“Aç gözlerindeki şeffaf perdeyi ve bırak elindeki teraziyi. Artık adaletin temsilcisi değilsin. Al bu üç küreyi ve kaldır göğe gururla, ilan et rehinci olduğunu. Çünkü sen bizi özgür kılan değil, rehin edensin.”
Corvus geceleri, kendi doğrularına ters düşen suçluları avlayan, kendi yöntemleriyle kanıt toplayan, failleri polise teslim eden ve sonuca ulaştırdığı her kovalamacanın ardından adalete olan umuduna dair içinde mum yakan bir fikirdir. Yaktığı mumlardan rahatsız olan birtakım kimselerin ısrarıyla, onu yakalamak üzere emniyet teşkilatında bir ekip kurulur ve ekip zaman kaybetmeden onun peşine düşer. Corvus’un geçmişinden gelen beklenmedik bir düşman, ekiple Corvus’u sık sık karşı karşıya getirir ve iki tarafı da beklenmedik zor durumların içine sokar. Yaptıklarının kendisinden ve vicdan azabından fazlası olduğunu, adalet sisteminin çöktüğünü zamanla fark eden Corvus, bunda parmağı olan herkese karşı savaş açar ve içine girdikleri soğuk savaşta iyiler ve kötüler değil, doğrular ve yanlışlar çarpışır. Savaşa giren her kişi kendi doğrularını sorgular ve alınan cevaplardan biri, her yanlışın kötü, her doğrunun da iyi olmadığıdır.
Sevdiğim şeyleri ifade edemiyorum çoğu zaman ama bugün bu kitap için sınırları zorlayacağım zira bu aşkı tek başıma yaşayamıyorum...
Başlarda kurgunun işlenişinin nasıl olacağı konusunda önyargılarım vardı ama yazım dili, olaylar ve karakterler ilk yüz sayfada bütün düşüncelerimi kırdı. Yazar vermek istediği mesajı bazı yerlerde direkt okuyucunun yüzüne vuruyordu ve bunu çok sevdim, kendisinin şu saatten sonra takipçisiyim ve umuyorum ki ikinci kitap çok bekletmeden gelir.
Onun dışında yeniden olay örgüsünü öveceğim, şahsi fikrim karakterlere cuk oturduğu yönünde çünkü bu konu çok farklı kişilerle de ele alınabilirdi ve Ada dışında hiçbiri yakışmazdı ya, olmazdı yani, ayıp olurdu.
ADA'MMM 157 IQ'LU YARALI EKMEĞİM SANA NE YAPTILAR
Herkesten kazığı yedikten sonra sonlara doğru gelen müttefikleri çok şükür dedirtti (savcım 🙂) Bütün karakterleri çok sevdim düşmanlarına kadar ama Ada çok başkaydı gerçekten, yine dediğim gibi çok farklı bir şekilde de ele alınabilirdi ama ortaya bebek gibi süper halk kahramanı çıkmış n'apalım...
Son olarak son sahneyi çok beğendim, Ada'ya yine hayran kaldım ve kapıdaki iki adamı da aynı anda seviyorum 😐😐😐
21 Mayıs 1992 tarihinde dünyaya gelen Ada, iyi ki doğdun ve ben iyi ki seninle tanıştım. Yollarımızın bir şekilde kesişmiş olması ve geleceğini de birlikte geçirecek olmak beni çok mutlu ediyor. Umarım yaktığımız mumlar geleceğine mutluluk verir. 🕯 Selamlarr! Okurken heyecandan delirdiğim Kuzgun’un yorumuyla geldim. Filiz Puluç’tan okuduğum ilk kitaptı ve kesinlikle ama kesinlikle son olmayacak. Kalemine okuduğum ilk andan beri aşık oldum, keşke bu kadar geç keşfetmeseymişim... Kitabın türü aksiyon, gizem ve gerilimden oluşuyor. Bu üçünün içinde tabii ki sırlar ve aşkta bulunmakta. Ben kitaba tamamiyle hayran oldum. Arka kapakta konusu yazdığından direkt onu yazacağım çünkü ben yazarsam sanırım her şeyi anlatabilirim. 🌝 Ada yani Corvus gündüzleri, yazılımcılıkla ilgilenen aynı zamanda da kendi kafesini işleten biridir. Geceleri ise kendi doğrularına ters düşen suçluları avlayan, kendi yöntemleriyle kanıt toplayan, failleri polise teslim eden ve sonuca ulaştırdığı her kovalamacanın ardından adalete olan umuduna dair içinde mum yakan bir fikirdir. Yaktığı mumlardan rahatsız olan birtakım kimselerin ısrarıyla, onu yakalamak üzere emniyet teşkilatında bir ekip kurulur ve ekip zaman kaybetmeden onun peşine düşer. Corvus’un geçmişinden gelen beklenmedik bir düşman, ekiple Corvus’u sık sık karşı karşıya getirir ve iki tarafı da beklenmedik zor durumların içine sokar. Yaptıklarının kendisinden ve vicdan azabından fazlası olduğunu, adalet sisteminin çöktüğünü zamanla fark eden Corvus, bunda parmağı olan herkese karşı savaş açar ve içine girdikleri soğuk savaşta iyiler ve kötüler değil, doğrular ve yanlışlar çarpışır. Savaşa giren her kişi kendi doğrularını sorgular ve alınan cevaplardan biri, her yanlışın kötü, her doğrunun da iyi olmadığıdır. Dediğim gibi ben kitabı hayran oldum. Okurken sanki okuyormuş gibi değilde daha çok izliyormuşum gibi hissettim tüm sahnelerde. Betimlemeleri, akıcılığı çok çok iyidi. Hele de bir kurgusu var...🤤 Her bir sayfada olay olabilir mi? Filiz abla bunun resmen canlı kanıtını koymuş ortaya. Her sayfada heyecandan yerimde duramadım Ada’nın gerek düşmanla karşı karşıya gelişi gerekse bir başkasıyla karşı karşıya gelişinde. Çünkü her bir satırda yeni bir şeyler öğreniyordum ve bu bana çok heyecan veriyordu. Ada’nın adalet anlayışını okurken çok duygulandım. Kendi içimde, benimde adalet anlayışım ile o kadar uyumlu ki...böyle düşünen birilerinin olması beni çok mutlu etti. Kuzgun’un verdiği mücadele çok güzeldi. Her şeye rağmen ayaklarının üzerinde dimdik ve sapasağlam duruyor olması çok harika! Zekasına değinmek bile istemiyorum çünkü zeki insanlar her zaman en sevdiğim insanlar olmuşlardır ve Kuzgun’un aklı çok iyi. 🙃 Ada’nın yaptığı her şeyi ağzı açık okudum ve her yaptığı şeyde biraz daha hayran kaldım ona. 157 IQ... Allah’ım sen konuyu biliyorsun. 🤲🏻 Egemen... ismini ilk gördüğüm gibi içim ısınmıştı ve çok heyecanlanmıştım. Geçmişi beni çok fazla üzdü. O da yaşadığı bunca acıya rağmen hala ayakta durabilmiş durumda ve bu ona biraz daha hayran olmama yol açtı. yaptığı meslek ona çok yakışsada Corvus ile karşı karşıya gelmelerini değilde yan yana olmalarını her şeyden çok isterdim. Egemen’in aklından da hiç şüphe etmedim olayları çözeceğinden emindim ama bu kadar çabuk çözeceğinden emin değildim. Bildiklerine rağmen Ada’nın yanında olması beni çok mutlu etti, ikisini yan yanayken görmek çok güzeldi. Yağmur ve Hasan’ı çok çok sevdim. Yağmur’un ve Hasan’ın ne olursa olsun kardeşlerinin yanında olmaları ve onları koşulsuz şekilde sevmeleri çok hoştu. Hasan’ın başlarda olması ama sonlara doğru olmaması beni çok üzen bir detaydı aynı şekilde Mine’nin de. Savcı hakkında ise durum baştan sona kadar çok nötrdü. Arashi... adını gördüğümden beri ondan hiç hazetmedim, iyi ki de etmemişim. Her adı geçtiği sahnede bir tık daha sinirlendim ve sürekli gebermesini istedim ya da ortadan kaybolmasını. hem zekiydi hem de güçlü birisiydi bazı istisnai durumlar haricinde. Karşı tarafta düşman olarak durmasaydı kesinlikle onu severdim. Sonunun öyle bir şekilde biteceğini hiç tahmin etmemiştim çok daha farklı bir son bekliyordum. Ada’nın onlara yaptığı şey dakikalarca şokta kalmama neden oldu. Bu kız dehşet-ül vahşet... Çok fazla uzatmak istemiyorum ama lütfen okuyun kitabı. Çok güzel, mükemmel, harika, dehşet ötesi. Artık en en sevdiğim kitaplar ve karakterler arasında Kuzgun geliyor. Hepinizin gerçekten onunla tanışmasını istiyorum ve imkanım olsa dünyadaki herkese okutturmak istiyorum, çok güzel. Filiz ablanın ne kadar uğraştığı o kadar belli ki, en ince detayına kadar her şeyiyle ilgilenmiş olması, verdiği emekleriyle ne kadar güzel bir eser ortaya çıkardığı çok belli. Bundan dolayı da ayrıyetten çok tebrik ve teşekkür ederim. 💝 Umarım keyifle okuduğunuz bir yorum olmuştur, iyi günler dilerim!
Kitabın henüz başındayım ama yine de bir yorum bırakma ihtiyacı hissettim. Alan bilgisi olmayan kişilerin, uzmanlık gerektiren konularda kitap yazarken o alanın uzmanlarından hiç destek almamasını gerçekten anlayamıyorum. Okurken bazı yerler fazlasıyla sallama, ustunkoru geliyor.
Mesela, Ada karakteri yazılımcı olarak tanıtılmış ve ben de bir bilgisayar mühendisiyim. Ama "kodlama" denince, nedense bu alanda deneyimi olmayan herkesin aklına Matrix’teki gibi kayan yeşil kodlar geliyor. Hayır arkadaşlar, büyük bir proje geliştiriyorsanız ki burada oyun yapıyorlar, işler öyle terminalde (siyah ekran) yazmakla olmaz. Açarsınız IDE’nizi, proje mimarisiyle, modülleriyle, debugging araçlarıyla ciddi bir şekilde çalışırsınız.
Bir de şu sahne... Kuzgun'u araştırmaya gelen ekip, interneti hızlı diye emniyet yerine bir kafeye gidip, herkesin erişebildiği halka açık bir ağa bağlanıyor. Güya emniyetten dosyalara erişilmesin diye. Gerçekten mi? Normalde bile bu çok riskli bir şeyken, yazılımcı (!) bir polis memurunun bunu güvenli bulması...
Neyse, okumaya devam edeceğim ama bu noktada kısa bir yorum bırakmak istedim.
Edit: Kitabi bitirdim. Hikaye güzel, akıcı, yazarin dili yormuyor, bildiğimiz vigilante kurgusu. Ama gerçekten Ada bu kadar mükemmel olmasa daha gerçekçi olmaz mıydı? Yüksek iqlu, 4-5 yasinda kodlama yapıyor ki bu demek oluyor ki okuma yazma biliyor ve az buçuk matematikten de anlıyor o yaşlarda; Türkçe, Rusça, Japonca, Arapça, Latince ve mors alfabesi biliyor en azından (henüz bu kadari açıklandı kaçırdığım varsa affola); dövüşebiliyor, çok iyi derecede araba ve motor kullanabiliyor, keman konusunda da uzman, çatılardan atlayabiliyor ustelik. Ayrıca yaşadıklarına rağmen sosyal biri, yardımsever, empat, vs. olmasına değinmiyorum bile. Hem iq, hem eq, üstelik güzel de hay maşallah ya.
Fantastik bir kitap olmadığında esas karakterin bu kadar uçup kacabilmesi hikayenin derinliğini azaltıyor bence. Her yeni yetenek açıklandığında hikayeden kopup analar neler doğuruyor diye düşündüm.
Ada çok büyük bir savaş veriyor. Bir fikri savunmak kolay olmasada o bu uğurda çabalıyor, uğraş veriyor. Yaşadıkları o kadar zor şeylerdi ki okurken gözlerim doldu. Ve bence Ada Kuzgun olmakta çok haklı. Babasına çok kızdım o kadına olan sevgisine o kadar bağlıydı ki o kadının yavaş yavaş onları bitirdiğini anlamadı. Ada'yı korumadı ve Ada birçok zaman yanlızlığıyla baş başaydı. Ben kitapta en çok Derya Demir'in Ada'yı Egemen'e anlattığı bölümü sevdim. Egemen'le aralarında sır kalmasa da artık ne kadar büyük engellerin olduğu Egemen tarafından da biliniyor. Beni en çok üzen kısımlar Ada'nın hayatının anlatıldığı kısımlardı. En çoksa Ada'nın dik duruşuna, kendine güvenişine, başkaları için çabalamasına, herkesi aydınlatan bir mum olsa da kendine ışık veremeyen bir muma benzemesine hayran oldum. Bilirsiniz "Mum dibine ışık vermez." derler bence Ada'da aynen böyle. Başkalarını aydınlatmak için yanarken kendisi karanlıkta kaldı. Ama Ada'nın da dediği gibi "Güzel şeyler görebilmek için karanlık tarafta olmak gerekir. Aydınlıkta olmak bazen kör edici olabiliyor.". Ada'yı çok seviyorum umarım sona ulaştığımızda hala ruhu huzur bulamayan bir kuzgun olarak kalmazsın.
İlk çıktığında okusam dahi hâla etkisinden çıkamadığım bana çalışmayı başarıyı adaleti ögreten bir kitap diyebilirim. Tabi bunda yaşımın küçk olmasından dolayı olabilir. Her bölümü en az 2 defa wattpaden okumama rağmen kitabı elimize alıp okumanın o kapak tasarımı hediyeliriyle birlikte ayrı bu havası var. Dünyayı değiştirebilirim kafasına girebilirsiniz. Ki bu kafa çok çok doğru. Üzümlü kekim olan kitap. 2sini sabırsızlıkla bekliyorum
"Özgürlüğünü daha önce kaybetmiş biri onu geri kazandığında bir daha kaybetmemek için her savaşı verebilirdi,tıpkı benim gibi"
#kırpapatyasındanyorumlar 🕯️10/10🕯️
Selamm! Artık her öneri isteyene okumasını kesinlikle önereceğim bir kitabın yorumuyla geldim.
Ada Korkmaz,hayatı dört duvar arasına mahkum edilmiş bir çocukluk geçirir. Annesinin paraya düşkünlüğü yüzünden babası bir hacker olarak soygunlar yapar ve Ada'yı da peşinde sürükler. Ada, vicdan azabı çekerken 12. yaş gününde kendilerini polise ihbar eder ve ıslahevine gönderilir. Genç bir kadın olduktan sonra ise;gündüzleri oyun şirketinde yazılımcı ve bir cafe sahibi, geceleri ise çatılarda dolaşıp adalete dair herkesin içinde mum yakmaya çalışan bir Kuzgun'dur. Corvus lakaplı Kuzgun,yasal olmayan kendi y��ntemleriyle fikrine ters düşen suçluları yakalayıp polise teslim ediyor. Işığının altında aydınlanmayı seçen kişiler olduğu gibi bu ışıktan rahatsız olanlarda oluyor elbette. Onların ısrarıyla da emniyet teşkilatı Kuzgun'u yakalamak için Ankara'dan,Başkomiser Egemen Öztuna önderliğinde bir ekip getirtiyor. Bu kovalamacanın içine geçmişten gelen beklenmedik bir düşmanın da patlak vermesi her iki taraf içinde zor durumlara yol açacaktır
Sizi derinden etkileyen,kaç kere okusanızda aynı hisleri hissettiğiniz,içinize işleyen kitaplar olur ya; bu kitabın fikri ve karakterleri de benim için öyle gerçekten. Güçlü kadın karakter okumayı seviyorsanız sizi Ada ile tanışmaya davet ediyorum. Zekasına, duruşuna, güzel yüreğine her şeyine hayran kaldım😍Egemen Öztuna... Ne diyebilirim ki;Hasan gibi keskin nişancı olmasada sizi tam kalbinizden vurmakta üstüne yok 🥺 Kitap zaten tam bir aksiyon filmi tadında ilerliyor.Yazarın anlatım dilinin akıcılığıyla da sayfalar su gibi akıp gitti. Zekice tasarlanan olay örgüsü,karakterlerin işlenişi, sorgulatılan doğrular her şey mükemmeldi. Kitabın sonu ise dehşet bir şekilde bitti. İkinci kitabı büyük bir sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Çok sevdiğim kitapları yorumlarken ne kadar anlatsam yetmeyecekmiş eksik kalacakmış gibi hissediyorum. Bu yüzden daha bahsedemediğim birçok güzel detayı kitabı okuyup sizin görmenizi isterim. Kitapla kalın hoşçakalın 🌼