Herkes biraz kötüdür. Şeytan hepimizin içinde. Asıl maharet varlığını kabul edip onu dizginleyebilmekte…
Bir mezarlıkta yolları kesişen üç kişi… Annesine verdiği helalliği geri almak için yollara düşen Ahu, geçmişin atanamayan öğretmeni, şimdinin korsan taksicisi Osman ve amcasından kaçan on iki yaşında bir kız çocuğu: Küçük bir şeytan…
Çıktıkları tuhaf yolculukta ilişkileri ilmek ilmek örülürken gölgeli geçmişlerinin düğümleri de teker teker çözülmeye başlar. Şimdi kafalarında tek bir soru vardır. Üzerlerine iki beden büyük gelen bu karanlık macerayı aslında hangisi başlatmıştır?
Aybike Ertürk, hayatımızı sinsice zehirleyen aile ilişkilerine dokunurken, kaybedenlerin, kaybettikçe zalimleşenlerin, sığınacak bir yer bulamayıp yollara düşenlerin, kaçanların; en çok da kendinden kaçanların dünyasına götürüyor bizleri.
Kibirli Palmiye, karanlık yanımızı sarıp sarmalayan, bir ölçü trajedi, bir çimdik de komediyle harmanlanmış kara bir yol hikâyesi.
"Sahi kimdik biz? Dışarıdan bakıldığında üç kurban, özümüzde kuyrukları birbirine dolanmış üç şeytan."
Storytel'in bana en büyük katkısı sanırım hayatta radarıma girmeyecek yazarlar ve kitaplarla beni tanıştırması. Bazı kitaplar birtakım seslendirenlerin elinde yitip gitse de Kibirli Palmiye Başak Daşman'la gayet başarılı bir şekilde hayat bulmuş.
Yazar Aybike Ertürk'ü bu kadar gerçek ve dolu dolu karakterler yazdığı için kutluyorum. Yol hikayeleri çoğunlukla iyidir, Kibirli Palmiye de bu rüzgardan nasibini almış. Açık söyleyeyim, kitap bitince, karakterleri bir daha göremeyeceğim için içim burkulmadı değil.
Aybike Ertürk tanıdığım bir yazar değildi, kitaba tesadüfen denk geldim ve çok beğendim. Kitabın ismi ne kadar kötü seçilmişse kendisi o kadar iyi yazılmış. Ertürk, çok akıcı bir dille son satırına kadar merak ettiren, hem muzip hem dokunaklı bir yol hikayesi anlatmış.
Kibirli Palmiye, keşke daha çok okura ulaşsa, hatta dijital bir platforma dizi ya da film olsa da bayıla bayıla izlesek.
Hayatlarının aslında yola çıkmadan kesiştiğini ancak istanbuldan antalyaya süren yol boyunca öğrenen biri çocuk üç "kaybeden"in hikayesi. Yol boyunca acılarını iyileştirme çabaları, birbirlerine nasıl iyi geldiklerini fark etmeleri ve peşlerini hiç bırakmayan azrail ve diğerleri. Bence nefis bir yol hikayesiydi ve benim de ev-iş arasındaki yolculuğuma eşlik etti.
Trajik hikayelerin mizaha dönüşmesi çok kolay değil her zaman ama bence bu kitap hakkıyla başarmış bunu. Çok tatlı bir hikaye olmuş. Yazarın dilini çok sevdim, bölümlerin adları ve o başlıkların hikayeye dahil ediliş biçimini çok hoş buldum. Yazarın diğer kitaplarına da bakacağım mutlaka.
Yeni kesfettigim bir yazar; kalbim kirilarak takip ettigim, cok detayli yazilmis bir yol hikayesi. 3 kisiyle birlikte en cok Ahu’yu yakindan tanidigimiz ve insan ruhu/karakterinin yasadiklarindan nasil etkilendigini akici bir uslupla anlatan bir roman, ben cok keyif aldim.
Ya nasıl güzel bi kitaptı, aldı götürdü beni, Osman’ın Ahu’ya en azından şeytanına sahip çıkıyorsun dediği yer, Melek…. Umarım ilerde biri bu kitabı film yapar, harika olur sinemada izlemek
Son donemde okudugum en etkileyici kitapti. Okumadan yol hikayesi eglenceli gelmisti, keyifli yanlar da vardi kitapta ama dram ogeleri daha fazla on plandaydi. Ara ara bogazimda bir seyler dugumlendi.
Kitabi okurken insan sevgiye, aciya, anne/bana olmaya dair dusunmeden edemiyor. Herkes iyi veya kotu, mutlu veya mutsuz, kendine gore sorunlari olan bir aileye doguyor. Kimin payina ne duser, dusen kisimla nasil basa cikilir bir rehber yok.
İyi kurgu, iyi hikaye, iyi Türkçe, iyi anlatım, iyi karakterleştirme. Kibirli Palmiye'de hepsi bir araya gelmiş. Akıl. Uçarcasına ilerleyen bir akıl. Bazen can sıkacak kadar ön plana çıkıyor, ama Türkçe bir romanda da fazlamız bu olsun. :)
Yazar Aybike Ertürk, sürprizleri kıvrıla kıvrıla akan bir nehir gibi karşınıza çıkarıyor. Her sürprizde bir virajı daha dönüyorsunuz ve şelaleye giderek daha fazla yaklaşıyorsunuz.
Türkçe'nin böyle bir hikaye için kullanılmasından büyük bir keyif olamaz. Kitapta ben iki kez sona eriş farkettim. İlkinde bitseydi bile belki bir şey kaybetmezdi. Ama sonrası kitap okuma zevkinin şahlanmasına neden oluyor. Bir sürpriz de burada. İlk sondan sonra gerçek sona ilerlerken Kibirli Palmiye'nin tam da bizim hikayemiz olduğunu anlıyorsunuz. Bir roman daha ne yapsın bilmiyorum. Daha uzun, daha güzel cümleler mi kursun? Tasvirlerden renkli aranjmanlar mı döktürsün? Aybike Ertürk, şiirselliği öyle yerlere saklıyor ki, o cümleler elinizden tutup, sizi ayağa kaldırıyorlar. Nefesiniz kesildiğinde hayatınızın en güzel anlarını yaşadığınızı fısıldar gibi...
Türkçe ağacının dallarından koparacağınız çetin bir ceviz Ertürk'ün üçüncü romanı.
Kibirli Palmiye aynı zamanda içinden polis arabası geçmeyen bir polisiye. Hepimizin hayatında bir an sınırı geçip de, sonra sınırdan geri döndüğümüz zamanlara dair bir polisiye. Polislik olmuyorsak, tek çaremiz bu olduğu için. Ama kitabın sonuna doğru bir ömür boğazınızda sakladığınız intikamlar lıkır lıkır akıyor ve siz de sevinçten ağlıyorsunuz sonunda.
Ve aşk hikayesi aynı zamanda. Her şey, başımıza bir kavuk gibi sarılmış gelecek fikrinde kaybolduğumuzda başlıyor ve ne çok aşk ziyan oluyor. Bu aşkları yaşayamadıktan sonra cennete gitsek ne olur, gitmesek ne olur. Zaten bu aşkları yaşayamamak cenneti ıskalamak değil mi?
Tanıdığınız, bildiğiniz yazarların sıcak kuytularına saklanmak yerine, bence bu kitabı okumak gerek. Neden 100.000 satılmaz böyle kitaplar. Çünkü üstü eziklerin vırvırlarıyla örtülür...
Oysa Palmiye, size Türkiye'de yaşadığınıza şükredebilmek için bir fırsat. Aybike Ertürk'ün varolması talihin yüzümüze gülebileceğinin harika bir kanıtı. Önceki kitaplarını okumadım, onları da okuyacağım, ama daha da heyecanlı olarak gelecek kitabını bekleyeceğim sanırım.
Bence şöyle bir kitap ödülü olmalı: Kitap Okuma İsteğini Artıran Kitap Ödülü. Bir yerli romanın mutlaka erişmesi gereken bir başarı bu. İşte Kibirli Palmiye'nin daha fazla okura ulaşarak, hepsine verebileceği bir hediye de bu. Kitap okuma sevgisi.
Eleştirilecek yerleri yok mu? Onları da siz yazın. Ben halimden çok memnunum. Teşekkürler Aybike Ertürk. Umarım üzerimize daha fazla sözcük yağdırmak için şu anda bile yazmaya devam ediyorsundur.
Senarist kökenli bir yazar olan Aybike Ertürk’ten sinema filmi tadında bir roman Kibirli Palmiye. Ben tarz olarak Chuck Palahniuk kitaplarına benzettim. Bir geçmişe bir bugüne giden kurgusuyla özellikle Tıkanma’yı andırdı. Ertürk bu kitabında insan ruhunun karanlık noktalarına temas etmekten çekinmiyor. Bunun yanında akıcı, okuması eğlenceli, belki biraz popüler kültüre yaslansa da belirli bir edebiyat düzeyini tutturmuş bir eser. Tavsiye edilir.
Mezarlıkta yolları kesişen üç kişiyi anlatan Kibirli Palmiye trajikomik bir yol hikayesi. Yazık Ahu , ezik Osman , küçük şeytan Melek ...
Annesine verdiği helalliği geri almak için Antalya'ya gitmeye karar veren Ahu , mezarlıkta amcasından dayak yiyen Melek'i kurtarır. Amcadan kaçarken de Osman 'ın arabasına atarlar . Zoraki bir yol arkadaşlığı başlar bu yaralı üç ruh arasında.
Çoğu yerde eğlenip gülsem de geçmişin acılı sayfalarına uzandıkça anılar üzüldüm bu insanlar adına . Onları koruyup kollayan değil hep yaralayan , inciten insanlar çıkmıştır karşılarına . Her birinin geçmişi ayrı bir trajedidir. Yol aldıkça geçmişin sırları da ortaya çıkar bire birer. Üçünün de kendine sakladığı sırlar vardır. Geçmişin yaraları onları da değiştirmiş , normal insanın alamayacağı kararlar almaya itmiştir .
Kitabı okumaya başladığım zaman bu kadar eğlenceli bir kitap olduğunu tahmin etmemiştim. Elime alınca bırakamadığım , sayfaları birbiri ardına çevirdiğim bir kitap oldu. Hele Bozüyük ve Türbin Mesire yerinin anlatıldığı bölümlerde geçmiş anılarım canlandı .
Son dönemlerde Türk genç roman ve öykücüleri takip ederek, aslında ülkemizde ne kadar güçlü kalemlerin olduğunu görmekteyim. Kibirli Palmiye de bu kapsamda okuduğum kitaplardan biriydi.
Ana karakterimiz Ahu, parçalanmış bir ailenin içinde babannesinin yanında büyüyen, sevgiden nasibini alamamış, kendi kendini yetiştirmiş olgunluk düzeyi yüksek bir kadın. Yaşamındaki yan karakterler ile akıp giden romanda siz de Ahu ile geziyor, Ahu ile yemek yiyor, kadeh tokuşturuyorsunuz sanki. Kitap sade günlük dili ile edebi cümleleri öyle güzel harmanlamış ki okurken bazı yerlerde durup cümleleri tekrar ettim.
Temposu düşmeyen, kısa zamanda okuyabileceğiniz ama tadı damakta kalan bir roman Kibirli Palmiye.
Aybike Ertürk'ü tanımıyordum, kitapla şans eseri denk geldik. Biraz eskilerin Afili Filintalar tayfası gibi bir düşünce tarzı ve dili var. Çok sevdim. Özellikle tüm insani hislerimizi çok etkileyici biçimde anlatmış olmasını sevdim, bahsettiği his öfke de olsa sevinç de olsa biz de onunla beraber hissediyoruz. Diğer kitaplarına da şans vereceğim, sanırım iyi bir yazar buldum. Keyifli okumalar!
Komedi unsurları daha ağır basan bir roman okuyacağımı zannetmiştim ancak trajedi yönü komedi yönünün önüne geçmişti ve bence acı ajitasyonu yapmadan harika iş çıkarmış yazar. Yayıncı ve edit kaynaklı bazı yazım yanlışları dışında ne kadar kendini geliştirmiş votka peradan bu yana, hayran kalarak okudum.
„Birine göz kulak olmak, sevmek, korumak nasıl da iyi geliyordu her canlıya. Acısından uzaklaşıp bir diğerinin yarasını sararken, kendi işleyen yarasının da kabuk tutmasına olanak veriyordu.“
Aybike Ertürk ile tanışma kitabım olan Kibirli Palmiye’yi çok sevdim. Dili, karakterlerin derinliği, esprileri derken kendisi takip edilecek kuşaktaş yazarlar listeme hemen eklendi.
Umutsuzca yeni bir kitaba başlandı. Su gibi bir kurgu ile o arabaya binildi. Hesaplamalar yapıldı. Acı acı gülündü. Şeytanlarla selamlaşıldı. Yazarın adı akla yazıldı.
Daha yollari kesismeden birbirlerinde derin izleri olan Ahu, Osman ve Melek'in hikayesi. Zaman zaman gülümsetip çokça sasirtip, hüzünlendiren, keyifle okuduğum, sürükleyici bir kitap.