Nazi deneyimi Batı’da, pek çok konuda olduğu gibi, hukuk alanında da teorik tartışmalar tetiklemiştir. Bazı düşünürlere göre bir “Nazi Hukuku”ndan bahsedilemez; çünkü hukuk, Nazi yönetiminin pratiklerini tanımlamak için fazlasıyla değer yüklüdür. Dolayısıyla olsa olsa bir “Nazi Hukuksuzluğu”ndan bahsetmek gerekir. Nitekim bu dönem, kimilerince, Hukuk Devleti’nin karşı kutbundaki Hukuksuzluk veya Haksızlık Devleti olarak görülmüştür.
Nazi yönetimi ile hukuksuzluğun bu şekilde ilişkilendirilmesi ve Nazi “hukuku”nun toptan reddi retorik açıdan güçlü olsa da, demokratik görünümlü devletlerin faşist potansiyellerini gizleme tehlikesini barındırır. Hakikat-sonrası olarak adlandırılan çağımızda popülist yöneticiler eşliğindeki otoriterleşme olgusu, üzerinden daha bir asır bile geçmeden Nazi pratiklerinin dünyanın dört bir yanında tekrarlanma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Nazi döneminde hukukun amacından saptırılması, yer yer yürürlükten kaldırılması, olağanüstü halin olağan yönetim biçimi olarak kabul edilmesi, dünün hukuka aşık hukukçularının kısa sürede, hukuku tahrip eden gözü dönmüş işbirlikçiler haline gelmesi, sadece tarihin bir döneminin daha iyi anlaşılması için değil, hukuk düzenlerine içkin hukuksuzluğa karşı teyakkuzda olmak için de önem arz ediyor.
Irk tanımları, ırk yasalarının ihlali karşısında öngörülen yaptırımlar, siyasi muhaliflerin kriminalize edilmesi... Tüm bu önlemler resmi olarak Alman hukuk sistemine dahil edilmişti, yargıçlar da bunların uygulanmasını kendi işleri olarak görmüşlerdi.
Kitap, adından da anlaşılacağı üzere Nazi Almanyası'nda hukuku ve hukukçuları merkez alarak hukukun nasıl siyasete alet edildiği, soykırımın gerekçelendirilmesi, savaş sonrası entegrasyon ve savaş suçları ile hesaplaşılması, kanunsuz suç olmaz ilkesinin terk edildiği yargı düzeni, nazileşmiş Alman yargısının savaş sonrası uzun vadeli etkileri, Nazi dönemi ve 1945 sonrası Alman toplumu arasındaki süreklilik, 1960'lardaki kuşak çatışmasının geçmişle hesaplaşmada nasıl etkili olduğu gibi konuları içeren ufuk açıcı yedi makaleden oluşuyor.
Giriş bölümünde de belirtildiği gibi, bu makaleler hukukun üstünlüğünün; ideolojiye bağlılık, siyasi liderlere körü körüne itaat ve savaşın baskılarıyla nasıl aşınabileceğini gösteriyor.
Kitabın size yapacağı en büyük katkı arka kapakta çok güzel bir biçimde belirtilmiş: Nazi döneminde hukukun amacından saptırılmasını, dünün hukuka aşık hukukçularının kısa sürede Nazi işbirlikçisi haline gelmesini okumak ve anlamak, sadece tarihin bir döneminin daha iyi anlaşılması için değil, hukuk düzenlerine içkin hukuksuzluğa karşı teyakkuzda olmak için de önem arz ediyor.
Kitabın bana başka bir katkısı da atıflarda yer alan eserler sayesinde, Nazi Almanyası'nda öğretmenler, doktorlar, mühendisler, ticaret erbabı, hapishaneler; bunun yanında diktatörlük teorisi, Nazi partisi üyelerinin sosyal profili, savaş ekonomisi gibi değişik başlıklar hakkında uzun bir okuma listesi oluşturmak oldu.
Sadece hukukçuların değil, dünü ve bugünü anlamlandırmak isteyen herkesin okuması gereken bir kitap. Çeviren Kıvılcım (Turanlı) ve editör Ertuğrul (Uzun) hocalarımın emeklerine sağlık.