Asıl adı Alvaro Cunhal olan Manuel Tiago, ülkesi Portekiz'de oldukça ses getirmiş sekiz romanı bulunan bir yazar, bir komünist, bir parti başkanı, bir devrimcidir. Sınır tanımazlığı bu kimlik ve bu edimle kalmamış, defalarca girip çıktığı hapishanede Kral Lear'i Portekizceye çevirmiş, çocuk kitapları yazmış, çeşitli tasarımlar ve resimler yapmıştır.
Eulalia'nın Evi, İspanya İç Savaşı'nı konu alan bir romandır. Bu savaşa katılan Portekizli devrimcilerin tanıklığıyla, faşist askeri diktatörlüğe karşı birleşen halk milislerinin, Cumhuriyet ordusunun, Uluslararası Tugayların mücadelesini anlatır. Yazarın ifadesiyle "hikayelerin hiçbiri burada anlatıldığı gibi gerçekleşmedi; her biri kurgu, ancak hepsi gerçek"tir.
O günleri, tam da o günlerde oralarda koşan, çarpışan, dövüşen, yaralananların tanıklığıyla izlemek, anlamak için...
"Eğer yalnızca emin olduğumuz şeyler için savaşırsak, şu an yaşananların dışında başka bir şeyden emin olamayacağımıza göre, bu durum hiçbir şey yapmamamız ve sömürü, baskı ve adaletsizliği sonsuza dek kabullenmemiz sonucunu doğurur. Faşistler, halkımıza savaş ilan etti. Kaybedeceğimizi değil, kazanacağımızı düşünerek mücadele etmek zorundayız."
Pseudónimo literário de Álvaro Cunhal, que com ele assinou obras de ficção, designadamente Até Amanhã, Camaradas (1975), Cinco Dias, Cinco Noites (1975) e A Estrela de Seis Pontas (1994, adaptado para cinema por José Fonseca e Costa). A verdadeira identidade de Manuel Tiago só foi confirmada aquando da publicação deste último romance. Durante anos, muito se especulou acerca da autoria das obras.
Ne kadar büyük beklentiyle başladıysam o kadar büyük hayal kırıklığı oldu. Savaşa dair ne olaylar ne de hisler belirli bir derinlikte anlatılmış. Bu, okuyucunun, ülkenin içinde bulunduğu durumu yeterince kavrayamamasına sebep olacak bir anlatım bence. Gazete ya da kısa bir yazı okur gibi hissetim. Diyaloglar inanılmaz yüzeysel, kişiler arası ilişkiler fazla sığ ve tekrara düşen bir sürü söz... Onca olay arasında geçen bir haftayı ekranda ''one week later'' yazan çizgi film üslubuyla geçiştirmek, iki karakter arasındaki bağlılığı göstermek isterken karakterlere dair güzel bir derinlik, kişisellik ve gelişim yazamamak beni sadece gözlemci gözüyle bir şey okuyormuşum gibi hissettirdi. Özellikle okuduğum son kitaplar tamamen ilginç ve derin karakterlerin iç dünyasını anlattığı için onların üzerine bu tarzı okumak bana neyi sevip sevmediğim konusunu bir kez daha hatırlattı. (1.75)
Neste livro temos aquele que seria (ou poderá ter sido) um momento na vida de alguns camaradas do PCP que ajudaram os resistentes Republicanos durante a guerra civil espanhola, na época imediatamente antes da tomada do poder por Franco. Pensando no factor histórico e na imagem que o PC sempre quis apresentar, de luta contra o fascismo, esta pequena história tem muitas pequenas nuances interessantes, quer se seja de ideologia semelhante ou não. Em termos de ficção, de construção de personagens e estilo de escrita, pois... aí não fiquei tão impressionada. Mas lá está, este não seria um livro pensado só por ser, só para entreter.
Manuel Tiago mahlasıyla hapisteyken birçok roman yazan asıl adı Alvaro Barreirinhas Cunhal olan Portekizli komünist siyasetçidir. 1961 -1992 yılları arasında Portekiz Komünist Partisi(PCP) genel sekreterliğini yapmış sonrasında ise partinin yeraltı kadrosunda yer almış ve bir çok kez tutuklanmasına rağmen vefatına kadar mücadelesine devam etmiştir.
Kitapda İspanya İç Savaşı’nın ilk aylarının anlatıldığı kadınların erkekler kadar mücadelenin ön saflarında yer aldığı Franco rejimine direnen bir grubun hikayesi anlatılmaktadır. PCP’ye mensup kişiler arasında örgütlü yaşama dair zorlukların yanı sıra sendikal örgütlenme, mücadele pratikliği vb. hakkında kısa bir öykü anlatılmaktadır. Ve tabiki herşeyden önce önyargılar, engeller ve mücadelenin tek seçenek olduğu gerçeği yadsınamaz..
Kısaca dünyanın içinde bulunduğu gelişmeler ve bazı güç odaklarının (Nazi Almanya'sı ve faşist İtalya'dan lider Mussolini gibi) doğrudan İspanya'nın iç karışıklıklarına müdahil olması ve taraf tutması ile İspanya, yarım milyon insanının ölümü ile sonlanan bir iç savaşa sürüklenir. İspanya hükümetine karşı askeri isyan 1936 yılındaki seçimler sonucu çoğunlukla sol kanat partiler tarafından desteklenen bir Halk Cephesi(solcular) hükümeti kurulur. Sonrasında 1936'nın temmuz ayında solculardan Castillo adlı birisinin öldürülmesi üzerine, solcular maliye bakanı Calvo Sotelo'yu öldürür. İsyancı Milliyetçiler(sağcılar) tarafından yönetilen ve din adamları, ordu ve toprak sahipleri ile faşistlerin desteklediği, İspanya'daki garnizon kasabalarında bir askeri ayaklanma başlar. İki yıldan fazla süren savaşı General Francisco Franco’nun iktidarı ele geçirerek 40 yıl boyunca ülkeyi demir yumruğuyla yönetir.
İspanyol İç Savaşı dünya genelinde bir çok tarihçi, yazar, şair ve sinemacının dikkatini çekmiştir. Tiago’nun hayatından esintilerin de olduğu kitap dilimize Canberk Koçak tarafından çevrilmiştir.
Kitaba başlarken çok hevesliydim. İspanya beni hep cezbetmiştir. Kitabın İspanya iç savaşını anlatıyor olması beklentimi çok arttırmıştı. Ancak malesef hayal kırıklığına uğradım. İspanya için dönüm noktası olan bu savaş çok yüzeysel, çok yavan anlatılmış. Karakterler hiç detaylandırılmamış. Öylesine varlarmış gibi geldi bana. Okurken sık sık kitap özeti okuyormuş hissine kapıldım. Edebi açıdan çok anlamlı gelmedi. Üzgünüm. Hep söylediğim gibi kendim alıp okumazdım bu kitabı, kitap kulübüm sayesinde okudum,iyi ki de burada okuma fırsatı buldum. Fikrim oldu. Teşekkürler..
Beğenmedim. Anlatım yavan. Hikaye fazlasıyla havada. Böyle parça parça bir günlük okur gibiydim. Otobiyografik bir eserdir demiş yayına hazırlayan ekip ama yani çok iyi bir edebi metin değil bana göre.
Çok yavan, zevksiz bir anlatım. Yazınsal nitelikten yoksun olduğu gibi İspanya İç Savaşı'nın tarihsel dinamiklerinin de hiçbir şekilde panaromasını çizmiyor. Karakter anlatımı da barındirmiyor. Yazarın bu kitabı yazma gerekçesini anlayamadım açikcasi, çünkü okuyucusuna hiçbir şey vermiyor.