Com a poesia, o imaginário e o caráter sombrio de um Edgar Allan Poe, Ersin Karabulut nos apresenta o retrato de uma sociedade que renunciou aos seus sonhos diante da servidão familiar e dos poderes políticos e financeiros. Uma coletânea de fábulas poéticas e perturbadoras que servem de advertência e representam a vitalidade da história em quadrinhos turca. A edição tem acabamento de luxo, com formato grande, capa dura com verniz localizado, 80 páginas em cores, impressas em papel couché de alta gramatura, além de um bookplate exclusivo (não autografado). Impróprio para menores de 18 anos.
3 Haziran 1981'de İstanbul - Eminönü'nde doğdu. Öğretmen birer anne babası ve kendinden dört yaş büyük bir ablası vardır. Bayrampaşa ilköğretim okulunu ve Vatan Anadolu Lisesi'ni bitirdi. 16 yaşında ilk karikatürü, Pişmiş Kelle dergisinde yer buldu. Daha sonra çizdiği köşeler yayınlanmaya başladı. Bir Süre Gırgır ve Ördek dergilerinde de çizdi. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik bölümüne girdi. İkinci sınıfta Lombak dergisinde ve daha sonra da Penguen dergisinde çizmeye başladı.
2007 Ağustosunda, Yiğit Özgür ve Memo Tembelçizer gibi bir grup çizerle birlikte, yeni bir dergi çıkartmak üzere Penguen'den ayrılmış ve 5 Eylül 2007' de Uykusuz adlı dergiyi çıkarmaya başlamışlardır.
Uykusuz'da çizgi öykü tarzındaki Sandık İçi isimli köşeyi çiziyor. Ayrıca, Sandık İçi ve Sandık İçi 2 adlı iki kitabı bulunmaktadır.
Ersin Karabulut Türkiye’nin en önemli çizerlerinden. Benim için ise belki en iyisi. Bir deha.
Aynı şeyi öykü üretimi için söyleyemiyorum. Yine ortalama üstü bir öykü performansı olduğunu kabul ediyorum ama çizgilerindeki deha başka. Uzun yıllardır dergilerdeki işlerini takip ediyorum. Çizgilerini sevenler olarak yıllardır Yeraltı Öyküleri’nin kitaplaştırılmasını bekliyorduk. Nihayet (Fransızca edisyondan sonra da olsa) ilk kitap geldi. İlk diyorum çünkü o arşivden başka kitaplar da çıkabilir gibi geliyor.
Yeraltı Öyküleri’ne gelirsek… Dergilerde okurken de çizgilerini çok beğenir fakat özellikle bazı hikayelerin sadece “underground” olsun, tuhaf olsun, marjinal olsun diye yazılıp, çizildiğini hissederdim. Böylesi bana noksan gelirdi. Lombak’ın genel çizgisi ve kapağı da öyleydi. Bu görüşlerime rağmen sanatlarına kapılır, okumadan edemezdim. Kitap seçkisini yaparken iyi bir hazırlık yapılmış; benim yukarıda “çok bayılmadığım” diye sınıflandırdığım öyküler azınlıkta. Daha ziyade alegorik bir anlatıma sahip hikayeler tercih edilmiş. İyi de olmuş. İlk baskısı Fransa’da yapılan, sonrasında İspanyolca konuşulan ülkelerde de ciddi teveccüh ile karşılanarak (bizim bile göğsümüzü kabartan) kitabın seçkisi rüştünü beynelmilel ölçekte ispatlamış oluyor böylece. Öykü seçimi burada da kendini göstermiş.
En sevdiğim hikayeler: Korkuluk Üç Yüz Dokuz Hamur Profesyonel G=0 Taş Devri Dot. Oda olmuş. Epey de olmuş hani.
İşaret etmeye gayret ettiği noktayı anlamakla beraber “Ali” öyküsüne üzüldüm. Çünkü hikayede dindar, sağcı, muhafazakar kavramlarını/insanları hikayede tersinden eleştirdiğinin aynısı ile tek bir torbaya doluşturmuş, (hikaye aracılığıyla) algılama kapasitesi düşükler diyerek de tüy dikmiş. Öyküye global bir işleyiş ve kötü son yazarak mesajını tümevardırmış. Önermesinin değiline dair, tanımladığı kısır modern tanımının komplikasyonlarına dair çok şey yazılabilir ya… Neyse. Siyahlar ve beyazlar, Gerçek Kötüler ve Ayı Yogiler (bkz. Laff A Lympics) yok sürtünmeli dünyamızda.
İnkılâp çizgi roman yayıncılığında tecrübeli olmamasına rağmen gıcır gıcır basmış. Boyutlar tatmin edici, büyük, frankofon usulü. Renkler canlı, baskı net. Sadece ilave “hardcover” seçeceğim aradı gözler. Sonradan hardcover basarlar da ekstra masraf çıkarsa tadımız kaçacak, “beraberinde bassaydınız ya” diye sitem edeceğiz, o ayrı :)
Ersin Karabulut daha çok üretsin, arşivde kalan işleri kitaplaştırılsın, hatta çizgideki dehasıyla aşık atabilecek yazarlarla kolektif işler yapsın temennisi ile…
Ersin Karabulut, Türkiye'deki mizah dergilerinde yetişip, dünya çapında bir çizgi romancı olan son yılların en büyük yeteneklerinden biri. Penguen, Uykusuz gibi haftalık mizah ve Hortlak gibi çizgi roman dergilerinde çizdiği karikatürler, kapaklar, çizgi romanlar; ardından çıkartığı albümler ile kendisini ispatlamış bir çizer.
Karabulut, yaptığı bir röportajda kendisini "hikaye anlatıcısı" olarak tanımlıyor. Gerçekten de sadece çizer değil, anlattığı hikayeler ile de dikkat çekiyor. Türkiye'de aylık çizgi roman dergisinin maliyetleri aşırı yüksek olduğu ve okur bulma konusunda zorlanıyor olması, onu yurt dışında çalışmaya, yurt dışı için üretmeye zorlamış durumda.
Şu aralar Fransa'da Fluide Glacial dergisi için üreten Karabulut, aynı derginin yayınevinden iki cilt çizgi roman da yayınladı. Zaten İnkılap Kitabevi tarafından basılan Yeraltı Öyküleri de bu albümlerin Türkçesini içeriyor. Büyük kısmı önce Türkiye'de dergilerde yayınlanan, ardından Fransa'da yeniden basılan hikayelerin, yeniden Türkiye'ye dönüşü diyebiliriz albüme.
İçerdiği öyküler, şaşırtıcıdır ama, pandemi koşullarında insana yeni çizilmiş gibi gelebilir. Bir çoğu dünyayı etkisi altına alan hastalıklar, virüsler ya da dijital dönüşüm gibi öğeler içeriyorlar. Bu da Karabulut'un yaşadığı dünyayı iyi gözlemleyen, başarılı bir hikaye anlatıcısı olduğunu bize yeniden anımsatıyor.
En français : contes ordinaires d'une société résignée. ERSIN KARABULUT est définitivement mon coup de cœur en ce début d'année. Ces contes sont cyniques, dystopiques, cruels, noirs et étonnants ! J'aime le dessin, les personnages souvent très antipathiques et les plots. La Turquie n'est jamais nommée (en tout cas pas dans la version française quand j'ai entre les mains) mais on fait facilement le parallèle. L'oppression, le conformisme, le conservatisme et la misère sentimentale sont les thèmes majeures de cette BD inoubliable !
comme d’habitude j’aime beaucoup le travail de Karabulut; il s’agit ici de 15 petites histoires, toutes empreintes de mystères, de noirceur mais aussi de poésie ! certaines sont politiques, d’autres sont romantiques, de manière globale c’est un plaisir de couvrir autant de sujets et d’idées différentes en un peu moins de cent pages; le style de dessin change au fil des histoires, mais les personnages sont toujours autant charismatiques, et je trouve l’absurdité de certains visages vraiment hilarante; une lecture rafraîchissante.
Daha önce Uykusuz’dan aşina olduğum 3-4 hikaye vardı. Onları okurken çok keyif aldığım için bu derlemeden de beklentim yüksekti. Beklentilerim karşılandı. Bazı siyasi ve toplumsal olayların ele alınma biçimi çok etkileyici. Yer yer hikayelerde tekrara düşülse de görsellerin güzelliğinden ödün asla verilmemiş. Teknik olarak eleştirebilecegim tek nokta “Profesyonel” hikayesindeki basım hatası.
Ersin Karabulut'un çizimleri emek sarf edildiği belli, detaylı ve estetik görünüyor. Hikayeleri ise ilginç, insanı içine çeken, çoğunlukla düşündüren ve zaman zaman muhalif hikayeler. Bu kitap daha önce mizah dergilerinde yayınlanmış parçaları içeriyor ve kitap halinde ilk olarak Fransa'da yayımlanmış. Dergiye göre daha iyi kağıt üzerinde ciltli kitap halinde okumak isteyenler için birebir.
Her hikaye bir birinden güzel ve ilgi çekici. Distopyayı iliklerimize kadar hissediyoruz çoğu hikayede. Çizimler kusursuz, hikaye anlatımı başarılı. Yazar zaten karikatür mutfağından yetişme. Tekrar tekrar okunur belirli zaman sonra.
Ersin Karabulut'un çalışmalarını lise yallarımdan beri takip ederim. Kitabının çıktığını görünce hemen alıp okudum. Bazılarını zayıf bulsam da genel olarak gayet güzel öykülerdi.
Esta coletânea de contos do quadrinista turco Ersin Karabulut é surpreendente. Todas as histórias são potentes, lindamente bem desenhadas, e apresentam reviravoltas inesperadas, que farão o leitor se questionar por muito tempo. Mas não é só isso. Karabulut é primoroso na capacidade de traduzir em humor insólito as tristezas e crueldades de um mundo cada vez mais inacreditável, no qual o absurdo e o asqueroso tomam formas mais familiares do que gostaríamos de admitir. “Eu amo o que você tem por dentro".
"Avec la poésie, la noirceur et l’imaginaire d’un Edgar Allan Poe [...] Un recueil de fables d’anticipation poétiques et troublantes qui témoignent de la vivacité de la bande dessinée turque. À 37 ans, Ersin Karabulut s’impose comme le chef de file de la bande dessinée turque, tant par la qualité de son graphisme que par la singularité de ses récits fantastiques ou humoristiques." Rien que ça ? Sérieusement cette BD est terriblement faible, le second niveau de lecture est absent de la plupart de "fables" qui se limitent souvent à une petite histoire horrifique sans grande originalité d'une double page. Piteux
Uma grata surpresa, que só poderia ter chegado ao Brasil através de uma editora como a Comix Zone. Certamente uma das melhores leituras do ano, capaz de trazer uma série de interpretações e reflexões, através de contos curtos, que misturam o bizarro e o filosófico de forma surpreendente.