Paperback. 13,50 / 19,50 cm. In Turkish. 80 p. Katkida Bulunan (Içerik) : Enis Batur, Çaglayan Çevik Içimizdeki bosluga tutunarak umut etmeye ç Bizim rüyalarimiz olmadan dünya güzel olamaz Bizim sarkilarimiz olmadan insan sevmeyi bilemez Bizim merhametimiz olmadan tanri kimseyi bagislayamaz Bizim dudaklarimiz gülmeden çocuklarimiz çiçek açamaz.
7 Eylül 1953 tarihinde Yozgat'ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Yozgat'ta yaptı. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler Bölümü'nden mezun oldu (1978). Toprak Mahsulleri Ofisi'nde memurluk, yöneticilik yaptı ve bu kurumdan emekli oldu. 1984 yılında Yarın dergisi yazı kurulunda görev yaptı. Edebiyatçılar Derneği'nde yöneticilik yaptı.
Şükrü Erbaş, ilk şiirini Varlık dergisinde, 1978 yılında yayınlandı. "Yolculuk" adlı şiir kitabıyla, 1987 Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülüne değer görüldü. Ayrıca, "Dicle Üstü Ay Bulanık" şiir kitabıyla 1996 Orhon Murat Arıburnu şiir ödülünü, "Üç Nokta Beş Harf" şiir kitabıyla 2002 Ahmed Arif şiir ödülünü ve "Gölge Masalı" adlı şiir kitabı ile de 2005 Ömer Asım Aksoy şiir ödülünü kazandı.
Şiir, edebiyat ve yaşam üzerine denemeler yazdı. Denemelerini "İnsanın Acısını İnsan Alır" (1995) ve "Bir Gün Ölümden Önce" (1999) adlı kitaplarında toplayan Şükrü Erbaş'ın, "Gülün Sesi Gül Kokar" (1998) adlı düzyazılarından oluşan bir kitabı da vardır.
Taşların bile bağırdığı Bu gürültü çağında İnsanın biricık erdemi sensin artık.
Şükrü Erbaş’ın kalemiyle ilk defa bu kitabıyla tanıştım ve her şiir okumaya yeltenirken yaşadığım o kaçınılmaz teredüttü bu sefer de yaşadım: « Acaba şiirlerini anlar mıyım? Attilâ Ilhan’ın kalemine yabancı kaldığım gibi onun kalemine de yabancı kalır mıyım? » gibi düşünceler elbette zihnimi meşgul etti … ve bununla kaldılar. Şükrü Erbaş, Özdemir Asaf’tan sonra bana en yakın hissettiren ilk Türk şair oldu. « Basit » bir dille yazılmayan şiirlerini bile anladığım, hatta ve hatta satırlarının arasındaki « görünmeyeni » bile okuyup, farkedebildiğim bir yazar. Bu derlemede özellikle yaşam ve yalnızlık temaları ağır basıyor ve anlayacağınız üzere hepsi çok güzel işlenilmiş. Günümüzde yaşayan, hâlâ hayatta olan bir şair kendisi. Bunun bilincinde olmak, çağımızın hislerine de parmak bastığını bilmek, şiirlerinin çarpıcılığını arttırmaya yetiyor...
Şükrü Erbaş'ı çok ama çok seviyorum. Şiirlerinde keder, hüzün, acı, umut, umutsuzluk, yorgunluk, bıkkınlık, heyecan, aşk ve bolca sevgi bulabiliyorum. Kendimi bulabiliyorum. İnsanı bulabiliyorum. Dünyayı bulabiliyorum. Adaleti ve adaletsizliği bulabiliyorum. Sevginin ve sevilmenin gücünü bulabiliyorum.
Bu kitabında son sayfayı "Yazmayacağım!" paragrafıyla bitirmiş ama umuyorum ki yazar. Hep yazsın, hep okuyalım. Söyleşiler yapsın, gidelim. O anlatsın, okusun, biz dinleyelim. Öyle çok seviyorum.
... Biz hepimiz Bir mutsuzluk töreninde Varlığıyla yaralı Birer yeryüzü ağrısıyız.
Yavaş yavaş, her kelimesini sindirerek okumayı talep ediyor resmen. Bir süru mısrasısını "bu ne kadar güzel, ne kadar orijinal ne kadar özgün" diye bir kaç kere daha okuduğum...
Şükrü Erbaş ile bu şekilde "tanıştığıma" çok çok memnunum. Diğer kitapları muhakkak okunacak.