İslam düşüncesinin zirve isimlerinden olan İmam Gazzâlî'nin, yüzyıllar boyunca tartışmaların odağında olmuş meşhur eseri el-Münkiz Mine'd-Dalâl, kendi çağındaki İslâm düsüncesi fikir ve inanç hareketlerini ele almasının yanı sıra şüpheciliğe dair ortaya koyduğu ve o güne kadar benzeri görülmemiş yorumuyla da Islâm düsünce tarihinin en özgün metinlerinden birisidir. Kisaca el-Münkiz olarak bilinen bu meshur eser, Gazzâlî'nin kendi düsünce dünyasindaki büyük degisim ve gelisimi anlattigi bir tür otobiyografik metindir.
Elinizde tuttuğunuz metin, dünyanın çeşitli kütüphanelerinde çok sayıda yazma nüshası bulunan el-Münkız'in bilinen en eski nüshası baz alınarak ve diğer nüshalarla karşılaştırılarak hazırlandı.
Gazzâlî'nin hakikat arayışının bir çeşit günlüğü de olan bu büyük eser, erken dönemlerden itibaren hem İslâm dünyasında hem de Batı'da büyük bir ilgiyle karşılanmıştır.
Gazzâli'nin hakikati arayan grupları tek tek irdeleyip nihayet en doğru yolu bulma sürecini, samimi bir otobiyografi anlatımıyla okuyoruz. Kendi yaşadığı ikilemleri dürüstçe açıklaması gerçekten etkileyiciydi. Diyebilirim ki Gazzâli her ne söz söylüyorsa açık, net ve doğrudan söylüyor. Ancak bazı noktalarda detaylı izahlar için okuyucuyu ilgili diğer kitaplarına yönlendiriyor. Bu sebeple bu kitap içerisinde kısa geçtiği yerler var. Hem kıymetli bilgiler edinip hem de bir insanın yolculuğuna şahit olmak isteyenlere tavsiye edilir.
Gazali’nin Bağdat’tan Şam’a, Şam’dan Kudüs’e, Kudüs’ten Hicaz’a uzanan hakikat arayışı yolculuğu… Bu kitapta Gazali kelamcılar, batıniler, filozoflar ve sufiler gruplarını hakikate, gerçek inanca olan yaklaşımları yönüyle tek tek inceliyor ve hangi grubun kendi değerlendirmesine göre hakikat arayışında önde olduğuna dair de bilgiler veriyor.
Bu kitap bir anlamda Gazali’nin otobiyografisi de sayılır. Gazali’yi ve çözümlemelerini seven ben gibilere de keyifle okuması kalır.
Sadece Tolstoy ve Gazzalî’nin olduğu bir masada saatlerce oturmak isterdim. Bin yıl öncesinden bugüne cesurca seslenen bir insan-ı kâmil. Hayran kaldım. Gösterene, yazdırana hamdler olsun.
Bu kitapta nübüvvetin delilleri ve bir insanın cesurca içine bakıp gördükleri karşısında aksiyon almasını okuduğum bölümler çok değerliydi benim için. Kitabın yaklaşık bin sene önce yazılmış olması, tarihi ve sosyolojik açıdan da okuma deneyimini lezzetlendirdi.
Bu çevirisi güzel bir çeviri. Bu açıdan da bir sıkıntı görmedim.
🍀“Böylece Sûfilerin söz değil hâl ehli olduklarını yakinen bildim.”
🍀“Sonra kendi durumumu gözden geçirdim. Baktım ki pek çok dünyevi alakanın içine dalmışım ve bunlar beni her yönden kuşatmışlar. Ardından amellerimi gözden geçirdim ki bunlar içinde en güzeli ders vermek ve ilim öğretmekti. Bunlarda bile ahiret yolunda önemsiz ve faydasız olan ilimlere yönelmiştim. Daha sonra ders vermedeki niyetimi düşündüm. Niyetim hâlisane ve Allah rızası için değildi. Aksine beni ders vermeye iten sebep ve harekete geçiren şey makam arzusu ve şöhretimin yayılması idi. Dolayısıyla yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarında bulunduğunu kesinlikle anladım. Eğer durumumu hemen düzeltmeye girişmezsem cehennem ateşine yuvarlanmak üzereydim.”
🍀“Kısacası, peygamberler kalplerin hastalıklarının tabipleridirler. Bu konuda aklın faydası ve etkisi; bunu bize bildirmesi, peygamberliğin doğruluğuna şahitlik etmesi ve nübüvvetin gözüyle kavranan şeyleri kendisinin idrak edemediğini itiraf etmesidir. Yine aklın görevi; tıpkı gözleri görmeyen kimselerin rehberlerine, çaresiz hastaların da şefkatli hekimlere teslim edilmesi gibi elimizden tutarak bizi peygamberlerin yoluna teslim etmesidir. Aklın gidebileceği ve varbileceği son nokta buraya kadardır. Bundan öteye hekimin verdiğini anlamanın dışında hiçbir etkisi ve işlevi yoktur. Bütün bunlar halvet ve uzlet süresince müşahade yoluyla zorunlu olarak anladığımız hususlardır.”
🍀(Müslüman olduğunu söylemesine rağmen dinin çizdiği sınırlara riayet etmeyen bir insana karşı)”Bak, gizli küfürün sebebi nedir? Zira batınen tuttuğun yol budur; zahiren de cüretinin sebebidir. Her ne kadar mümin geçinerek güzel görünmek ve şeriatın adını anarak şereflenmek amacıyla küfrünü açıkça söylemese de!”
🍀“Yoksa babasını yalanlayarak şöyle mi diyecek:”Ben bu ilaçla sağlığıma nasıl kavuşacağımı anlayamıyorum, daha önce bunu hiç denemedim.” Eğer böyle davranırsan ahmak olduğundan şüphe etmem. Aynı şekilde peygamberlerin söylediklerine inanmada tereddüt edersen basiret sahipleri de senin ahmak olduğuna hükmeder. Şayet “Peygamberimizin müşfik olduğunu ve manevi bir tıp bilgisine sahip olduğunu nereden bilebilirim?” dersen ben de “Hissedilir bir şey olmadığı halde babanın sana karşı müşfik olduğunu nereden bildin? Aksine bunu babanın yapıp ettiklerinden, hal ve davranışlarındaki birtakım ipuçlarından hareketle hiç kuşku duymadığın zorunlu bir bilgiyle anladın” derim.”