İlk edisyonundan itibaren Türk dış politikası üzerine en kıymetli eserlerden olan William Hale’in 1774’ten Günümüze Türk Dış Politikası kitabının 3. edisyonundan yapılan bu çeviri, Türklerin dünyanın geri kalanıyla ilişkilerinin en kritik aşamaya girdiği 18. Yüzyıl’ın son çeyreğinden günümüze Türk dış politikasının kapsamlı ve analitik bir incelemesi niteliğindedir.
Son yıllarda Türkiye’nin uluslararası alandaki rolü, dramatik bir şekilde değişmiş ve artmıştır. 3. edisyonda bu değişiklikler ışığında bölümler ve konular yeniden ele alınmıştır. Yeni gelişen olaylar ve ortaya çıkan yeni fikirlerden faydalanan William Hale, ilk edisyonun açık ve anlaşılır anlatımını korurken önceki tarihsel anlatımda dikkatli bir şekilde değişikliğe gitmiştir.
Uzun tarihsel perspektifi, en yeni gelişmelerin detaylı bir şekilde anlatımı ve analiziyle birleştiren bu kitap, Türkiye’nin modern tarihiyle ilgili literatürde açık bir şekilde gözüken bir boşluğu doldurmaktadır.
I’ve read extensively on the Ottoman Empire and the a Republic of Turkey. Hale’s book covers every key event since 1774. His writing is clear and well sourced. I highly recommend it for scholars, students, and anyone who wants to understand factors impacting the unresolved Eastern Question.
Yeni bir dizgiciye ihtiyacı olduğu kesin. Ancak kısa bir özetle önemli noktalara değinerek TDP'yi anlatan önemli bir yapıt. Akademik tarzdan uzak bir ifade tarzıyla geçmişi günümüze taşıyor.
It's a great book to understand fundamentals of the Turkish Foreign Policy. It can be read from beginning to end. But it's also suitable to read the chapters that you have interest.
Rusya'yla yapılan Küçük Kaynarca Anlaşması'ndan milenyuma sırasıyla Osmanlı ve Türk dış politikasını süreklilik ve kopuş dinamiklerini dikkate alarak neorealist bir bakış açısıyla ele alan gayet doyurucu ve titiz bir anlatım. Özellikle bu dinamiklerin üst belirleyeninin her daim Ruslar olduğu görmek ve muhtemelen böyle devam edeceğini hissetmek çarpıcıydı. Ancak kitabın Soğuk Savaş sonrası dönemi ele alan bölümleri tutarlı bir analiz üretmekten uzaklaşarak detaylarda boğulmuş. Bu durumda yazarın tüm süreci ele alırken destek aldığı teorik ön kabullerin (iki ve çok kutuplu dünyada orta kuvvette bir ülke olarak Türkiye'nin seçenekleri ve zorunlulukları) 1990 sonrasında dünyada yeterince iş görmemesi etkili olmakla beraber Türkiye'nin temiz bir dış politika üretmekten uzak koalisyonlar döneminin somut çıktıları da tesirde bulunmuştur. Yine de 9/11 saldırılarının daha yaşanmadığı ve AKP'nin henüz iktidara gelmediği bir dönemde yapılmış bu analiz, geçen 20 yılı ve bugünü daha sakin bir kafayla ele almaya imkan tanıyor.
While it provides a good overview on its subject, this book is a big yawner stylistically and refrains from going into the anecdotes and personal details that make this sort of thing interesting to read about. I'm sure Turkish foreign policy, 1774-2000 was all very enthralling for the people who lived it, but why can't it be the same for those of us who must read it?