Gassan Kanafani’nin derinden inandığı ve kendisini de içinde konumlandırdığı ‘direniş edebiyatı’ kavramını bin bir türlü gerekçeyle ‘direniş’ ve ‘edebiyat’ olarak ikiye ayırmayı başarsaydık bile (kültürü politikadan ayırabilseydik demek olurdu bu), Kanafani onları yeniden ve hayatın doğal çağrısıymış gibi birbirlerine kolayca bağlardı. Filistin’in acılarla dolu tarihini insanlığın evrensel acılarından ve yenilgilerinden biri olarak resmedebilmesi, yenilgiyi de zaferi de kendisinden daha büyük bir anlam çerçevesine yerleştirebilmesi onun bu tutumunun doğal bir sonucudur. Kanafani’nin romanlarında, hikâyelerinde bir Filistinli kaybettiğinde bütün insanlığın yenildiğini, bir Filistinli haysiyetini talep ettiğinde bütün insanlığın yükseldiğini hissetmemizin sebebidir bu.
Bir arkadaşının ifadesiyle 'Filistin'in hikayesini yazan ve sonra da kendisi bu hikaye tatafından yazılan' Kanafani üzerine parlak bir çalışma. Ali Çakmak'ın kaleme aldığı 3 makaleden oluşan Düşmanlıklar Zamanı'nın özellikle "Umut ve Varlık Sebebi Olarak Hata" adlı bölümü çarpıcı. Önemli belirlemelerin olduğu bu bölüm direniş edebiyatı üzerinden ulusal kurtuluş hareketlerine ve İsrail'in ontolojisine dair zihin açıcı bir analize dönüşüyor. "Kültürü politikadan ayırma" çabasına bilhassa karşı çıkanlara tavsiye ediyorum.