Hirai Tarō (平井 太郎), better known by the pseudonym Rampo Edogawa ( 江戸川 乱歩), sometimes romanized as "Ranpo Edogawa", was a Japanese author and critic who played a major role in the development of Japanese mystery fiction.
Vay arkadaş. Bir yaşıma daha girdim. Bu kitap geriden yetişip yarışı önde bitiren bir yarış atı. Tamamen beklentisiz elime aldım ve bu senenin en iyi okumalarından biri oldu. Öncelikle çevirmen Alper Kaan Bilir’i gönülden kutlamak istiyorum. Kendisi kılçıksız, tertemiz bir çeviri çıkardığı gibi Türkçeyi zenginleştirmiş. Dipnotlara da oldukça gerekli bilgiler koymuş. Rampo, günümüzde artık hakkıyla yazılamayan bir tür olan kısa öykünün üstesinden başarıyla gelmiş. Bu öykü derlemesi hem korku hem de gizem öğeleri içeren 12 öyküden oluşuyor. Öykülerin hepsi birbirinden yaratıcı, bazılarını dönüp tekrar tekrar okurum. Sanırım bu öykülere denk Batı’dan Papini’nin Kaçan Ayna’sı verilebilir. Hatta zaman zaman keşke bu iki yazar bir şekilde karşılaşmış olsaydı diye içimden geçirdim. Öykülere dönersek eğer hepsini beğendim ancak elbette daha çok beğendiklerim var. “ İnsan Koltuk” beni her sayfasında şaşırttı, gerim gerim gerdi. Sanki o mobilyacı benim altımdaki koltuğun içinde oturuyormuş gibi hissettim. “ Kumaş Resimle Birlikte Yolculuk Eden Adam” öyküsünü keşke birileri kısa film yapsa da izlesek. Başımı döndürdü. “ Kırmızı Oda”’da bir insanı nasıl da rahatça öldürüp aslında öldürmemiş gibi yapabilir zeki bir katil tek tek okudum, bu nasıl bir hayal gücü böyle! “İki Sakat”’ın sonunda kendimi Bay İhara kadar ahmak hissettim. “Monogram” ise o kadar güzel bir kapanış yaptı ki kitaba, ecnebilerin “chef’s kiss” dediklerinden.
Vallahi de billahi de abarttım diye düşünebilirsiniz ama ben öbür taraf varsa Poe’nun Rampo’nun ellerini sıkıp tebrik ettiğini düşünüyorum.
Gerçeği iki ayna arasına koyduğunuzu ve ‘gerçeğin aslını’ bulmaya çalıştığınızı düşünün. Sonra Rampo’nun öykülerine bakın. Fazlasıyla benzer bir görüntüyle karşılaşacaksınız. Bir ölçüde tahmin edilebilir, delilik ve dahilik arasındaki ince köprüde gezinen öyküler bunlar. . 12 öykü yer alıyor Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler’de. Sürekli diken üstünde okuyorsunuz bunları : ‘..ya gerçekse? ..ya olursa?’ diye sormadan edemiyorsunuz. Rampo’nun psikoloji, sosyoloji, fizik gibi çeşitli alanlarda da okumalar yaptığını satır aralarından yakalıyorsunuz. . Japonya’nın gerilim/korku/gizem türünün en bilindik isimlerinden Taro Hirai, hayranı olduğu Edgar Allan Poe’nun isminin Japonca okunuşu Edogawa Rampo’yu kullanıyor eserlerinde. Okuduğum on iki öyküde de karanlık bir anlatımla beraber mizahi bir yan da bulunuyor. Sözün kısası: sevdim! Bilhassa ‘İnsan Koltuk’u büyük bir hazla okudum. . Kapakta yer alan illüstrasyon Konen Uehara çalışması iken; çeviride Alper Kaan Bilir yer alıyor. Bilir’in aydınlatıcı önsözünü de unutmamalı ~
İlk kez okuduğum bir Japon yazar. Özellikle suç ve ceza konulu öyküleri çok başarılı. Anladığım kadarıyla yazar, öykülerine de dahil ettiği psikoloji bilimine, Japonya’da ilgi duyan ilk grubun arasında yer alıyor.
İlginç ve güzel öyküler olmakla birlikte metinde, sanırım çeviriden kaynaklanan bir tatsızlık var.
“…Dünyamızın insanları, kötülüğün kesinlikle yasaların elinde hak ettiği cezayı alacağına inanıp ahmakça bir rahatlık içinde yaşıyorlar….”, sf; 126.
Muhteşem bir ederdi. Kitapta çok fazla hikaye mevcut ve bunların birçoğunun sonunun nasıl biteceğini kestiremiyorsunuz. Birkaç hikaye var ki gerçekten çok ama çok başarılı.
Dorian Gray'in Portresi Aynalar Cehennemi ve içindeki her öykünün getir götürünü yapar! :) Japon gotiği bambaşkaymış, harikulade bir tat bıraktı. Edogawa Rampo'yı bu eserle tanıdım. Türkçe'ye çevrilmiş başka eserlerini de bulursam okumak isterim.
Ben bu kitaba başladığımda hala 6 Şubat depreminin etkilerini kemiklerime kadar hissediyordum. Çevirmen önsözünde 1 Eylül 1923’te gerçekleşen ve 6 dakika sürerek tsunami getiren, Richter ölçeğine göre 8 şiddetindeki depremi mevzubahis ediyordu. Nasıl okumadan edebilirdim(?) Bu tarihe kadar “Doğa doğadır. İyi de değildir, kötü de; güzel de değildir, çirkin de.” diyerek insanın bile kötü olmayıp yaradılıştan bunu getirdiğini felsefeleştiren, suçun bile irade dışı olduğunu savunan halk bu tarihten sonra bu fikirlerden uzaklaşarak Nihilizme yönelmiş. (Öyle bir yıkım sonrası kim kusur bulabilir?) Bunun edebiyata yansıması ise “Ero-Guro Saçmalık” akımı ile olmuş ve Edogawa Rampo (akımdan bağımsız bile) bunun çok iyi örneklerini sunmuş bize. Edogawa Rampo eğer sizlere Edgar Allan Poe’nun yanlış bir okunuşu gibi tınlıyorsa doğru hissediyorsunuz. Bir EA Poe hayranı olarak söylemeliyim ki hikayeleri hiç beklemediğim kadar iyi vurdu beni ve aynı nefessizlikle gezindim cümlelerin içinde.
Edogawa Rampo'dan, yazım dili ve hikayelerini cozumleyisiyle severek okudugum ilk kitap. Insan koltuk, kirmizi oda ve iki sakat oykuleri oldukca ilgi cekiciydi. Ozellikle insan koltuk bende yeni korkular uyandirdi. Artik her seye supheyle yaklasacagim, oturdugum yere bile...
Çeviriye de, dipnotlara da, önsöze de bayıldım, Alper Kaan Bilir'i kutlarım. İşini böyle iyi yapan insanlar olunca eserden alınan keyif de artıyor. Japon edebiyatıyla ilgili bir sürü araştırmak istediğim şey var şu an. Hikayeleri de oldukça başarılı buldum, özellikle İnsan Koltuk ve Psikolojik Test çok iyiydi. İnsan Koltuk öyküsü korku tarafından anlatılsa Junji Ito'ya da çok yakışırmış bu arada. Aaa bir de son olarak, Persona 5'te yer alan Akechi karakterinin adının nerden geldiğini öğrenmek mutlu etti.
Daha önce İnsan Koltuk ve O-sei öykülerini okuduğum için Edogawa Rampo'nun yazımına alışıktım ama beklediğimden daha çok sevdim, hikayelerin tadı damağımda kaldı. Okurken sıkıldığım tek bir hikaye bile olmadı, hep acaba ne olacak diye merakımı korudu. Kitaptaki psikolojik tahliller ve karakterlerin iç hesaplaşmalarını okumak da çok keyifliydi sanki Dostoyevski okuyormuşum gibi hissettim. Kısa zamanda romanlarını da okumak istiyorum.
Uslubu genelde kuru; yazar veya anlatici da kurguyu baltalayacak sekilde fazla araya giriyor bazen ama gayet surukleyici, zihin acici ve standardi belli bir seviyede tutan oykuler. Ozellikle polisiyeye kayan oykuleri daha cok begendim. Ithaki'nin Japon klasikleri serisinde biraz daha dolanacagim.
Japon Edgar Alan Poe, her öyküsünü derince kurgulamış. Karanlık öyküler bazen farkında olmadan iliklerinize kadar sızıyor.
Çevirmen ise çok başarılı ve temiz bir çeviri gerçekleştirmiş. Çevirmen notları ise konuyu anlamanız için pek kıymetli. Ellerinize sağlık efem. Çok keyifli bir okumaydı.
Çok güzel bir kitapti. Gizemli olaylar; bazen gerilim, tiksinti, ürperme ve basit ama zengin bir anlatım. Çevirmenin hakkı da verilmeli. Dipnotlar harikaydı. Kitabın önsözü de çok iyi. '20lerin Japonyasinda yazılmış. Değişik bir kitap arayanlara öneririm.
Favori öyküm, İnsan Koltuk oldu. Özellikle bitişine bayıldım. Ne hayal gücü.
Sesli kitap olarak dinledim. Bu sırada aldığım notlar;
İngilizler Hindistan'i Hintli askerlerle fethettiler. Savaş masraflarını da Hintli bankerler karşıladı. Yabancı sömürgecilerin sultasına girmek halkın çoğunda infial uyandirmadi. Çünkü onları yönetenler de aynı oranda yabancıydı.
cok guzeldi... psikolojik test ve kirmizi oda favorilerimden oldu cidden, ilk oyku olan aynalar cehennemi de efsaneydi. en basta bungo stray dogs animesini izledigim icin yazarlarin kitaplarina bakmaya baslamistim ve verdigim en iyi kararlardan biri oldu. okuyun okutturun...
Edogawa Rampo, Edgar Allan Poe'dan birçok yönden esinlenmiş bir polisiye/gizem/korku yazarı. O yüzden tonu, dili ve işlediği konular başta olmak üzere Poe'ya çok benziyor. Poe seven birisi olduğum için Rampo'ya alışmam çok sürmedi. Kitapta 12 öykü var ve genel olarak hepsi bir şekilde hoşuma gitmiş olsa da bazıları kesinlikle çok daha öndeydi. O yüzden benim özellikle ilgimi çeken ve aklımda yer edenlerden bahsedeyim. Kitaba adını veren "Aynalar Cehennemi" kafayı ayna ve merceklerle bozup başına paranormal şeyler gelen bir adamı anlatıyor. Rahatsız edici ve güzeldi. Benim kitapta favorim olan ve emin olmayarak filmi veya animesi olduğunu düşündüğüm "İnsan Koltuk" yaptığı koltuğun içinde yaşamaya başlayan ve müşterileriyle aşk yaşayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Sonu özellikle çok güzeldi. "Kırmızı Oda" kafasında cinayet işleyen bir adamın hikayesini anlatıyordu ve hoştu. "Psikolojik Test" Sherlock Holmes hikayelerini aratmayan bir cinayet öyküsüydü. Baştan sona çok sürükleyiciydi, neredeyse ineceğim durağı kaçırıyordum. Bunun dışındaki öyküler genelde çok uzun değildi ve bu bahsettiklerime göre bir tık daha aşağı seviyede diyebilirim. Yine de güzel bir koleksiyon olmuş. Poe seviyorsanız veya Japon edebiyatında biraz farklı şeyler arıyorsanız okuyun derim.
Bir kitap düşünün içindekiler gri bir atmosferde zihninizi kırbaçlasın. Bir kitap düşünün karanlık ruhlar içinde zamanı hapsetsin. Bir kitap düşünün size birkaç yazarı hatırlatsın ama yine de özgün içerikler barındırsın. İşte o kitap Edogawa Rampo’nun Aynalar Cehennemi ve Diğer (muhteşem) Öyküler’i. Tarō Hirai, Edgar Allan Poe hayranlığıyla yola çıkıp Edogawa Rampo takma ismi ile bambaşka bir üstat haline geliyor.
Kitabın içeriğine yolculuk ederken Alper Kaan Bilir’in önsözünden bahsetmeden edemeyeceğim zira kısa bir tarih dersi peşine sinematik bir geçişle o dönemin akımını, yazarı ve eserini bağlıyor ki daha sağlıklı okuyup yorumlayabilmemiz adına el feneri oluyor. Bundan sonra da hikayeler sıralanıyor ve şenlik başlıyor.
Kitaba ismini veren ilk hikayenin hemen peşine gelen İnsan Koltuk “hikaye içinde hikaye” tadında bir okuma deneyimi veriyor. Hikaye bitince neyin doğru neyin yanlış olduğunu bir süre düşündürüyor.
Psikolojik Test adlı hikayede başta bir Raskolnikov benzeri karakterle karşılaştım, ilerleyen sayfalarda Sherlock havası esti ama kelimeler cümlelere bağlanıp sıralanınca olay bambaşka bir hal aldı. Başkasına benzemeyen bir sanat eseri olduğunu ispat etti.
Bana ne kattı: Bir sonucun birbirinden bağımsız, bambaşka ve zıt sebepleri olabileceği, hangisinin gerçek olduğunu asla bilemeyeceğimiz zamanların olabileceğine dair güzel bir hatırlatma oldu.
oldukça ilginç ve daha önce okumadığım tarzda hikayelerden oluşan bu kitap, her öykünün sonunda beni ters köşe yaptı. yazarın diğer eserlerini de okumaya çalışacağım.
içindeki hikayelerden çok beğendiklerim oldu ama aptal gibi kitabı dört ayda bitirdiğim için hatırlamıyorum :( hikaye seviyorsanız iyi bir kitap ama bir haftada bitirmeye çalışın 🙏
İlk hikaye için meh desem de ondan sonraki tüm hikayeleri çok beğendim özellikle 'İki Sakat' ve 'Kırmızı Oda' harikaydı, nefes bile almadan okumuş olabilirim.
Edogawa Rampo, Japon edebiyatında polisiye, gizem ve korku türlerinin öncülerinden; ama Batı tarzını benimsediği için, Japon efsanelerindeki hayaletler yerine saplantılı insanların düştüğü komik durumları, işlediği suçları veya uydurduğu yalanları anlatıyor. Başlardaki öyküler daha klasik olsa da, kitabın ortalarına doğru çok eğlendim, çünkü Ranpo tam bir ironi ve sürpriz son ustası. Ağır tuhaflıklar beklerken zekice kara mizahla karşılaştım. Olay örgüsü nasıl kurulur, okur nasıl aldatılır konusunda da örnek bir çalışma. Alper Kaan Bilir’in dip notlarla zenginleştirdiği İthaki çevirisi çok başarılı.
Rampo'nun okuduğum ilk kitabı fakat ona o kadar çok güveniyordum ki... ve beni hayal kırıklığına uğratmadı asla. On iki ayrı öyküden oluşuyor ve çoğu mükemmele yakın yazılmış. Kısacık öykülerin bile insanı bu kadar iyi şaşırtabiliyor. Çok akıcı ve okumak aşırı eğlenceli. Japon edebiyatıyla ilgilenmeyen kişilerin bile okuması gerektiğini düşünüyorum çünkü okuduğuma pişman olmadım asla.
Aynalar Cehennemi, İnsan Koltuk, Kırmızı Oda hikayelerine bayıldım. Hepsinde okurken aşırı gerildim. Fakat diğer hikayelerin gidişatı ve konusu beni çok etkilemedi. Yazarın dili gayet sadeydi ve okuması kolaydı. 🤘🏼🥳🧚🏼♀️