"Her biri kendine ait bir renkli kumaş parçasının üstünde duran kadınlar, saç örgülerini tutan oyaları çözdüler ve yavaş yavaş balıksırtı örgüleri açmaya başladılar. Örgüler açıldıkça, kadınların saçlarından kum gibi, un gibi bir şey dökülüyor ve kumaşlara akıyordu. Yeşil, “Tohum bunlar!” diye bağırdı. Kadınları çevrelemiş çocuklar aynı anda çağıldadılar. “Tohum bunlar! He ya!” Hande Ortaç’ın öykülerinin kahramanları hayata karşı hayatı savunuyorlar. Düşseler de kalkıyor, umut etmekten, direnmekten, nefes aldıkları sürece iyi olana inanmaktan bir an bile vazgeçmiyorlar. Kendileri vazgeçmedikleri gibi, çevrelerindeki her canlıyı da buna inandırıyorlar. Hem zamanı ve bu zamanın tüm gerçekliğini anlatıyorlar, hem de fantastiğin, bilimkurgunun içinden yeni bir anlam yaratmaya çalışıyorlar.
Daha İyi misin? bir savaştan kaçanların, yalnız kalmış ve tüm zamanını sıkıntıyla geçirenlerin, gidenlerin ardından çaresizce bakanların, mücadeleye omuz verenlerin, plazalarının tekdüzeliği içinde kendini var etmeye çalışanların derdine ortak olan öykülere ev sahipliği yapıyor…"
Hande Ortaç'ın yazdığı "Daha İyi misin?" kitabını daha iyi bir zamanda okuyamazdım. Karantina günlerimde bana öyle güzel eşlik etti ki ileride anı sildirme teknolojisi çıkarsa sırf bu yüzden karantina anılarımı sildirmeyeceğim. Her biri birbirinden nefis, her biri birbirinden etkileyici, derin ve eğlenceli 11 öyküden oluşuyor. Hande Ortaç, sanki bu kitabı kafasında kurgulayıp yazmamış, bütün o öykülerin içerisine girip o karakterlerle birlikte o anları yaşamış gibi anlatıyor. Sahnelerin içerisinde elinde not defteri ya da kamera ile muzip bir şekilde dolandığını hayal edebiliyorum. Çok çok çok iyi bir kitap. Öyle ki henüz okumamış olanların Schrödinger'in kedisi gibi aynı anda hem şanslı hem de şanssız olduğunu düşünüyorum. Şanslısınız çünkü önünüzde okunacak çok güzel bir kitabınız var, şanssızsınız çünkü henüz bu güzelliğin tadını çıkarmadınız. Şanslı olmak ya da olmamak, şimdi artık bir kitap mesafesinde. En yakın bayinizden ısrarla isteyiniz. #dahaiyimisin @handeortac @iletisimyayin
Hande Ortaç'ın güçlü kaleminden hayata dokunan, kadınları merkeze alan 11 esaslı öykü. - 'Sızı' bir abla kardeşin çocukluk travmalarının günümüze yansıması. - 'Pembe ve Eflatun kadınların kadınlara umut olduğu, tohumların yeşerdiği bir dünya. - 'Hey' arkadaşlıklar ve karşılıklı beklentiler üzerine, İsveç'e uzanan bir öykü. - 'Zirve'de çocukların gözünden bir başka aile dramını okuyoruz. - 'Ah', geçmişten gelen, kadınlara ait bir sırrın kültüre isyanı. - 'Karbon Kopya' distopik, bilimkurgu izlekli bir öykü. - 'Mattasızı' Gürcistan'a ve geçmişe doğru bir arayışla birlikte, yeşil bir direniş. - Plaza ışıltısı altındaki gizli istismarların anlatıldığı 'İyi Hal' favorilerimden. - 'Taksi' grubun diğer bilimkurgusu. - 'Bir Ayrılık Senfonisi' grubun ikinci plaza öyküsü. Bu kez ofis rutini arasında kaybolmuş Bayan P.'nin farklı bir hayata özlemini okuyoruz. İlk plaza öyküsüne de küçük bir gönderme var. - 'Nostalgia' grubun son bilimkurgusu. Hangi türün meraklısı olursanız olun, Hande Ortaç okumayı seveceksiniz.
Edit: Kitap Notre Dame de Sion Edebiyat Ödüllerinde Mansiyon ödülü aldı.
Hande Ortaç'la bu kitap sayesinde tanıştım. İyi ki tanıdım, çok güzel bir dünya gördüm sayesinde. Hem sokağımın ortasında hem rüyalarımın içinde gibi hissettim. Çok iyi geldi.
“Kıştan çıkmış azgın bir nehir gibidir Müge, ben de böyle süslü kelimeler düşünüp ancak altında ezilenilenlerdenim.” Mattasızı-tek başına bir kitap olmalıydı belki de..
Bir de call center hikayesi “İyi Hal” gerçekten çok vurucu bir hikayeydi.