Vicdan azabiyla zehirledim cigerlerimi. Yuce sinifindan nefret eden kotu bir evlat oldugum icin.. Ne acikli bir cocukluk, ic kanamasi dindirilemeyen senin kucuk kizininki.. Sucluluk duygusuna nasil da kaptirdim yuregimi.. 'Ah devrim tanrilari, kurtlarin onune atilmaya raziyim, bagislayan siz olun..'Latife Tekin'in cok tartisilan romani olan Gece Dersleri devrimi, yoksullugu, yeraltini, parcalanmisligi, kadinligi ele aliyor. Politik orgut icerisinde birey olarak kendisini bulmaya calisan Gulfidan'in gitgide kendi icine donen ve adeta bir sayiklamaya donusen hikiyesini anlatiyor. Devrimci cevrenin ruhunda actigi gedikten kurtulmaya cabalayan, cabaladikca dibe savrulan taze bir ruhun izini suruyor. Zengin bir teknikle ve sarsici bir uslupla ilerleyen romani, en iyi kahramanin agzindan dokulen cumle "Ah hayatim, hic benim olmadin.""Gece Dersleri... kendimize, birbirimize masali, soylencenin, buyunun icinden degil, kendi safligimizla bakmanin ust dili."M. Sadik Aslankara
Latife Tekin is one of the most influential Turkish female authors. She was born in 1957 in Kayseri, Turkey. She continued her education in Istanbul. In 1983, her famous novel Sevgili Arsız Ölüm (Dear Shameless Death) was published. The magic realism in the book was drawn from the Anatolian folklore and traditions. Latife Tekin's childhood in Kayseri, a multicultural city at a central point in Anatolia, influenced both her first book and the others in this aspect.
Bu kitapla ilgili söyleyecek hem çok şeyim var hem de çenemi o kadar da yormasam mı acaba diye düşünüyorum. Öyle bir yerdeyim. Latife Tekin’in ilk iki kitabını bayılarak okuduktan ve kendisine hayran olduktan sonra bu üçüncü kitabıyla ne hissedeceğimi bilemez hale geldim. Yani tamam büyülü gerçekçilik dediğimiz tür anlaşılması zor, hayalle gerçeğin iç içe geçtiği, olayların dağınık seyredebildiği, özetle yazarın daha bir oyun kurma halinde olabileceği bir tür. Bu kabul. Fakat bu türün bu ince ince işlendiğinde hayranlık uyandıran yanlarının hepsini hepsini bir araya getirmek bana kalırsa dünya üzerindeki en anlaşılmaz, en yorucu anlatıyı yaratmış. Bilinç akışı desen var, anlatıcı değişip duruyor, hop bir olay örgüsü görüyoruz hop sanki bir rüya bir hezeyan, hop bambaşka biri başka bir şey anlatıyor… ve bunların nerdeyse hiçbiri birbirine bağlanmıyor. Ortada neyin neden anlatıldığına dair hiçbir şey anlamadan öylece kalakaldım. Hatta doğruyu söylemek gerekirse bana tam olarak şöyle geldi: eşcinsellik, istismar gibi bıçak ucu konular ve toplumun sapkın sayabileceği arzular anlatılmak istenmiş de açıkça söylenemeyip korkakça edebiyatın tüm perdeli tuşlarına basılarak bir şeylerin arkasına gizlenmiş gibi. Bence bazı şeyleri çırılçıplak söylemeyip böyle söylemiş gibi yapmanın süslüsü müslüsü olmuyor, sadece korkakça ve bayağı duruyor. Edebiyat da sanat için değildir bana kalırsa. Ayrıca öyle olsaydı bile, bu o sanat için yaratılmış eserlerden biri kabul edilmeli miydi emin değilim.
Latife Tekin seni okumaya devam edeceğim çünkü sana kafayı taktım ama bu kitapla birlikte aramız açıldı onu söyleyeyim.
Latife Tekini okumanın her zaman tatlı bir zorluğu ve yorgunluğu olmuştur, ama bu hepsinden çok vakit aldı. "Ben on sekiz yaşındayken artık ölü bir canavardı hayat bilgim. O örtünün altında öfkeyle kulaklarını ve burnunun ucunu kestim. Annemin elinden üstüme sıçrayan o çekirgeden intikam almak için, aşk yüzünden gövdesinde kanlı delikler açtım. Cebinde kulak parçaları ve yarım canavar burnuyla dolaşan hüzünlü bir katil gibiydim. Parmaklarım ölü bilgi artıklarına çarpardı sık sık. İçine ürperti atılmış bir kız gibi kirece boyanırdım. Soluğum sığınacak yer bulamazdı. Küskün bükülmelerle uçup gittiğini görürdüm. Açık kalan ağzımdan içime nefret dolardı. "Ah hayatım, hiç benim olmadın..""
Latife Tekin ile bir kitap fuarında sohbet etmiştim. "Gece Dersleri kitabımı anlamadığı söylüyor bazı okurlarım. Nesini anlamıyorlar bilmiyorum." demişti. O zamanlar okumamıştım kitabı, gülüp geçmiştim. O okurlardan oldum şimdi. Yüz doksan sayfalık kitabı bitiremedim bile. Birkaç yıl sonra tekrar görüşmek üzere.
Gece Dersleri ilk iki kitabına kıyasla biraz zor bir Latife Tekin romanı. Anlatıcının sürekli değişmesi, olaylarla düşünceler arasında sürekli gidip gelmesi, kullanılan gerçeküstü öğeler odaklanmayı zorluyor. 80 darbesi sonrası yazarın kendisinin de bir dönem polisten kaçarak yaşamak zorunda kaldığı örgüt evlerinde yaşayan çok genç bir kadın Gülfidan. Yaşadığı zorluklara bir de iç dünyasındaki karışıklıklar ekleniyor. Latife Tekin üslubunun ilginç bir özelliği var, odaklanmayı başarırsanız sizi dünyasına alıyor. Hızlıca akıp gidiyor hikaye de. Her kitabında biraz daha seviyorum bu dünyayı.
Gülfidan’ın politik bilinç edinme süreci, kadın kimliği ve toplumsal baskılar ekseninde ilerleyen hikâyesi, derinliği ve mesajıyla etkileyici. Ancak, romanın dili benim için fazlasıyla gösterişli ve abartılıydı. Şiirsel anlatımı, büyülü gerçekçi atmosferi güçlendirse de zaman zaman yapay ve şovmen bir hâl alıyor. Duygusal yoğunluk ve imgelerle dolu cümleler, anlatımı güçlü kılmak yerine hikâyenin akıcılığını zorlaştırıyor.
Çok zor, 10 günde okuduğum bir Latife Tekin kitabı (daha). Bir sürü gönderme, metafor, kitabı kapatıp wiki'den google'dan araştırmalar yapmak gerekiyor. Üstelik dönem olaylarına çok fazla kapalı gönderme de var, benim yaşım için bile anlaşılması çok zor bunların yani zor arkadaşım zor... Çok keyif de alamadım, normalde zorlayan kitaplar keyif verir ama bu çok darma dağın geldi... Birkaç alıntı: - Orada, hiç ama hiç farkında olmadan, dostlarımın can acıtıcı, hep yüreğimi üzen, savruk ve öfkeli görüntülerinden uzakta, kendi incinmiş sesimi dinlemeyi düşlediğimi biliyorum artık. - Eskiden bacaklarım titrese de yollarda uzun uzun yürürdüm. Evlerle sokaklar içimi ürpertmezdi. Geniş yer fobim de yoktu. Şimdi gözlerimi sürekli yummaktayım ve dünyanın kollarımla sarabileceğim kadar küçük karanlık bir boşluk olduğunu tekrarlayarak kendimi avutmaktayım. - İçimin yollarından geri dönüp geçerek ulaşmak istiyordum ilk halime. Dünya kurulmadan önceye götürmek istiyordum kendimi, kendime bile haber vermeden.
Garip ve beklenmedik bir kitap olsa bile yazım şekli sebebiyle. Özünde gözleri olup iki saniye etrafına bakabilme yetisi olan bir insanın bilmediği bir şey sunmuyor. Beklenmedik stili dışında farklı bir şey yapmamış yazar. Merak uyandıran bir şekilde başlıyor bu farkıyla kitap ancak sonunda gene bir şey olmadığını görüyorsunuz. Hayal kırıklığı gibi oluyor biraz. Çaba hoş.
Latife Tekin'in anlamca kapalı kurgu metinlerinden birisi. Anlatılan zamanın ve mekanın muğlaklığı, anlatıcının kahramanlar arasında değişmesi, yazarın sürekli kalem değiştirmesi metni dinamik yapan ve okuru uyanık tutan özelliklerden bazıları. Anlatibilim açısından bakıldığında oldukça zorlanilabilecek bir metin olduğunu söylemek mümkün. Bunun yanı sıra ironik diliyle, acınası durumların güldürü öğesi gibi sunulması metindeki meselelerin duygusal anlamını bir kat daha artıyor. Metinde mektup, günlük gibi çeşitli türlerin anlatımda kullanıldığını not olarak ekleyebilirim.
Latife Tekin'in herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Gece Derslerini, okuduğum diğer kitaplarına oranla daha yorucu ve daha dağınık bulduğum ve yazarın diğer kitaplarını göz önünde bulundurarak 3/5, ancak genel bir değerlendirmede 4/5
latife tekin iyi ki türkçe yazıyor da kendi dilimde okuyabiliyorum dediğim, en sevdiğim yazar. ilk kez bir kitabından pek de keyif alamadım. belki dinlediğim içindir. gelecekte kitabı alırsam okuyarak bir şans daha vermeyi düşünürüm. latife tekin sonuçta.
latife tekin always catches me off guard that results in laughter at unfounded moments as she unrelentingly provides a whole new vocabulary, perspective and insight onto life