Kâmile bir gün, bir Alman kadın arkadaşı ile spor yaptıktan sonra, erkek ve kadınların birlikte girebildikleri bir saunaya gitmiş. Uzanmış tahta banklara sere serpe. Siyah uzun saçları, hafif tombul oluşu ve esmer teninden yola çıkmış olsa gerek bir Alman erkek, Kâmile’nin Türkiyeli, daha doğrusu Müslüman olduğunu düşünmüş. Kısa bir süre sonra kendisiyle ufak ve terletici bir sohbete koyulmuş. Pek gecikmeden de asıl terleten soru gelmiş: “Başörtünüz nerede?”
Anadili gibi Almanca konuşan arkadaşım da arkadaşı da şaşırmış ve soran gözlerle bakınca, Alman bir hata yaptığını anlamış, düzeltmeye çalışırken ise kelimenin tam anlamıyla kaş yaparken göz çıkarmış.
“Şey! Yani dışarıda başörtüsü takıyor musunuz demek istedim...”
Gazeteci Fulya Canşen’in birdenbire başlayan Almanya macerasını ve iki ülke arasında geçen, ne oralı ne buralı bir hikâyeyi anlattığı DİNLE SEBASIAN, gözlemci bir gazeteci gözüyle Almanlara, “Alman bürokrasisi”ne, Almanların Türklere ve “Alamancılar”a bakışına dair hoş ayrıntılar içeriyor. İçten, açıksözlü ve samimi anılarla bezeli DİNLE SEBASIAN, cesur bir kadının kimlikler ve etiketler düzlemine hiç bulaşmadan kendini gerçekleştirmesinin hikâyesi.
Kitabı elime alıp, arka sayfasındaki tanıtım yazısını okuyunca kitabın; çoğunluğu eğlenceli ve esprili yaşantıların anlatımı ile yönlenen anılar bütününden oluştuğu izlenimine kapılmıştım. Ancak son sayfaya geldiğimde, elimdeki 180 sayfalık kitaba, bu kadar farklı ve derinlikli konunun nasıl sığdırılmış olabildiğine şaşırdım, hayran kaldım. Fulya Canşen gerçek yaşantılarını, harika bir kurgu ile anlatıyor. Bir solukta okunan, akıcı bir metin. Ancak asıl önemli olan bize söyledikleri. Bu nedenle, anıların ve bir kadının zorlu savaşının dikkatle okunması gerektiğini düşünüyorum.
Fulya Canşen’in Almanya’da Türkiye’den giden kadın bir göçmen olması, Almanya’da hem etnisite, hem cinsiyetçilik, hem milliyetçilik, hem de kültürel aşağılanma bağlamında bombardımana maruz kalması açısından kaçınılmazdı. Bu durumda olan bir çok kişi gibi kolayca kent tarafından öğütülüp, kayıp kişiler arasına katılabilirdi. Ancak bir çoğumuzun karşılaşma ihtimalinden bile korkacağımız, onlarca devasa sorunu ve zorluğu, azmi, çalışkanlığı, ısrarlı tutumu ve en önemlisi insan sevgisine dayalı çıkarsız dostluklar kurma becerisi ile aşmayı ve bu güne başarılarla ulaşmayı başarmış bir insan Fulya Canşen.
Fulya Canşen kitabında; Almanya ‘serüveninde’ ve Türkiye’de hayatına dokunan arkadaşları, dostları ve dosttan da ileri olanları ile yaşanan anılarını, merkezinde Sebastian olduğu halde anlatıyor. Ve her biri özelinde ele aldığı farklı davranışları, tutumları anlatırken, bunları; tarihsel altyapısı ile birlikte, sosyolojik tespitlerle ve psikolojik irdelemelerle zenginleştiriyor. Anlatımında; göçmenlikle gelen sorunları ve zorlukları, kültürel farklılıklara önyargılı bakışı, kadınlık sorunlarını, iletişimsizliği, duygusal olarak geri dönmeyen özverilerin yarattığı doğal yıkımları ve bir türlü doğru anlaşılamamayı okuyoruz, kimi zaman kahkahayla, kimi zaman öfkeyle, kimi zaman gözlerimiz dolarak. Bu arada yazar, kişisel psikolojik çözümlemeler ve özeleştiri yapmaktan da geri kalmıyor. İlişkilerindeki sabırlı tutumu, empatiyi ve saygıyı, değiştirilemeyecek düşünceleri öngörüsü ile tespit edip, pasif tutuma geçişini hayranlıkla okudum.
Çok güzel bir kitap. Okumalı ve anlamaya çalışmalıyız.
Bu arada, kitabın son sayfasındaki tanıtım yazısının, anlatımın özünü yakalayamadığını, ifade etmekten kendimi alamayacağım. Fakat Sedat Gösterikli’nin kapak tasarımı harika. Daha uygun bir kapak olamazdı. (Belki Ferrari olabilirdi:))
Son olarak; anlatıdan seçtiğim iki güzel cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“…Güzel değil akıllı kadın olmanın onur verici olduğunu sanıyordum. Tek başına yaşayabilmenin, kariyer yapmanın, çok kitap okumanın ve hem dürüst hem adil olmanın, olduğum gibi davranmamın pirim yapacağına inancım sonsuzdu….”, sf; 127,
“… Bu seminerden hem doğada bir ilahi adalet olduğunu, hem de her şeye önyargılarla baktığımızı, iyi insan olmanın yolunun bunların farkında olmaktan geçtiğini öğrendim….”,sf; 175.