"Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyandırmadıktan sonra neye yarar?" Franz Kafka
• CHP'li Belediye Başkanları İmamoğlu ve Çerçioğlu için yapılan ahlaksız teklifin arkasında hangi AKP'li Bakan vardı? • Pelikancılar AKP içinde hangi operasyonları yaptı ve kimleri fişledi? • Yargının arka odalarında hangi ses kayıtları dolaşıyor? • Holding patronu cinayetinin üstü hangi yollarla kapatılmak istendi? • Hakimler ve savcılar gizlenen skandalları ilk kez nasıl anlattı? • Adliyeye getirilen ve içinde 260 bin dolar olan çantanın sırrı neydi? • Nurcular devlet içinde nasıl bir ağ kurdu? • Yargıdaki Pelikan-Hakyol mücadelesinin perde arkasında ne vardı? • FETÖ borsasının belgesinde neler yazıyordu? • AKP'li bakanlar arasındaki kavganın bilinmeyen nedeni ne? • Diyanet'in gizli tarikatlar raporu nasıl sızdı? • Öldürülen AKP yöneticisinin eşi sessizliğini bozup neler anlattı? • 15 Temmuz raporu aslında neden basılmadı? • Kartal İmam Hatip mezunu olmak devlette hangi kapıları açıyor? • Erdoğan'ın yakınını hayata döndüren ismin başına neler geldi?
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan, devlette yaratılan çürümeyi ve herkesin hissettiği cendereyi belgeliyor. "Metastaz 2: Cendere" çarpıcı bir gazetecilik araştırması olarak tarihe geçecek.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. 2004 yılında Leman Dergi Grubu'na bağlı kültür sanat dergisi Kaçak Yayın'da muhabirlik yaptı. CNN Türk televizyon kanalında yayınlanan 'Paranın Seyir Defteri', 'Şair Ceketli Çocuk: Kazım Koyuncu', 'Nohut Oda Bakla Sofa' adlı belgesellerde sırasıyla asistanlık, yönetmen yardımcılığı ve editörlük görevlerinde bulundu. 5N1K programı için “Yabancılara Toprak Satışı”, “Şah Mesud Suikastı” gibi dosya ve haberlere imza attı. Karşı gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Haberleri ve kitapları nedeniyle birçok kez yargılandı, cezaevine girdi.
Türkiye’nin en önemli gazetecilik ödüllerine layık görüldü. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın Yönetim Kurulu Üyeliği’ni yapıyor. 2007 yılından beri Odatv.com haber sitesinin Genel Yayın Yönetmenliğini sürdürüyor.
Yazılacak çok şey olmakla birlikte kitabın kesinlikle okunmasını tavsiye etmek dışında pek fazla bir şey söylemek istemiyorum. Kitabı bitirdiğimde koltuğuma çöktüm, kitaba sarılarak yazarları Barış Pehlivan’a ve Barış Terkoğlu’na ne kadar müteşekkir olduğumu düşündüm. Sadece bunları araştırıp yazıya dökmekle kalmayıp bir de bu uğurda hapis yattılar. Ben kitabı okurken de haklarında yeniden hapis cezaları istenmişti. Kitabı okurken çok sinirlendim, bazen okuduklarıma laf yetiştirmekten paragraflar yarım kaldı ama en çok ülkemin haline üzüldüm. Çok üzüldüm. Kitabı bitirdiğimde bunun için gözyaşlarıma hakim olamadım. Çünkü bu kurgu bir roman değil içinde yaşadığımız, günümüzü ve geleceğimizi etkileyen olaylar zinciri. Ne demiş Franz Kafka: “Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyandırmadıktan sonra neye yarar?”
Barışlar, Polis Akademisi'nin Fetullahçılara ilişkin yazdığı rapora değindikleri bölümde şöyle diyor: "Üç yıl önce teşhis koymaya çalışan, her şeye rağmen bir tedavi yolu arayan devlet, her şeyin tam tersini yaptı. Sonunda bir başka çıkmazın, bir başka cenderenin içine düştü."
Cendere'den çıkan sonuç, öncülü Metastaz'dan çıkan sonuçla koşut: Din odaklı çıkar örgütlenmeleri, tarikatlar, cemaatler, organize suç ve yolsuzluk ülkenin her yerine yayılmıştır, metastaz yapmıştır. Barışların yaptığı da aslında bir tür PET taraması. İlk kitaptan bu yana değişen şeyler oldu, ancak değişmeyen temel şey kanserin hala yayılmakta oluşu.
Bu tür kitapları okuduğumda aklıma hep İlhan Selçuk'un Sivil Örümceğin Ağında için "Telefon rehberi gibi, yok yok" demesi geliyor. Cendere de öyle. Yok yok.
İmamoğlu'na karaçalması karşılığında hapisten çıkarılması önerilen FETÖ şüphelisinden başlayarak Pelikancıların giriştikleri işlere, 'FETÖ Borsası'na, devlette örgütlenen tarikatların birbiriyle çekişmesine, dinci gericilerin uyuşturucu kaçaklarına kol kanat germesine, etkisizleştirildi bilinen Fetullahçıların sağdan soldan sürekli baş göstermesine, Amerikan İslamcılarının Türkiye'de nasıl etkinlik gösterdiklerine ilişkin bulgulara dek, Türkiye'yi saran bir çürüme ağına ışık tutuyor Barışlar. Birbiriyle bağlantısız olduğu düşünülebilecek 23 ayrı dosya böylece ülkenin temel sorunlarına örnekler oluşturan bir bütün kılınıyor.
İlk kitabı okuyanlar birbirlerini 'FETÖ'cü' diye suçlayan ve tutuklayan bir yargıçlar-savcılar yumağıyla ilgili anlaşılması çok güç ve eğlenceli tümceyi anımsayacaktır. Bu kitapta da herkesin birbirini dolandırmaya çalıştığı ve en son polis dinlemesine takılan bir Fetullahçı-dolandırıcı-savcı yumağını açıklayan bir paragraf var. İki kitabı da okuyan birinin bunlardan birini görüp diğerini anımsamaması olanaksız.
Metastaz değerliydi, Cendere de değerli, ancak bu dizi sürdürülmeli. Çünkü Barışların da belirttiği gibi bir dönüm noktasındayız. Türkiye buradan nereye giderse gitsin, yarın bu geçiş dönemini ve olayların gelişimini gözlemlemek için Metastaz 3 de çok önemli olacak. Yolsuzluk ve adaletsizlik yaza yaza biteceğe benzemiyor çünkü.
Kamu kaynaklarının fütursuzca sadece belli bir dar çevre tarafından nasıl sömürüldüğünü, iktidara yakın kimsenin yaptığı yanlışta hesap vermediğini, iktidardaki çoğu kişinin geçmişini kazıyınca altından Fetö’nün çıktığını, kısaca ülkenin nasıl bir bataklığa dönüştüğünü anlatan kitap serisinin ikincisi. Bu kitapta yazılanlarla yazarların neden sürekli içeri alındığını anlamak zor değil.
Gerçeğin girdabında sürüklenirken içinden çıkılmaz bir cenderede olduğunuzu fark ediyorsunuz. Tedaviyi reddeden bir hasta var çünkü tedavi edilirse öleceğinin farkında. Anlatı olsa tadı damakta kalır fakat gerçek olunca acısı geçmek bilmiyor.
Doğrusu ilk Metestazı okurken daha çok heyecanlanmış, daha çok şaşırmıştım. Bu sefer o kadar da değildi. Bunun anlamı bu kitapta anlatılanların daha az ilginç olması değil tabii ki. Ben alıştım, biz alıştık artık. Yolsuzluğa, arsızlığa, hırsızlığa, talana, hukuksuzluğa, zulme, vahşete, ayrımcılığa, cinayetlere alıştırdılar hepimizi. Vurdumduymaz olduk bir bakıma. Formül çok basit aslında: kendinden olanı rantla, ihaleyle besle, destekçilerini dinle, medyayla, yalan dolanla kandır. Geri kalanı da baskıyla, şiddetle, korkuyla sindir. Marx diyor ya "din toplumların afyonudur". Ne doğru söylemiş. Birebir yaşıyor bu ülke. Yıllardır hem de. Bir kısım uyuşmuş, bütün ülkeyi de peşine takıp bataklıklara sürüklemiş. Ve kendine dindar diyen bu insanlar yukarıda saydığım bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara sesini bile çıkarmıyor. Neyse sizler de biliyorsunuz zaten olanları. Güzel günlerde buluşma dileğiyle...
Siyasal islamın ülkeyi nasıl sardığını anlayabilmemizi kolaylaştıran bir kitap. Çıkarların farklılaşması sonucunda yaşanan kavgaları, kaybedenlerin makam ve mevkilerine çökmek için yaşanan yeni mücadeleleri ve daha nicesini resmi belgelerle destekleyerek anlatmış Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu. Devletin sadece üst kademesi değil, neredeyse her kademesi bir grup aile ya da cemaat tarafından işgal edilmiş durumda ve gün geçtikçe işgal alanlarını da büyütüyorlar. Yakın geçmişimizde ve günümüzde yer alan siyasi olaylara dair düşüncelerinizin daha da netleşmesi bakımından her gruptan okuyucuya tavsiye ederim.
Doktora tezim için okudum. Fetö borsası meselesi ve darbe teşebbüsü sonrasında şirketlere atanan kayyımların izini sürmeye çalışmıştım. Bağlama hakimseniz kitap akıp gidiyor. Kitaptaki verileri teyit etmek pek mümkün gözükmüyor. Bu açıdan kitap biraz yazarlara güvene teşvik ediyor. Meseleleri tariz dolu ve epey entelektüel referanslı bir üslupla ele almışlar, seveni ya da sevmeyeni vardır, beni rahatsız etmedi.
Can Yücel'in dizelerinde ki gibi (...en çok basılan eser/Sansürdür...) olmasın diye kendi sansürünüzü kendiniz uygulamalısınız bazen. Bu sansürün nasıl olacağı size kalmış.
Ama Türk siyasetinin ve ne yazıkki siyasileşmiş politikanın "herkesin hissettiği gerçeği"ni okumak istiyorsanız kitap tam size göre.
Metastaz'dan sonra bir başka yetkin gazetecilik örneği veriyor iki Barış "Cendere"de. Derin devlet, mafyatik ilişkiler, cemaat yapılanması ve darbe sonrasında Fethullah'ın yerini alan yeni cemaaatler. Cesur, gözünü budaktan sakınmayan, sivri dilli, yer yer Uğur Mumcu'ya hatırlatan bir örnek. Çok değerli..
Gerçeklerle yüzleşmek zor, yorucu ve sinir bozucu. Serinin ilki gibi oldukça başarılı bir kitap. Lakin bunları bilmenin bana gerçekten bir faydası var mı, kendimi boşuna mı yoruyorum canımı sıkıyorum, bunlardan emin değilim açıkçası.
İnanılmaz başarılı bir eser. İnsan hafızası bir çok noktayı unutuyor veyahutta içinde yaşarken atlıyor bazı gerçekleri. Muazzam bir çalışma ile unuttuğumuz ne varsa önümüze koyan bu kitabı herkes mutlaka okumalı.
"Herkesin hissettiği, çoğu zaman yüzleşemediği, genelde dile getirmekten imtina ettiği gerçeği, bazen de gölgesini okudunuz. Artık anlatma sırası sizde."
This entire review has been hidden because of spoilers.