Usred masiva Écrins, u dolini Vénéon, jedan veliki bijeli vuk i jedan pastir žestoko će se sukobiti, do krajnjih granica, da bi na koncu sklopili pakt i uspjeli pronaći recept za suživot. Unatoč svemu što ih razdvaja, oba bića dirljivo shvaćaju da imaju nešto zajedničko, da su jedno drugome potrebni kako bi preživjeli u tom surovom okruženju.
Rochette putem fikcije nastoji ponuditi rješenje vječitog sukoba dvaju gledišta, od kojih nijedno nije pogrešno: gledište pastira, koji žele zaštititi svoje stado, i ono nacionalnih parkova, koji pokušavaju spasiti živote ugroženih vrsta. K tome, kao i u ostalim svojim stripovima, Rochette još jedanput slavi planinske vrleti, njihovu ljepotu, njihovu surovost, kao i muku te poniznost potrebne da bi se ondje opstalo.
İyi olacağını biliyordum ama bu kadar iyi beklemiyordum. Çizimler, hikaye, anlatım, verilen mesajlar... Harikaydı. Heyecan içinde okudum. Keşke daha çok vakit geçirebilsek böyle eserlerle. Kısa geliyor, tadı damağımda kalıyor.
Sinemaya uyarlansa muazzam bir seyir çıkar bu arada. Fransız'lar yapar bu işi.
Bir kitaba sadece kapağından vurulunur mu? Vuruldum!
Kapağı öyle sevdim ki, konuya dahi bakmadan (Baobab etkisi de var tabi) sipariş ettim. Hafta içi ulaştı ama hafta sonuna sakladım okumak için.
Fransız Alplerinde bir dağ köyünde yaşayan sert mizaçlı çobanımızın hikayesiyle karşı karşıyayız. Sert ama saygıdeğer duran, hatta empati kurabildiğim bir karakter başlarda. Hayatın çeşitli sıkıntıları onu (belki de zaten yatkın olduğu) bu münzevi hayata taşımış. Fakat bu empati hali bir noktada belirsizleşiyor benim için. Gaspard bir tarafta köpeğiyle müşfik bir ilişki içinde, koyunlarına kıymet veren, avlandığı hayvanların sakatatlarını tabiatla, kartallarla paylaşan ve dahi yavru kurdu sağ bırakan bir karakter. Diğer tarafta ise (bir takım sebepleri olsa dahi) anladığım kadarıyla gayrıkanuni olmasına rağmen milli park sınırları içerisinde kurt mıhlayan (böylece lütufta bulunduğu yavruyu da aslında ebeveynsiz koyan), dağ keçisi av sezonunu dört gözle bekleyen bir adam. Aslında bazılarının aksine, uygun ve kontrollü koşullarda, nesli tehdit etmeyecek düzeyde avcılığa ve insan doğa temasına saygı duyan biriyim. Külliyen karşıtı değilim. Fakat Gaspard örneğinde bir parça sertlik, fazla bir hükümranlık iddiası var. Kendini dağlarda, devletin ve dahi oranın esas unsurları olan vahşi hayvanların da üzerinde gören bir hal.
İşte bu hal beni bir metafor olarak Mali’de görevde kaybettiği oğluna götürüyor. Gaspard’ın medeniyetten el etek çekmesinin orijini olan bu kayıp, yine Gaspard’ın dağlarda kendine reva gördüğü konumun bir benzeri olarak, habitatlarının ve ülkelerinin gerçek sahibi olan Malililer üzerinde tahakküm kuran Fransız hükümeti ve ordusunun durumuna benzemiyor mu? Üstelik çoban, sürü ve kurdun daha doğal bir komşuluk halinde kesişmelerinden fena olarak, Avrupa kıtasından Batı Afrika’ya sarkma şeklinde!
İnsanoğlu eşref-i mahlukattır. Fakat bu diğer canlılar üzerinde sınırsız bir tahakküm anlamına gelmemektedir. Yakın zamanda rahmetli olan Sezai Karakoç‘un Diriliş Dergisinde “Kurban Bayramı”na dair bir yazısı geliyor aklıma. Özetle: “Et yemek insan için bir zaruret değil. Et tüketmeden yaşayan insanlar var. Fakat kitabımız bize bu konuda (belli sınırlar) çizerek ruhsat vermiş. Örneğin vazgeçilmez ve alternatifsiz olan “su içmek” helal kılındı diye bir ibare yok. Yani yaratıcımızın bize bu konuda sınırlar dahilinde bir hak bahşetmiş olması, bunun olmayabileceği anlamına da geliyor.” diyor. Bu da bizi, aslında doğa üzerinde sınırsız haklarımızın olmadığı noktasına götürüyor. Halk böyleyken, başka insanların bedenleri, ülkeleri, kültürleri, toprakları üzerinde sömürge hakkı bahis dışı olacaktır.
Sonra doğada müthiş bir kovalamaca, bir dans, sert bir satranç maçı izliyoruz çoban ve kurt arasında. Parazit yapacak hiçbir şey yok. Acımasız bir kış ve iki aktör. İntikam arzusu ve üstünlük düşüncesi çobanı hayatını ortaya koyacak kadar motive ediyor. Final biraz masalsı olmakla beraber rollerin ve avantajın zihinden önce sahada çoban aleyhine döndüğü noktada kurdun kendinden beklenmeyecek bir hamle yapması ile fair play ile neticeleniyor. Bu beklenmedik dönüş sonucu iki tarafta da “huylu huyundan vazgeçmiyor” ama sivrilikleriyle bir şekilde birlikte yaşamanın formülünü bulmuş görünüyorlar.
Özellikle doğanın kışla uyuduğu, baharla uyandığı kareler başta olmak üzere çok lirik, hoş bir metin bu. Çeviriyi ayrıca tebrik etmek gerek. Kim yapmış diye bakınca, çevirmenin Doğan Şima olduğunu ve pek görmediğimiz şekilde aynı zamanda Baobab’ın kurucusu olduğunu görüyorum. Hem patron hem çevirmen. Kendisini merak ettim fakat detay bulamadım internette. Bir gün tanışmak isterim ama öncesinde bu çok beğendiğim çeviri için ve kitap seçkisi için teşekkür etmek isterim.
Kitap çok başarılı, doyurucu bir kritik yazısı ile son buluyor. Muhteşem kapağı, etkileyici konusu, karizmatik karakterleri, çizimleriyle grafik roman seven, doğa seven herkes gözü kapalı yumulabilir.
Bu kitabı sevenlere Chaboute’den “Ateş Yakmak” isimli grafik romanı mutlaka öneriyorum. Çizgi Düşler’in bastığı bir Jack London uyarlaması. Bu sefer Avrupa’da değil Kuzey Amerika’da üşüyoruz.
[J-M] Salut Baptiste [Morizot] c'est Jean-Marc Rochette
[Baptiste] Salut Jean-Marc, ça va ?
[J-M] ça va, écoute je vais sortir une BD là. Je suis parti sur l'histoire d'un vieux berger bourru et solitaire qui fait face à un loup. C'est pas hyper original mais je connais bien le pays, j'ai un vocabulaire précis, mon dessin est primitif et puissant et j'avais une grosse ambition naturaliste: l'homme VS le loup, la majesté des montagnes toussa toussa.
[Baptiste] Ouais. Fait le blanc ton loup, ça fait iconique, les gens aiment bien.
[J-M] Ca pas déjà été fait ça un animal blanc mythique sur histoire de revanche ? Mais ok peut-importe mon problème c'est pas ça : j'ai commencé à dessiner à l'été et ai fini cet hiver. Or moi quand il fait froid j'aime bien mon petit joint et mon verre de pinard
[Baptiste] Haha sacré Jean-Marc...
[J-M] Du coup j'ai commencé à dessiner un peu n'imp' genre mon vieux berger il meurt presque de froid dans une cabane mais le lendemain il survit dans la neige sans dommage, le loup je l'ai hyper anthropomorphisé: il construit sa revanche par étape, il met au point des stratégies pour exterminer les moutons et le border collie du vieux berger avant de le piéger dans la montagne en restant loin mais visible exprès parce qu'il sait qu'il y a une tempête qui arrive.
[Baptiste] Ha ouais c'était de la bonne hein.... Mais t'inquiète dans les séries TF1 ils font pareil, tu as mis un premier face à face qui ne dénoue rien pour faire monter la sauce ?
[J-M] Ouais ils sont a quelques mètres l'un de l'autre mais j'ai dis qu'il faisait nuit alors le berger pouvait pas utiliser son fusil
[Baptiste] Ha ouais carrément, c'est complètement absurde. On pourrait toujours dire que c'est symbolique ou une facilité scénaristique nécessaire à "la puissance poétique et émotionnelle" de l'œuvre mais là ya même pas de message, juste un procédé foireux et éculé pour créer de la tension artificielle.
[J-M] Je sais mais tu sais le Saint Nicolas de Bourgueil une fois ouvert j'aime pas le remettre au frigo... Mais le pire c'est qu'à la fin le loup qui cherchait à le tuer pendant toute l'histoire il lui sauve la vie.
[Baptiste] Faut vraiment que t'arrête les joints hein. C'est déjà arrivé une histoire pareille en vrai ?
[J-M] Non bien sûr mais là j'avais même pas fumé c'est juste que les gens ils rêvent d'une nature bienveillante, d'une réconciliation Homme / Nature, bref si je veux vendre ma BD il me fallait une fin heureuse....
[Baptiste] Je vois.
[J-M] Bref maintenant je me retrouve avec une BD un peu hybride: qui commence de façon très réaliste et précise pour finir en délire métaphysique carrément rocambolesque. Je me suis dit que j'allais me faire déboiter par la critique et les lecteurs avant d'avoir une idée: tu voudrais pas me faire 2, 3 pages d'analyses critiques. Quand je dis "critique" on s'entend hein ? L'idée c'est que tu paraisses neutre alors qu'en fait t'es là pour me frictionner le membre artistique. Ma BD est bien dessinée mais un peu vide de dialogue alors t'hésite pas à tordre le récit voir carrément inventer pour créer des axes de lectures qui plairont aux bobos. Un truc du genre : "l'auteur repense l'affrontement immémorial entre l'homme et l'animal dans la réconciliation". Et puis t'hésite pas à faire un peu de morale écologiste: rappeler la nécessité de l'achat local plutôt que le mouton de Nouvelle Zélande. Le bourgeois il le fait déjà alors faut le flatter et pis de toute façon le pauvre qui peut pas se le permettre, ma BD à 18€ il va pas pouvoir l'acheter non plus. C'est pas mon public alors on s'en cogne. Tes pages elles serviront à intellectualiser mon délire, ça fera plus mature, pis on vendra ça comme "roman graphique" plutôt que BD, t'en dis quoi ?
[Baptiste] Je sais pas, ça me parait gros tout de même, les lecteurs vont pas s'en rendre compte ?
The art makes it really... cinematic. Like it could be adapted into a short film. The story is nothing new, but it's really well told. Reminds me of a couple of movies, particularly Nicolas Vanier's Loup, Nikolai Solovtsov's Vesegonskaya volchitsa, Ermek Tursunov's Shal and Jean-Jacques Annaud's Le Dernier Loup.
Il lupo è un graphic novel molto accattivante, che mi ha attratta fin dal primo momento in cui l'ho visto tra i titoli esposti in libreria.
Ciò che mi ha colpito di più è stato sicuramente lo stile del fumetto, estremamente realistico e dettagliato nella rappresentazione di animali e paesaggi, ma minimale e scarno nei dialoghi o nelle descrizioni, conseguenza della scelta dell'autore di rappresentare in primo luogo la natura, e solo in un secondo momento le vicende che operano attorno ad essa.
Questo fumetto si legge tutto d'un fiato, specialmente dopo aver superato circa un terzo del libro: la serie incalzante di eventi, unita a dei passaggi molto emotivi, impediscono al lettore di staccare gli occhi dalla pagina.
Il grande difetto che attribuisco a questo libro è la totale assenza di realismo nel finale. Mi sembra assurdo che un uomo riesca a sopravvivere per una notte intera sulle pendici delle montagne (senza considerare il fatto che ha passato gli ultimi quattro giorni in un rifugio ad alta quota senza cibo o acqua a disposizione e che, dopo una tormenta che gli ha provocato una ferita esposta alla gamba, si è trascinato verso il lato meno ventoso della vetta), avendo come unica conseguenza l'amputazione delle dita di una (?) mano .
Un graphic novel sicuramente ben realizzato dal punto di vista grafico (geniale la scelta di inserire una pagina totalmente nera per separare la storia principale dall'epilogo) ma non solo (ho trovato la traduzione dal francese eccellente), con forse qualche lacuna per quanto riguarda la trama.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Po mocno klasycznych kadrach i nakreślonej w recenzjach tematyce nie spodziewałem się czegoś co mnie tak wciągnie. Niby znany temat, twarda, męska literatura z korzeniami w twórczości Hemingwaya, a wciąga od pierwszej strony. Autor świetnie buduje klimat i angażuje czytelnika w tę niełatwą relację między dzikim zwierzęciem, a człowiekiem, zostawiając go z mnóstwem pytań na temat naszej roli w świecie przyrody. Pytania nie nowe, ale warto je przypominać
Jestem pod wrażeniem tego, ile pracy trzeba włożyć w stworzenie takiego komiksu vs jak szybko się czyta te historie. Piękne ilustracje, włącza się tęsknota za naturą.
3 yıldız hikayeye 1 yıldız ise son söz metnine gidiyor. Zira “Yaşlı adam ve deniz” vari bir hikayeyi çok güzel çözümleyip farklı problemlere de değinilmiş bu son sözde. Bir adamın doğayla olan mücadelesi, vahşi ve evcil hayvanlarla olan ilişkisi, icra ettiği çobanlık mesleği hakkında güzel yazılıp çizilmiş bir iş olmuş.
Une magnifique bd sur l’histoire ancestrale des hommes et des loups, le personnage principal, Gaspard mène un guerre contre les loups mais aussi une guerre avec lui-même. À lire absolument!! Le trait de Rochette est très beau
Arada çizgi roman dünyasına dalmayı çok seviyorum. Kurt karşıma tesadüfen çıkan kitaplardan oldu. Başlangıçta fazla sıradan bir gidişat izlemişti hatta bu yüzden ufaktan hayal kırıklığına uğratmıştı beni ama çok geçmeden ne kadar farklı bir kitap olduğunu gösterdi. Çizimlerin ve anlatının düzgün kullanıldığında nasıl bir etki bırakabildiğini iyi gösteren kitaplardan. İnsanın doğayla olan mücadelesi ve vahşi hayatla arasındaki uzlaşmanın zorunluluğu bu kısacık kitapta anlatılıyor. Aynı zamanda düzenin acımasızlığını ve bir insanla bir kurt arasındaki bitmek bilmeyen intikam hikayesini anlatıyor. En sonda yer alan yazı çok hoşuma gitti bence kitabı müthiş analiz etmişti. Doğayı evcilleştirmek mi gerekir yoksa onunla uzlaşmanın bir yolunu mu bulmalıyız sorusunu irdeliyordu bir yandan da. Çizimleri kar kıyamet hissini ve izole yaşamı iyi yansıtmış. Hoş bir okumaydı.
Forcément, je partais dans cette lecture du côté du loup mais j'ai quand même été plutôt agréablement surprise par l'histoire. Par contre, je n'ai pas trop raffolé des dessins que j'ai trouvés un peu stylisés (il aurait pu y avoir des vignettes grandioses de paysages de montagne mais le style graphique ne s'y est pas vraiment prêté)
Çetin kış koşullarında geçen, doğayla temas halindeki eserleri okumaktan da izlemekten de keyif alıyorum. İnzivaya çekilmiş bir çobanın tüm zorluklarına rağmen almak istediği intikam ve yaşama içgüdüsüyle hayatı kavrayışı başarılı anlatılmış. Çizimleri ise o kadar etkileyiciydi ki hiçbir diyalog olmadan bile hikayesini kurabilirmiş.
240430: je l'aime beaucoup. j'aime l'art, l'histoire, les politiques d'environment natur: moi, je ne suis pas francophone mais j'ai lu française, et ce n'est pas difficile, meme l'essayer a le fin. je m'excuse si mon française n'est pas plus bon, j'ai une professeur a l'université qui me dit si je voudrait ganger plus le française c'est simple: lisait des romans française! j'essayer ca ici...
(I like it a lot, I like the art, the history, the politics of natural environment, I am not francophone but I read in French, it is not difficult, same with the essay at the end. I apologise if my French is not too good, I had a professor at university who tells me if I would like to gain more French it is simple: read French novels! I try to do that here..)
Un racconto dai tratti decisi, dai disegni con colorazioni forti, spesso cupe o di un bianco e di una luce abbacinante. Il tutto fa da contorno ad una storia dura e "selvatica", quando era ancora il tempo di "o l'uomo o il lupo", agli albori della protezione delle specie, in montagna e prima dello spopolamento dei monti. Il pastore Gaspard si confronta con un lupo molto furbo e causa di grandi guai. Un po'forte, come storia, ma con un finale degno e giusto.
J'ai lu ce roman graphique il y a deux jours. Il est un peu fort et il parle de Gaspard, un berger qui habite en montagne et qui conduit une guerre avec les loups qui tuent les moutons. Il raconte le temps où il y a avait une simple question : l'homme ou le loup, avant du dépeuplement de la montagne dans les années 50/60 du XIX siècle. Les dessins sont magnifiques, les couleurs très forts, les montagnes sont très obscures ou d'un blanc qui aveugle. Le final est parfait, il y a de la justice en le lire.
Kaliteli bir hafta sonu okuması oldu, hele ki karla karışık yağmurlu ve soğuk bir hava varken.
Çizimler çok başarılıydı, dağlardaki o kara (beyaz?) kış sessizliği ilginç bir şekilde hissedilebiliyordu.
Hayatı tek boyutlu yaşamaya alışık, kendi doğruları olan, inatçı ve geçmişindeki hasarları ilişkisiz taraflara yansıtmaya meyilli yalnız başına yaşayan bu adamın empati kurabilme ve ortaklaşabilme yolculuğuna tanıklık etmek oldukça keyifliydi.
Baskı kâğıdının kuşe olması da bonus oldu :) Malum artık ülke şartlarında 2. hamur ve arkası görülebilen zar gibi kâğıtlarla baskı yapılıyor... :(
Jean Marc Rochette racconta di montagna con una sincerità incredibile. Non risparmia assolutamente niente, nel suo narrare, non risparmia la violenza, le fatiche, i dolori del vivere in montagna. Dopo aver letto Parete Nord sapevo di avere davanti un fumettista e illustratore sopraffino, di cui invidio moltissimo i disegni delle montagne, e con Il lupo non ho fatto altro che vedere rispettate e superate le mie aspettative. Splendida, questa storia. Rochette racconta dell'eterna lotta tra l'uomo e il lupo e tra l'uomo e la montagna, con un tratto crudo e carichissimo di inchiostro. Amo molto i cieli blu intenso di Rochette.
So I read this book. In French. As my French is currently very basic, it took me a month, painstakingly plugging unfamiliar words and phrases into Google Translate. Even with this clumsy method, I got a sense of the grandeur of the language, and I look forward to reading it again when my grasp of French improves. The graphic novel tells a fairly simple story of man-vs-nature, but it is beautifully drawn and illustrated, the sense of cold, danger, loneliness is starkly conveyed and I really wish there was an English translation so I could recommend it to my friends.
Çok hayatımızın içinde olan bir konu insanın doğayla olan savaşı, ona kendi kurallarını dikte etme çabası ve uğradığı bozgun. Bu eserde de Alpler’de otlattığı sürüsünün yok olmasından sorumlu tuttuğu bir kurta hükmetmeye çalışan bir çoban var.
Çatışmasını çok güzel kurgulamış, tempolu, çok iyi bir çizgi romandı; bir solukta okudum!
Décembre 2023. J’ai passé un très bon moment de lecture. Un scénario plutôt brut et économe de texte au profit du travail artistique. C’était un beau parallèle avec Gaspard, cassant et aride mais respectueux de la nature. J’ai été touchée à plusieurs reprises. Franchement, c’était efficace. (La scène de la chute des moutons m’a rappelé celle de Loin de la foule déchaînée.)
This entire review has been hidden because of spoilers.
3.5* chyba wolałbym odczytywać lekką personifikację wilka jako urojenia zgorzkniałego dziada niż coś bardziej prawdziwego, bo wilk raczej nie grałby w szachy 4d jak główny bohater sądził. Ale końcówka przesunęła trochę historię w stronę baśni/legendy, choć miało to sens w kontekście tego co autor chciał przekazać.