Hayat bazen bir uyku sersemliğiyle karşılar bizi. Üstümüze bir ağırlık basar, olmayacak yerde uyuyakalırız, tutulup kalır her yanımız. Hep özlemini çektiğimiz bir ses gelip uyandırır sonra, “Kalk, yerine yat” der ve insan bu sesin sıcaklığına tutunur. Ve evet, herkes günün birinde yerini bulur.
Şermin Yaşar’dan sağda solda uyuyakalmaktan tutulup kalmış, günün birinde uyanıp yerini bulmuş insanların sıradan ve bir o kadar da olağanüstü öyküleri…
"Oyuncu Anne" lakabıyla bilinen ve yazdığı ebeveynlik kitaplarıyla büyük bir ilgi kazanan Şermin Çarkacı, 2017 yılında medeni durum değişikliği sebebiyle babasının soyadı olan Yaşar soyadını kullanmaya başlamıştır.
Yazarın, Şermin Yaşar ismiyle yayımladığı ilk kitap "Tarihi Hoşça Kal Lokantası"dır.
Yakınımızdaki insanların öyküleri bunlar. Az gelirli, yaşam mücadelesi veren, çoğunlukla kendi yalnızlığında yaşayan insanlar. Bu sıradan insanların sıradışı halleri hikâyelerin omurgasını oluşturuyor. Sıradışı hal deyince bizlerden çok farklı yaşanmışlıklar beklemeyin. Hemen hepimizin hayatında var olan olaylar bunlar. Eş dost arasında konuşulup, anlatılan olaylar. O olaylar, o olayların kahramanları, tatlı ve acı yanlarıyla hikâyelerin konusu oluyor. Şermin Yaşar gerçekçi anlayışını samimi ve sade bir anlatımla yazıya geçiriyor. Anlatımı adeta bir sohbet havasında. Bir sohbetin içerdiği kadar ironik, neşeli ve hüzünlendirici. Kalk Yerine Yat’ta tadilat işleri yapan Besim Usta’nın çocukluğunun kabusu ile karşılaşmasının, ismini değiştirerek hayatında yeni bir dönem açan Cevriye Teyze’nin, kiracısını kölesi haline getiren Neriman Hanım’ın, Değerli Emeklikler Derneği kurucu başkanı Süleyman Efendi’nin, bordo palto sahibi olmak hayalini gerçekleştirmeye çalışan Sevgi’nin, ısrarlı aramaları ile ilçenin belediye başkanından, en küçük memuruna kadar herkesi hayatından bezdiren Cemile Hanım’ın, kendisine kraliçe gibi muamele eden kocasının ölümünün ardından yalnızlaşan Ayla Hanım’ın, hayatta en nefret ettiği şey olan gürültüden sürekli kaçan müze güvenlikçisi Nasuh’un sırrının, eskinin kağıt toplayıcısı bugünün patronu Selim’in, dokuz kocadan boşanmış, onuncuyla evlilik hazırlıkları yapan Rosetta’nın, ailede otorite sağlamak için kocasını bile boşamayı göze alan Albay kızı Habibe’nin, orta refüjde gülleri budayan Seher’le kız kardeşinin hikâyelerini anlatıyor. Şermin Yaşar, iyi bir hikâye anlatıcısı. Çoktan tarih olduğu düşünülen gerçekçi anlayışın en son ve başarılı bir temsilcisi. Neşeli anlatımına ironiyi ve hüznü katarak en sıradan görünen insanların anlattıkça sıradışılaşan yaşamlarını anlatmayı iyi biliyor. Merakla okutuyor. Hikâyelerini adeta onun yazma ve yayınlama hızıyla okuyor, yeni kitap ne zaman, diye beklemeye başlıyorsunuz.
Karantina günlerime eşlik etmesi dolasıyla uzun süredir kitaplığımda duran bir öykü kitabı seçmem gerekti, bu şekilde yazarla tanıştık diyebilirim. Bazı öyküleri bitirdikten sonra 'ee?'' dediğim de ama bazıları var ki onlarla tanışmak, yaşadıklarını okuduktan sonra bir gel seninle oturalım daha detaylı anlat dediklerim oldu. ## BURADAN SONRASI KENDİME NOTLARIMDIR, SPOİLER İÇEREBİLİR.## Şans Talih Kader Kısmet hikayesinde aslında en ufak bir olayın insanın hayatını tamamen nasıl değiştirdiğini ve bu yaşanılan o ufak olayı ömrümüz boyunca unutmadığımızı çok güzel açıklamıştı. İftiranın suçtan daha ağır bir şey olduğunu çocuk yaşta iftiraya uğrayarak sapık damgasını yiyen, kimsenin ona bir kez bile gerçek ne diye sormadığı ustanın yıllar boyunca sırtını dayayabilecek bir babası olmaması onu çok sağlam duvarlar yapmasına, sırtını onlara dayamasına imkan vermişti. Nokta Nokta Gül hikayesinden de insanın küçücük bir değişim sonucu hayatını nasıl değiştrebileceğini, istediği zaman kader gayrete aşıktır sözüyle isteklerini ele geçirebileceğini anlatan güzel bir hikayeydi. İsminden, hayatından mutsuz bir kadın bir gün elinde sözlükle gelir ve ismini değiştirir bu şekilde mutlu olacağına inancı tamdır. İsmi değiştikten sonra yıllardan kendine güvenemediği için boşanamadığı kısır eşinden, iş bulur ve evlenir. Küçük bir isim değişikliğiyle hayatı boyunca hasret kaldığı mutluluğa erişir. Büyük yolculuklar küçük adımlarla başlar.. Haliyle hikayesinden de seslerden duyduğu rahatsızlık sebebiyle küçüklüğünden beri babasının bakırcılık mesleğine adımını atamayan, bu sebeple babası tarafından hor görülen bir karakter vardı. Bir gün bir kaza sebebiyle babasını yakar ve bir daha dönmez köyüne. Seslerden duyduğu rahatsızlık onu hayatı boyunca insanlardan kaçmasına, konuşmamasına sebep olmuştu. Bir kere de babası sormadı neyin var diye? Bir gün çalıştığı müzede bakırcılık yapan bir balmumu heykeliyle dertleşir, sarılır. Haliyle heykel sarılamaz ona...
Daha güzel öyküler yazmisti. Bu kitap sanki aceleye gelmiş gibi. Öykülerin derinliği yoktu, okuyup bitirdikten sonra akılda kalıp insanı etkilemiyordu. Kitapta Vecdi Enisteyi, Nurşeni, Fehime Halayı unutturacak hiç bir öykü yoktu malesef :((
Bayılıyorum Şermin Yaşar kitaplarına :)) Bazı öykülerine çok gülüyorum. Hiç şaşmıyor; hemen hemen her kitabı ile beni çocukluk yıllarıma götürüyor, gözlem ve araştırma gücüne hayran bırakıyor. Tamam, öykü bittikten sonra akılda kalıcılığı olmuyor pek ama çok da önemli değil açıkçası. Bu kitaba dönersek, favorilerim Nokta Nokta Gül ve Kalk Yerine Yat oldu. Kimi öyküleri ise beni ortaokul yıllarıma götürdü; kütüphaneden ödünç aldığım Aziz Nesin öykülerini hatırlattı. Başlamışken Şermin Yaşar ile devam edeyim dedim. Kitapları arasında Tarihi Hoşça Kal Lokantası kaldı herhalde okumadığım. O da gözüme çok hüzünlü göründü. Üstelik hoşçakal kelimesini de ayrı yazmışlar. Yok, sevemedim. Keşke artık rahat bıraksalar şu kelimeleri :( Gelirken Ekmek Al'ı da mı okumamışım ne. Bir es verip onunla devam edeyim ben.
Kitabın kapağı gibi her öykü Anadolu 'dan bir pencere, içeriyi şöyle bir gördüğümüz. Öykülerden Seray Şahiner okuduğumda aldığım tadı aldım. Şermin Yaşar 'in çocuk edebiyatındaki o neşeli, yaratıcı, alaycı haline çok imreniyorum. O yüzden onun kitaplarından hep o lezzeti almayı bekliyorum. Öyküleri öykü olarak değerlendirdiğimde olumsuz bir eleştiri getirmem mümkün değil ama ben o derinleşmiş, omurgalı roman karakterlerini daha çok seviyorum.
Hepimizin günlük hayatımızda hissettiği ya da hissedebileceği duygular, yaratıcı ve sıcak bir şekilde güzel hikayeler vasıtasıyla bizlere sunulmuş. İlk kez okuduğum yazarın tarzını ve kitabın içindekileri gerçekten çok beğendim, bazılarında gözlerim dolmadı değil. Teşekkürler Simge, iyi ki almışsın bu kitabı 😊👍
Sıradan insanları gözlemleyerek , hikaye kurgusu ile okurları içine çekmeye çalışan yazarlardan biri olarak görüyorum. Buradaki hikayeler de zaman zaman içinizi burksa da zaman zaman da tebessüm ettiriyor.
Bu yıl okuduğum en iyi öykü kitaplarından. Karakter derinliği ve olay örgüsü açısından çok keyifli buldum. Şebnem İsiguzel ile kardeş yazar olabilir mi acaba Şermin Yaşar? Kaygı unsurlarını çok etkili ve dozunda kullanıyor.
Bu kitabın adı "Değerli Emekliler Derneği" olmaliymis, hayır yani kalkıp yerine yatsa ne olacak ki, ama elçilik konutlarının mimari farklılıklari çok önemli... Hahahaha
Akıcı öykülerden oluşuyor. Zihin boşaltmak için ideal. Rahat okunabilen, okurken nereye bağlanacak diye merak da ettiren tarzda bir kitap. Öykü okumayalı çok olmuş. Bu aralar biraz daha öykü okuyayım kararını da aldırdı bana.
Hayatın içinden, aile ilişkilerini odağına alan hüzünlü ve bir o kadar da keyifli öyküler. İnsanlar nasıl da ince ince kırılır ve nasıl iyileşir ya da iyişelemez bunu gösteren tatlı, tadında öyküler ☺️Şermin Yaşar’dan okuduğum ilk kitap.. başarılı.
Bana öykü sevdiren kitap,batışları çıkışları,iki ayrı yöne gidip yine de buluşan yolları,iç acıtan karakterleri ile muazzam bir eser.Yazar öyle iyi bir gözlemci ki okudukça hikayelerin gerçekliğinde buğulu bir camın ardında beklediğinizi anlıyorsunuz,benim favorim "Çöp" ancak hepsi başlı başına çoook güzel,kesinlikle tavsiye ediyorum
“Hayat bazen bir uyku sersemliğiyle karşılar bizi. Üstümüze bir ağırlık basar, olmayacak yerde uyuyakalırız, tutulup kalır her yanımız. Hep özlemini çektiğimiz bir ses gelip uyandırır sonra, “Kalk, yerine yat” der ve insan bu sesin sıcaklığına tutunur. Ve evet, herkes günün birinde yerini bulur.”
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Samimi karakterler yaratmış. Hikaye döngüsünde incelikli detaylara önem vermiş. Durum hikayelerinde karakterlerden öte hissettikleri beni etkiler. Büyük bir ölçüde yakalayabildim. Beni sadece hikaye anlatımında minik detayların fazlalaşması nedeniyle konunun sadeliğinden uzaklaşması tedirgin etti. Kitaba ismini veren öyküde ana çizgiden o kadar uzaklaştırdı ki detaylar, "punchline" kaçtı.
Bazı hikayeleri okurken Şermin Yaşar’ı onu yazmaktayken kıkır kıkır güler vaziyette hayal ediyor bazılarındaysa tam aksine bu acıyı - örneğin küçücük yaşında fazla fazla sorumluluklar alıp kendi çocukluğunu, gençliğini, yaşamını kardeşi Nilüfer’e feda eden(etmek zorunda kalan) ve sosyoekonomik ve kültürel anlamda ondan kat be kat düşük bir hayat yaşayan Seher’in acısı ve öyküsü- nasıl bilmiş de yaşarcasına kaleme almış diye şaşırıyor, bunlarda da muhtemelen kendi karakterleri için gözleri dolmuştur diyorum, fakat hepsinde ortak bir nokta var: O da Şermin Yaşar öykülerinin zekice kaleme alınmış olması. Derin bir gözlem yeteneği, zengin bir duygusal dünya… Şermin Hanım hem çok gülen hem çok hisseden ve gözyaşı döken biri olmalı, en azından ben onu öyle hayal ediyorum. Bu kelimeler ve hikayeler, yaratıcılığa dönüşmüş duyguların ve keskin bir gözlem gücünün (hem maddi olana hem manevi olana yönelik bir gözlem) tezahürü olmalı.
Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’nun ardından ikinci Yaşar kitabım. İki kitaptaki öykülerin akıcılık, hissettirme, zekice tasarlamış bir kurgu bakımından hiçbir farkı yok bana kalırsa. Şermin Hanım’ın hangi kitabını okursam okuyayım edebi zevki, duygulanımı, gerçek bir okuma deneyimini hissedeceğim yönünde bir kanaat oluştu bende.
Kitaptaki favori hikayelerim Gülhayat Boyu Gül Hanım’ın öyküsüyle (ben ona bu ismiyle hitap etmeyi seçtim) tesisatçı İsmail’in yan ama önemli bir karakter olduğu öyküydü.
Altını çizdiğim iki cümle ise duvar ustası abimizin baba evine gitmesi hususunda “Gitmemek hiç akıllarına gelmedi.” cümlesi ile Cevriye Teyzemizin öyküsündeki “Mutsuzluk kadınların yüzünü susuz kalmış çiçekler gibi önce eğer, sonra soldurur, nihayetinde kurutur.” oldu.
Şermin Hanım bu satırları okuyor mudur bilmem, ben burayı kendime okuduğum kitapları hatırlatma ve göçebe hayatımda bir şekilde onların bende hissettirdiklerini yanımda kolaylıkla taşıyabilme platformu olarak kullanıyorum. Yine de okuyorsa diye yazmak istiyorum, iyi ki yazıyorsunuz ♥️
Şermin Yaşar'ın ilk okuduğum kitabı; öyküler derlemesi; notum beş üzerinden üç; yerli, yabancı bol okuyan biri olarak artık eserin arka planına geçip yaratım sürecini az çok görebiliyorum; bu öyküler bir yanıyla bana Aziz Nesin, Muzaffer İzgü'yu hatırlattı bir yanıyla da olmamışlık, tamamlanmamışlık hissini. Şermin Yaşar'ı tanımam, kişiliği hakkında olumlu, olumsuz yorum yapacak değilim elbette, bir yazarın eserlerini, onun yaşamı ve kişiliğinden bağımsız değerlendirmek gerektiğine inanırım; bu yönüyle baktığımda şunu görüyorum; iyi bir gözlem gücü, öykülenecek güzel fikirler, konuşur gibi anlatan, kendini okutan bir üslup; bununla birlikte rafine edilmemiş, kimi zaman tembellikle, sıkılmışlıkla bırakılmış, iyi işlenmemiş, bu nedenle bazen başı, sonu nereye gittiği belli olmayan, yazı tekniği olarak düşük kalite ancak ortalama okura hissini geçirmeyi de becerebilen yazılar; bir çok hikayede, tam herhalde şöyle ilerleyecek derken olayların başka yöne ilerlediğini görünce, geride bırakılan bir çok olayın boşu boşuna o kadar detaylı anlatıldığını düşündüm; bu da hikayelerin bir iki kez yazılıp, başka bir ehil göze de gösterilmeden ya da nitelikli bir editör incelemesinden geçmeden yayına verildiğini anlatıyor bize; tam olacakken olamamış hissi; ancak bir yanıyla bu iyi bir durum, çünkü aynı hikayenin yazar tarafından iki üç kere daha yazılması ile birlikte ortaya Türk edebiyatı açısından kalıcı eserler bırakılacağı anlamına da geliyor; bu nedenle, tembellik eden yazarımızı sadece üç yıldız ile uğurluyorum; üzerlerinde biraz daha çalışsaydı rahat bir dört yıldız verecektim halbuki.
Üçüncü sesli kitap denemem Şermin Yaşar'la tanışma kitabım olan Kalk Yerine Yat'tı ve bu kadar seveceğimi hiç tahmin etmemiş olmama karşın kitabı sahiden sevdim. Birkaç öykü bana pek ulaşmadı yalnızca ama çoğunu hüzünlenerek, gülümseyerek, zevkle dinledim. Sesli kitaplar için bir alıntı defteri tutuyorum, uygulamayı kullanmaya yeni başladım ve şimdiye kadar en çok yeri bu öykü kitabı kapladı.
Yazarın yalın, abartısız, gereksiz süslerden uzak anlatımını sevdim. Oluşturduğu karakterlerin gerçek hissettirmesi ve samimiyeti de çok hoşuma gitti. Kardeşe olan kırgınlık, babaya olan küskünlük, evlada olan dargınlık, yalnızlık, yaşlılık, geçim derdi, aile ilişkileri... Tüm bunları çok "bizden" bir hisle kaleme aldığını düşünüyorum Şermin Yaşar'ın. Beklemediğim şekilde epey memnun ayrıldığım bir yolculuktu. Özellikle "Tıkırtı", "Hâliyle", "Çöp" ve "Orta Refüj" öykülerini ayrı bir sevdim. 👌🏻