Jump to ratings and reviews
Rate this book

Piç

Rate this book
Piçlerin çocukları olmaz.

Piçler, aşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.

Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır.

Piçlerin cinsel hayatı düzensizdir.

Piçlerin bedenleri ve akılları, diğer insanlarınkilerin aksine nasırlaşmaz. Onların nasırlaşan tek yerleri ruhlarıdır.

Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Bu durumda piç tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur. Piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar. Sızdıkları yerin adı huzurdur.

Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır.

Piçler insan öldüremedikleri, ağır suçlar işleyemedikleri, korkak ve hain oldukları için yaşadıkları yerleri zorunlu kalmadıkça terk edemezler.

Piçin davranış ve tercihlerini sadece bir başka piç kabul edilebilir olarak değerlendirir ve "Neden?" diye sormaz. "Neden" sorusu piçliği yok eder.

224 pages

First published January 1, 2003

64 people are currently reading
1208 people want to read

About the author

Hakan Günday

24 books1,200 followers
Hakan Günday was born in Rhodes in 1976. He finished his primary education in Brussels. After attending Ankara Tevfik Fikret High School, he studied at the Department of French Translator in the Faculty of Literature of Hacettepe University. He then transferred to Université Libre de Bruxelles. Günday continued his study in the Faculty of Political Sciences at Ankara University. He published his first novel, Kinyas ve Kayra, in 2000.

He is also a playwright and working in cooperation with DOT company- İstanbul (http://go-dot.org/).

His play Mandrel did its premiere at the 17th International İstanbul Theatre Festival (2010). (http://tiyatro.iksv.org/en/program/27)

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
956 (27%)
4 stars
1,241 (35%)
3 stars
890 (25%)
2 stars
294 (8%)
1 star
102 (2%)
Displaying 1 - 30 of 167 reviews
Profile Image for Toresbeluga.
26 reviews
May 8, 2014
Bünyesindeki dikkat çeken birçok satır dışında, adı geçen parçalar da akılda kalıcı.

Bir nevi Piç'in soundtracki:

1- David Bowie - Electric Blue
2- David Bowie - Heroes
3- Black - Wonderful Life
4- İbrahim Tatlıses - Yalnızım Dostlarım
5- The Stranglers - La Folie
6- Village People - I am What I am
7- The Steve Miller Band - Serenade
8- Hot Chocolate - You Sexy Thing
9- Neşet Ertaş
10- Dean Martin - Innamorata
11- The Cure - Just Like Heaven
12- Berurier Noir - Viva Bertagaon
13- Jimi Hendrix - Crosstown Traffic
Profile Image for Beril.
387 reviews
July 24, 2014
Sanırım Hakan Günday ve yarattığı karakterlerin dünyası artık bana hitap etmiyor.bundan bir 10 yıl önce okusam sever miydim bilmiyorum ama şu anda kitap ve altı çizilsin diye yazılmış cümleler bana son derece boş ve anlamsız geldi. Kitapta piç kelimesi serseri, vurdumduymaz anlamında kullanılmış. Sınırsız sorumsuzluk, hayatı boş verme sadece yaşama ama bu adamlar neden o halde mantıklı bir açıklama yok. Piçler piçtir diyerek geçiştiriyor ama ben karakterin içinin doldurulması gerektiğine inanıyorum. Kısacası sevmedim.
Profile Image for Sgrtkn.
179 reviews21 followers
September 12, 2021
Yazarın şimdiye kadar okuduğum en vasat kitabı buydu
Profile Image for Arzu.
199 reviews41 followers
July 27, 2014
Altı doldurulmayan aforizmalar yumağı bi' kitap..
Kinyas ve Kayra'dan farklı olarak bu sefer sosyal ve ekonomik durumu daha iyi olan ailelerden gelen dört erkek karakterin, sebebi belirsiz yirmi yedi yaş depresyonları anlatılmaya çalışılmış..
Kitap boyunca yazılan "piçlik manifestosu" tercih edilen son ile geçersiz kılınmış..
Kinyas ve Kayra'ya göre daha az tekrarı olan ve dili biraz daha oturmuş bir metin..
Özetle "piçler piçtir, sonları hiçtir.." diyor.
Okumazsanız pek bi' şey kaybetmezsiniz..

Hakan Günday kitaplarını okuyup kendilerini çizilen karakterlere benzetmeye çalışan erkekler gözlemlemesem, uzun süre bu kitaplara bakmazdım.. Sanırım bu tip insanları anlamaya çalıştığım için Hakan Günday okuyorum..

Şu ana kadar anladım mı, hayır..
Anlayışla karşıladım mı, hayır..
Profile Image for Mirzali Alizada.
38 reviews22 followers
April 26, 2018
"Piç"də bir Hakan presonajı var, ailəsini tərk etmiş, dörd dostuyla birlikdə bomjfason həyat yaşayan biri kimi görürük. Özündən uydurduğu roman temaları danışır, həmişə də yazıçını xatırlamadığını deyir. Bunlar küçələrdə, parklarda-zadda yatıb qalxır, tüfeyli həyat sürürlər. Romanın sonunda isə evinə, anasının yanına qayıdır üzrxahlıqla. Bu belə. Ancaq "Kinyas və Kayra"nın ortalarına doğru bir yerdə Kayragil Meksikada olarkən təsadüfi şəkildə Hakan Günday adında biri ilə tanış olurlar. İstanbuldan gələn, nə diyib yaşadığı, hansı məzhəbə qulluq etdiyi naməlum bir həvəskar roman yazarıdır, Meksikada dəniz qırağında rakı içib təhkiyəsini qurmağa çalışır. Qərib ölkədə çox yox, bir az vaxt keçirib şellənəndən sonra qırırlar Hakanı, lakin Hakan yenə də işdi birdən lazım olar prinsipilə ünvanını-zadını onlara verir və romanın axırına qədər yoxa çıxır. Kinyas ilə Kayranın yolları ayrılır, Kinyas qorxub ailəsinin yanına, İstanbula qayıdır üzrxahlıqla, səyahətdə yazdıqlarını isə Hakana yollayır, xəbəri olmur ki, Kayra da sən demə yazdıqlarını Hakana yollayıb. Hakan onların yazdıqlarını birləşdirib romanlaşdırır. "Piç"in 165-ci səhifəsində isə illər sonra Hakanın Romain Gary kimi intihar etdiyini deyilir, ki bu da çox gijdıllaq eləmişdi məni. "Çok eğlendim, çok teşekkürler. Hoşça kalın!"

Post-Scriptum: Hakan Günday romanlarında spoiler olmur, əzizlərim
Profile Image for Can Eryürek.
135 reviews35 followers
November 21, 2018
Çok fazla aforizma tadında diyalog var bir yerden sonra sıkılıyor okuyucu , mesela Bukowski bunu çok tadında yapıyor...
Profile Image for Merve Şahin.
478 reviews18 followers
April 21, 2017
"İnsan kendini öğrendi."
"Sonra başını kaldırdı ve diğer insanlara baktı."
"Evet."
"İnsan paradan önce harcamayı öğrendi."
"Sonra harcayacağı bir şey kalmadı ve diğer insanlara baktı."
"Evet."
"Diğerleri ne yapıyorsa o da aynısını yapmaya başladı."
"Yani kendini harcadı."
"Evet."
"Ve insanın başına kendisinin getirdiği en büyük felaket olan..."
"Heba..."
"Dönemi başladı." - Sayfa 89

Hakan Günday bu kitapta düşünce tarzını tamamen yansıtmış. İçindeki karanlığı Hakan, Barbaros, Cenk ve Afgan ile "piç" kelimesi üzerinden sorgulayarak bol göndermeli harika bir kitap yazmış.
Bu kitapta bir de bolca şarkı ismi görüyoruz ve ben ilk boşluğumda dinlemeyi düşünüyorum bu parçaları eminim güzel çıkacaklardır.
Okuyacaksanız size tavsiyem konudan sıkılsanız dahi atlamayın çünkü her an bomba bir söz bomba bir düşünce tarzı çıkabiliyor ortaya.
Son olarak tavsiyem Hakan Günday kitaplarının lise üçüncü sınıftan itibaren okunması. Böylesi karanlık fikirler içeren kitapların çocuk yaşta okunmasını çok doğru bulmuyorum.
Profile Image for Zeynep.
69 reviews9 followers
June 14, 2024
Öhöm öhöm, açılın dostlar kitabı gömmeye geldim.

Ben lisedeyken Kinyas ve Karya ile tanışmıştım Hakan Günday'la. Sonra Zargana, Az ile devam etti tanışıklığımız. O zamanlar Günday'ın karanlık dünyasını, yazdığı fikirleri okuduğum diğer kitaplardan farklı bularak beğenmiştim. Bu kitap, o zamanki beğenilerimi de sorgulatacak cinsten kötü bir deneyim oldu. Bu kitap mı diğer işlere göre çok kötü, yoksa ben liseli bir ergen olduğum için mi içi bomboş aforizmaları ve gereksiz cinsellik ve şiddet güzellemelerini beğendim emin olamıyorum.

Her bölüm başında, ortasında, sonunda, muhtelif yerlerde bolca serpiştirilen piçler şöyledir... piçler böyle yaşar... piçler öyle yapar... tespitleri aşırı sıkıcı. Anlam taşıyan aforizma desen elle tutulur 5 tane ya var ya yok. Emre, Feyza, araba modifiye eden adam, Deren gibi yan karakterler hikayeye hizmet etmiyor, yazılmak için yazılmış gibi duruyor. Yan olaylar dışında Günday'ın durumu anlattığı ya da aforizma kasmaya çalıştığı bazı paragraflar sadece sayfa sayısını artırmak için yazılmış gibiydi, atlaya atlaya okudum sırf kitabın sonunda piçlere ne olduğunu görmek için.

Hem kitabın hem de piçlerin inanılmaz bir pick me havası var bu arada. Biz herkesten zekiyiz ve hayatı sevmiyoruz, çalışmıyoruz, kendimizi heba ediyoruz ov yeah, siz normieler bizi anlayamazsınız falan kafasındalar. Hatta iddiamı arttırıyorum: Piçler kimse tarafından seçilmeye cesareti olmayan pick me boy'lardır. Nasıl tespit? Hakan Günday'dan neyim eksik şimdi jcfkjscbjk

Okumazsanız hiç bir şey kaybetmezsiniz. Ben de okumasam olurmuş, oturup Kinyas ve Kayra'nın ergenlik salaklığı sebebiyle güzel gelip gelmediğini sorgulayacağım şimdi off :(
Profile Image for Hiko.
353 reviews7 followers
May 8, 2020
Bəyəndiyim yerlərdən bəziləri:

"Araba kazalarıyla ilgili bir teorim var: bugüne kadar on üç tane sağlam kaza yaptım. Hepsinde de hatalı olan bendim. Ne yaralandım, ne de öldüm. Ama bütün kazalarımdan sonra arabanın içindeki bir şeyler yok oldu. Bazen bir çanta, bazen bir şişe. Bir keresinde bir Zippo yok oldu. Saatlerce aradım ama bulamadım. Ve anladım ki kaza sırasında beni koruyan görünmez bir güç var. Zarar görmemi engelliyor. Karşılığında da bana ait olan herhangi bir nesneyi alıp gidiyor."

Sonra bir dilenci yaklaştı. Barbaros kadından önce davrandı: "Allah rızası için bir sadaka." Kadının açık ağzı sessiz kaldı ve derhal kapandı. Barbaros'la Afgan'ın arkalarından baktı ve küfretti. :D DDDDDD

Hakan'ın son okuduğu kitap on üç yaşındayken babasının hediye ettiği Malaparte'nin Deri adındaki romanıdır. O romanı da beğenmemiş ancak sonuna kadar okumuştur. Birkaç ay sonra Hakan hiç yazılmamış romanları okuduğunu iddia etmeye ve konularını çevresindekilere anlatmaya başlamıştır. Bunu yapmasının nedeni gerçek bir romancı olacak kadar hayal gücüne sahip olmasına rağmen binlerce cümle kuracak kadar sabrı içinde taşımamasıdır. Ve tabii, adlarını hatırlamadığını söylediği kişiler tarafından yazılmış bu romanların konuları beğenilmediği takdirde zekası da aşağılanmış olmaktan kurtulmaktadır.

Hiçbiri kitap okumaz. Belki de Hakan bu boşluğu doldurur. Hayatlarındaki roman boşluğunu ayaküstü hikâyeler uyduran bir yalancıyla doldururlar. .Ama bu öyle bir boşluktur ki ancak doldurulduğu zaman fark edilir.

"Cenevre'de kadın satan bir arkadaşım vardı: Marco. Sekiz Bulgar kız çalıştırıyordu. Her biri Marco'ya günde dört yüz Euro getiriyordu. İçlerinden biri hamile kaldı. Biliana'ydı adı. Çalışmaya devam etti ve hepsinden fazla kazanmaya başladı. Hamileliğinin yedinci ayına kadar gecede on adamla yattı. Bütün Cenevre bu kızın peşinde koştu. Adamlar hile bir kadınla yatmak için sokaklarda onu arıyorlardı. Diğer kızların üç katı para kazanıyordu. Sonra doğurdu. Çocuk geri zekâlıydı."

Öğleden sonra üç, günü yirmi dört saate bölmüş olanların torunlarının iş hayatlarında en verimli oldukları zaman dilimidir. Başkalarının banka hesaplarında tutsak duran paraların kendi ceplerinde özgürlük bulacağını düşünenlerin, sattıkları ürünün vazgeçilmezliğine karşılarındakini inandırmak için kelime haznelerinin sınırlarını zorladıkları bir saattir. Ama eğer bir terasta yaşıyor ve herhangi bir çıkar karşılığında çalışmanın ne olduğunu bilmiyor ya da hatırlamıyorsanız öğleden sonra üç, sizin için sadece öğleden sonra üçtür. Pahalı saatler takan insanların zamanları değerlidir. Ama bir terasta yaşıyor ve saati sokaktaki yabancılardan öğreniyorsanız, zaman size sonsuzmuş gibi gelir. Ve ekonomi, bilim haline gelmeden önce de var olan bir kurala göre bolluk, değersizliği getirir.

Bolluq dəyəribilinməzliyi gətirər.

Afgan, hayatı boyunca âşık kalacağı ancak kendisini bir türlü istediği gibi sevmeyen kadın kendisine başarılı ve mutlu olacağını söylediği için başarılı ve mutlu olmaktan vazgeçmiştir. Çünkü sadece seçkin sporculara özgü olan o sonsuz ihtirası yüzünden Afgan kudurmuş ve kadının kendisine hiçbir zaman âşık olmayacağını anladığı için yüzerek bitiremeyeceği suyu içmeye karar vermiştir

Ancak Cenevre soğukkanlı bir kenttir. Cenk İşletme Bölümü'nü de en az diğerleri kadar istemediğini derhal fark etmiş ve İsviçre'de amaçsızca yaşamaya başlamıştır. Düzenli kentlerin, amaçsızca yaşayan insanlar için kurulu tuttuğu düzenli tuzaklar vardır. Kent, amaçsız kişinin sahip olduğu temel zaafa uygun bir amacı herhangi bir caddede karşısına derhal çıkarır. Ancak nedense, bu ilk karşılaşma genelde geceleri gerçekleşir

İkisi de son arabalarını kimseye haber vermeden satmış ve ellerine geçen parayı yürüttükleri düzenin sürmesi için harcamışlardı. Kısa süre sonra Hakan'ın ailesi, oğullarının piyasa bedelinin altında ruhsatını devrettiği arabayı yaşadıkları kentin en geniş caddesinde bir yabancı tarafından sürülürken görmüş ve iki dostun küçük ticari sırları bekaretini kaybetmişti.

"Bazen dünyanın bir kasa olduğunu düşünüyorum. Tanrı'nın parasını sakladığı bir kasa. Para biriminin insan olduğu bir evrendeki küçük bir kasa. Tanrı'nın paraya ihtiyacı olduğu zaman büyük savaşlar, felaketler, ölümler oluyor. Ölenler harcanıyor. Kalanlarsa faiz yaratmak için ürüyor.

Piçler borç alır ama ödemezler. Paranın kaybolduğu kara deliklere benzerler. Onlara verilen para hibedir. Geri gelmez. Eroinmana doz ısmarlamak gibidir. Zaman kazandırmaktan başka işe yaramaz. Borç veren kişinin hayat önündeki elastikiyeti bu gerçeğe bakışını etkiler. Satranç oynayanlar piçleri terk eder. Poker oynayanlarsa görüşmeye devam eder.

Neden Barbaros'u, onun içinde yaşamak isteyecek kadar seviyordu? Hiçbir yanıt gelmedi sorusuyla buluşmaya. Gelseydi de tanıyamazdı. Çünkü Gonca aşkın İQ düşürücü yan etkisinin altındaydı.

"XVI. yüzyılda bir çocuk doğuyor. Doğumda annesi ölüyor. Ebe kendisini suçlu hissedip intihar ediyor. Ebenin kocası çok zengin bir kadınla tanışıp evleniyor. Ve bunun gibi yüzlerce zincirleme olay meydana geliyor. Zaman ilerliyor ve 2001 yılının Atina'sına geliyoruz. XVI. yüzyılda doğan çocukla başlayan olaylar zinciri 2001 yılında, Atina'daki bir restoran sahibi kadının, kendisini aldattığını öğrendiği için kocası tarafından öldürülmesiyle sona eriyor. İnanılmaz bir roman. Düşünebiliyor musunuz? Yazar, beş yüz yıl boyunca dünyanın çok farklı yerlerinde birbirlerine bir şekilde bağlı olan olayları teker teker anlatıyor. Tabii bir süre sonra sıkıcı geliyor ama mantık fena değil."

"Çok iyi değil. Hatta biraz kötü. Çünkü iki kez okunmayacak bir roman. Bence romanların iyi olup olmadıklarını anlamak için ikinci kez okumaya çalışmak lazım. Eğer okunabiliyorsa, iyi roman testini geçmiş demektir. Okunmuyorsa, en yakındaki ilkokulun kütüphanesine bağışlanmalıdır. Bir de hangi sayfasından başlarsan başla, okuyabileceğin romanlar vardır. Doğru roman testi için o da iyi bir yöntemdir. İlk okumadan sonra kitabı eline alırsın ve herhangi bir sayfasını açıp okumaya başlarsın. Sonra da istediğin yerde bırakırsın. Eğer o okuduğun birkaç sayfa sana bir şeyler düşündürdüyse roman iyidir."


"İyi, haydi, mangalı yakalım." Hakan kendisini duvardan kalkamayacak kadar yorgun hissediyordu. Ruhsal yorgunluğunu Türkçe'ye tercüme etti: "Kim yakacak?"

"Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. Üzülürsün. Pişman olursun. Sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın."

'Okşayan elleri ısıranlar, tekmeleyen ayakları öperler.'

Bir otelde kalmayacaklardı. Bir ev kiralamayacaklardı. Ailelerinin evlerine dönmeyeceklerdi. Temel gıda fiyatlarının daha ucuz olduğu bir kente taşınmayacaklardı. Sadece bir gün daha, diyeceklerdi. Bir gün daha, sonra bir gün daha... İkisi de başlarına neler geleceğini bilmediklerini biliyordu. Doğaları gereği değerli olan piçlere özgü bir tavırla da bu bilinmezliği önemsemiyorlardı. Maceraları, kaçan ve kovalayan insanlarınkinden çok daha durağan gibi görünse de, dökülen kan ve gözyaşı her zamankinden ve herkesinkinden fazlaydı. Çünkü onlar bir yere gitmiyordu. Sadece duruyorlardı. Belki de en korkunç şiddet buydu: durmak. İnsan kaçarken başkasının, dururken kendi kanında boğulur. İnsanın kendine biçtiği cezadan daha acı dolu olanı yoktur. İnsanın kendine verdiği cezaların ilki, işlediği suçtur. Piçlerin suçunun bir adı vardır: hayat felci. İsteyerek felç geçiren insanlar dururlar ve her saniyesinde bin bir hareketin olduğu bir filmde donmuş tek kare olarak yaşarlar. Çünkü korkarlar. Geçmişten ve gelecekten korkarlar. Geçmiş ve geleceğin arasında sıkışmış olan piçler tek bir adım bile atamayacak hale gelirler.

"Bir kitap okumuştum. Adını hatırlamıyorum. İçinde bir domino teorisi vardı. Domino taşlarını bilirsin. Özenle dizilirler sonra tek bir fiskeyle hepsi teker teker yıkılır. Ancak romandaki hikayede domino taşlarından oluşmuş zincirin iki tarafına da aynı anda dokunuluyor. Ve zincir aynı anda iki taraftan yıkılmaya başlıyor. Zincirdeki domino taşı sayısı tek: İki uçtan birbirini yıkarak ilerleyen taşlar tam ortadaki taşın iki yanına da aynı anda çarpıyor. Ortadaki taş aynı anda, aynı güçte iki darbeyi, iki tarafından aldığı için ayakta kalıyor. Bütün yıkılmış taşların arasında tek başına duruyor. İşte roman böyle bir şeyi anlatıyordu." Afgan önce bir sürü soru sormayı düşündü. Sonra vazgeçti. Hakan konuşmaya devam etti. Ancak bu kez içinden. Kimseyi rahatsız etmek istemedi: "Domino taşlarından oluşmuş zincirin bir ucu geçmiş, diğer ucu gelecek. Yıkılıyorlar teker teker ve şimdiki zaman kalıyor ayakta. Geçmiş ve gelecek sıkıştırdığı için, ayakta kalan sadece şu an. Şimdiki zamana mahkûm olmuş insanlar. Hareket edemeyen o domino taşı gibi felç geçirmiş insanlar. Geçmiş, anılarla zihnimde, gelecekse tahminlerimle zihnimde. Hepsi acı dolu. Hepsinde kırılan hayaller var

Hayat, tren raylarına benzeyen iki paralel çizginin arasında ilerler. Bu çizgilerden biri en alt, diğeri en üst hayat kalitesini belirler. Çoğu insan bu çizgilere yaklaşmadan ölür. Yaklaşanlar ise çizgiden ayrılamaz, çünkü mıknatıs gibidirler. Elektronik televizyon oyunlarının en ilkeli olan Pong'da siyah ekranın solunda ve sağında iki beyaz çubuk ve onların arasında gidip gelen beyaz bir nokta vardır. Piçler, iki hayat kalitesi çizgisi arasında, o nokta gibi hiç zorlanmadan gidip gelebilen tek varlıklardır.

dengeyle ilgilenmiyordu, o kadar. İlgilenenlerin de sadece çocuk parklarında yaşayabileceğini düşünüyordu. Gökdelenlere ya da kentteki orman evlerine benzeyen gösterişli çocuk parklarında.

İngilizcedeki "pain" kelimesiyle, Fransızca'daki "pain" kelimesini düşündü. Biri "acı", diğeri "ekmek" demekti. Barbaros bunu sıradan bir tesadüf olarak değerlendirmeyecek kadar sarhoş ve yalnızdı. Acı, insanın hayat tarlasında biçtiği buğdaylardan pişirdiği ekmekti. Dolayısıyla sabah kahvaltısı kadar kaçınılmazdı. Barbaros bir delik, bir çatlak aradı. Çevresini saran acı duvarının diğer tarafına geçebileceği bir anahtar deliği. "Eğer" dedi kendisine, "sadece zevk ve acı varsa. Her şey sadece onlardan ibaretse tek bir çözüm kalıyor geriye: acıdan da zevk almak. Böylece hayat sadece zevk olacak." Ancak tam acı duvarının anahtar deliğinden geçerken Barbaros'un aklına bunun insanlık dışı olacak kadar zor olduğu geldi. O dar deliğin içinde sıkıştığı yerden, acıdan da zevk almak imkânsız gibi göründü. "Eğer zevk alınabilseydi acıdan, o zaman acı olmazdı" dedi ve daha da sıkıştı.

Gelecekten bir şey beklemeyenler, mutluluklarını geçmişte yaratırlar. Barbaros da öyle yapıyordu. Hayatındaki en büyük acıyı zevke dönüştürüyordu. Hayatın lime lime ettiği ailesinin parçalarını hafızasında yapıştırıyor ve onlarla gülüyordu.

"Bir roman okumuştum Nilay. Bundan yıllar önce. Şimdi adını hatırlamıyorum Romanın kahramanı bir polisiye yazan. Dünyaca meşhur ve Nobel ödüllü bir yazar. İmza günleri düzenleniyor ve önünde binlerce kişilik bir kuyruk oluşuyor. Kitaplarını imzalaması için yazar adına iki günlük bir organizasyon gerçekleştirmişler. Yazar, önüne konan her kitaba bir paragraf yazıyor, altına da tarihi ve tam olarak saati kaydediyor. İki gün boyunca yüzlerce kitabın ilk sayfalarını bu şekilde doldurup ortadan kayboluyor. Ancak yazdığı paragraflar, ilk bakışta son derece anlamsız görünseler de, hayranlar kulübünden birkaç kişinin fark etmesiyle anlam kazanıyor. Çünkü paragraflar birbirini takip ediyor. Yazarın son romanını imzaladığı kitaplara parça parça yazdığı ortaya çıkıyor. Gazetelere ilanlar veriliyor, televizyon haberlerine konu oluyor. İmza günlerine katılmış herkes bir araya getiriliyor. Ancak romanın sonu yok. Yazar da ortada yok. Herkes merak ediyor. Çünkü bütün roman bir katil ve bir kurban üzerine. Adlan bilinmiyor. Ama romanda bütün ayrıntısıyla katilin kırbanı neden öldürmesi gerektiği anlatılıyor. Hayranları bu bilinmezlik içinde deliye dönüyor. En sonunda yazarın nereye saklandığını buluyor ve adresini öğreniyorlar. Eve girdiklerinde duvarlarda sprey boyayla yazılmış paragraflar görüyorlar. İlk gördükleri paragrafta şöyle diyor: "Kalabalık bir grup eve girdi. Kapıyı açık bulduklarına bile şaşırmadılar, tek şaşırdıkları duvardaki yazılardı... " Biraz daha ilerliyor ve evin ikinci katına çıkıyorlar. Kapalı bir kapının üzerindeyse şöyle yazıyor: "Sadece öğrenmek istiyorlardı. Katilin ve kurbanın kim olduğunu öğrenmek istiyorlardı. Ağızlarından salyalar, avuçlarından terler akıyordu. Bütün bakışlar ve düşüncelerin kaygan olduğu bir koridorun sonundaki kapıyı açtılar... " Kalabalık büyük bir heyecanla üzerinde yazı olan kapıyı açıyor ve yazan kendini vurmuş olarak buluyorlar. Ölü yazarın kapaklanmış olduğu çalışma masasının dayandığı duvarda, "Kurban da, katil de benim. Hepsi benim... " yazıyor. Şaşırtmak Nilay! Herkesin tek bir amacı kaldı. O da şaşırtmak. En gözde sektör bu artık İnsanların birbirlerini şaşırtmak için yapmayacakları şey yok. Kendilerini öldürmek dahil, bunun için her şeyi yapabilirler."

Tabii ki Hakan konuşmasını yaparken, eleştirdiği insanların ileri gelenlerinden biri olduğunu biliyordu. Şaşırtmak için intihar edenleri aşağılarken tek amacı yine şaşırtmaktı. Nilay'ı şaşırtmak ve genç kadınla o gece mutlaka sevişmek. Cenk'i düşünmüyordu. Hem de hiç. Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Eğer kadınların vücutları o dil ve elden rahatsız olmuyorsa zaten ortada bir aşk da yoktur. Bu durumda piç tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur.

Anne ve babası Hakan'a dair geniş hayaller kurmaya hak kazanacak kadar ona yeterli eğitimi ve çok sayıda fırsatı sunmuştu

Hayat şartlarının geçen yüzyıllara oranla rahatlamış olması ve hayat süresinin uzaması nedeniyle çocukluğun bitiş yaşının yirmi üç olması gerektiğini savunuyordu. Hakan'a göre, yürümek yerine motorlu taşıtlar kullanan, düşünmek yerine televizyon seyreden, spor yapmak yerine Play Station oynayan, kütüphane koridorları yerine İnternet sitelerinde dolaşan çocukların olgunlaşmaları gecikiyordu. Geçmiş kuşaklara göre tabii ki daha çok bilgiye sahiplerdi ancak bu bilgiyle ne yapacaklarını belirlemelerine onları zorlayacak bir hayat yaşamıyorlardı. Bilgili ancak bilinçsiz çocuklar on sekiz yaşından sonra da çocuk olmaya devam ediyor ve kendileri başta olmak üzere çevrelerine de zarar veriyorlardı. Orta öğretim süresi uzatılarak çocuklar hayata alıştırılmalı ve ancak yirmi üç yaşından sonra yetişkin olarak kabul edilmeliydiler. Ne kadar fırsat ve bilgilerden yoksun olursa olsun, günümüzdeki az çok varlığını sürdürebilen bir ülke vatandaşı çocuğu, atasına oranla daha yumuşak bir hayat sürdürmekte ve dolayısıyla yetişkinliğin gerektirdiği sertliğe ulaşması daha zor, daha geç olmaktaydı.

Nilay konuşmalardan rahatsız olmuştu. Huzurunun bozulmasını istemiyordu. Kontrol edebildiği oyuncaklar istiyordu, yaşama alanında rahatsız edici davranışlar sergileyen serseri mayınlar değil. Kılçık küçüktü ama geçtiği boğazda yara bırakmış ve Nilay'ın düzenli aklını karıştırmıştı.
Profile Image for Itır Merve.
8 reviews12 followers
June 30, 2017
Hakan Günday'ı okumayı gerçekten seviyorum. Yazdıkları zaman zaman mide bulandırıyor, evet ama bunlar fazlasıyla gerçekçi. Kendi sosyal çevremde karşıma çıkacağını düşünmediğim insanların hayatlarını ve psikolojik incelemelerini okurken buluyorum kendimi. Bu durumdan şikayetçi değilim.

Bununla birlikte, bu kitabı okurken karakterleri tanıdığımı hissettim. Belki önceki kitaplarından kaynaklanıyor, belki böyle bir hayatın mevcut olduğunu kabul ettim, bilmiyorum. Gerçek hayatta 'neden?' diye sorduklarımın cevabını almış gibi hissediyorum. 'Çünkü bundan.'

4 yıldız vermemin sebebi sonunun şaşırtıcı ama bir miktar zorlama olmasıydı. Hakan efendi bizimle oynamayı seviyor, hiç acımıyor gerçekten.
Profile Image for trestitia ⵊⵊⵊ deamorski.
1,539 reviews448 followers
December 13, 2021

piç dediği hiç.


halk arasında "sorumsuz, ahlaksız, bencil, serseri, it" diye tabir edilen şeydir piç; "piçin teki (hatta o 'ç' yutulur ve 'pic' olur)" yani bir boka yaramayan hiç'ler. işte böyle 4 genç var. piç olmaları haricinde ortak özellikleri yok. yazar bu dördünün üzerinden piçliği açıklar gibi gözükse de -bence- ortada şöyle bir mevzu var; şahsına münhasır olarak göre kaçamayacağın, sana ait sonlar vardır. hakikaten, kitabın sonunda 4'ü için de başlarına gelenden başka bir ihtimal düşünemezdim.

ZATEN KİTABIN SONU EŞŞOĞLUEŞEKLER GİBİ KAHREDİYOR.

nys, sonlar dedim çünkü sadece kitabın sonunu kastetmiyorum. aslında her sekans sonunda bunun izi var ama sizi çarpmıyor, en azından ben farketmedim, 'ulan bu kitabın sonu nasıl bitecek aq' diye düşünmekten.

dördü de, Afgan, Barbaros, Cenk, Hakan, "oldukları gibi var oldular." demek istediğim işin, ektiğini biçmekle, nasıl yaşarsan öyle ölürsünle falan alakası yok. "olduğunsundur" ve bu olmayı değiştirmediğin sürece sonuç aynıdır. yani kitapta karakter gelişimi yok, karakterin ne olduğu var. 'olma' lafını da varoluş felsefesi falan güderek söylemiyorum, içeriyor evet ama, günday'ın felsefe kastığını pek sanmıyorum. "kişiliği böyle bu şerefsizin, mayası bozuk"taki 'kişilik' ve 'maya' söz konusu yani. piç metaforuna, hele hiçe kat-i surette takılmayınız.

olay örgüsüne takılmamak gerekiyor, isterse başta vereceğini sonda da verebilirdi; buraya kulübe sahnesini dahil etmiyorum.

tabi kitap yine gündayvari aforizmalarla dolu, ve her bir karakter buram buram kendi 'olma'ları çerçevesinde yapıyor bunu.

sadece hakan'nın uydurduğu hikayeler ve o son için bile okunur. zaten ben puan verirken ya da bi kitabı severken olmadık şeyler yüzünden seviyorum. o yüzden günday hep kalbimi çeliyor.

___bi de böyle bir şey yapmıştım, günday imza verirken bizzat beğenmiş ve varsa böyle çizimler yolla demişti, yollamadım. bunu çizdiğim dersten dcye kaldım sanırım. sdfghjklş ot cafe/ankara'dayız bu arada. zaten sonra otu bıraktık.



kulübedeki sabahın üzerinden günler ve saatler geçti...
xoxo
iko
Profile Image for Cemre.
8 reviews10 followers
October 16, 2012
İnsanlık kendini öldüren ilk insan tarafından lanete uğratılmıştır..
Profile Image for Berat .
16 reviews
April 8, 2014
224 sayfalık kitap bana olması gerekenden o kadar uzun geldi ki.. Ama sadece o son 10 sayfa için okunur :Dd
Profile Image for Sirin Mitrani.
153 reviews4 followers
December 20, 2023
Bana göre bir kitap olmadığını biliyordum ama bile bile okudum. Beğenime göre puanlasam 3 yıldız idi ama o da haksızlık gibi geldi zira okurken epey gülüp eğlendim. Edebiyat söz söyleme sanatı olarak tanımlanırsa, güzel yazımı ile sanat eseri bile sayılabilir. Hakan Günday’dan okuduğum ilk kitaptı, sanırım son olacak. Dediğim gibi sadece yeraltı edebiyatından hoşlanmadığım için yoksa türün meraklısı için gerçekten güzel bir eser.
Profile Image for yza gilmore.
62 reviews
January 15, 2025
piç'i ikinci kez okuyuşum. hakan günday'ın nihilist karakterlerini okurken hissettiğim o melankolik havayı hissettirmeyen bir kitap piç. çünkü dört karakterde bambaşka bir kafada ama bir o kadar aynı. yani piçliğin insanlar tarafından adlandırılmasıyla değil de kendilerini piç ettikleri bu kitabı okurken beklediğimin aksine o meyus insan olmadım. dört karakterin bağları, beraber gülüştükleri bazen de sövdükleri şeyleri okurken kendinizi onlardan biri gibi hissedebilir bir o kadar yabancı kalabiliyorsunuz çünkü. ayrıca kitabın sonunu da öyle beklemediğimi söylemeliyim, ilk okuduğumda ne hissettim tam olarak hatırlamıyorum ama bu sonu tekrar okurken beklemediğimi ekleyeyim. hakan günday kitaplarını okurken sevmediğim şey bazı noktaların bu kadar uç oluşu aslında, evet zaten uç olması beklenen bir şey olabilir belki de ama bunları böylesine okumak benlik değil diye düşünüyorum. tüm bunların dışında 'hiç' adında bir filmi olacaktı bu kitabın, bildiğim kadarıyla, izlemeyi isterdim.
çünkü okuduğum birkaç hakan günday kitabı arasında, tabii ki kinyas ve kayra'dan sonra, piç beğendiğim kitabı oldu. aslında biraz özetle, piçlik hiçti, hiçlik ise hiçti.
Profile Image for Merve.
46 reviews
September 4, 2023
Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabıydı. Yeraltı edebiyatı tarzı bana hep sıkıcı ve fazla melankolik gelmiştir, dolayısıyla pek tercih etmem; ancak bu kitaptaki melankolik olarak nitelendirilebilecek satır araları açıklamaları ve ifadelerde boğulmadım, aksine anlatım gücüne hayran kaldım. Evet basit, ama yerinde ve güzel. Piç aslında hepimizin tanıdığı, bildiği, alışık olduğumuz bir karakter gibi görünse de öyle değil. Günlük hayatta ona rastlayamazsınız. Muhtemelen onun benzeri bir tanıdığınız da yok. Ama okudukça onu anlayabilir, tanıyormuş hissine kapilabilirsiniz. Insanın söylemek isteyip de söyleyemediği, üzerinde zaman zaman uzunca düşündüğü ama kelimelere dökemediği duyguları çok yerinde betimlemelerle anlatıyor, siz okudukça rahatlıyorsunuz. Kendi kulvarında (altını çizeyim) 5 yıldızı hak ediyor benim gözümde.
Profile Image for Ayca Bostanci.
9 reviews2 followers
September 4, 2014
Kitaptan nefret ettim. Okuduğum ilk Hakan Günday kitabı. Bir şans daha vermek gerek belki.
Akıcı bir dile sahip olmasına rağmen çok zor sonunu getirdim. Karakterler havada kalmış. Olay akışında kopukluklar var. Hikaye zaten anlamsız. Yeraltı edebiyatının olmamış hali...
Profile Image for Wal.
181 reviews4 followers
March 26, 2023
Şimdiye kadar okuduklarım arasında en az beğendiğim hakan günday kitabı buydu. Anlatılan hikayenin derdi geçmedi bana. Aşırı eğitimli, zengin, düzgün ailelerin çocukları neden piçlere dönüşme ihtiyacı hissetti ben anlamadım. Belki de sıkıntı bendedir ama kitabın derdininin piçlerin piç oluşu olmasını isterdim. Onun yerine piçlerin evden atılma hikayesi ile paralel dinlediğimiz komşu, neden yaşandığını anlayamadığım nilayın evine taşınma gibi yan hikayeler okuduk. Ne işe yaradı bunlar, bize niye suatın 1 konuşmayla nilayı piçleri evden atmaya ikna edebildi ve bu hikayeye nasıl hizmet etti ben anlamadım. Alışık olduğumuz vuruculukta da değildi. Ay bilmiyorum sevmedim ben bunu ya. Şımarık oğlan çocuklarının ibretlik hayatı gibi bişeydi. Sevmedim
Profile Image for Josefina Wagner.
593 reviews
December 13, 2019
Aslında pek beğendim diyemem ama içindeki özlü güzel anekdotlar için verdim bu üçü. Çok aceleye gelmiş gibi nefes nefese kalmış herşeyi bir anda anlatması gerekiyormuş gibi bazen tekrara varan bir anlatım.Kesinlikle daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum.

Profile Image for Haktan.
246 reviews6 followers
December 17, 2018
Hayatımın hiçbir döneminde yeterince serseri (ya da Hakan Günday'ın deyimiyle piç) olamadığım için midir bilmem uçarı karakterlerin hikayeleri bana hep ilgi çekici geliyor. Bu kitabın da ilk kısmında oldukça eğlendim ancak bir süre sonra sıkıldım.

Kitap biraz zorlamayla yazılmış gibi. Yazarın havalı cümle endişesi kitabın içeriğinin önüne geçmiş ve yapay bir hava yaratmış. Karakterlerin sıradan ve sıkıcı olaylarına bile bir anlam yükleme telaşı var. Bu da insanı sıkıyor. Piç öyledir, piç böyledir... vs. Edebiyat uzmanı gibi yorum yapmak istemiyorum ama kitabın finali de bana göre havada kalmış. Karakterlerin hikayeleri hiçbir yere vardırılamamış ama bir şekilde kitap sonlandırılmış.

Hakan Günday'ın hakkını da verelim bazı kısımlar gerçekten komikti. Özellikle Suat karakterini çok başarılı buldum ama genel olarak kitabı çok iyi bulmadım.
Profile Image for Selin Yıldız.
3 reviews4 followers
May 9, 2014
bahsi geçti mi bilmiyorum fakat kitabın sonu her ne kadar etkileyici olsa da hakan günday'ın uzun uzun bizlere aktarmaya çalıştığı "piç" tanımıyla tamamen çelişiyor. bilemiyorum, belki de yazarın anlatmak istediğini yakalayamamışımdır. onun dışında hakan isimli karakterin kafasında kurguladığı roman konuları ve bir iki cümle dışında hiçbir detayı beğenmedim kitaba dair. daha çok, vurucu cümleler kurmak adına fazla kasmış gibi geldi yazar, kitapta, cümlelerde bir samimiyetsizlik var. o antipatikliği sezdikçe daraldım sayfaları çevirirken. gereksiz betimlemelerle dolu. dikkatli okuyunca, bazı kelimeleri yersiz, abartılı buldum. daha çok etki yaratmak amacıyla oraya sıkıştırılmış gibi. sanırım bir tek ben zevk alarak, takdir ederek okumadım.
Profile Image for Dicle.
33 reviews4 followers
June 2, 2018
Önce güzel başlıyor kitap, ailelerinin düşlerine ihanet eden, yarınını düşünmeyen, biraz herkesin hayatında olan; ama çoğumuzun uzak durduğu piçler konusunda yazarın oldukça yerli tespitleri var. Yalnız kitap ilerledikçe yazarın bu insanlarla ilgili basmakalıp saptamaları sinir bozmaya başlıyor, daha sonra da karakterlerin yaptıkları ve sürdükleri hayatlar gerçekçilikten uzaklaşıyor ve karakterler iyice karikatürleşiyor.
Hakan Günday neden bu kadar fazla seviliyor, az çok anlayabiliyorum. Zira keseden bol atıp tutan, genellemeyi, genelgeçer yargılarda bulunmayı seven Yılmaz Özdil tipi köşeyazarlarının sevildiği bir ülkede yaşıyoruz. Lakin ben bu yazarı bir daha okumayı düşünmüyorum.
Profile Image for Burcu Booker.
69 reviews71 followers
Read
September 16, 2021
Piç, benim son zamanlarda okuduğum en ilginç şeydi. Ve kitabın ne denli ilginç olduğunun anlaşılabilmesi için son zamanlarda Homeros destanları falan okuduğumu hesaba katmanızı rica ederim. Yani demem o ki, yeraltı edebiyatına ilk kitaptan vuruldum.
***
Kutsal kaynak Wikipedia der ki, yeraltı edebiyatı, “alkolizmin, cinselliğin, sıradışılığın ve küfrün dışavurumudur”. Bir google araması kadar vakitte anlayabildiğim kadarıyla içerik olarak vulgar konuların (da) işlendiği, biçim olarak da vulgar bir dilin (de) kullanıldığı eserlere yeraltı edebiyatı diyoruz. Kaynağımın güvenilirliğinin zayıf, araştırma sürecimin de 5 dakika ile sınırlı olduğunu hatırlatır, yanlışlarımı düzeltmenizi umarım.
***
Daha kitabın başından dört kafadarın arasına düşüyoruz. Herhangi birinin ana karakter olduğunu düşünmüyorum. Belki Hakan, o da yazarla adaş diye torpillidir bir ihtimal. Bunlar, anlatıcının “piç” olarak tabir ettiği adamlar. Piçlikleri babasız olmaktan değil, karakterlerinden ileri geliyor. Daha doğrusu, piçlik, belirli karakter özelliklerinin toplamı. Özetle, bu adamlar tüm varoluşlarını çemberin dışına itmeye çalışıyor. Ne çalışmak istiyorlar ne okul bitirmek ne de klasik ilişkilenme biçimlerine dahil olmak. Bunun yanı sıra, tüm bunları yapan diğerleri gibi âşık oluyor, ailelerine karşı suçluluk hissediyor ve hiç değilse içki ve sigara alabilecek kadar paraları olsun istiyorlar. Yani çemberin tamamen dışında hayat yok. Ve piçler her şeye rağmen hayatta kalmakla ilgileniyorlar.
***
Kulaklarınız ve gözleriniz, bugüne kadar sadece cici kelamlara maruz kaldıysa, Piç’in dili size bir diken gibi batabilir. Ben o kadar cici olmadığımdan hikâyenin ne içeriğinden ne de anlatılış biçiminden herhangi bir rahatsızlık duydum. Aksine, hani bazı insanların ağzına küfür yakışır da onlar ne söylese kulağınızı tırmalamaz ya, Piç’i böyle bir adamla sohbet ediyormuşum gibi okudum. Onlardan çok farklı biçimde ve fakat çembere dahil olmaya dair benzeşen çekincelerle daima meşgul olduğumdan, kimi zaman dertlerini oldukça da iyi anladım.
***
Benim gibi geciktirmeyiniz, Hakan Günday’ın keskin zekasıyla tanışınız. Ben bundan böyle peşini bırakmayı pek düşünmüyorum.
***
Sevgiler efendim!
113 reviews1 follower
March 3, 2021
Günday'dan yine harika bir kitap. Az'dan daha az ama Daha'dan daha çok sevdim. Şu ana kadarki sıralamam: Az > Piç > Daha.

İlk başta ismini okuyunca yine Günday tarzı bir dram okuyacağım diye düşündüm. Piç olarak doğan ve bu yüzden de hayatı boyunca aşağılanan, hor görülen birisi olur sandım ama hiç de öyle olmadı. Kitapta, kapak resmindeki (süper bir kapak) gibi insanlar varmış meğerse.

Günday bence inanılmaz bir gözlemci. Ayrıca cümleleri ve benzetimleri de bir harika. Ben sevdiğim cümleleri alıntı olarak paylaşıyorum bazen, bir kitapta da en fazla 2-3 alıntı yapıyorum. Günday'da ise abartmadan söyleyebilirim ki 50-60 alıntı yapmak mümkün. Özellikle "imza günü her kitaba bir paragraf yazan yazarın" öyküsünün olduğu pasaj enfesti. Doğrulayamadım henüz ama o kısmın Günday'ın bir başka romanı ile bağlantılı olması olası.

Bazı eleştiriler okudum kitabın "boş" olduğuna dair ama bunlara katılmıyorum. "Bir Başkadır" dizisi vardı mesela, hiçbir şey anlatmayan gibi görünen ama aslında çok şey anlatan bir diziydi. Bu kitabı da öyle değerlendirmek mümkün.

Kitaba notum 9.5/10. Bence herkes en azından bir kez bir Günday kitabı denemeli. Sever sevmez o ayrı tabi ama severse Günday'ın, aynı benim gibi, favori yazarlarından biri olacağına eminim.

Son olarak seslendirmeye (Storytel) değinmek istiyorum. Şu ana kadar 3 kitabını dinledim, 3'ünün de seslendirmesi harika idi. Özellikle de tonlamalar kitaba ayrı bir tat katıyordu. Merak eden varsa tavsiye ediyorum (en azından 14 gün deneme sürümünü deneyebilirsiniz).
Displaying 1 - 30 of 167 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.