"Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz; hayatın gerçek trajedisi, insanların ışıktan korkmasıdır." – Platon
Karadeniz’in karanlık ormanlarında, iki yüksek dağ arasında, yüzyıllar öncesinden kalma, pek bilinmeyen eski bir Rum köyü... Yaşlıların "Karanlık Köy" dedikleri, içinde uğursuz bir enerji barındırdığına inanılan ve kimselerin gitmediği, gitmekten korktukları, kendi tarihine hapsolmuş gölgeler içinde bir hayalet... Geçmişte, soğuk bir kış gecesinde nedeni anlaşılamayan bir cinnet ve çılgınlıkla birbirini öldüren köylüler... Ve tüm bu gizemi çözmek için bin bir zorlukla dağları aşıp köye ulaşan belgeselci iki maceraperest... Peki köyden çıkabilecekler mi? Gerçeklerden kaçtığımızda neler olur? Ya korkularımıza inanmaya başladığımızda? Oyuncu ve yazar Gürgen Öz, hayalle gerçeğin birbirine karıştığı bir zaman-mekânda geçen Karanlık Köy’de okurlarını insan psikolojisinin karanlık ormanlarına götürüyor. Sıkışıp kalan insan zihninin kendi kendiyle oynadığı satrançta neyin galip geleceğini ustalıkla gözler önüne seriyor. Gizli gerçekler, batıl inançlar ve toplumsal travmalar üzerine soluk soluğa okuyacağınız psikolojik bir gerilim...
"Oraya gitmeyin abi.. O köye gidip dönemeyenler var..."
10 Mayıs 1978′de Zonguldak’ta doğmuştur. Mühendis baba ve tarih öğretmeni annesi İstanbul’da üniversitedeyken tanışmış. Babasının görevi nedeniyle evlendikten sonra Zonguldak’a yerleşmişlerdir. Ablasının adı Yaprak’dır. Ortaokul ve liseyi TED Zonguldak Koleji’nde okumuştur. Daha sonra üniversite için ailenin İstanbul’daki evlerine yerleşmişlerdir. İstanbul Üniversitesi’nde Sanat Tarihi ve Arkeoloji bölümünde okumaktayken baba ve annesinden gizli “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü”, oyunculuk ana sanat dalı giriş sınavlarına girdi ve kazandı. 2001 yılında mezun olduktan sonra aynı bölümde tiyatro rejisi mastırına başladı. Konservatuvarda iki yıl asistan hocalık yaptı. Bu sırada okul arkadaşlarının tiyatro grubuyla yurt dışında birçok festivale katıldı.
Başarılı oyuncu çeşitli dizilerde ufak roller aldıktan sonra televizyon kariyerine başladı. Okan Bayülgen’le çalışmaya başlayınca yoğunluk nedeniyle tez aşamasında yüksek lisans eğitimini yarım bırakmak zorunda kaldı. Bir yıl sonra “Bakırköy Belediye Tiyatroları”ndaki görevinden yine yoğunluk nedeniyle ayrıldı. Yine 2009 yılı itibariyle tezini tamamlamak üzere yüksek lisansa geri dönmüştür. Aynı zamanda Semiha Berksoy Opera Vakfı, Tiyatro Stüdyosu’nda doğaçlama dersleri vermektedir.
2009 yılından itibaren Yitik Ülke Yayınevi’nden çıkan “Bozcaada Öyküleri”, “Olimpos Öyküleri”, "Nevrotik" ve “80’lerde Çocuk Olmak” adlı kitaplarda öykü ve yazıları yayınlanmaktadır.
"Bu sefer güldürmedi..." Cümle çok klişe ama "Karanlık Köy" ve sahnelerden, televizyondaki tiplemelerinden tanıdığımız, Türkiye'nin sayılı komedyenlerinden Gürgen Öz için bu klişeyi hem de yüksek sesle tekrarlayabiliriz. Neden mi yüksek sesle? Çünkü Gürgen Öz'ün kim olduğunu hatırlayamadan okuduğum bu korku, gerilim kitabı bence türünün hakkını hiç makyajsız, harika ruhsal çözümlemelerle veren oldukça iyi bir kitap. Cümleler yeterince, dengeli kurulmuş, kurgu adamı fena halde sarpa sarıyor, karakterlerle birlikte "Karanlık Köy"e doğru sürükleniyorsunuz. Trabzon bölgesinin ve tarihi Rum / Ermeni yerleşkelerinin olaylarının metne özümletilmesi, yeşilliklerle kaplı dağların gittikçe bir kâbusun parçası haline getirilişi gerçekten hoş. Bu haklı övgüye ek olarak Yitik Ülke Yayınları'nın da yazarın görsel sanatlardaki yerine rağmen (ün her zaman iyi değildir) onun edebi kişiliğine destek vermesi alkışlanması gereken bir hareket. Kitabı beğendim ve diğer kitabı "Nevrotik"i sepete ekledim. Yaprak Öz mü? Evet, Öz kardeşler ülkemizde korku ve özellikle psikolojik gerilim anlamında daha çok güzel işlere imza atacak gibi duruyorlar! Diyeceklerim bu kadar ;)
Oyunculuğunu pek bir sevdiğim Gürgen Öz'den okuduğum ilk kitaptı Karanlık Köy.
Medyanın üç maymunu oynama taktiği yüzünden işini gerçekten yaptığına inanamayan Murat işinden istifa eder ve başka bir yerde belgesel çekmeye başlar. Bu belgesel çekimleri kameramanı Kerem ile onu Trabzon'a götürür. Amaç sadece tarihi eserlerin restorasyon yapılırken nasıl harcandığını çekmektir. Ama onlara buraları gezdiren rehberleri Serhat ağzından Karanlık Köy diye geçen bir yeri kaçırır. Köyde yaşayan herkesin bir gecede nedeni anlaşılmayan bir şekilde cinnet geçirip birbirini öldürdüğü bir yer burası. Gazetecilik ruhu ile buraya gidip çekim yapmak ister Murat. Serhat onu defalarca uyarsa da dinlemez. Ve köye giderler.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ben piyasada olan Türk korku filmlerinin nerdeyse hepsini izledim. İzlemediğim en fazla 2-3 tane vardır. O yüzden karşılaşacağım şey beni şaşırtmalı biraz farklılık olmalı içinde. Bu kitapta tam bir Türk korku filmi kıvamındaydı. Karşılaştığım şeyler beni şaşırtmadı hatta tam anlamıyla da tatmin etmedi bu yüzden. Gerildiğimi bile söyleyemem. Gerçi kitabı gündüz okudum bitirdim gece okusam etkisi mutlaka daha farklı olurdu ama yine de dediğim gibi bu türde çok fazla şey izleyince beklenti farklı oluyor. Ve aslında kitapta gerilimden ziyade psikolojik gerilim kategorisinde yer alıyor. Kitapta büyük bir vicdan hesaplaşması var. Geçmişte yaptıklarının ağırlıklarını bu köydeki gerilim sayesinde omuzlarından atan iki adam var. Yani psikolojik kısmı çok güzel işlenmişti.
Ben ruhani varlıklara inanan birisiyim. Yalan yok. O yüzden biraz beklentiyi fazla tuttum sanırım. O gücü daha fazla hissetmek istedim. Kitapta tam olarak istediğim gibi ilerlemeyince biraz hayal kırıklığı oldu.
Bu tarz kitaplara ya da filmlere benim kadar bakmadıysanız sizi gerecektir. Tatmin de edecektir. Buda bir dipnot olsun :')
Özellikle gerilim, heyecan veya korku duymam gereken bölümleri çok zor okudum. Bana bir türlü o diken üstünde olma hissini yaşatamadı. Çok fazla tekrar var gibi. Bilmiyorum belki de ben o havada değildim.
Öz Kardeşler insanı germe konusunda oldukça başarılılar.Yaprak Öz'ün kitaplarında da Gürgen Öz'ün bu kitabında da hissettiğim en belirgin şey "gerilmek" oldu. O kadar doğaüstü şeylerden çok normalmiş gibi bahsediyorlar ki o anda evde isem birinin olması beni tek mutlu eden şey oluyor. Karanlık Köy arka kapağında da yazdığı gibi psikolojik gerilim.. Kitabı bitirdiğimde gece yarısıydı ve ben bildiğim tüm duaları okumanın yanında geçmişimde yediğim naneleri düşünmeye başladım,hani böyle kimseye itiraf edemediğin ama suçlu olduğunu bir tek senin bildiğin şeyler vardır ya,onları işte.Neyse ki pek yokmuş :) da güzel bir uyku çektim. Kitabı okurken uçağa atlayıp Trabzon'a gitmek,Akçaabat köftesi yeme gibi olmayacak şeyler canınız çekebiliyor.Kitabın konusu,kurgusu,anlatmak istediği şey benim için çok tatminkardı.Ülkenin medya kısmıyla ilgili çok fazla güncel detay var ayrıca da Anadolu kesiminde "Batıl " inançların neden yaygın olduğuna dair de,aslında kitabı bana göre psikolojik gerilime ek olarak kişisel gelişim türünde de değerlendirebiliriz zira oradan buradan araklanan cümlelerle yazılan sözüm ona kişisel gelişim kitaplarına kıyasla Karanlık Köy'de çok daha fazla detay ve ipucu var öz'e yönelik
Oldukça iyi niyetli bir üç yıldızı hakeden bu kitabı bir 10 sayfa daha okusam iki yıldıza, ondan sonraki 10 sayfada da tek yıldıza düşerdi.
İyi niyetli çünkü oldukça kolay okunur bir kitap yazmış Gürgen Öz. Yani "Öz"ünde yazarlık var. Ancak kurgu çok sıkıntılı, diyaloglar çok uzun (problem değil) olmasına rağmen amaca hizmet etmiyor. İyi yazılmış yerli kitaplar bana keyif veriyor çünkü hikayeler bizim hikayelerimiz, sokaklar bizim sokaklarımız. Yani Mikael Blomkvist Götgatan'da bir oraya bir buraya koşarken Türkiye'de yaşayan bizler bir İstiklal Caddesi havası alamayız.
Fantastik mi, mistik mi, realist mi karar veremeyen, dolayısıyla da yerini bulamayan bu kitap eğer bir tarafa eğilseydi çok daha iyi olabilirdi. Yani bütün o gizemli detaylar herkesin Karakoncolos'u kendinedir demek için miydi? Ya da yazarın mevcut politik belamızın medya üzerindeki etkisine kılıf dikmesi için miydi? Öyleyse de olmamalıydı.
Gürgen bey'in 265 sayfalık bir roman yazma konusundaki çabasını ve istediğini takdir ettiğimi söylemeliyim. Kolay bir iş değil kalkıştığı, özellikle de anlatacak bir çatışmanız yoksa. Yaklaşık 30 sayfaya sığdırılabilseydi belki keyifle okunabilecek bir öykü olabilirdi. Bu haliyle ne yazık ki hızlı okunan fakat damakta iz bırakmayan bir anlatı olmuş. Yitik Ülke'de bu kitapla ilgilenen bir editör olduysa eğer onların da işlerini çok detaycı bir şekilde yapmadıklarını belirtmek gerek.
Murat eski bir gazetecidir. Yanına is arkadaşı Keremi de alıp Trabzon'a gider. Trabzon'da Sümela manastırı hakkında bir belgesel cekeceklerdir. Rehberleri Serhat onları çok güzel karşılar ve ağzından Karanlik Köyü kaçırır. Bu köy dağlar arasında güneş görmeyen bir yerdir. Rivayete göre yıllar yıllar önce bu köyde bir gece Rumlar ve Türkler birbirlerini öksürmüşler. O günden sonra da o köye kimse gitmemiş. Gidememiş. Çünkü köy içine gireni bir daha geri bırakmak istememektedir. Murat ve Kerem onlari bu köye götürmesi icin Serhat'ı ikna edemezler. Çünkü Serhat çocukluğunda bu köye bir kere gitmeye çalışmış ve o gün yaşadıklarının korkusu gözlerinden okunmamaktadır. Bu hikaye Murat ve Keremi daha da heyecanlandırır ve kendi başlarına köye gitmeye karar verirler. Gürgen Öz bu kitapta Çarşamba karisini, cinleri, karabasanları çok güzel işlemiş. Severek okudum. Dipnot: keşke nezle olunca gözlerimiz yanmasa da, okuduğumuz kitapları bitirebilsek.
Kahramanlar romanın içinde kendi kendilerine spoiler verdikleri için, gerilimden ziyade psikolojik bir anlatım olarak okudum. Romancılığı da öykücülüğü kadar başarılı Gürgen Öz'ün. Umarım daha çok roman, öykü okuruz kaleminden.
Karanlık Köy, yakın zamanlarda keşfettiğim ve listeme eklemeyi unuttuğum fakat tesadüfen kütüphanede görüp de okumak için ödünç aldığım bir Gürgen Öz kitabı. Gürgen Öz'ü hepiniz gibi ben de aktörlüğü ile tanıyorum ve bu tarzda bir kitap kaleme aldığını öğrendiğimde bayağı bir şaşırmıştım. Genelde komedi filmlerinde ve dizilerinde oynayan bu adamın bir korku-gerilim kitabı yazmış olması beni son derece şaşırtmıştı ve açıkçası çok da beklentim yoktu kitaptan fakat kitaba yazılan yorumlar, kitabın oldukça beğenildiği yönündeydi ve bu da beni kitabı okumaya itti. Kitabın konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, Murat ve Kerem adında iki gazeteci, hak ettiği değeri bir türlü görememiş tarihi eserlerle ilgili belgesel çekmek için Trabzon'a gelirler. Burada kendilerine rehberlik eden üniversite öğrencisi Serhat'ın bu ile bağlı fakat çeşitli sebeplerden ötürü terk edilmiş bir köyden bahsettiğine tanıklık ederler. İçlerinden daha maceraperest olan Murat, anlatılan hikayeyi merakla dinler ve bu köyden de bazı çekimler kaydedip belgesele koymak ister. Serhat her ne kadar o köye gitmeye razı olmasa da zar zor ikna olur fakat köyün içine onlarla gitmez. Çünkü bu köyde bazı şeyler olduğuna inanır ve bu inanışı onun geçmişte yaşadığı birtakım şeyden ötürüdür. Açıkçası kitap beklediğimden iyiydi. Klasik bir konusu var kitabın, bu bariz bir şekilde görülüyor fakat konunun işleyişi ve akıcılığı gerçekten ilgiyle takip ediliyor. Yazarın dili akıcı fakat yeterli değil ama bunu da ilk kitabı olduğundan mazur görebiliyoruz, yine de kötü bir dili yok; sadece yer yer fazla derin, yer yer de fazla samimi; ortasını çoğu yerde bulamamış yazar. Kitabın başlarında bazı yerlerde gereksiz zaman harcamış gibi geldi yazar, bazı yerleri de hızlı geçmiş... Bu tarz eşitsizlikler vardı kitapta fakat kitabın asıl hissettirmeyi amaçladıklarını iyi yansıttığına inanıyorum. Kitaptaki korkular ile köydeki olayların bağdaştırılması, karakterlerin yaşamdaki korkuları gibi bir sürü şey yakaladım kitapta, bunların da kitabın asıl noktaları olduğunu anladım. Köydeki kısımlar ise gerçekten hakkını verebiliyordu, yer yer rahatsız etmedi değil. Kısacası kitap güzel diyebileceğimiz bir türdendi ama yukarıda anlattığım noktalar göz ardı edilemiyordu fazla da. Ben kitaba beş üzerinden üç buçuk verdim ama GoodReads'in gazabına uğradım yine, buçuklu puan konusunda. Gerilim ve psikoloji ağırlıklı kitaplar seviyorsanız bir şans verebilirsiniz bu kitaba.
"Herkesin içinde gitmek istemediği karanlık bir köy vardır."
Selam 🌿 #gürgenöz ün kaleminden #karanlıkköy #psikolojikgerilim türünde bir kitap , yazarın da ilk romanı . Murat ve Kerem bir TV kanalı için belgesel çekmek üzere Trabzon'a gelirler . - Trabzon ve #sümelamanastırı nın anlatıldığı yerlerde oralar gözümde canlandı . Şu korona bitse de tekrar oralara gidebilsem 🙏🙏 - Burada onlara rehberlik eden Serhat onlara yöresel inançları anlatırken bir köyden bahseder. İki dağın arasındaki ıssız bir köy. Yaşayanı olmayan ancak sahipsiz de olduğuna inanılmayan bir köy. Kimsenin gitmek istemediği , gidenin de ya dönmediği , dönenlerin de çıldırttığı ya da yaşadıklarını anlatmak istemediği bir köy 😱😱😱 Tabii bizim medyacı doğal bir içgüdü ile olaya atlar ve gitmek ister . Giderler gitmesine de yaşadıkları tüyleri diken diken eden cinstendir ....
Kitap tarih ile kurgunun, gerçek ile fantastik öğelerin, mantık ile hurafenin harmanlanmış hali olarak karşımıza çıkıyor. Çocukluğumda duyduğum tuhaf hurafeler, Karadeniz'in müthis doğası ile birleşince ürpertici bir kurguya dönüşmüş. Yaşananlar gerçek mi yoksa hayal gücü mü kitabı okuyacak arkadaşlara bırakıyorum bunu . Ancak insanı en çok korkutan şey kendi vicdanı ve vicdan yüküdür. Özgür insan vicdanı rahat insandır !!!
Murat kariyeri için hayatında en sevdiği insanı kaybetmiş hatta doğacak çocuklarını sevgilisi ile kavgası esnasında onunitip düşürerek çocuğun da düşmesine neden olmuştur. Kariyeri maalesef istediği gibi ilerlemiş ve şimdilerde bir belgesel kanalında çalışmaktadır. Kanal için Karadeniz de çekime eski kameraman arkadaşı Kerem ile seyahate giderler fakat Karanlık Köy ile bir şekilde yolları kesişir. Eski Hristiyanlarin zulümden kaçıp bir gecede cinnet geçirip birbirlerini öldürdükleri dağların arasında gizli bir köydür. Gece orada kalmamalıdirlar fakat köy onları orada tutmak ister ve korkunç tüyler ürperten olaylar onları bekler. Kitap başlarda pek beklediğim gibi sürükleyici değildi ayrıca oyuncu Gürgen Öz e karşı da biraz önyargı ile bakıyordum (yazar olarak) Beklentilerimin ötesinde gayet sürükleyici ve iyi kurgulanmış bir roman
Psikolojik gerilim çok sevdiğim bi tür ama genelde beni germezler çok ciddi olması gerekiyor azıcıkta mantıklı olması gerek. Bu kitabı da bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim oldukça akıcı, hatta elimden zor bıraktığım sürükleyici bir kitap yazmış Gürgen bey. sadece bir gerilim romanı değil, tarihsel olaylar ile güncel ülke meseleleri ve sistem eleştirileri de bolca var oldukça gerçekçi, severek okudum. karanlık köy olayının gerilimi güzel aktarılmıştı biraz tekrar olsa da köy ortamı ve tekinsizliğini tam olarak gözümde canlandırdım ve ürktüm =) beni böyle şeyler korkutur zaten ancak filmi olsa izlerdim, başarılı uygulama ile baya hoş olurdu.
Karakterler sanki bu ülkede yaşamıyorlarmış gibi her yerin, her yemeğin ve her efsanenin ıncık cıncık anlatılmasına gerek var mıydı diye düşünmeden edemedim (tam kararında bir Netflix filmi olur). Tabii bir de yaşadığımız siyasi atmosfere duyulan derin öfkenin birkaç sayfada bir blog yazısı edasıyla sokuşturulması var. Bunlara takılmam hikâyeden ne haber derseniz de türü içinde gayet güzel. Basit öğelerin etkisinden bolca faydalanılmış ve kendinizi karakterlerin yerine koymadan edemediğinizden ister istemez geriliyorsunuz.
Kitabı nerdeyse hiçbir fikrim olmadan burada okuduğum bir yoruma güvenip almıştım, beklediğimden iyi çıktı. Hikaye yer yer klişe olsa da anlatımı oldukça akıcı. Kendi adıma finalin daha farklı olmasını tercih ederdim ama hikaye kendi içinde gayet tutarlı şekilde sonlanıyor. Yazarın komedyan kimliğiyle tanınmasından dolayı ön yargıyla okumazsanız daha fazla keyif alırsınız.
Cok basarili bir gerilim.Turk yazarlari da artik gerilim cok basarili noktalara gelebiliyorlarmis gormus oldum.Stephen King in romanlari tadinda bir kitap.Mutlaka okunmali!
kitap boyunca okuma saatlerimi ozenle sectim. gunduz saatleri disinda okumamaya ozen gosterdim. cunku uc bucuk uc bucukluk:| okurken, belirsizligin bilinmezligin cahilligin kafamizda bi takim oyunlarla korku senaryolari yazdirmaya nasil sebep olabilecegini hayret ederek dusunuyor, ama buna ragmen elinizde olmadan kendinizi korkarak etrafa bakar halde buluyorsunuz. bir de yine okurken resmen karadenizin dogasini havasini yesilini ayazini hissediyosunuz. kitapta en sevdigim kisimsa sonunun olaysiz sade ve tamamen okurun hayal gucune, inanisina birakilmasi. acikcasi okurken sonunda hayal kirikligina ugramaktan korktum durdum diyebilirim. cunku bi yerlere baglanmasi bi aciklama yapilmasi zor konular neticede.. cok ince bi cizgi ve dengeyi kuramazsan korku her an komediye donup nahos biseyler cikabilir ortaya. ama hersey cok kararindaydi.
#karanlıkköy #gürgenöz Herkese merhabalar uzun zamandır okumadığım bir yayınevinin kitabıyla geldim. Karanlık bir hikaye anlattığını düşünerek aldım zaten ismi de buna istinaden karanlık köy. Murat, gezi olaylarındaki bas ın özgürlüğünü kısıtlanması dolayısıyla işinden istifa etmiş bir gazeteci. Kerem ise bir projede tanıştığı kameraman. Belgesel çeken bir kanalda iş bulan murat, keremle birlikte çekim amaçlı Trabzon'a giderler. Zarar gören tarihi eserleri belgeleyen bir belgesel çekeceklerdir. Ancak ordaki bir rehber karanlık köyden ve köy sakinlerinin bir gecede delirip birbirini nasıl öldürdüğünü anlatınca Murat köyü de çekmek ister. Ancak diğerleri cinli olduğu söylenen köye gitmede isteksizdir. En sevdiğim türk yazarlardan biri olan Yaprak Öz'ün kardeşi Gürgen Öz'ü de fikirleri dolayısıyla çok severim. Günümüz konuları hakkında katıldığım konuşmalarına rastgelmişimdir hep internette. Ki bu tarz meseleler kitap boyunca sık sık tartışılıyor. Kitabın başları King'in Salem's Lot kitabını andırıyor. Köy hakkında söylenenler, Salem hakkında söylenenler işe benzer. Kitapta tek hoşuma gitmeyen şey bölümlerin çok uzun tutulmuş olması bu okuma zevkini biraz düşüren bir durum bölümler sık sık olmalı. Bir de Murat'ın önceki hayatı ya da kız arkadaşlarıyla yaşadıklarını kesinlikle merak etmiyoruz okuyucu olarak çünkü kitabın pazarlaması korku yönünden yapılıp bir karakterin olayları çok fazla etkilemeyecek eski yaşantısı" çok fazla okuru ilgilendirmiyor. Yine benzer şekilde eski arkadaşı ile yaptığı "ne olacak bu millet" muhabbeti de yine çok uzatılmış geldi. Öz'ün zaten düşüncelerini merak edenler Instagram hesaplarında ya da farklı röportajlarında çokça duymuşlardır. Heyecan ve gerilim odaklı olması gereken bir kitap bence bu şekilde harcanmış. Hatta köy kısımları oldukça iyiyken yine murat'ın eski sevgilisini anlatmasıyla berbat edilmiş. Kerem'in çocukluktaki bir hatası yine olaylarla bağdaşırken, korku atmosferinden sürekli uzaklaşılması canımı sıktı. -de -da -ki gibi ekler düzeltilmemiş. Edit yönünden zayıf buldum. Sonuçta sadece köydeki bir 30 sayfa güzel onun dışında düşünceleri empoze etme amacıyla kitabın yazıldığını düşünüyorum. Yazar bazı konuları deneme ya da kurgu dışı yazarak belirtmeliydi.
Kitabı okurken gerildim evet, hatta korktum ve bunda geceleri okumamın etkisi oldu diyebiliriz. Bize tanıdık gelen konuları işleyişi hoşuma gitti, özellikle aynı konuda başka insanların başına gelen gerçek olayları örnek olarak anlatmasının gerilime katkısı olmuş. Yalnız konu daha kısa tutulabilirmiş, bir çok yerde tekrara düşmesi beni bazen sıktı.
Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu Karanlık Köy. Yazarın kalemini, gerçek olaylar ile kurguyu harmanlamaasını çok sevdim. Hızla okuduğum bir kitap oldu ve kitabı bitirdikten sonra sanki açıklığa kzvuşmamış ,yarım kalmış gibi bir his oluştu bende. Bir çok psikolojik gerilim kitapları ve filmlerinde aynı şekilde olsa da belki bir devam kitabı ile köyün gerçekleri anlatılabilir diye düşünüyorum.