“Müneccimbaşı her bebekte haremin kapısında beklerdi. Eğer bebek erkek ise hemen yıldız haritasına bakılır, kehanette bulunulurdu. Bebeğin kız olduğu öğrenildiğinde bunu yapmak gereksiz görülürdü. Zira kızların tahta çıkma olasılığı yoktu. Ancak o gece müneccimbaşı yıldızlarına bakılacak kadar başka bir kadın sultanın dünyaya geldiğini biliyordu.”
Osmanlı, bir kadın sultanı tahta çıkardı mı? Taht bahtına erişen ilk ve son kadın sultan tarihten nasıl silindi? İmparatorluğun başında kalmasına müsaade edilseydi kadınlığın bu topraklardaki kaderi değişir miydi?... Kendinden efsunlu bir anlatıcı, kafasındaki bu deli soruların peşinden gidiyor, derin bir ispata girişiyor.
Gizli kapaklı mektupların, günlüklerin, vakanüvis notlarının satır aralarında gezinirken muhayyilesinin sınırlarını zorluyor. İstanbullu Amazonlar, erkekler üzerinden anlatılan tarihi ters yüz etmeye yeminli; incelikle kurgulanmış, isyankâr ve oyunbaz bir roman.
Şebnem İşigüzel, hacimce küçük, fikren büyük bu zarif roman ile edebiyata farklı bir pencere açıyor.
1973 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde antropoloji okudu. İlk kitabı Hanene Ay Doğacak 1993 yılında yayımlandı. Aynı yıl Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne değer bulundu. Sonra sırasıyla Öykümü Kim Anlatacak (öykü, 1994), Eski Dostum Kertenkele (roman, 1996), ağırlıklı olarak Radikal İki’de yayımlanan yazılarını topladığı Neşeli Kadınlar Arasında (deneme, 2000), Sarmaşık (roman, 2002), Çöplük (roman, 2004), Resmigeçit (roman, 2008), Kirpiklerimin Gölgesi (roman, 2010), Venüs (roman, 2013) ve Ağaçtaki Kız (roman, 2016) kitapları yayımlandı. 2016 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Gözyaşı Konağı, Ada, 1876 adlı romanıyla Duygu Asena Roman Ödülü’nün sahibi oldu. Çocuklar için Annem, Kargalar ve Ben’i (2011) yazdı. Hayatını yazarak sürdüren Şebnem İşigüzel, Tamar ile Ararat’ın annesidir.
novellanin gucu adina! taht meselelerini olabilecek en insani ve en basit ama en vurucu sekilde anlatan bir kitap. az ama oz kelimeyle olaylara, durumlara, kisilere ayri ayri vurgular muazzamdi. anlaticinin aralarda girip kendini hatirlatmasi cok eglenceliydi. kitabi cok dinamik hale getirmis. ben kafamda filmlestirdim bile! esma sultan’i, onu degilse de anlaticimizi kesinlikle demet evgar canlandiriyor:) kitap bittikten sonra da icimden gecen: “keske eski saraydan da bir hikaye okusak!” esma, hatice, beyhan! ve kitabin ilk sayfasindaki o muthis ithafa ithafen ben de ekliyorum; yalniz hissettirilen kadinlara, her zaman yaninda olan kiz kardeslere! kadin kadinin yurdudur!
“anlayacaginiz tarih kan uzerinden tekerrur etmisti, edecekti, ediyordu, etmekteydi. halklarindan ote kendilerini ve soylarini dusunenlerin yazacagi tarih bu kadar olurdu.”
“ogullar hicbir zaman babalarinin istedigi gibi bir ogul olmazlar. ya tersidirler ya fazlasi. fazlasi olan icin de babasi eksiktir, zayiftir. bu isin ortasi yoktur. ha bir de babalariyla ortak is tutanlar, babasinin golgesinde yasayanlar vardir ki onlar da olmamistir. golgede kalan meyve olgunlasir mi?”
“tipki burada anlatildigi gibi hicbir sey olmuyor gibiydi ama aslinda oluyordu.”
“zehirlenme korkusuyla ac kaldigi ilk taht gunlerinde, karnini bilmedigi evlere misafir olup doyurmustu. ise bakin, saray tekinsiz, istanbul ana kucagi gibi guvenliydi. sarayda ana kucagi bile guvenmi degildi. analari bile gaddarlastiran bir duzeni var idi sarayin.”
“bir fikirdi ve fikirlerin ne zarari olabilirdi? soz yasak edilmemeliydi. yasak edilecek olan kan dokmekti, bir kadinin ellerini, kulaklarini, burnunu namus iddiasi ugruna kestirmekti, kadinlari evlere kapatmakti ve hic cikarmamakti.”
“ne alninda dolasan dost eli ne yardim isteyecek kimsesi vardi. ne tanrisi ne peygamberi. kendi kendinindi kaderi. bir varken bir yok oldu. iste dunyamizin isleri.”
“sen kim kopek! lesin serile ayagimin altina”
“kimsun kimun sekurun, kim kumu sekerun lemzirin faili livatay-i eylesin ey agalar!”
Gerçek mi bütün bunlar diye bi ara verip kitabı kenara koyduracak kadar çarpıcı bir kurguya merhaba deyin.
Şebnem İşigüzel bu defa son derece çılgınca ve başarılı bir eserle karşımızda. Daha önce 'İyilik' ya da 'Gözyaşı Konağı' kitabını okuduysanız o okumalarınızda bulduğunuz lezzeti unutun. Belki de daha iyisine yer açın derim.
Şimdi düşünün ki, Osmanlı 'da şehzade doğmuyor! Tahta çıkacak şehzade kalmayıncaya dek! Ne olurdu dersiniz tahtın sahibi bir sultan olsaydı? Bu olasığın enfes kurgusunu okuyoruz.
Kitap hiç sevilmese dahi, ki bu bence çok kötümser olur, sırf ithafı bile kalbinizi kazanır.
gayet güzel bir fikir üzerine keyifli bir kitap. şebnem hanım'dan favori kitabım olan resmigeçit'te yaptıklarını gördüğüm için bu kitapta -fikrin orijinalliğini de düşününce- biraz potansiyelin altında kalmış gibi hissettim, keşke resmigeçit ayarında yazsaydı bunu da. ama yine de dinlemesi çok keyifliydi, sabah uyanınca son derece nemrut olan bana çok defa kahkaha attırmayı başardı. bir de canım makaron çekti ya. :')
Yazarın bir söyleşisinde bu kitap için tarihte yeniçerilerin “biz de o zaman Esma sultanı tahta çıkarırız” demelerinden ilham aldığını duymuştum. Esma sultan farklı aşk hayatı ile konuşulagelmiş olsa da tahta çıktığını ve sonradan da o kısa dönemin yok sayıldığını açıkcası ben yeni öğrendim. Romandan ziyade bir tarih kitabı edasında olan kitap zaman zaman beni de gerçek mi okuyorum kurgu mu diye düşündürttü. Anladım ki gerçeklerin ışığında kurgulanmış bir kitap okuyorum. İstanbullu Amazonlar padişahların birbirlerini öldürerek tahta çıkacak erkek bırakmadıkları bir dönemde kardeşlerinden çok daha akıllı bir kadın sultanın yeniçeriler tarafından tahta çıkarılmasının öyküsüdür. İstanbullu Amazonlar tarihteki ilk müslüman kadın isyanını anlatır. İstanbullu Amazonlar erkeklerin kendi tarihlerini anlatmaları değil bizim kadın atalarımızın tarihinin anlatılmasıdır. Kitabın kimlere ithaf edildiğine bakmak bile yazarın diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da kadına ve kadının hallerine nasıl bir bakışla yazdığını bize gösterir.
Gerçekten değişik bir okumaydı. Zaman zaman gerçek mi kurgu mu okuyorum şaşırdım. Genel anlamda sevdim. Yazarın diğer kitaplarından, normalde alışkın olduğumuz dilinden biraz farklı geldi bana. Eski kitaplarının hayranı olanlar belki biraz zorlanabilir ama eskileri sevmeyenler de bu kitaba bir şans verebilir.
Büyük bir hevesle aldım kitabı. Osmanlı'da kadın sultan konusu ilgimi çekmişti. İnternetten sipariş ettim. Kitap gelince ilk olarak sayfa sayısından hayal kırıklığına uğradım. Boleyn Kızı ve serisi türünde beklemiştim sanırım. Az önce bitirdim. Kitabın başlangıcı, ortası ve sonundaki yazım dilleri arasında farklılıklar beni rahatsız etti. Ya yazar ara vererek yazdı ya da başka bir şey var, anlamadım. Başındaki söylenen bazı cümlelerin önce osmanlıca sonra türkçe ifade edilmesi, ortalarında Osmanlı döneminde geçen bir hikayenin 2021 yılı gündelik dili ile anlatılması (sıkıntı yok vb. ifadeler). Kitabın içinde yer yer farklı anlatım tarzları denemiş. Sanırsın yazarın son kitabı değil de ilk acemiliği. Kitapta ne anlatılmaya çalışılmış o da açık değildi? Tahta çıkan kadın sultan mı, kadınların şiddete uğrayıp intikam almaları mı? Dikkat neye çekilmeye çalışılmış belli değildi. Son cümlede kadınlığın kaderinden bahsedilmiş, havada kalmış. Fikir olarak güzel olsa da uygulamada başarılı olamamış.
Okurken tarzından hiç keyif almadığım bir kitap oldu. Sanki çok güzel bir hayal kurulmuş ama yazarken dağılmış ve yıkılmış. Kendi hayal kırıklığımla Şebnem İşigüzel’in kitapla ilgili bir söyleşisini dinledim. Çok keyifli ve bu kitap hakkında dolu dolu bir anlatımı vardı. Ne diyeyim okurda bazen aradığını bulamaz:)
Normalde bir haftaya yayarak okuyup, Kadınlar Günü bitirnek istemiştim kitabı..ama güzel konusu ve cesur anlatımı nedeniyle kısa zamanda bitiverdi..Osmanlı'da saray entrikalarını çok güzel bir dille anlatmış Şebnem Hanım..Merkezinde Esma Sultan olan olaylar dile getirilmiş..
Okumaya başladığımda ilk sayfalarda farkli bir şeyler okuduğumu ve bu okumanın beni mest ettiğini ,neresinin kurgu neresinin gerçek olduğuna emin olamadığım hatta yer yer sesli gülüp çokça altını çizdiğim cümleler olan bir romandı. Yazar çoğu zaman anlatıcı ,yer yer ise okuyucuyla sohbet ediyormuş gibiydi ve ben en çok romanın bu şekilde ilerleyişini sevdim.
Ayrıca kitabın kapağını açınca kimlere ithaf edildiği ve konusu çok kıymetliydi….
Bütün kadın arkadaşlarımın okumasını gereken bir kitap diye düşünüyorum…🌸
Şebnem İşigüzel bir paragrafta demiş ki : Bir kadının kaderinin öteki kadınların kötü kaderine benzememesinin çaresi yine kadınların elindeydi. Yani.O kaderini yaratan ve dayatan erkeklerin değil.
Fikir olarak çok güzel bir kitap. Sırf hikayeye olan merakımdan bitirdim. Anlatımı çok dağınık geldi. Dikkatimi korumakta çok zorlandım. Sanki birinin kendi için aldığı notları okuyup anlamaya çalışıyormuşum gibi hissettim. Kısa olmasa muhtemelen yarım bırakırdım. Konunun hatırına bir şans verilir yine de.
Bir günde okudum, çok sevdim. "Ya olsaydı" deyip düşündürdüğü kadar eğlendirdi de. Kadınlar arası dostluğun paha biçilmezliği üzerine yazılmış, kısa fakat dolu dolu bir roman. Şebnem İşigüzel, dilinin zarafetini küfür yazarken bile gizleyememiş.
Osmanlı tarihinden kısa bir süre için de olsa bir Esma Sultan hükümdarlık tahtına aday olarak gösterilmiş haberimiz var mıydı? Hayır! Ama Şebnem İşigüzel bu vakayimhayriyeyi ve dönemin elçilikleri tarafından İstanbullu Amazonlar diye adlandırılan Hatice, Beyhan ve Esma Sultanların maceralarını akıcı bir dil ve farklı bir kurgu ile anlatıyor. Bu kadınların bulundukları toplum içinde başlatmış oldukları özgürleşme hareketleri pek kıymetli Acaba gerçek mi diye okudum ve okurken araştırma yapma güdülerim kamçılandı. Şimdi kitabı bitirdiğime göre araştırma bölümüne geçebilirim!! Sizde alın okuyun Esma Sultan'ın şanı daha da alsın yürüsün🤩
Daha önce Şebnem İşigüzel okumadıysanız sanırım başlamak için doğru eser, bu değil. Bu yazarın dehasına, zehir gibi zekasına, kitabın post-modern havasına ve sıradışılığına kapılıp da külliyatını okumak isteyebilirsiniz o ayrı. İngilizce bir kitap okurcasına bir elimde sözlükle sayfalar arasında ilerledim. 129 sayfa olmasına aldanmayın, öyle yoğun ki hissedilen sayfa sayısı bir sıfır fazlası olabilir. Haz peşindeyseniz tanıdık limanları bırakıp yaratılan dile ve atmosfere teslim olmak, bir de gerçek miydi değil miydi sorularını rafa kaldırmak gerekiyor. Oyunbaz bir hali var ve okumaktan benzersiz bir zevk aldım ama gerçek şu ki yine de bitirmekte çok zorlandım.
Kitap başlı başına çok iyi bir fikir diye düşünüyorum ama fikri besleyemeyecek, yüceltemeyecek bir üslup yüzünden sevdiremedi kendini bana. Halbuki neler yapılabilirdi...
4.5 Hikayesine bayıldım (Osmanlı’nın en karışık dönemlerinden birinde, tahta çıkacak erkek çocuk kalmadığı için, Yeniçeri’nin başa getirdiği ilk kadın sultan’ın -sözde tarihten silinen- hikayesi). Sık sık “acaba ne kadarı doğru” dedirtiyor ancak İşigüzel’in röportajlarından ya da diğer kaynaklardan böyle bir rivayetin bile olup olmadığını teyit edemedim. Kitabın kurgusu (ileri-geri) zorladı; cümlelerin bazılarını ise virgüllerle düzeltme çabasına girdim. Yine de ilk kadın sultan ve feminist Esma’nın öyküsüne, kurgu bile olsa, inanmak istiyor insan.
« Tarih dediğimiz şey, inkar üstüne inkarla yazılırdı. Tarih denilen şey hakikatin halktan saklanması değildi de neydi? »
Klasik bir roman kurgusunun dışında bir tarihsel metin okur gibi okudum ancak kurgu ile gerçek arasında kayboldum. Ben bunu yazarın başarısı olarak gördüm. Kurgusunu okuyucuya inandıracak şekilde güçlü oluşturmuştu. Tarihsel gerçekliğimizde kadın meselesi ve direnişi, tarihin erkekler tarafından ve istenildiği şekilde yazılması üzerinde düşündüğüm konular oldu.
Düşünsenize tahta bir kadının çıktığını? Şebnem İsiguzel bu kitabında hiç erkek çocuk dogmayinca Esma Sultan’ı tahta oturtuyor ve sürükleyici bir hikaye okumaya başlıyorsunuz. Yer yer bunlarin ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu acaba diye kitabı elimden bırakıp araştırma yapmaya başladım. Anladım ki bu kopmalar bana iyi gelmiyor, hepsi kurgu ama çok guzel bir kurgu diyerek okuyup bitirdim kitabı.
Yazarın diline alıştıktan sonra aktı gitti kitap. Çünkü zaman kavramını sanki ortadan kaldırmış Şebnem hanım. Şimdi, geçmis birbirine karışıyor. Bir Esma Sultan konuşuyor bir yazar aniden okurlara soru soruyor. Kafa karışıklığı yaşayacaksınız ama kitabın ritmine bırakınca kendinizi haz alacaksınız. Şebnem İsiguzel bu akşam @yazariylakonusanlar da konuğumuz ve ben kulübüm sayesinde yine daha önce okumadığım bir yazar ile tanıştım. #okudum #okudumbitti #şebnemişigüzel #istanbulluamazonlar1809 #iletisimyayinlari #ahusbooks
Şebnem İşigüzel'den, romandan ziyade akademik bir araştırmayla elde edilen bilgilerin sohbet şeklinde aktarıldığı bir kaydın yazıya deşifresi hissi veren bir metin. Roman değil de docu-drama gibi yani. Bir dönem, The Marmara Hotel tarafından işletmeye açılan Esma Sultan Konağı ile ismi duyulmaya başlanan ve 2000'li yılların başlarından itibaren zaman zaman tahta aday olmuşluğu hakkında yazılar çıkan Esma Sultan'ın bu taht macerasını tarihi gerçekler ve fantezilerle harman ederek oluşturulmuş bir hikâye. Yazar, daha önceki kitaplarından farklı bir anlatım tarzı kullanmış. Okurken zaman zaman kopukluklar hissedilebiliyor. Ancak akıcı bir dili olduğu ve merak dozunun iyi ayarlandığı net. Hikâyenin sonu biraz zayıf bağlanmış. Metin boyunca sık sık kendini açıkça gösteren kadın hakları konusu ya da feminizm dokusu kitabın finalinde de belirgin.
Anlatılan hikayenin ilginçliğine rağmen benim için klasik bir Şebnem İşigüzel kitabı olmaktan öteye geçemedi. İşigüzel yine dahiyane bir fikir yakalamış ve yine ziyan etmiş. Esma Sultan’ın hikayesini feminist bir bakış açısıyla okursanız epey sevebilirsiniz ama ben bu konuda bile yazarın samimiyetine çok inandığımı söyleyemem. Zira İşigüzel, kendi ülkesine ve onun tarihine Orhan Pamuk’tan bile daha oryantalist bir bakış açısıyla yaklaşmayı başarmış.
Sadece 129 sayfa olan bir kitapta yazım dilinin tekrar tekrar değişmesi ise akıl alır gibi değil.
İstanbullu Amazonlar, Osmanlı’da kadınların silinmiş güçlerini gün yüzüne çıkaran zarif bir roman. Tarihsel belgeler, gizli mektuplar ve anlatıcının muhayyilesiyle erkek merkezli tarih ters yüz ediliyor. Küçük ama etkisi büyük bir okuma deneyimi; sizi “ya bir kadın sultan olsaydı?” sorusunun peşine takıyor. Şebnem İşigüzel’in akıcı, zeki ve kıvrak anlatım diliyle esprili anlatımına birçok kez tebessüm ettim. Enteresan bir yazar kafası var; diğer kitaplarını da merak ettim ve okumaya devam edeceğim.
kurgusu ve konusu ilk bakista cok umutlandirsa da, okuduktan sonra istedigimi bulamadigim bir kitap oldu. uslupla, anlatim tarziyla yapilmaya calisilan tam olarak gerceklestirilememis gibiydi. bazi yerlerde garip kopukluklar vardi uslupta ve hikayeden keyif almayi zorlastirdigi yerler oldu... kurgunun da potansiyelinin altinda kaldigini dusunuyorum. yine de bir sans verilir bana kalirsa, vakit gecirmek icin okunabilir. yuksek beklentilerim altinda ezilen bir kitap oldu sanirim...
"Taht ve saray kibir verirdi. Kibir hata yaptırırdı. Hata her faninin ayağına dolanırdı. Ayağa dolanan tahttan indirirdi."
Yıl 1809, malum taht kavgaları şehzadeleri yer bitirir, Osmanlı hanedanının erkek varisi kalmaz, bir kadın, Esma Sultan tahta çıkar… Şebnem İşigüzel orijinal, ilgi çekici bir hikaye anlatmış. "Ya böyle olsaydı" diyerek ve kadın gözüyle tarihe, siyasete, İstanbul'a, saraya bakmak ilgi çekiciydi. Dün olduğu gibi bugün de kadını görmezden gelenler, dikkate almayanlar bakalım bu tavırlarını ne kadar sürdürebilecekler?
Yazarın Venüs kitabına bayıldığım için bu kitaba aşırı heyecanla başladım. Kitabın fikri tabiki beni de aşırı cezbetti ama kitaba başlayınca bir türlü içine giremedim. Kopuk kopuk anlatımda yazarın vermek istediği mesajları yakalıyorsunuz fakat derine dalamıyorsunuz. Kitap bana çok yüzeysel ve bir o kadar da dağınık geldi, hiç sevemedim.
Değişik bir okumaydı. Uzun zamandır Osmanlı İmparatorluğu'yla ilgili kitap okumamıştım. Kurgu ile gerçeği iç içe geçirmesini sevdim. Biraz eril bir dil kullanmış yazar ancak bence geçmiş ve günümüzdeki kadınların karşılaştıkları zorlukları çok güzel tespit edip bize aktarmış. Sevdim ben. :D
güçlü kadın imgesiyle kurgulanmış bir alternatif tarih örneği olduğu için değerli buluyorum; nüktedan bir dili sayesinde keyifle okunuyor. Ama çok canlı bir anlatımdı, beni de hemen içine çekti filan diyemem. belki yazarın da öyle bir amacı yoktu, bilemiyorum...