"Nasıl pilot olunur?" "Savaş pilotlarının gündelik hayatları nasıldır?" Kendisi de eski bir savaş pilotu olan yazar kendi yaşadıklarını, deneyimlerini ve duygularını anlatarak akıcı bir dille bu soruların yanıtlarını veriyor. Bir çocuğun Kuleli'ye girmesi ile başlayan kitap, bizleri Harbiye, Uçuş Okulu ve harbe hazırlık eğitimlerinin ayrıntılarında gezdiriyor. Sonrasında bir savaş pilotunun muharip birliklerdeki gündelik yaşamından kesitler sunarken Bosna Harekatı, Kardak Krizi, Pakistan'da mübadele pilotluğu, Amerika'da Red Flag Tatbikatı, filo komutanlığı, uçak kazası gibi birçok ilginç deneyimi de okurlarla paylaşıyor. Savaş pilotluğuna dair ayrıntılı teknik bilgileri kadar, acı tatlı birçok anı kolay okunabilir bir akıcılıkla okurlarla buluşturuluyor.
Benim havacılık sektörüne özel bir merakım vardır. Dünyadaki kaosun, farklı dillerin, hava koşullarının, saat farklarının nasıl olup da gökyüzünde nispeten pürüzsüz olarak koordine edildiği konusu beni hep hayretlere düşürmüştür. Özellikle de yeryüzündeki kargaşayı, keşmekeşi, karışıklığı düşündüğümde. Sektörle olan bağım büyük ihtimalle sadece yolcu olarak kalacak ancak beni besleyecek okumalarım her daim devam edecek. Daha önce savaş pilotluğu hakkında bir kitap okumamıştım. Açıkçası savaşların anlamsızlığı, savaşların insanlık tarihinde açtığı derin yaralar, ölümlerin hissettirdiği acı beni konudan biraz uzak tutmuştur her daim. Bu kitabı biraz şans eseri edindim. İyi ki de edinmişim, ne büyük keyifle okudum. Bu kadar sert bir konu bu kadar yürekten, sımsıcak yazılabilir. Okurken yaşattıran, zaman zaman üzen, zaman zaman kaygılandıran, sevinçlere boğan duygu seli eşliğinde bir serüvene çıkar gibi hissettim. Kitabın dilini de detayları da çok sevdim. Düşünün lütfen. Bir savaş pilotusunuz, vatanı müdafaa ediyorsunuz … rüzgar, teknik donanım, hedef bulma, vuruş hassasiyeti, uçulan arazinin etüdü, kullandığınız mühimmatın uygun taarruz manevralarını büyük bir hassasiyetle ve profesyonellikle saniyeler içinde hesaplamanız gerekiyor. Ne çok emek, ne çok disiplin, ne büyük azim var. Bunun yanı sıra, stres yönetimi, sıfır dikkat dağılması, sıfır his yanılması da olmazsa olmazlarınız. Mesleğin zorlukları yanında duygusal yükleri de ne ağırmış meğer. Ben savaş pilotlarının son derece katı ve “bükülmez” olduklarını düşünenlerdendim.
Yazarın da dediği gibi “insan ruhu ve vücudu her türlü zorluğa zamanla bir biçimde alışıyor” (sf 181), bununla beraber diyor ki “önemlidir insan hayatı ve yaşam her şeyin üstünde kutsal bir emanettir” (sf 197)
Havacılık sektörüne özel bir merakınız olmasa da okuyun lütfen. Kitapta tarih var, teknik bilgi var, bol bol duygu var, yaşam hikayesi var, muhteşem bir yolculuk var. Sonuna gelince kalbiniz biraz hüzünle “irtifa kaybedecek” ancak sonra tekrar “havalanarak gökyüzünde süzüleceksiniz”. Çok çok keyif alacağınızdan hiç şüphem yok.
Kuleli Askeri lisesinden başlayıp Harp Akademilerinden emekli olana kadar geçen zaman dilimini kapsayan, devamlı çalışarak, öğrenerek, azimle sorunlarla başederek geçen savaş pilotluğu serüvenini anlatmış yazar. Beni ilk şaşkınlığa uğratan şey, genelde hep alışmışızdır, kişi başından beri pilot olmayı hayal eder ve bu hayali peşinde koşar. Burada durum farklı, başta pilotluğa karşı bir sevdası olmayan birisinin, mantığını dinleyip bu mesleğe girmesi, geçen zamanla uçuculuğa alışması ve hatta sevmesinin hikayesini okuyoruz. Konuya sevdalı olanların bile pilot olmanın zorlukları karşısında başarısız olabildikleri bir yerde hedefleri doğrultusunda yılmadan, usanmadan, bıkmadan sürekli olarak çalışan, ter döken birisinin anılarını okuyoruz. Kitabın içeriğinde yoğun aksiyonel bir anlatım yok. Yani, adrenali yüksek it-dalaşı hikayeleri, kıl payı kurtulunan tehlikeli durum tasvirleri ile çok ama çok nadir karşılaşacaksınız. Yazar, kanımca, pilot olmak isteyen genç kardeşlerine, pilotluğun göz boyayan, heyecanlandıran renkli taraflarından çok ne kadar çok çalışılması gerektiğini, azimli olmalarını, asla zorluklar karşısında yılmamaları gerektiğini, ter ve yorgunlukla gelen başarının bireyin şahsi tatmini için ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya çalışmış. Anlatılarda aşırı bir teknik dil kullanımından uzak durulmuş. Kullanılması kaçınılmaz olan yerlerde de dipnotlar halinde herkesin anlayabileceği şekilde açıklamalar ihmal edilmemiş. Bu nedenle sıkılmadan uzun süe başından kalkmadan okunabiliyor. Sonuç olarak havaların ısınıp, güneşin yüzünü gösterdiği bu günlerde bir hafta sonu elinize alıp keyifle okuyup bitirebileceğiniz bir çalışma olmuş.
Özkan Kaptanım şimdiye değin okuduğum biyografiler ve alatılar arasında en samimi anlatımı yapmayı başarmış. Çoğu noktada savaş pilotu olmak ile sivil pilot olmak arasındaki süreç ve eğitim benzerliği beni şaşırttı. Anlatılar yer yer gülümsetti ya da hüzünlendirdi. Görsellerden dipnotlara kadar arkadaşlarıma önerebileceğim, birisinin "keşke yazsa da okusak" diyeceği bir kitabın ana dilimizde yazılmış olması, türk siyasi tarihine de yer yer bir nostalji ile baktırması içe farklı bir his yerleştiriyor. Eğer aynı sosyal çevrede değilseniz duyulması zor hikayelere ya da yakın dahi olsanız bu denli bütünsel bir anlatıya rastlamanız pek olası değil. Ben tasarım anltım biçimi ve içerik olarak oldukça beğendiğim biyografi kitaplarım arasına yerleştirdim.