Bir Polonyalının Papa seçilmiş olmasının, Polonya’daki işçi ayaklanmasının, Afganistan’daki Sovyet işgaline karşı ABD destekli Taliban savaşının ve Kıbrıs-Yunanistan ihtilaflarının 12 Eylül 1980 darbesiyle ilişkisini düşündünüz mü hiç? Ya İsrail’in kuruluşunun hemen ardından Suriye’de yapılan ilk CIA darbesinin, 27 Mayıs 1960 darbesine etkisini?
Peki, ABD ve Sovyetler arasındaki Soğuk Savaş rekabetini, Filistin direniş hareketini, Prag Baharı’nın yol açtığı 1968 isyanlarını tartışmadan 12 Mart’ı anlamak mümkün mü sizce?
Murat Yetkin, Meraklısı İçin Darbeler Kitabı’nda Türkiye’nin siyasi coğrafyasında adım adım gezinerek, olayları, kişileri, kurumları birbirine bağlayan zinciri ustalıkla gözler önüne seriyor.
Bulgaristan Türkü bir ailede dünyaya gelen Yetkin, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü mezunudur.
12 Eylül Askeri Darbesi sonrasında Sıkıyönetim altında Bülent Ecevit tarafından çıkarılan Arayış dergisinde gazeteciliğe başlayan Yetkin, BBC World Service, Deutsche Welle, AFP, Turkish Daily News, Kanal D, NTV ve Sabah’ın bulunduğu yayın organlarında muhabirlik ve haber yöneticiliği yaptı.
2001 Şubat ayından gazetenin kapandığı 2016 yılına kadar Radikal gazetesi Ankara temsilcisi olarak görev aldı.
2011 yılında Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışmaya başladı. Bu görevinden 1 Ekim 2018 tarihi itibariyle ayrıldığını açıkladı.
Yetkin, aynı zamanda TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümünde Süreyya Serdengeçti, Fatih Özatay ve Güven Sak ile birlikte "Türkiye'nin Ekonomik ve Sosyal Dönüşümü" dersini vermektedir.
***
Turkish journalist and columnist.
Born in Bulgaria to a Turkish family, he graduated from the Department of Mechanical Engineering at Middle East Technical University.
Following the September 12th military coup, Yetkin began journalism in Arayis magazine, which was published by Bülent Ecevit under Martial Law. Later, he worked as a reporter and news manager at BBC World Service, Deutsche Welle, AFP, Turkish Daily News, Kanal D, NTV and Sabah Newspaper.
From February 2001 until the newspaper's closure in 2016, he worked as the Ankara representative of Radikal newspaper.
In 2011, he joined Hürriyet Daily News as Editor-in-Chief. As of October 1, 2018, he left this post.
The Authority also TOBB Economy and Technology University Department of Economics at Mr. Serdengeçti, Fatih Özatay and trust with Sake "Turkey's Economic and Social Transformation" gives the lesson.
Murat Yetkin iyi bir gazeteci, kalemi kuvvetli, ele aldığı konuları, derinlemesine inceleyip dikkat çekici bir şekilde aktarıyor. Okurken keyif alınacak güzel bir seri kaleme aldı son yıllarda. Gazete yönetiminden uzaklaşması, haber/analiz alanında güzel örnekler vermesini sağladığı gibi bu başarılı kitapları için de keyifli bir ortam sağlıyor.
"Meraklısı İçin" üst başlığı ile yazdığı Entrikalar, Casuslar ve şimdi de Darbeler Kitabı birbiri ile çoğu kez iç içe geçmiş olayları dünya ve Türkiye konjonktüründe ele alıyor.
Kitapta yer alan ve bir kaç defa tekrarlanan maddi hataları (mesela Kenan Evren'in Teğmen rütbesi ile Kore Savaşına katıldığı iddiası gibi...) bir yana bırakırsak, oldukça güzel bir darbe tarihçesi var kitapta. Eksikleri de var tabi, bu kadar darbe girişiminden söz eden kitabın Talat Aydemir'in önderliğindeki iki darbeye sadece 2 sayfa ayırmış olması, ya da Kenan Evren'i kuvvet komutanlığına ve doğal olarak darbe liderliğine taşıyan Namık Kemal Ersun'un darbe girişiminden hiç söz edilmemesi, kitabın en büyük eksikleri.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan darbelerin anlatıldığı bir kitap fakat benim merakım daha çok yakın tarihimiz olduğu için severek okudum. Türkiye’nin yakın tarihindeki siyasal olayları öğrenmek ve bugünü anlamak için çok güzel bir kitap olmuş. Siyasal islamın 1950’li yıllarda başlayıp ülkemizde günümüze kadar nasıl güçlendiğini tane tane anlatan bir kitap aynı zamanda. Tarihimizdeki kritik olaylar kritik günler… Tabii ki Joe Biden ayrıntısı. Meraklısının çok seveceği ve çok şey öğreneceği bir kitap.
Türkiye darbeler tarihine yönelik farklı bilgiler ile karşılaşabileceğiniz, darbeler arasında benzerlikler kurmanıza ve özellikle asker-din-siyaset üçgenindeki çekişmenin ülkeden neler götürdüğünü idrak etmenize yarayan önemli bir eser.
Kapsamlı bir tarihi anlatı beklememek gerekir, Murat Yetkin araştırmacı gazeteci olarak daha çok darbelerin iç yüzünü anlatmayı amaçlamış. Bu haliyle de okuyucu açısından farklı bilgiler ile aydınlanma ya da bilinen noktaları hatırlama noktasında misyonunu fazlası ile tamamlıyor.
Umarız ki, özellikle yakın tarihli olaylar hakkında daha çok bilgi ve belgeye sahip kitaplar okuyabiliriz.
1900’lerin başından itibaren yakın Türkiye ve komşu ülkeler tarihini, darbe, devrim, ihtilal ve seçimleri merkeze koyarak, en önemlisi de bunların tümüne götüren konjonktürü çok iyi tahlil ve not ederek, derli toplu ve bütünlüklü anlatan bir kitap. Murat Yetkin’in objektif ve akıcı kalemi sayesinde son derece hızlı ve rahat okunabilen, serinin diğer kitaplarını da merak ettiren, gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir eser.
Murat Yetkin uzun zamandir severek okudugum bir gazeteci. Dusunce ve degerlendirme tarzi benden biraz farkli ama akil yurutmelerinde pek hataya dusmedigi icin fikirlerini degerli buluyorum. Ote yandan, kaynaklari da hafizasi da oldukca kuvvetli. Kitabin zayif tarafi herhalde net bir tezinin olmamasi olacak. Yine de, Turkiye'nin yakin tarihini hatirlamaya talip insanlar icin iyi bir ozet okuma ve ara ara bakmak icin guzel bir kaynak.
Olabilecek en sürükleyici şekilde kaleme almış böylesine çok sayıda detaya ve bağlantılı gelişmelere sahip bir konuyu.
Kitapta 20yy boyunca gerçekleşen tüm darbe ve girişimlerini görüyor sonunda 15 Temmuz girişimine geliyoruz. Pek çok olayı ilk defa iç yüzüyle birlikte okumuş oldum.
Araştırmacı gazeteci Murat Yetkin'den Türkiye'nin yakın tarihine ilgi duyanlar için büyük bir ilgi ve keyifle okunabilecek bir kitap.
İttihat Terakki döneminden 1960 27 Mayısa, 1971 ve 1980'e, ülkenin faili meçhul kalmış cinayetlerine, yıldan yıla iktidarlar değişse de değişmeyen darbe ve linç kültürüne, derinlemesine bir araştırma ile ışık tutuyor Murat Yetkin. Meraklısına kesinlikle tavsiye
Tükiye’nin 1945 lerden 2016 ya geliş süreci, darbelerin dış bağlantıları, sovyet-batı savaşının Türkiye’ye etkisi üzerine müthiş bir genel çerçeve çizen çalışma olmuş.
“Curzio Malaperte’nin “Tecnica del colpo di Stato” kitabında ..... Devletin ele geçirilmesinin politika meselesi değil, teknik mesele olduğunu yazar ona çıkart göre, bir hükümet darbesi için politik ve sosyal şartların mevcudiyetinin hiçbir kıymeti yoktur” (s.20)
“MİT’in 2016 Nisan-Mayıs aylarında deşifre ettiği ByLock kullanıcı isim sayısı 40 bini bulmuştu. (s.34)
“Darbeciler Hava ve deniz kuvvetlerinde, jandarmada örgütlenmiş işler ama kara kuvvetlerinde” savaşı piyade kazanır” ilkesine uyacak şekilde birlik sağlayamamışlardı. Bu nedenle kara birlikleri işlevini en azından kalkışmanın ilk aşamasında jandarma komandolar üstlenecektir” (s.37)
“Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi çakmak'ın Amerikan time dergisinin söyledikleri çok şey açıklıyordu “Özgürlüğümüzü kazanabilmek için çok sert ve uzun süre savaştık... Şunu anlamalısınız ki türkiye'yi hala ülkenin bağımsızlığı için savaşan insanlar yönetiyor” (s.64)
Yıllar sonra istanbul Yahudi cemaatinin bir sözcüsü “Bizi Hitler'den kurtardı İnönü, varlık vergisini de affettim böylece. Eğer bizi Hitler'e verseydi sabun olacaktık. Parayla hayat ölçülmez. Inönü sayesinde hayatta kaldık diyecekti. Acıydı. Yapılan da acıydı, üzerine söylenen de.(s.65)
“Kuniholm’ün Elinde irtibat kurulacak kişiler listesi vardı. Listeyi, CIA’nın kuruluşunda da payı olan, saf değiştirmiş nazi istihbaratçı Reinhard Gehlen’den almışlardı. Bu, ikinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet cephesinde Nazi birliklerle birlikte çalışmış Türk ve Müslümanlardan o sırada Türkiye'de yaşadığı bilinenlerin listesindeydi. Örneğin birisi, meşhur Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil’di. Beşiktaş’taki köşkünde yaşayan Şamil'in neredeyse tamamen Kafkasyalılar da oluşan çevresinin Müslüman toplumlara ulaşabilmek için fazla laik olduğuna karar verdi Kuniholm; Mesela su gibi votka içiyorlardı, onları eledi. Onları eledi (s.99)
“İkinci Cumhuiyet deyimini ilk kullanan kişi, 1960 darbesinin başına geçen Orgeneral Gürsel olmuştu” (s.120)
“Filistinli bişey bir öğrenci yurtlara giderek Komer’in geldiğini haberi vermiş, Bir noktadan sonra protesto kontrolden çıkmış, büyükelçinin makam arabası devrilip yakılmıştı. Büyükelçi o yıl içinde geri çekildi. Ancak Clarridge 1972’de Türkiye görevini tamamlayıp ayrılana dek, başta o eylemi aktif olarak katıldığı(bir elçilik etkisinin çektiği video ile) saptananlar olmak üzere devrimci gençlik harekatını neredeyse tüm lider kadroları ortadan kaldırılmıştı. Ya Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan gibi idam edilerek ya da Kızıldere’de Nurhak Dağları’nda ve benzeri şekilde NATO-ABD üslerine yollardaki çatışmalarda öldürülmüşlerdir. Clarridge 1999’da Ankara’da yaptığımız mülakatta 12 Mart darbesinin muhtırası iki gün önceden alıp CIA merkezine bildirdiğini söylemişt” (s.162)
“Geri kalanlardan Cemal Gürsel, zaten darbenin lideri ve darbe sonrasının Cumhurbaşkanıydı. Bunu izleyen Cumhurbaşkanları da Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk olacaktı. Gizli Trident anlaşması çerçevesinde israil'e temaslarda yer almış 3 türk subayı aynı sırasıyla Cumhurbaşkanı olmuştu. Komplo aramıyoruz ama olgu bu. (s.178)
Sabre rattling (kılıç şıkırtdatma)
“o günlerde konuştuğumuz bir Amerikalı asker, “ABD yıllarca türkiye'de Avrupa tipi bir demokrasinin işlemesi, yerleşmesi gerektiğini söyledi. Demokrasi sonunda işledi, ama bize karşı işledi diyecekti”(s.268)
“Böylece askerin 27 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale amacıyla yayınladığı bildiriden yaklaşık 40 gün sonra, Türkiye'de siyasi otoritenin askerin siyasi müdahalesini kırmaya yönelik belki de ikinci Mahmut’tan bu yana en büyük operasyonu başlıyordu. (s.279)
“Winston Churchill, 11 Kasım 1947 de ingiliz Avam K amarası'nda yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle demişti: “Kimsenin demokrasi mükemmelmiş ya da faziletli imiş gibi davrandığı yok aslında demokrasinin en kötü yönetim şekli olduğu da söylenmiştir: tabii zaman zaman denen diğer bütün yönetim şekilleri dışında” (s.310)