Gece tıkırtıları, uykuları kaçanlar, endişeden ya da heyecandan uyuyamayanlar, çatı katlarında bir işler çeviren ihtiyarlar, iyi kalpli kasabalı gençler, eski mahalleliler, hevesli mektepli kızlar ve devrimci hayaller…
Diğerleri, 70’ler Türkiye’sinde, İstanbul’da kendi halinde bir mahallede, eski bir konakta hayatın bir araya getirdiği Sacide ve Cahide’nin, Hayganuş ve Artin Bey’in, Kamuran’ın ve bu hikâyeye tam orta yerinden dahil olan “diğerleri”nin hem ağlatan hem kahkahalar attıran bir romanı.
Mahir Ünsal Eriş’in benzersiz tarzı ve güçlü kalemiyle Sarıyaz ve Kara Yarısı ile tanıştım. Beni öykü türüne bağlayan eserler oldu ikisi de. Bu sebeple de karışık yorumlara rağmen “Diğerleri”ne büyük umutlarla başladım ve aradığımı fazlasıyla buldum. Eriş bu öykü-romanda sağ-sol çatışmalarının kucağına düşmüş iki üniversite öğrencisinin Ermeni bir ailenin köşkünde bir oda kiralamasıyla başlıyor. Siyasetle okuma arasında gidip gelen iki genç kız, çeşitli sorunlarla mücadele eden ev sahipleri, evin bir diğer odasında yaşayan ve “faşist” diye nitelendirdikleri öğretmen bir adamla eşinin tek bir çatı altında yaşama mücadelesi Eriş’in muazzam bir Türkçe, kelime seçimleri ve anlatımla süslediği akıcılıkla okura aktarılıyor. Kitabın üçte ikisinden sonra hikaye öyle tuhaf, öyle beklenmedik bir yere doğru gidiyor ki kafanız allak bullak oluyor. İlüstrasyonlarla güçlendirilmiş bu kısa öyküden türü ve yazarı seven herkesin fazlasıyla keyif alacağını düşünüyorum.
“Öbürküler” kitabı kadar zevk vermemiş olsa da sonlara doğru toparladı. Azıcık 70’li yılların siyasi kargaşası, azıcık bilim kurgumsu merak öğeleri derken kitap olmazsa olmaz son bir özetle bitti.
Her ne kadar dünyaları okumuş olmasam da, şimdiye kadar yazdığı her şeyi okuduğum tek yazar Mahir Ünsal Eriş.
Onun kitaplarını okurken, karakterlerinin uğraşlarının özenli bir ön hazırlık sonucu yazıldığını ve kitaba o bilgi birikimiyle aktarıldığını hissettiriyor bana. Hikayenin aktarılış biçimi de her zaman dönemin dilini iyi yansıttığı düşündürür, beni de (çok fikrim varmış gibi) o döneme götürür.
Bir önceki kitabı Öbürküler’i anneanneme ve babaanneme bile okutmuştum; dilinin ve nükteli anlatış tarzının onların hoşuna gideceğini düşünmüştüm. Nitekim de öyle oldu. Bu romanda da benzer minvalde, fakat çok daha kısa, çok daha yüzeysel bir hikaye var. Her ne kadar yine sürükleyici bir cümbüş havası oluştuysa da, olaylar çok hızlı izaha kavuştu. Bir yüz sayfa daha okuyasım vardı işin doğrusu.
Diğerleri, 1970'li yılların sonunda İstanbul 'da geçiyor. Fakat yazarın kullandığı sözcüklere, kahramanların isimlerine bakılırsa, Cahide, Sacide, Kamuran vs., 1950'li yıllarda geçiyor diye düşünüyor insan. 1970'li yılların sonunda ortaokulu bitirmek üzere olduğum için dönemi, olayları, kullandığımız sözcükleri çok iyi anımsıyorum. Yazar 1980 doğumlu olduğu için bunları bilmeyebilir ama keşke bilenlere bir danışsaydı. Öykülerini severek okuduğum yazarın bu romanını sevmedim. Dili bir yana anlattığı öykü de çok yavan geldi. Okumazsaniz bir şey kaybetmezsiniz.
Mahir Unsal Eris kitaplari zar gibi, kac cikacagi belli olmuyor. Bir hikayeye denk geliyorsunuz donup bir daha okuyorsunuz, derken baska bir kitabi acaba ne zaman bitecek diye bekleyerek okuyorsunuz. Ama yine de okumaya deger bir yazar. Bu kitabi da fena degil, ama sanirim kendisinden beklentim daha yuksek oldugu icin biraz daha acimasiz davranmis olabilirim kendisine. Zaten insanlar en cok sevdiklerini yaralardi degil mi?
"Bir sızılmayan sarhoşluk ki yoktur sonu. Yaşar yıldızlarla beraber duymadan büyük karanlığın korkusunu.
Mahir Ünsal Eriş ne yazsa okunur. Sarıyaz ile başlayan hayranlığım bu 2 kitaptan oluşan, ustalara saygı ve karanlık seri ile arşa ulaştı. Öbürkülerde küçük bir kız çocuğu iken başından yanlış anlamalar ve batıl inançlarla dolu korku evi macerası geçen Sacide Diğerleri’nde 70’ler İstanbul’unda bir üniversite öğrencisi. Her şey yakın arkadaşı Cahide ile Ermeni bir ailenin eski konağına kiracı olması ile başlıyor.
Sağ sol kavgasının yaşandığı döneme kısa metraj bir çemberimde gül oya ve korku hikayesi sığdıran MÜE yine anlatımıyla, olay örgüsüyle insanı büyülüyor.
Türkçe'de okuduğum en ilginç, en eğlenceli romanlardan biri. Aslında roman da değil, bir novella, yani uzunca bir öykü diyebiliriz. Hem çok başarıyla kaleme alınmış bir dönem öyküsü (olaylar 1970lerde geçiyor), hem de edebiyatımızda hemen hiç hikaye edilmemiş uzaydan dünya dışı varlıklar bahsini ele alıyor. Bu konuyu 70'li yılların siyasi ortamına, üniversitelerde yaşanan sağ-sol çatışmalarının ortasına koyun bir de. Böylelikle eserin ne kadar sıradışı olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Bu da yetmezmiş gibi olaylar düşmüş bir Ermeni ailesinin eski İstanbul konaklarına benzer, pansiyona çevrilmiş evlerinde geçiyor. Bir solukta okuyacaksınız, ben öyle yaptIm. Gerilim yavaş yavaş, tatlış tatlış tırmanıp, aynı anda hem komik, hem dramatik hem de nefes kesici bir finale bağlanıyor. Öykü konusu bambaşka da olsa bana birazcık Ömer Seyfettin'in Gulyabani'sini de hatırlattı. Belki gözümde olayları eski bir İstanbul konağında canlandırdığımdan, belki de olay örgüsündeki muamma Gulyabani'deki gibi bir aile sırrını ifşa ettiğinden. Fevkalade keyif aldığım bir roman oldu bu, keşke bir tiyatrO eseri olarak izleme şansımız da olsaydı. Çünkü rahatlıkla tiyatro oyunu senaryosuna dönüştürülebilecek bir eser.
Yine kucucuk bir kitap icinde dunyayi hatta uzayi sunmus bize Mahir Unsal Eris. Sayfalar akip giderken ne ara guldum, ne ara uzuldum, ne ara sasirdim anlamadim bile. Öykü yazmayi biraksa da bu romaninda Öbürküler’e kiyasla daha net seciliyor öyküden kalma bazi aliskanliklar. Sorun degil, sadece pek roman okur gibi degil de novella okuyor gibi hissettiriyor.
Illustrasyonlara ise soyleyecek hicbir seyim yok. Bir cizimin, anlatimi bu denli guclendirecegini dusunmezdim. M.K. Perker’in ellerine saglik.
Mahir Ünsal Eriş'in "Öbürküler" romanının devamı niteliğinde olan "Diğerleri" romanı, 70'lerin siyasi atmosferinin korkutuculuğunu, toplum nezdinde hâlâ yaygın olan hurafelerle birleştirerek yazdığı kısa ama gerilimli bir eser olmuştur. İllüstrasyonlardaki M. K. Perker dokunuşları da yine harikuladedir.
Mahir Bey'in Öbürkiler isimli kitabının devamı olan Diğerleri yine İstanbul'un sıradan insanlarının sıradışı görünen hikayesini anlatıyor. Bu sefer 1970'ler İstanbul'u var merkezde.
Kitabı okurken Mahir Bey'in 1980'lerde Ermeni bir aile ile yaşadığını düşündüm. Kullandığı kelimeler, tasvirleri ve o hayatı anlatışı o kadar gerçekçiydi ki. Ancak bu sefer karakterler daha yüzeysel kalmış. Kitaptaki bu farklı karakterleri daha yakından tanımak isterdim.
Zevkli ve eğlenceli bir okuma isteyenlere tavsiyemdir!
kısa fakat akıcı ve şaşırtıcı bir kitap; hele kitabın sonundaki mektup olmasa, acayip yaratıklara inanacağım gelebilirdi :d İlk sayfadan itibaren sıcacık anlatımıyla beni bu denli içine alanbir romanın çabuk bitmesi üzdü yalnızca. Mahir Ünsal Eriş'in kalemiyle tanışmamı sağlayan bu romandan sonra, kendisiyle diğer kitaplarında daha uzun yolculuklara çıkmak istiyorum.
Tarihi öykü olarak başlayıp, bilimkurguya mı gidiyoruz ne oluyor dedirten, sonra yeniden dönüp psikolojik gerilimin üzerinden uçurtup, nihayetinde ayaklarımızı yere değdiren, yazarın 70 ve öncesi dile hakimiyetine, araştırmacı ruhuna saygı uyandıran, biraz 50'ler Türk edebiyatı, biraz Zweig hatırlatan, bolca da merak uyandıran keyifli, kısacık bir okuma. Ben sırayı şaşırmışım,"Öbürküler" varmış sanırım bundan önce..
Yazarla tanışmam Öbürküler romanıyla oldu, çok severek bir çırpıda okudum. "Diğerleri" de onun devamı gibi, yine akıcı, güzel kurgulanmış ama Öbürküler'i daha çok sevdim.
Cahide ve Sacide 70’lerin Türkiye’sinin çalkantılı atmosferi ve bu iki arkadaşın bir pansiyonda oda tutmalarıyla başlayan sıcak, gülümseten, biraz da uçuk kaçık bir hikaye Mahir Ünsal Eriş’in her kitabı gibi insanda tatlı bir tebessüm bırakıyor
Mahir Ünsal Eriş'in hikâyelerini okumak her zaman büyük keyif veriyor. Öbürküler'i yıllar önce okumuştum ve Diğerleri'ni onun devamı sanmıştım açıkçası ama bambaşka bir hikâye çıktı karşıma. Okumanızı tavsiye ederim.=)
Öbürküler’in tadı damağımızda kalmıştı ki Diğerleri geldi. Karakarga’dan çıkan kitap; tertemiz diliyle, sürükleyici anlatımıyla ve özenli baskısıyla karşımızda. Öbürküler ve Mahir Ünsal Eriş dünyasına biraz da olsa aşina olanlar için tahmin edilebilir bir şekilde ilerliyor olaylar, ancak bu durum, kitabı elinizden bırakmanıza kesinlikle yetmiyor.
“insan hayat dediği şeyin, olmasını bekledikleri değil de başa gelmesi hiç umulmayanların toplamı olduğunu böylelikle öğreniyordu” bu cümle beni olduğum yerde duraklatıp birçok şeyi düşünmeme sebep oldu. teşekkür ederim mahir ünsal eriş.
Mahir Ünsal Eriş, Öbürküler ile başladığı seriye Diğerleri ile devam ediyor. 1970'li yıllarda İstanbul'da devrimci üniversite öğrencilerinin yol ortasında kurşunlanıp öldürüldüğü günlerde iki üniversite öğrencisi genç kadının bir Ermeni ailenin evinde pansiyoner olarak kalmaya başlaması çerçevesindeki hikaye, uzaylılar, bilinmez sırlar, gizemler ile örülüyor...
Kitap Kemal Tahir'e bir selam ile başlıyor ama aslında (tıpkı Öbürküler gibi) Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın etkisi daha belirgin. Bir de Stanisław Lem'in Soruşturma kitabına benzer gelişen bir şeyler var kitapta.
Eğlenceli üslubu ve küçük ayrıntıların arka arkaya dizilerek oluşturulan gerçekçi dünya kurgusu ile çok güzel bir Mahir Ünsal Eriş kitabı daha.
Mahir Ünsal Eriş yeni dönem yazarlarının edebiyatı kullanım yönünden en kuvvetli yazarlardan biri olabilir. Eski kelimelere aşina olmayanların bile rahatlıkla anlayabileceği şekilde cümlelere serpiştiren yazarın, hem keyifli bir hikaye anlatımı hem de kelime dağarcığı anlamında büyük katkısı var. 70'li yıllarda geçen siyaset, aile ilişkilerini bir hurafe metaforu ile birleştirip sunan kitap, bir çok noktada açıklar barındırıyor. Ben kitabın ilki olan "Öbürküler"i okumadan bu kitaba geçmiştim. Sanırım bunun etkisi ile karakterler sanki önceden tanıyormuşuz gibi giriyor hikayeye. Uyum sağlayabilmek için de zorlandım açıkçası. Yine de anlatılan hikaye ilginçti. Mahir Ünsal Eriş'in önceki hikayelerinden farklı bir tarz.
Mahir Ünsal Eriş kitaplarına sardım bu ara, Sarıyaz’ı çok beğendim, Dünya Bu Kadar’ı da iyi buldum. Öyle olunca da Diğerleri’ne de bir şans vereyim dedim. Ancak biraz hayal kırıklığı oldu. Kalemi hoşuma gittiği ve zaten kısa bir eser de olduğu için bitirdim aktı gitti ama tarzının çok dışında.
Lovecraftyen, Türk soslu bir kozmik korku gibi ilerlerken “işin aslı şuymuş, meğerse bilimsel açıklaması çok makulmüş” gibi bir yere bağlandı. Kozmik korkuyken, sağ-sol kavgası hikayesiyken de beni pek çekmemişti ama sonunun da böyle olması hiç etkilemedi beni.
Bilemiyorum, yazarın tarzının dışında bir “deneme” olarak buldum.
Öbürküler’i de Diğerleri’ni de bir çırpıda okudum. Türkiye’nin dönemsel siyasi olaylarının harmanlanıp fantastik hikayelerle buluştuğu ama sonunda hep bilimsel aklım kazandığı iki muhteşem kısa roman. Tek tek okunabileceği gibi ard arda okununca tadından yenmiyor. Öbürküler’in ilk kısmında, Diğerleri’nin ikinci kısmında “Noluyo ya?” dedim, hatta hafif tırsmış da olabilirim. Diğerleri’nin ilk kısmında hüzünlendim, Öbürküler’in ise ikinci kısmını kahkaha atarak okudum. Velhasıl kelam ikisini de çok sevdim. Şiddetle tavsiye ederim!
Mahir Ünsal Eriş bir noktada kitabı yazmaktan sıkılmış da çabucak finali bağlamış gibi hızla bitiyor kitap. Zaten kitaptaki en önemli sırrı finalde mektupla öğrenmemiz de bu hissi kuvvetlendiren bir başka unsur oldu. Biraz kolaycı bir final gibi geldi bu bana. Karakterler de zayıf, aslında daha çok klişe olduklarından hikâyenin güçlü olmasını bekliyor insan. O da olmayınca hayal kırıklığına uğradığım bir kitap oldu.
This entire review has been hidden because of spoilers.