birer birer düşürürken, İstanbul’da hayat giderek zorlaşır. Kâmil Bey, yıllardır özlemini duyduğu biricik kızı Ayşe’ye kavuşmaya çalışırken, Kurtuluş Savaşı’nda yüz binlerce insanın kanıyla kurtulan vatan, artık demokrasi mücadelesi vermektedir. Serbest Fırka’nın kuruluşu, Darülfünun’da meydana gelen ayaklanmalar, İstanbul sokakları ve tarihin derinliğinde kalan ayrıntılar...

"Yol Ayrımı", savaştan zaferle çıkmış bir milletin demokrasi yolunda attığı bebek adımlarının izdüşümlerini aktarıyor okura.

493 pages, Paperback

First published January 1, 1971

53 people are currently reading
942 people want to read

About the author

Kemal Tahir

72 books243 followers
15 Nisan 1910’da İstanbul’da doğdu. 21 Nisan 1973’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Kemal Tahir Demir. Deniz yüzbaşı olan babası, Sultan II. Abdulhamid’in yaverlerinden. Babasının görevleri nedeniyle ilk eğitimini Türkiye’nin çeşitli yerlerinde tamamladı. 1923’te İstanbul Kasımpaşa’daki Cezayirli Hasan Paşa Rüştiyesi’nde mezun oldu. Galatasaray Lisesi’nde 10’uncu sınıftayken öğrenimini yarıda bıraktı. Avukat katipliği, Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde ambar memurluğu yaptı. İstanbul’da Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde düzeltmenlik, röportaj yazarlığı, çevirmenlik yaptı. Yedigün, Karikatür dergilerinde sayfa sekreteri oldu. Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1938’de Nâzım Hikmet’le beraber Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde “askeri isyana teşvik” suçlamasıyla yargılandı. 15 yıl hapse mahkum oldu. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya ve Nevşehir cezaevlerinde yattı. 12 yıl sonra 1950’de genel afla özgürlüğüne kavuştu.

İstanbul’a döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul temsilciliğini görevinde bulundu. “Körduman”, “Bedri Eser”, “Samim Aşkın”, “F. M. İkinci”, “Nurettin Demir”, “Ali Gıcırlı” gibi takma isimlerle gazetelere tefrika aşk ve macera romanları, senaryolar yazdı. Fransızca çeviriler yaptı. 6-7 Eylül olayları sırasında tekrar gözaltına alındı. Harbiye Cezaevi’nde 6 ay yattı. Çıktıktan sonra 14 ay kadar Aziz Nesin‘le birlikte kurdukları Düşün Yayınevi’ni yönetti. Edebiyata şiirle başladı. İlk şiirleri 1931’de “İçtihad” dergisinde yayınlandı. Yeni Kültür, arkadaşlarıya birlikte kurdukları “Geçit”, Var, Ses dergilerinde şiirleri çıktı. İlk önemli eseri olan 4 bölümlük “Göl İnsanları” uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, 1955’te basıldı. Yine 1955’te basılan “Sağırdere” romanıyla adını duyurdu. İstanbul’u bir çerçeve gibi alıp Türklerin Osmanlılıktan Cumhuriyet’e geçişini incelediği “şehir romanları” dizisinin ilk kitabı “Esir Şehrin İnsanları” 1956’da yayınlandı. Bu kitapta Mütareke dönemi İstanbul’unu anlattı. Dizinin diğer kitabı olan “Esir Şehrin Mahpusu” 1961’de, “Hür Şehrin İnsanları” 1976’da basıldı.

Kemal Tahirİlk kitaplarında daha çok köy ve köylü sorunlarına eğildi. Daha sonra Türk tarihinin ve özellikle yakın tarihin olaylarını ele aldı. “Devlet Ana“da, kuruluş sürecindeki Osmanlı toplumu ve yönetim sistemini, “Kurt Kanunu”da Atatürk’e karşı düzenlenmek istenen İzmir suikastini, “Rahmet Yolları Kesti” ve “Yedi Çınar Yaylası”nda ağalık kurumu ve eşkıyalık olgusunu inceledi. “Yorgun Savaşçı”da Anadolu’daki başsız, öndersiz ulusal güçlerin birleşip Ulusal Kurtuluş Savaşı’na başlamasına kadar geçen dönemi anlattı. “Bozkırdaki Çekirdek”te de köy enstitüleri üzerinde durdu. Kemal Tahir’in düşüncelerindeki çıkış noktası Marksist görüş ile Türkiye gerçeği arasındaki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye’de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksist görüşün sunduğu çözüm arasında bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı Batılılaşmaya ilişkin yargısı da bu Marksist çözümü yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizim, “Türkiye’de 2’nci Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu” olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylece hem Marksist görüşün, hem de Batılılaşmanın ürünü olan Cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerini belirleyen temel nokta oldu.

“Devlet Ana”da Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Diğer romanlarında da “Türk insanı ve Türkiye özeli” olgusunu ortaya çıkarmaya çalıştı. Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Diyaloglarla zengileştirdi, karizmatik karakterler yarattı. En üretken romancılarımızdan biri oldu.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
381 (34%)
4 stars
451 (40%)
3 stars
237 (21%)
2 stars
26 (2%)
1 star
7 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 102 reviews
Profile Image for Sine.
387 reviews474 followers
July 2, 2022
harika bir üçlemenin, ortalamasını bir tık düşüren sonu.

aslında bir yandan çok iyi bir kitap. bir kere anlattığı dönemi edebiyatta ya da başka bir içerikte neredeyse hiç göremiyoruz. adeta “içeriden” bilgi aktarıyor kemal tahir, çok partili hayata geçişle ilgili. sonra zaten kemal tahir’in bu üçlemenin esas kahramanı ve olayı kabul edilebilecek kamil ve ailesiyle ilişkisi konusuna çok yüklenmeden, dönemin atmosferini de en az o kadar önemseyerek anlatmasına bayılıyorum. hbo yokken hbo dizisi yazmış resmen. kamil efendi ve kızıyla ilgili çok kritik bir gelişme oluyor ve siz yana yana devamını merak ederken 40 sayfa kapalıçarşı esnafı okurken buluyorsunuz kendinizi. çok yönlü, çok derinlikli, normalde sadece devlet ağzıyla öğrendiğimiz bir dönemi sanki biz de o dönemde yaşamışız gibi hissettirecek kadar güzel anlatan bir üçleme bu. bu konularda bu üçüncü kitabın da ilk ikisinden geri kalan bir tarafı yok zaten.

üçüncü kitabın bana göre esas sıkıntılı tarafı, doğal olarak jenerasyon değişikliği kaynaklı yeni karakterler eklenmişken bunları ilk iki kitaptaki kadar iyi idare edememesi. ikinci kitabın sonunda milli mücadele her iki şekilde de sonuçlanabilecekmiş gibi hissedilen o belirsizlikte bırakıyoruz karakterleri. hatta bu vatan kurtarma sevincini okumak ne güzel olur diye hevesle başladım yol ayrımı’na. hbo reyiz ise bize hiç acımadan oraların, o duyguların çoktan geride kaldığı serbest fırka kurma denemesinden başlatıyor üçüncü kitabı. dolayısıyla ilk iki kitapta ufacık çocuk olan birçok karakter de yetişkin olmuş. ama bu karakterleri sanki dördüncü bir kitap daha varmış gibi hissettirecek bir noktada bıraktı tahir. belki de niyeti de oydu, bilemiyorum.

yine de bunlar kitabın ve bilhassa üçlemenin değerinden çok da bir şey götürmüyor. hayran kaldım, iyi ki yazmış kemal tahir. “üç kemaller”in biriyle hiç tanışamamış olmak beni çok üzüyordu, tanıştığıma ziyadesiyle memnun oldum.
Profile Image for Hakan.
227 reviews200 followers
April 7, 2024
edebiyat okurluğumun çeviri okumaktan ibaret olduğunu düşününce üzülüyorum. türkçe romanlarda türkçeyi aradığım, türkçeyi özlediğim için üzülüyorum. bizzat türk edebiyatı tarafından türk edebiyatından uzaklaştırılmış gibi hissediyorum kendimi. türk romanının, türk romancılığının olmadığına ve olmayacağına ikna olmuş durumdayım. ve derken esir şehir üçlemesinden yol ayrımı'nı en az yirmi yıl sonra ikinci kez bitirdiğimde şunu görebiliyorum: olabilirmiş. türk romanının, türk romancılığının olabileceğini gösteriyor kemal tahir.

kemal tahir romancılığını olası türk romancılığıyla özdeşleştirmek, kemal tahir'le türk romanı kurulabilirdi demek değil bu. kemal tahir'deki çaba, hem içerikte hem biçimde özgün, bir karakteri ve kimliği olabilecek romancılık potansiyelini işaret ediyor. bu çabayla ve hatta böyle bir çaba gösterilmesi gerekliliğinin benimsenmesiyle bile son elli yılda çok şey yapılabilirdi. türk romanı düşüncesi-meselesi olan bir roman olabilirdi şüphesiz, sorgulayıcı-tartışmacı olabilirdi ve bunun mümkünse kendine özgü yöntemi-tekniği bulunabilirdi.

yol ayrımı'na-esir şehir üçlemesine sıradan bir okur olarak yaklaşıldığında böyle bir çabaya yaklaşılmış oluyor aslında. basit görünen yapısının ardında özgün çözümler, küçük buluşlar kendini göstermeye başlıyor: birkaç karakterle tarih sahnesi kurmak, diyaloglardan roman dünyası yaratmak, su gibi hikaye akışı, akışta ağır düşünce, hiç olmayacak yerde bam teline dokunmak, kriz anları, dönüş anları, haklının haksıza doğrunun yanlışa dönüşü, kahramanın çözülüşü, okurun çözülüşü, romanın bir karşı romana dönüşü.. basitliğin nasıl müthiş bir ağırlığı, karmaşıklığı taşıdığı görüldüğünde insan kemal tahir'den sonra bambaşka bir türk romancılığı olacağını düşünüyor.

ve yanılıyor. tam aksine bir yol tutuyor romancılığımız. düşüncesiz, meselesiz, neredeyse içeriksiz ve biçimsiz. o zaman şu soru geliyor akla: en çok okunan ve tartışılan yazarlarımızdan biri olarak kemal tahir nasıl okundu, nasıl tartışıldı?..kemal tahir romancıdır denmedi. sırf romancı dememek için alakası olmadığı halde kemal tahir'e aslında sosyolog diyen, tarihçi diyen, kemal tahir'e hakkını vermemek için sosyolojiye de tarihe de haksızlık eden görüş kabul gördü. romancılığını değerlendiren de basit, düz, kaba olarak değerlendirdi. derken kemal tahir eskimiş gibi görüldü. daha kötüsü aşılmış gibi görüldü. oğuz atay gibi istisna yazarlar kemal tahir'in yakın tarihi tartışmaktan ibaret olmadığını gördü. romansal olanı gördü ve görenler anlaşılamadı. "türkiye'nin ruhu" yazılamadı. geçti, gitti, bitti.

geride kemal tahir solcu mu, sağcı mı sorusu kaldı, atatürkçü mü atatürk karşıtı mı?..ne yazık ki bunu da bilemiyoruz. bunu da romanı, romancıyı bilmediğimiz için bilmiyoruz. romancıyı dar kalıplara sokamayacağımızı bilmediğimiz için bilmiyoruz. oysa kemal tahir gibi kendisiyle çelişme pahasına değişen, hesaplaşamayı seçtiği için en çok kendisiyle hesaplaşan birinin kendisinden çok romancılığına bakmak daha kolay ama bakmayı bilmiyoruz. bu arada türk edebiyatı mı, türkçe edebiyat mı sahi?..geldiğimiz aşama bu. cevap hiçbiri.
Profile Image for Cemre.
724 reviews561 followers
July 30, 2019
Esir Şehir Üçlemesi'nin son kitabı olan Yol Ayrımı, Milli Mücadele sonrasını kendisine fon olarak seçmiş. Serbest Fırka'nın kuruluşu ve kapatılışı, çok partili hayat denemeleri, devrimlere alışma sürecini önceki iki kitapta yer alan karakterlerin bir kısmı üzerinden anlatmış Kemal Tahir. Üçüncü kitabı önceki iki kitaba oranla ben biraz daha durağan buldum. Özellikle başlarda konuya girmekte zorlandığımı söylemem lazım. Buna ek olarak önceki iki kitabın ana kahramanı Kâmil Bey'e tahminim de az yer verilişi, ilgimi çeken Murat ve Selim karakterlerinin de beklediğimden az anlatılışı beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Bunun haricinde Kemal Tahir'in anlattıkları her ne kadar Cumhuriyet'in ilk yıllarına dair sorunlar olarak görülse de okurken şu anda da bazı şeylerin, pek çok insanın çok da farklı olmadığını görmek sizi hem şaşırtacak hem bir miktar üzecek, en azından ben böyle hissettim.
Profile Image for Uğur Karabürk.
Author 6 books134 followers
October 30, 2018
yine güzel bir eserdi ama üçlemeye bakarsak bir ve ikinin gerisindeydi.
Profile Image for Sinem.
343 reviews202 followers
February 7, 2024
İlk iki kitapla son kitap arasına yıllar aldığım için bir serinin üçüncü kitabı değil de bağımsız bir kitap gibi okumuş oldum Yol Ayrımı’nı. Bu yüzden de kitapla ilgili beğenim diğerlerinden bağımsız bir beğeniye dönüştü. Cumhuriyetin ilk dönemiyle çok ilgili biri olarak kitabı çok beğendim. Çünkü okulda veya mainstream belgesellerde, sunumlarda gördüğümüzden tamamen farklı bir tabloyu gözler önüne sermiş Kemal Tahir. Devlette devamlılık esastırdan tutun tepeden inme hiçbir inşanın işe yaramadığına kadar her şeyi oldukça çıplak bir şekilde gösteriyor. Romandan tarih öğrenilmez fakat geçip giden yılların böyle de yaşanmış olabileceğine kendi yaşadıklarıma, tanık olduklarıma baktığımda kolayca inanıyorum. Bu serinin ilk kitabını bir solukta okumuş ve büyük bir hayranlık duymuştum Kemal Tahir’e, serinin son kitabıyla hayranlığım bir sonsuzluğa dönüştü. Diyaloglar, tasvirler, anlatım tarzı 10 puan 10 puan 10 puan.
Profile Image for Gün.
157 reviews24 followers
December 6, 2013
Esir Şehir Üçlemesi’ne dair genel bir değerlendirme yapmak gerekirse:

Milli mücadele dönemi ve sonrasına dair farklı detaylar sunan, döneme ilgisi olan herkesin mutlaka okuması gereken bir eser.

Esir Şehrin İnsanları ve Esir Şehrin Mahpusu, sürükleyici olmasının yanında karakterleri ile de eşsizdi. Yol Ayrımı ise adından da anlaşılacağı üzere olayların durulduğu MM sonrası dönemde geçiyor ve daha sakin ilerliyor. Bu nedenle başlangıçta biraz yadırgansa da, Kemal Tahir'in alamet-i farikası diyebileceğimiz özellikleri ile kısa sürede insanı sarıyor.

Peki nedir bu alamet-i farikalar? Birincisi, tüm kitaplarında karakterlerine yaptırdığı genel geçer kurala aykırı tarih okumaları, alternatif tarih yorumları.

İşte Yol Ayrımı'nda Farmason Doktor karakterinin değerlendirmeleri gerçekten paha biçilemez nitelikte. İkinci kitapta ise Binbaşı Arif Bey'in ve diğer mahpushane karakterlerinin İstibdat Dönemi ve İttihat Terakki Cemiyeti'ne dair yorumları eşsizdi. Binbaşı Arif Bey'in Kuvayı Milliye hareketini hararetle desteklerken, İttihat Terakki'nin olumlu / olumsuz değerlendirmesini yapması, Farmason Doktor'un ise hem Kuvayı Milliye hareketine, hem İTC'ye çakan, ikisini aynı sürecin iki ayrı parçasını yürüten, görev dağılımı yapan hareketler olarak özetlenebilecek değerlendirmeleri mutlaka okunmalı.

Bunun yanında diğer ikinci nitelik ise, okuyucusunun çok aşina olduğu Kemal Tahir’in kendine özgü dili ve anlatımı. Zekeriya Hoca, Dadal Efendi, Katır, Deli Celadet gibi yan karakterlere ait, Kemal Tahir Türkçesi diyebileceğimiz dille, deyimlerle bezeli bölümler hiç bitmese dedirten cinstendi.

Hatta Kemal Tahir Türkçesi ile ifade etmek gerekirse, yahu bunlar nasıl bir anlatımlar ki, okuyanın ağzının suyunu akıtan bir anlatımlar. :)

Kemal Tahir okuyun, okutun efendim...
Profile Image for Hakan.
828 reviews631 followers
May 1, 2022
Üçlemenin son kitabı yedi yıl sonraya sıçrıyor ve 1930’da Serbest Fırka’nın kuruluş hikayesini romana yediriyor. Milli Mücadele kazanılmış, ama sonra eski menfaat çatışmaları, haksız yere zenginleşmeler, bu süreçte yaşanan hayal kırıklıkları, ayrıca kişisel dramlar iyi anlatılmış. Romanın sonlarına doğru - ülkemizin ideolojik kampları arasında bitmeyen tartışması - “Lozan’ın ne büyük hata olduğu”nu bir karakterine uzun uzun söz vererek savunması, tabii konu Kemal Tahir olunca şaşırtmıyor. Kendi adıma katılmasam da kızamıyorum üstada…
Profile Image for Caterina.
1,203 reviews62 followers
October 23, 2023
Uzun zaman önce okumuşum dedim sonlara doğru... Kemal Tahir'in farklı anlatımıyla bir dönem hikayesi... Serinin 3. kitabı Yol Ayrımı.

Buradan sonrası eser hakkında bilgi içerebileceğinden gizleyelim. Okumamış olanlar uzak dursun.



23.10.2023 güncellemesi: Bu defa storytelde dinledim. Hala düşüncelerim değişmemiş... Ama yeniden okumak çok güzeldi.
Profile Image for Önder Kurt.
47 reviews6 followers
April 15, 2018
Bu eseri bende Kemal Tahir’in Osmanlıcı olduğu yönünde bir izlenim bıraktı; öyle ki Devrimci bir yazardan çok, marxist eleştirmen Terry Eagleton’un organikçi diye adlandırdığı, Joseph Conrad, T.S.Elliot, George Elliot, Ezra Pound türü, yitik geçmişte kalmış sözde altın bir zamana, organik bir topluma yönelik nostaljik bir özlemle, devrimci altüst oluşlara karşı bir tepki içinde yazan düpedüz muhafazakar yazarlar arasında mı sınıflandırılmalı acaba kuşkusu doğdu.

Her türlü geçmiş “altın zaman” duygusallığı için söylenen şey Kemal Tarih için de söylenebilir belki de; yaşanan hızlı dönüşümlere tepkiyle, aslında olmayan bir altın zamana yönelik boş bir özlem. O kadar ki, o altın zamanın hangi değerlerini kaybettik sorusunu, yokolan düşünsel, sanatsal, bilimsel vs gibi önemli kültürel birikimlerle değil, artık kimsenin dönüp bakmadığı eskinin eli işi göz nuru dikiş, nakış, incik, boncuk vs ile yanıtlıyor. Herhangi bir karakterin değil, doğrudan romanın anlatıcısının ağzından Kapalıçarşı ziyareti sırasında şu satırları okuyoruz ilkin, batılıların hediyelik ıvır zıvırında yönelik olarak;

“Tanzimat'tan bu yana lstanbul'un birkaç semtinde, lzmir'in birkaç mahallesinde, Beyrut'ta, Selanik'te batılaşmayı bunları kabul etmek, batılaşmasız da yaşanmaz sanı­larak alık Osmanlılar'ın bonmarşelerden, pazardölevanlardan, binbir çeşitlerden kapışarak kendi ya da birbirlerinin evlerine koşturdukları maskaralıklar... Tamamıyla başka bir toplum içinde yapılmış olduklarından, Osmanlılar'da ancak köpekleşmeyi, ruh rezilligini ispatlayan hediyelikler, yadigarlar, gerçek Osmanlı hanımlarına, el sürmekle degil, göz degdirmekle igrenme veren yüzde yüz pislikler.”

ardından buna karşılık Osmanlı’nın kendi öz değerleri olarak şunlar öne sürülüyor;

“Osmanlı kadınlığının göz nurunu, el emeğini, üstün zevkini yüzyıllardan beri yiğitçe taşımış, işlemeli yağlıklar, dantelalar, oyalar... Çeşitli gergef işleri ... Maden döküntüsü gibi, horlanarak şuraya buraya atılıvermiş oldukları halde, nefis çizgileriyle heykellere meydan okuyan bakır kapkacak. .. Ermeni, Rum, Türk, Laz ustaların Osmanlı bakırcılığına vurdukları şaheser damgalar ... “

Aslında, Batı’nın değerlerine karşı kendisininkileri öne çıkarmaya çalışan Organik Muhafazakar Türk aydının trajedisini şu tek karşılaştırma özetliyor ; “heykellere karşı bakır kap kacak”. Bir özenti olarak Batılılaşmaya karşı durmak isteyen Osmanlı Aydının elinin zayıflığının daha iyi bir dile getirilişi bulunamaz sanırım. Kültürel karşılaştırmayı bu düzeyde ele almak, doğu-batı rekabetinde güçler dengesinin ne kadar Doğu aleyhine olduğunu bir başka boyutta daha gösteriyor: özgüven.

Dolaştığı yerel bir pazarda karşılaştığı yabancı kültür öğeleri karşısında, bunlara hayranlık duyulmasını “köpekleşme” olarak nitelemek yabancı etkilere karşı bir köylü kapalılığını akla getiriyor. Paris’in ortasındaki bir mağazada bir İran halısına ya da Afrika ritüel maskesine duyulan hayranlığı köpekleşme olarak niteleyecek bir Fransız düşünülebilir mi!. Fransız, kendi kültürünün bu tür önemsiz yabancı etkilere karşı duramayacak kadar zayıf olduğunu aklına getirir mi? Ne kadar karşı çıkma görüntüsü altında da olsa, sonuçta o bildik Doğulu eziklik ve aşağılık duygusu.

Balzac’ı, Montaigne’i, Goethe’si Marx’ı , Mikalanj’ı olan değil, kültür adına bakır kapkacakla yetinen korkar dış etkiden.

Eğer bu tepkiler bir roman karakterinin ağzından dile getirilmiş olsaydı, yazarımıza maledemezdik ama doğrudan anlatıcı dile getirdiği için sanırım bunu Kemal Tahir’in görüşleri olarak kabul etmek durumundayız. İş karakterlere geldiğinde durum çok daha korkunçlaşıyor; Doktor Münir adında “iyi” bir karakter var ki, söyledikleriyle günümüzün Akit gazetesinde çok rahat köşe bulabilirdi.

Gazeteci Murat’ın, Serbest Fırka’nın, aldığı beklenmedik başarısından dolayı feshedilme kararını okuduğu meclis konuşmasında maruz kaldığı tepkiler üzerine şu gözlemi yapması üzerine söylediklerinin pekçoğu kesif bir gericiliği ve devrim karşıtlığını dile getiriyor;

***

Murat: “Şuna kesinlikle artık eminim! Halk Partisi, o toplantıda, iktidarda olduğu halde, belki daha yıllarca da iktidarda kalacağı halde, çoktan yenik düş­ müştür. Hem de kesinlikle yenik düşmüştür.”

Dr. Münir başlıyor:

“Bir dünya imparatorluğu, yüzyıllar boyu, yüzlerce nesillerin birleşik gayretiyle, kanları, canları, malları pahasına doğ­muş, kökleşmiş, gelişmiş, yaşatılmıştır. Tarihin bir döneminde, herhangi bir nesil, tek başına bu tasfiyeye karar verebilir mi? “

***

“İttihatçıları imparatorluğu yıktılar, 1923 Kuvayı Milliyecileri bir dünya imparatorluğunun miras hesaplarını tasfiyeye oturdular. Peki neydi tasfiye edilecek miras? Yedi yüz yıllık bir dünya imparatorluğu ... “

****


“Dinle, l 908'de, lttihatçıların ele geçirip on yıl içinde yıktığı imparatorluk, tam dört milyon üç yüz seksen üç bin kilometrekare toprağa sahipti. - Yok canım! Var mıydı bu kadar? - Hay hay! l 908'de Bosna-Hersek, Bulgaristan, Girit, Kıbrıs, Mısır, Tunus, Cezayir, Trablusgarp, Sudan çeşitli anlaşmalarla imparatorluk toprakları sayılıyordu. Sayıldığı için de nüfusumuz kırk üç milyonu aşkındı. Bu topraklar üzerinde malımız olan, yedi bin kilometre demiryolu döşeliydi. Dikkat et, dört yüz yıllık hilafetin bütün dünya islamları üzerindeki manevi haklarını katmıyorum. Tasfiye edilen miras Osmanlının sırf kılıç gü­cüyle vuruşarak aldığı, tarih boyu vuruşarak savunduğu mirastı”

****


Dikkat edelim, burda 700 yıllık bir Dünya imparatorluğunun yarattığı köklü özgün kültüre değil, kılıç gücüyle kurulan bir egemenliğe vurgu var. Bu Dr. Münir karekteri, “700 yıllık bir Dünya imparatorluğu” “birden” ortaya çıkmış bir avuç komitacının komploları ile topu, topu 10 yıl içinde yıkılabildiyse, demek ki aslında o kadar da sağlam bir kültür oluşturamamış olduğunu, kılıçla alınanın kılıçla geri verilmek zorunda kalınacağını pek düşünmeden bütün suçu itttihatçılara atabiliyor; bunu yaparken de 1908’de kaybedilenler arasına, daha Mehmet Ali Paşa zamanında yani bir asır önce çoktan kaybedilmiş Mısır’ı ekleyerek, onların hanesine yazabiliyor.

Romanda çok fazla bulunan bu tür tartışılır noktaları bir tarafa bırakalım, Dr.Münir, çok daha gerici bir saptamada bulunuyor ve Kurtuluş Savaşını bir milli mücadele olarak değil bin yıllık Doğu-Batı mücadelesinin küçük bir çatışması olarak görüyor. Yani ekseni, bağımsızlık/modernleşme boyutundan, kökü çok daha derinde olan Doğu/Batı -biz onu Hristiyan/Müslüman olarak okuyalım- boyutuna kaydırarak düpedüz açık bir gerici görüş dile getiriyor.

Dr.Münir karakteri Kemal Tahir ile ne kadar özdeşeleştirilebilir bilemiyorum ama en azından bir yakınlık olduğunu düşünüyorum. Eğer durum buysa, itiraz etme hakkımız vardır; Dr. Münir’in Doğu-Batı mücadelesi olarak nitelediği çatışma bence İki Din arasındaki değil, bütün devletlerin, bütün geleneksel toplumların tam orta yerinden geçen, bütün kültürleri çapraz kesen bilimsel-laik ve dinsel düşünüş tarzları arasındaki mücadeledir. Bu anlamda bu mücadele farklı toplumlar arasında değil daha çok aynı toplumun içinde farklı sınıflar arasında verilir. Hatta aynı bireyin kendi iç dünyasında da süre bir mücadeledir bu. Bu mücadeledenin seyri de Kemal Tahir’i rahatsız etse de köktenci ve hızlı olmak zorundadır. Kendisi aksine iddia etse de Fransa ve Rusya’da da böyle olmuştur..Fransız devrimi, bırakalım alfabeyi, sıradan insan için çok dahq belirleyici olan takvimi değiştirmiş, hatta bütün bir geleneksel Dini ortadan kaldırıp, kendi Devrimci Dinini kurmaya çalışmıştır. Rusya ise, geleneksel toplumun en temel, belki Dinden bile daha önemli olan özel mülkiyet ilişkilerini bir çırpıda ortadan kaldırmaya kalkmıştır.

Kemal Tarih, ya Toplumsal Devrimlerin radikal dönüşümler, eskinin büyük ölçüde reddi anlamına geldiğini bilmiyor ya da Kemalizm olayını bir Devrim olarak görmüyor. Kanımca devrimler konusunda usta yazarımızın gözardı ettiği bir noktada, Devrimlerin hep düz bir çizgide ilerlemek zorunda olduğunu düşünmesi..Bu yüzden her tökezleme anını bir yenilgi olarak görüyor. Dolayısıyla gazeteci Murat’a CHP’nin / Kemalizmin yenilgisini bir Serbest Fırka olayı nedeniyle hemen önceden ilan ettiriveriyor. Kendisinin “bin yıllık Doğu-Batı mücadelesi” olarak nitelediği ilişkiyi, toplumun hatta her bireyin kendi içinde devam eden bir süreç olarak ele aldığımızda, ortada bir yenilgi değil, kesin, kararlı bir yürüyüş var aslında, bilimsel/seküler düşünce açısından..O yüzden Murat’ın Chp için söylediğini biz kendi zamanımıza şöyle uyarlayabiliriz; Her ne kadar güçlü görünse de, her ne kadar bütün iktidarı ele geçirmiş olsa da Dinsel/sekter düşünce yenilmiştir ve hızlı bir gerileyiş içinde olan odur, laik/bilimsel düşünce değil.

Bu roman bana, bir edebiyat ürünün estetik ve politik açıdan bağımsız olarak değerlendirilebileceğini gösterdi. Bir başka deyişle bir romanı sevmek ve başarılı bulmak için illa ki dile getirdiği politik düşüncelere katılmak gerekmiyormuş.

Edebi biçim açısında beni rahatsız eden tek konu, ustanın karakterlerini çok fazla konuşturması oldu. Öyle ki, edebi biçimi, kendi politik görüşlerini dile getirmenin bir aracı olarak istismar ettiği izlenimine kapıldım. Kanımca gerçek hayatta, dolayısıyla gerçekçi bir romanda öyle 20-30 sayfa uzunluğunda aralıksız konuşan bir karakter olamaz. Kemal Tarih bu düşüncelerini roman biçiminde değil de tarihsel bir monografi ya da ara bir tür olarak deneme biçiminde dile getirmiş olsaydı, okuyucu da kullanıldığı, aldatıldığı hissine kapılmazdı belki..

Edebi açıdan da eseri sıradan olarak değerlendirmeye hazırlanıyordum ki, o görkemli kapanış bölümleri bu düşüncemi değiştirdi. O sayfalar ki, kahramanlığın aslında sıradan günlük sorumluluklardan kaçmanın bir yolu olabileceği, herkesin aslında bir köleliği olduğu ve gerçek aşkın tarafların köleleliklerini saklamaya çalışmadıkları anda doğduğu gibi muhteşem, gerçekten usta işi Dostoyevskivari ikilemli karakter analizleriyle dolu..

Sonuçta her durumda okunması gereken bir eser; hem Anadolunun modernleşme serüvenin içerden -soldan - gerici olarak yorumlanışının bir örneği olarak hem de iyi bir edebi eser olarak.
Profile Image for Aykut Kısa.
222 reviews15 followers
January 24, 2019
1930’ların Türkiyesi. Daha çok İstanbul’u tabi... Türkiye’de çok partili hayat denemelerinin ikincisi olan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluş sürecini ve o dönemki İstanbul’u anlatmış Kemal Tahir. Çok partili hayat denemesini, iğrenç bürokrasiyi, eski kuvayi milliyecileri ve daha bir çok şeyi anlatan bu roman önemli tabulara da dokunuyor.(Kemalizm, Mustafa Kemal ve Lozan Anlaşması sadece birkaçı)
Her kitap insanda bir ufuk açar denir ya. Çok doğru bir söz bu. Ben de bu kitap sonrası Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşundan kapanışına, katıldığı seçimler dahil her türlü araştırmayı ve okumayı yapmaya karar verdim. Bakalım Kemal Tahir bu romanında anlattığı şeylerin( kurmaca bir metin bunun farkındayım) ne kadarına haklı?
Profile Image for Burak Kuscu.
562 reviews125 followers
September 29, 2020
Esir Şehir Üçleme’sinin son perdesi 1930 yılında açılıyor. İlk iki kitaptan sonra azımsanmayacak bir zaman atlaması yaşıyoruz. Aslında bu incelemenin genel ekseni bu zaman atlaması ve okuma sırası hakkında olacak. Ben bu seriyi 1-2-3 sırasıyla okudum ancak Kemal Tahir bu üçlemeyi yazarken boş durmadı elbette. Hatta Yol Ayrımı yazarın son eserlerinden biri olarak gösterilebilir. Yani hem bu seriye yan kitap olabilecek, hem de bambaşka konularda kaleme alınmış başka kitaplar da Yol Ayrımı’ndan çok önce yazılmış. Örneğin Kurt Kanunu ve Yorgun Savaşçı da bu seriye dahil ara kitaplar diyebiliriz. Yan karakterlerin hikâyelerini ele alıyor. Benim tavsiyem, bu beş kitabı yazarın yazım kronolojisine göre okumanız olacaktır. Üçlemenin ana karakteri Kâmil Bey’den bir süre ayrı kalacaksınız fakat genel okuma serüveninizde çok dramatik bir atlama zıplama olmayacak. Bu kadar bahsetmişken yazım sırasını net olarak yazayım da bari tam olsun.


Esir Şehrin İnsanları (Esir Şehir 1)

Esir Şehrin Mahpusu (Esir Şehir 2)

Yorgun Savaşçı

Kurt Kanunu

Yol Ayrımı (Esir Şehir 3)

Bu sırayla okumanızı tavsiye ederim.Kâmil Bey’in hikâyesi biraz bekliyor evet ama emin olun Yol Ayrımı’nı da okusanız biraz bekliyor zaten. Bu konuya döneceğim.

Kemal Tahir yine oldukça güzel bir kitap yazmış olsa da, dönem beni tahmin ettiğim kadar sarmadı. Kendimizi milli mücadelemizin en heyecanlı döneminin içinden, olaylar sonuçlanmadan birden 1930’da Serbest Parti’nin kurulması sürecine atınca ciddi bir boşluğa düşüyoruz. Kitap bu yüzden serinin diğer kitaplarına göre oldukça durgun. Zannediyorum bu konuda en iyisi birinci kitaptı. İkincide tansiyon daha düşük olsa da onun da yükseldiği bölümler çok hoştu. Ayrıca ülkenin suçlu kesiminin konuşması, davranışları falan derken cidden çok keyif veriyordu. Bu kitapta bunlar yok pek. Sadece bir detay var ki bunun olması benim hoşuma gitmesini bırak antipatik bile geldi. Çorumlu bir saray şoförü var hikâyemizde. Bir de onun hemşerisi yine Çorum’ lu Selim Nuri diye bir çocuk daha var. Bunlara ait bölümlerde yazarın dili birden köylü anlatımına kayıyor ama o alıştığımız Tahir kalemiyle değil de, insana İhsan Oktay Anar esintileri hissettiren tuhaf bir şekilde. Ben o tarzı sevmiyorum.

Cümleler birbiri üstüne yıkılıyor gibi olup, beni sarmayıp, böyle olunca kitabı da bir tuhaf edip, ne olaydı olaydı da böyle olaydı diyip..

Şu yukarıda yazdığım gibi tuhaf bir tarz. Seveni vardır bir şey diyemem ama ben sevmedim. Kemal Tahir önceki kitaplarında çok daha güzel yapmıştı bunu.

Kitaba dönecek olursam bir eleştirim de şuna, Kâmil Bey’in beşinci plana atılması hoşuma gitmedi. Birinci kitapta bence en önemli karakter olan, hatta Kâmil Bey’den daha derin işlendiğini düşündüğüm bir Nedime Hanım vardı. Bir de kocası vardı hatta. Heh onlar ikinci kitapta birden gözden yittiler. Üçüncü kitapta ise 1-2 yerde isimleri geçti geçmedi. Bu kadar olayın başrolünde olan bu iki karakter nereye kayboldu hiçbir şey anlamadım. Yok oldular bildiğin.

Okunası, tavsiye edilesi bir kitap. Kemal Tahir’in kaleminin yıllar geçtikçe evrildiği nokta ise daha uzman bir yöne gitmiş olsa da, benim beğenilerimden biraz da olsa uzaklaşmaya başlamış. Yine de eşsiz bir kalemi var. Her dönem okunur.
Profile Image for İlhanCa.
895 reviews6 followers
December 8, 2023
Esir Şehir Üçlemesi'nin sonuncu kitabı.. Aksiyon yerine daha çok olayların ve gündemin işlendiği ve tartışıldığı bir eser..bir nevi 3 kitabın felsefesini bulduğunuz bir yapıt..

Savaş sonrası dönem deniyor hep ama ben baskı rejiminden kurtulan ülkenin yeni bir baskı rejimiyle karşı karşıya kaldığı ve buna kafa tutmaya çalıştığı demokrasi ve insan haklarını arayış dönemi eseri olarak görüyorum bu kitabı..

Kemal Tahir açık yürekle yanlış giden her şeyi yazıp eleştiren bir yazar ve bu eserinde de bunu açıkça görüyorsunuz.

Kafa yapısı aynı oldupu için eserlerini çok sevdiğimi düşünüyorum..
Profile Image for nur ö..
160 reviews33 followers
August 11, 2019
Üzdün beni Kemal Tahir...
Kitaba başlarken bir an yanlış kitabı mı okuyorum diye düşündüm. Kitap ilerledikçe üçlemenin devamı olduğunu anladım. Kurtuluş Savaşı sonrası, çok partili hayata geçiş süreci, devrimlerin yansımaları, insanların yol ayrımları; özetle tarihsel arkaplanın verilmesi açısından oldukça iyiydi. Ancak serinin ilk iki kitabına göre oldukça geri kalmış bir kitap olduğunu düşünüyorum. Gözlerim sürekli Kamil Bey'i aradı. Onun akıbetini fazlasıyla merak ediyordum. Maalesef sorularıma tam anlamıyla cevap alamadım.
Profile Image for Zeynep.
114 reviews
October 14, 2019
Kitabın neredeyse tamamının diyaloglardan oluşuyor olması okumayı zorlaştırıyor
Profile Image for Tuncay Özdemir.
288 reviews54 followers
October 21, 2024
“Kendisini kurtarmaya hiç de niyetli olmayan birini, tek başınıza kurtarabileceğinizi sandınız.”

Belki hikaye olarak değil ama içerdiği diyaloglarla olsun, değindiği konularla olsun üçlemenin doruk noktası bana kalırsa. Bu olmasaydı ilk iki kitap sıradan kalırdı. Bununla birlikte tamamlanıyor ve bu üçleme bir klasik haline geliyor.

Serbest Parti’nin kurulduğu dönemi ele alan bu kitapta çoğunlukla üst yapıda ve görünürde yapılan devrimlerin alt yapı devrimleriyle tamamlanamaması ve adam kayırmacılık, yozlaşma, bireysel çıkar ve bunların gerçek idealistler üzerinde yarattığı hayal kırıklıkları ele alınıyor.

“Devrim düşmanlığı, aslında cami minberlerinde yeşil bayrakları omuzlayıp tekbir getirerek sokağa uğrayan birkaç yobazdan gelmez, devrimci görünüp devrimi halkın gözünden düşürecek aptallıklar, hainlikler yapanlardan gelir! İstanbul gibi bir şehri bu kadar yeteneksiz, alık heriflere kim teslim etti?”

Yazar, tabii ki biraz Halk Parti yanında, Serbest Parti karşısında yazıyor ama Halk Parti’ye de yoğun eleştiriler mevcut.

“Başkaca burası eskinin Babıâli’si olup adı, Gazi Paşa’mızca geçenlerde Ankara Caddesi’ne çevrilmedi mi?”

Sembolik bir caddenin adını devrimi anımsatacak şekilde değiştirmek elbette bir adım ama...

“Kemal Paşa, ‘Sarıklı, sakallı mebus istemem!’ deyince bu herifler, sakalı kazıtıp ortaya cascavlak çıktılar. Oturak şapkalı gördün mü, bil ki yobaz eskisi...”

...devrime inanmayanlarla devrim yoluna çıkmak sonunda devrimin hız kesmesini ve belki yozlaşmasını getiriyor.

Başkaca, bir imparatorluğun tasfiyesi kısmında konuşulanlar, Fevzi Paşa’nin Ağrı ayaklanmalarındaki tutumu, Fethi Bey’in Osmanlı borçları konusundaki yaklaşımı, Osmanoğullarının tekrar iktidara gelebilirliği üzerindeki tartışmalar, Serbest Parti’nin yarattığı siyasi iklim ve Gazi Paşa’nın aldığı konum, 1923’e kadarki siyasal ve askeri durumun değerlendirilmesi gibi konular ilgi çekici. Açıkçası bu kitapta Kamil Bey’in hikayesi çok geride ve biraz da sönük kalıyor.
Profile Image for Çağdaş T.
175 reviews285 followers
August 22, 2024
Kemal Tahir'le tanışma romanlarım. .
Daha önce Devlet Ana'ya başlamak istemiştim
ama o anki ruh halimle ilerleyememiştim.
Üçlemeyi genel olarak değerlendirecek
olursam; Osmanlı aydınının, işgal zamanı içine
düştüğü gelgitli durum, Osmanlı yönetiminin
son zamanlarında İstanbul hayatı, "Millici"'lerin
mücadeleleri, büyük burjuvazinin İngiliz muhipliği,
dünya savaşı sonrası işgal edilen İstanbul'un
vaziyeti; Paşa çocuğu Kamil Bey ekseninde
birinci kitapta bahsediliyor.

İkinci kitap bana göre akıcılık yönünden
diğerlerine göre daha düşük seviyedeydi.
Kamil Bey'in mahpusluğu anlatılırken,
mahpus arkadaşlarının hikayeleri; dönem
kültürüne ışık saçıyordu. Özellikle eski
İstanbul meraklıları, "sıradan "insan hikayeleri­nde çok şey bulacaklardır.

Gelelim Yol Ayrımına...
1930'larda Serbest fırka'nın kurulması
ve kapanması etrafında şekillenen;
Kamil Bey'in ön planda olmadığı ama
ana karakterlerle ilintili olduğu; bence
üçleme içindeki en derin roman.
Yoğun bir CHP eleştirisi, İttihatçıların
durumu, Mustafa Kemal'e göndermeler,
Cumhuriyetin beklenen özgürlük /zenginlik
ortamını getirememesi, baskıcı /despot
yönetim, kraldan çok kralcılık,
jurnalcilik, İzmir suikastı sonrası tehlike
görülen tüm muhaliflerin yok edilmesi,
gazetelerin devlet tarafından fonlanması,
serbest seçimlerin olmaması gibi bir çok
olay bana bugünleri oldukça anımsattı.
Ramiz Öğretmenin Yol Ayrımı 'nı; kendimi milli
mücadeleye katılmış ancak sonra
yaşananlarda büyük düş kırıklığına uğramış
bir "millici" gibi benliğimde hissettim.
Daha dün sosyal medyada bir yazıda
Kemal Tahir'e övgüyle atıfta bulunan bir yazıya denk geldim. Katılmamak elde değil.

Zamane yazarlarının yineleyen, suya sabuna karışmayan depresif / yalnız "birey"
anlatısından çok; bireyi, toplumu, gündelik hayatı ve kendi perspektifinden de olsa politik mücadeleyi merkeze alması; yaklaşık 80 yıl geçmesine karşın hala okunmasının göstergesi olsa gerek.


Sırada Kurt Kanunu var...
Profile Image for Oğuzhan.
33 reviews8 followers
July 30, 2020
Serinin diğer kitaplarına göre konular birbirinden kopuk ve dağınıktı. Deli Celadet, mükemmel bir karakterdi. Cumhuriyetin yaşadığı problemleri, yapılan hataları ve o neslin hayalkırıklığını hissettirdi. Selim Nurinin yaşadıkları ne acı ve ne kadar tanıdık.
Profile Image for Serap.
229 reviews4 followers
April 24, 2025
Serinin üçüncü ve son kitabı zamanda atlama yaparak 1930’larda geçiyor. İlk iki kitapta okuduğumuz Kamil Bey’i kitabın ikinci bölümüne kadar göremiyoruz. Tek başına değerlendirildiğinde kötü bir kitap asla değil ama bir serinin devamı olarak okunduğunda biraz hayal kırıklığına uğradım diyebilirim. Bununla birlikte Türk edebiyatında hiç okumadığım bir dönem olan Serbest Fırka’nın kurulma sürecini okuyoruz bu romanda. Hikaye etrafında oluşturulan yeni karakterler ve aralarındaki yoğun diyaloglar okurken biraz yoruyor.

Kimileri Yorgun Savaşçı ve Kurt Kanunu’nun bu kitaptan önce okunmasını tavsiye ediyor. Ama ben olaylar tamamen farklı olduğu için ve seriyi sıralı okumak adına böyle tercih ettim. Yeni cumhuriyet, çok partili döneme geçiş süreçleri edebiyatımıza nasıl konu olmuş merak edenler muhakkak okumalı diye düşünüyorum.
Profile Image for Seyyah Kudema.
88 reviews
September 21, 2015
İttihatçılar ve Halk Fırkalılar arasındaki çekismeyi etkileyici bir şekilde anlatıyor. ''Selbes Fırka'' kuruluşu esnasindaki olaylara halkın ve siyasetçilerin gözünden bakıyor. Serbest Fırka'nın Halk Fırkası'na karşı olan bütün grupların odağı haline gelmesi belki de günümüzde Cumhuriyet düşmanlarının tek cephede birleşmesini anlatıyor.

Kendi kadrolarını oluşturmak isteyen her hareketin işe kendi burjuvasını oluşturarak başlaması hüzün verici.
10 reviews
September 6, 2017
Подведох се по корицата и анотацията понеже ми се четеше роман с историческа стойност. Трябваше да е нещо ново и интересно, а получих 500+ страници скука, дъвкане на безумни истории и на моменти отегчение до смърт. Не бих препоръчал.
Profile Image for Tevfik.
Author 18 books603 followers
May 5, 2015
Kemal Tahir'in karakterleri yine müthiş, yine oturmuşlar. Yine gerçek hayattan hepsi. Fakat niçin bilmem, üçlemenin sıkıldığım tek kitabı oldu.
Profile Image for Enver.
33 reviews
January 17, 2022
Açıkçası kitabı bitirene kadar akla karayı seçtim. Durup durup yarım bırakmayı düşündüm ama diğer iki kitabı severek okuyup üçlemeyi tamamlayamamış olmaya kıyamadım da öyle öyle tamamladım. İkinci kitaptan nerdeyse 10 sene sonra yazılan serinin son kitabında ciddi bir üslup farklılığı dikkati çekiyor. Çok fazla yerel ağız kullanılmış, oldukça yorucu olmakla birlikte serinin diğer kitapları ile de bütünlük kurmayı olabildiğince zorlaştırıyor. Nerdeyse kitaptaki karakterlerin yarısı birbirine "teres" diyor, herkes "vay ki" diye şaşırıyor (ebook formatında "ve de", "teres", "vay ki" gibi kelimeleri saydırdım, her biri en az 100 kere geçiyor). Bunların dışında kitap boyunca çok fazla da -bence gereksiz- yan öykülerle ana hikayeden uzaklaşılıyor.
Fakat son 20 sayfada kitap öyle bir şaha kalkıyor ki, hem muhteşem karakter tahlilleriyle altı çizilesi ve tekrar tekrar okunası diyaloglar okudum, hem de üçlemede tüm yarım kalmış noktalar dahice tamamlanmış oldu.
Profile Image for Alphan Lodi.
326 reviews1 follower
August 19, 2021
Esir Şehir Üçlemesi’nin son kitabı Yol Ayrımı da bitti.

Roman, Sakarya Savaşı’ndan 8 yıl sonra 1930’da geçiyor.
Milli Mücadele başarıya ulaşmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, inkılâplar gerçekleşmiştir.
Yeni kurulan Cumhuriyet’in çok partili hayata geçiş denemeleri romanın merkezinde.

Cumhuriyet ilan edildikten sonra şahsi çıkarları uğruna devletin gücünü kullanan bürokratların, yozlaşmış gazetecilerin karşısına, makam ve para hırsı ile gölgelenmiş Milli Mücadele ruhunu diri tutmaya çalışan idealist gençleri koymuş ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan topraklarda genç Cumhuriyet’in yakın plan fotoğrafını çekmiş Kemal Tahir. Karakterleri yine yaralı, yine inatçı, azimli ve kararlı. Çelişkileri de var; öğreten ve düşündüren…
Profile Image for Bilge.
274 reviews24 followers
July 6, 2020
Kurtuluş savaşı sonrası döneminde kafası karışık bir yeni Türkiye var karşımızda. Mustafa Kemal kendi isteğiyle ve direktifiyle kurdurduğu Serbest Fırka'yı olaylar sonrasında yine isteğiyle kapattırıyor. Bu kitapta aslında bizim Cumhuriyetimizin neden yürüyemediğini ve komünist bu diye ötelenen, asılan insanlar dönemine girişi küçük küçük görüyoruz. Kemal Tahir yine beni hiç şaşırtmayan akıcılıkta Kemal Tahir Türkçe'sini buram buram hissettiğiniz bir kitapla Kurtuluş Savaşı sonrasında İstanbul'un bir videosunu sunuyor bize.
Profile Image for Batuhan.
6 reviews1 follower
November 20, 2020
Kitap yazarın yıllarca çalıştığı gazete ve dergicilik dünyasında geçiyor. Kâmil Beyin kızıyla buluşma çabaları ve yapılan oyunlar zaman zaman Monte Kristo Kontunu hatırlatıyor.

Üçlemenin son kitabı önceki hikayeleri devam ettiren ve karakterleri derinleştiren bir roman yerine farklı öykülerin birleşimi gibi. Açıkçası Kâmil Bey karakterini sevdiğim için serinin son kitabının daha çok onun etrafında dönmesini ve sonlanmasını dilerdim fakat yazar daha farklı karakterlere ve hikayelere yönelmiş bu kitapta.

54 reviews1 follower
September 19, 2025
Büyük bir hevesle başladığım serinin son kitabı önceki iki kitapla neredeyse bağlantısını kurmak için 100-150 sayfa okumak gerektiriyor. Sakarya savaşı sonrası döneminden serbest fırka denemesine bir geçiş, mnceki iki kitaptan baya ciddi bir kopuşu da beraberinde getirmiş. Yine muhteşem karakter analizleri, çok sarsıcı dönem eleştirileri, Osmanlı mirasının reddinin boyutunu anlatan bölümler oldukça etkileyici.
Profile Image for Aysu Çatal.
90 reviews2 followers
August 20, 2021
Yine insan ilişkilerine sunduğu gerçekçi bakış açısıyla, karakterler üzerinden ders vermeye çalışmadan ileri sürdüğü analizleriyle tarihin bu önemli kesitini her yönüyle önümüze sermiş Tahir.

Ancak bu kitap üçlemenin sonu gibi hissettirmedi bana. Yan bir hikaye gibi, bir ek. Bu nedenle kitaptan aradığımı tam anlamıyla bulamadım.
Profile Image for Kutluhan Polat.
58 reviews3 followers
April 15, 2020
Bir adam Türkiye'yi anlayıp yazmış resmen. Yaşadığım ülkeyi, insanları bilmiyor muşum diyorum adeta. İnanıyorum ileride bu üçlemeyi tekrar açıp okuyacağım çünkü bu sadece bir kitap değil, adeta ansiklopedi, sosyoloji tezi gibiydi. Çok üst seviye bir yazar Kemal Tahir gerçekten.
Profile Image for Kerem Gençer Kutman.
81 reviews1 follower
February 23, 2020
Serinin ilk iki kitabından daha çok beğendim. Sanki arada geçen yıllar yazarın cümlelerini şarap gibi tatlandırmış. Okunmalı.
Displaying 1 - 30 of 102 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.