Henri René Albert Guy de Maupassant was a popular 19th-century French writer. He is one of the fathers of the modern short story. A protege of Flaubert, Maupassant's short stories are characterized by their economy of style and their efficient effortless dénouement. He also wrote six short novels. A number of his stories often denote the futility of war and the innocent civilians who get crushed in it - many are set during the Franco-Prussian War of the 1870s.
Okurken hiç beklemediğim bir şekilde aşırı eğlendim. Hepsi birbirinden ilginç, yer yer absürt sayılabilecek öykülerden oluşuyordu. Sondan bir önceki öykü bir miktar garipsemiş olamam sebep olsa da her birinden keyif aldım.
Şu sıralar sadece Lacivert Klasikler okuyabiliyorum, bu yüzden de okuyabileceğim kadar tüketiyorum bu seriden. Bununla birlikte 21. kitap oldu seriden. Bir önceki kitabım Guy de Maupassant'dan At Üstünde adlı öykü derlemesinin olduğu kitaptı, bu sefer de yazardan aynı seriden çıkan bir diğer kitap olan İşte Geldim ile okumalarıma devam ettim. Diğer kitap gibi bu da bir öykü derlemesi. İki kitapta toplam 11 öykü okuyarak Guy de Maupassant'ın tarzı hakkında az çok fikir sahibi oldum diyebilirim bence, çünkü yazardan hatrı sayılır sayıda öykü okumuş oldum bu iki kitapla birlikte.
İşte Geldim kitabı içerisinde 5 adet Maupassant'ın öykülerinden barındırıyor. At Üstünde kitabındaki hikayeler ile aşağı yukarı aynı senelerde yazılmış öyküler var bunda da. İlk öykümüz Analar, yoksul iki komşunun bir sürü çocuğunun olması ve zengin ama çocukları olmayan bir çiftin gelip onlardan küçük olanını evlatlık almak istemesi ve ailesine maddi yardım yapması üzerine kurulu bir öykü. İlk aile çocuklarını vermeyi reddetse de ikincisi kabul ediyor. Hikayede biraz evlatların nankörlüğünü anlatıyor alt mesaj olarak, bu hoşuma gitti. Biraz realist geldi ve bu öyküyü sevdim. Pierrot öyküsü ise yine köylü bir kadın ve hizmetçisinin bahçesine giren hırsızdan dolayı koruyucu bir köpek almaları ama daha sonra bu köpekten kurtulmaya çalışmalarını anlatan bir öyküydü, pek haz alamadım. Üçüncü öykü İşte Geldim, kitaba adını veren öykü. Kitaba adını verenler her zaman daha çok ilgi çekici olmalı diye düşünüyorum ama bu öyküyü de pek benimseyemedim. Gemici bir eşe sahip bir kadın, geminin battığı haberini aldıktan sonra kocasından ümidi kesip yeni biriyle evleniyor ve ondan da başka çocukları oluyor, daha sonra 10 yıl geçiyor ve köye esrarengiz yaşlı bir adam geliyor, böylelikle sırlar açılıyor. Toine hikayesi absürd komediydi biraz. Toine denen bir adam bir meyhane işletiyor. Kendisi alkolik ama babacan ve komik bir adam, herkesi eğlendiriyor. Bir gün felçlik geçiriyor ve karısı adamın yatalak olmasının bir işe yaramadığını düşünüp adamı kuluçkaya yatırıyor tavuk gibi. Komik bir öyküydü ama sonunda farklı bir durum olmadı. Son hikaye Takı ise sonuyla çarpıcı olan, okurken kendimi tutamayıp "Oha!" yı bastığım bir öykü oldu. Modern ve zengin sayılacak bir çift bir gün baloya davet ediliyor ama kadın baloya takısı olmadığı için katılmak istemiyor. Daha sonra bir aile dostlarından mükemmel bir takı alıyorlar ki, ödünç aldığı bu takı kadının tüm gözleri üstüne çekmesine sebebiyet veriyor. Fakat ünden şandan sarhoş olmuş olacak, takıyı çaldırıyor. Sonra bunu geri kazanmak için verdiği mücadeleyi de biz okuyoruz.
Yine farklı farklı öyküler okuduk Maupassant'dan. Kimisi komikti, kimisi oldukça realistti. Tarz olarak çok benzeyen öyküler olmasa da okurken tat veren öyküler oldu. Takı ve Analar öykülerini beğendiğimi söyleyebilirim ama Pierrot, İşte Geldim ve Toine öyküleri benim için ortalamaydı. Yine de sevmediğim öykü olmadı kitapta. Tahsin Yücel'in güzel çevirisi yine kitabın okunabilirliğini oldukça arttırsa da Maupassant'ın dilinin de akıcı ve açık olduğunu düşünüyorum yoksa çeviri de ona göre değişirdi bence. Yine akıcı ve okuru yormayan öyküler olduğu için okunması kolay oldu ama ben yine de ortalamaya bakılırsa çok etkilenmedim öykülerden. Evet, iki öyküyü beğendim ama ağırlık ortalama bulduğum öykülere kaydığı için çok uzun soluklu okumalar da olmadığı için benim için yine ortalama bir kitap ortaya çıkmış oldu. Her ne kadar birbirinden farklı öyküler de olsa sonuçta bir kitabı oluşturuyor ve bunlardan da öyküleri bu şekilde okuyoruz. Bir kitap haline geldiği için de ortalamaya göre düşünüp karar vermek lazım diye düşünüyorum, bu yüzden benim için idare eder bir kitap ortaya çıkıyor bu şekilde.
Yine de Maupassant'ın öyküleri bu serideki diğer öykücülere nazaran çok daha iyi diye düşünüyorum. Zaten bu yönden öncü olan bir yazar olduğu için de bu da onun nazarlığı olsun diyelim. Benim için ortalama bir kitaptı.
5 adet hikayeden oluşan kitap bir oturmada bitirilebilecek bir akıcılıkla yazılmış.hikayeler beni tatmin etti uzatmadan vermek istenen mesaj oldugu gibi bazı hikayelerde ise bir anlıgına farklı bir ortamda olaylara şahit oluyorsunuz. sevilebilecek bir kitap
çok güzeldii, el sayfacık bir öykü kitabı zaten konular ve karakterler akıp gitti bir oturuşta okudum bu lacivert serisi klasiklerinden iki kitabım daha kaldı onları da okuyacağım bu günlerde