Jump to ratings and reviews
Rate this book

Sırça Köşk

Rate this book
Sabahattin Ali’nin 1944-1947 yılları arasında yazdığı hikâyelerden derlediği Sırça Köşk, hayatını altüst eden, kendisini ölüme kadar götüren o keskin devrede yaşadığı ve hayatını şiddetle etkilemiş olayları da yansıtmaktadır. Ayrıca Sinop Cezaevi’nde karşısına çıkan mahkûmun başından geçenler gibi Rıfat Ilgaz’ın emniyetteki bir sorgusu da bu hikâyelere girmiştir. Sırça Köşk’te biyografik ve otobiyografik parçalarla yazarın kendine döndüğünü söylemek yanlış olmaz.

172 pages, Hardcover

First published January 1, 1947

231 people are currently reading
4263 people want to read

About the author

Sabahattin Ali

216 books2,385 followers
Sabahattin Ali (February 25, 1907 – April 2, 1948) was a Turkish novelist, short-story writer, poet, and journalist.

He was born in 1907 in Eğridere township (now Ardino in southern Bulgaria) of the Sanjak of Gümülcine (now Komotini in northern Greece), in the Ottoman Empire. He lived in Istanbul, Çanakkale and Edremit before he entered the School of Education in Balıkesir. Then, he was transferred to the School of Education in Istanbul, where he graduated in 1926. After serving as a teacher in Yozgat for one year, he earned a fellowship from the Ministry of National Education and studied in Germany from 1928 to 1930. When he returned to Turkey, he taught German language in high schools at Aydın and Konya.

While he was serving as a teacher in Konya, he was arrested for a poem he wrote criticizing Atatürk's policies, and accused of libelling two other journalists. Having served his sentence for several months in Konya and then in the Sinop Fortress Prison, he was released in 1933 in an amnesty granted to mark the 10th anniversary of the declaration of the Republic of Turkey. He then applied to the Ministry of National Education for permission to teach again. After proving his allegiance to Atatürk by writing the poem "Benim Aşkım" (literally: My Love or My Passion), he was assigned to the publications division at the Ministry of National Education. Sabahattin Ali married on May 16, 1935 and did his military service in 1936. He was imprisoned again and released in 1944. He also owned and edited a popular weekly newspaper called "Marko Paşa" (pronounced "Marco Pasha"), together with Aziz Nesin.

Upon his release from prison, he suffered financial troubles. His application for a passport was denied. He was killed at the Bulgarian border, probably on 1 or 2 April 1948. His body was found on June 16, 1948. It is generally believed that he was killed by Ali Ertekin, a smuggler with connections to the National Security Service, who had been paid to help him pass the border.[2] Another hypothesis is that Ertekin handed him over to the security services, and he was killed during interrogation. It is believed he was killed because of his political opinions.

Sabahattin Ali's 100th birth anniversary was celebrated in Bulgarian city Ardino in March 31, 2007. Ali is a well-known author in this country because his books have been read in schools in Bulgaria since 1950s.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
2,803 (43%)
4 stars
2,491 (38%)
3 stars
962 (14%)
2 stars
152 (2%)
1 star
24 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 398 reviews
Profile Image for Hazal Çamur.
185 reviews230 followers
Read
August 8, 2016
Yıldız vermeyi böyle bir yazar için manasız buluyorum, çünkü ülkemizin en değerli kalemlerinden birini 5 yıldıza sığdırmayı doğru bulmuyorum.

Peki Sırça Köşk bana neler kattı, neler anlattı? Biz asıl ona gelelim.

Sırça Köşk yazarın okuduğum ilk öykü kitabı. Daha önce romanlarını okumuş ve diline hayran kalmıştım. İnsanları gözlemleyişi ve bunları kelimelere döküşü çok hoş bir lezzete sahip. Toplumun her kesiminden tatlar barındırıyor. Öykü derlemesinde bunu daha net gördüm.

Her öykü kitabında olduğu gibi, kimi öyküleri diğerlerinden daha çok sevdim. Zaman zaman Aziz Nesin tadı verdi öyküleri. Ama ondan daha buruktu. Sabahattin Ali'nin öykülerini okudukça bunca yıl hiçbir şeyin değişmediğini de gördüm. En çok da insanların. Değişim insanoğluna pek uğramıyor, artık bundan iyice eminim.

Kitabın en güzel yanıysa o sondaki 4 masaldı. Koyun Masalı ve kitaba adını veren Sırça Köşk (özellikle o) günümüze bu kadar mı uyar? "Zamana meydan okuyan öyküler" diyor YKY tanıtımında. Ancak bu kadar haklı olabilir. Diyorum ya, değişim insanoğluna değmeden geçip gidiyor. Sabahattin Ali de içindeki yazar ve sanatçıyla birlikte topluma gerek hayatın içinden öykülerle, gerekse masallarla ayna tutmuş.

İyi ki okudum.

Profile Image for Burcu.
100 reviews67 followers
August 9, 2016
Okuyun, okutun!
Profile Image for alper.
210 reviews62 followers
July 19, 2019
Kitabı bitirdim ve bir süre -istem dışı- bütün kitaplık oturduk Sırça Köşk’ü alkışladık. Seremoni tamamlandı ama bende hafif bir endişe. Göz ucuyla kitabıma bakıyorum. Acaba bu kitaba olan hissiyatımı anlatmayı becerebilecek miyim? Zor… Çünkü trans halinde okuduğum öykülerle ilgili aldığım notlara şöyle: “Vay be, acayip sevdim”, “çok güzeldi”, “bayıldım bu kitaba”, “muhteşemdi”... Ne güzel notlar almışın öyle. Aferin, aferin :))

Bir, iki öykü dışında 4,5 / 5 / 5,5 benim nazarımda puanları. Büyük hayranlıkla okudum. En basit hikayenin bile usta bir kalemin elinde nasıl büyüdüğüne şahit olmak güzel bir deneyim oldu. Bu toprağın ciğerini biliyor üstat. Çözmüş, bakışından anlıyor insanının ne yapacağını, neye niyetlendiğini. Çarpık, tutarsız, kendiyle çelişen düzeni, insanları, hayatları, hikayeleri ne güzel resmediyor. İçinde müthiş bir mizah unsuruyla yapıyor bunu aynı zamanda şöyle özetleyebileceğim,

Çok fena hikaye yahu, bir yandan adama çok üzüldüm, bir yandan gülüyorum olaya, bir de güldüğüme utanıyorum, gayet sıradan bir olay bu memlekette, insanın başına -hala- gelebilecek hadiseler.” (Böbrek hikayesi üzerine birçok hikayeye ışık tuttuğunu düşündüğüm yorumum)

“Portakal”, “Çirkince”, “Böbrek”, “Bahtiyar Köpek”, “Cankurtaran”, “Kurtla Kuzu”, “Devlerin Ölümü”, “Koyun Masalı”, “Sırça Köşk”,...

Şüphesiz ki görmeyi bilene o kadar büyük dersler, ödevler barındırıyor...

Genetiğimize işlemiş bu kusurların birçoğu, haliyle bugünü de yansıyor, yarına da ışık tutuyor. Tuttuğu yer safi lağım, safi çirkef ona yapabileceği bir şey yok tabii. Ama o pisliğin içinde bile yolunu bulursun dikkatli olursan. (bireysel değil mevzu ama bireyden başlıyor değil mi?)

"Bu millet artık yutmuyor", "Hakkımızı Yedirtmeyiz", “Sırça Köşk”,

Günümüz bu hikayelerin kombinasyonu adeta. Vatandaş da demokrasiye karşı iyice şerbetlenmiş durumda. Var mı öyle hep bana, hep bana? Bu millet artık yutmuyor. Yutmaz tabii kardeşim “hep bana, hep bana dönemi” geçti. Bu millette bal tutan parmağını yalar kardeşim, tamam. Bu açıdan kimseyi yargılamaz, tamam. Yeter ki bu baldan -durumu ölçüsünde- payını alsın. Yeter ki hak etmeden kazandığının sadakasını ver. Onlar da nasiplensin bu haksız kazançtan. Titan zincirini doğru kurarsan senden iyisi olmaz. Zincir kırılmadığı sürece istediğini yapmakta özgürsün. Genetik bozukluklar var. Zincir kırılmadığı sürece istediğini yapmakta özgürsün. Hiçbir şey umrunda olmaz bak. Zincir kırılmadığı sürece istediğini yapmakta özgürsün. (Benim lafım bitmez, uzatmıyorum, bknz. Tiranlık Üzerine )

"Çirkince"

"Bizim elimize geçen her yer böyle mi olacak!"

Benim de ağzımdan benzer ifadeler döküldü, ama bu kadar kibar değil tabii.



“Sırça Köşk”

"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter. (141)"


Bu masalı da tabii ki ayrı paragrafı (ve fazlasını) hak ediyor ama sadece o köşkü kimlerin inşa ettiğine dikkat çekmekle yetineceğim, yeterince gerdim ortamı :))

"Hakkımızı Yedirtmeyiz"

Biraz yumuşatalım. Hem bu hikayeler ne kadar gerçek canlı canlı şahit olalım, hem de -kitaptakine benzer tonda- bir tebessüm yaşayalım. Bir alıntı + anı,

...Eninde sonunda hesaplaşıyoruz. Fakat o zaman da kazık atıyor. Katiyen dairede hesaplaşmaz. İki üç haftada bir, akşam üzeri çıkar, bu küçük meyhaneye geliriz. Bu akşam da öyle yaptık. O açtı defterini, ben açtım defterimi… Karşılaştırdık.

"Kaç para istiyorsun evladım?" dedi. "İki yüz mü? Öyle, hakkın var. Herif dört yüz verecekti... Fakat vermedi hergele! Namussuz herifler bunlar! Vallahi vermedi. Bak, evlatlarımın hayırını görmeyeyim, şu ekmek beni çarpsın, üç yüz yirmi lirayı zor kurtardım. Ne yaparsın? Kavga edemem ki... Biz de onun karşısında gebeyiz. Üç yüz yirmi... Yarısı ne eder? Yüz altmış… Sen şimdiye kadar benden ne almıştın? Yüz on beş... Tamam… Şimdi ne istersin? Kırk beş mi? Bak evladım, sen bekâr adamsın… Bir anan var, kendi evinizde oturuyorsunuz... Ben halbuki kira evlerinde sürünüyor, üstelik iki çocuk da okutuyorum… Kolejin seneliği iki bine çıktı... Maksat sırf memlekete hayırlı bir evlat yetiştirmek... Haydi, al şu yirmi beşi de, bu hesabı kapayalım... Haydi, uzun etme... Sen mert, dürüst bir çocuksun... Al bakalım. Bana da müsaade. Bugün cumartesi, çocuklar evde beklerler... Ta Aksaray'a gideceğim.. Yerinden fırladığı gibi gitti. Bizim yirmi papel de yandı tabii... Hadi, hepsi neyse ama, kapıdan çıkarken:
"Hesabı sen görüver, yanımda ufaklık yok!" diye seslenmesine ne dersin? Tepem attı vallahi. Utanmasam arkasından fırlayacaktım. Hacıdır, hocadır; hürmet, riayet borcumuzdur ama, böyle göz göre de hakkımızı yedirmeyiz, değil mi ya… (81)

Ahahahaha (gerçek anlamıyla gülmekten gözünden yaş gelen emoji * 3) aynı böyle avutulmuşluğum var. İzninizle anlatayım,

Yıl 2011-2012 genç mühendisiz hevesle çalışıyoruz. Şirket yeni “mobile team” kuracak. Biz ekipte değiliz ama seviyoruz böyle Android geliştirme filan. Sorgusuz sualsiz atladık. Bu “mobile”” şirketin ortağı olarak gelen eleman dedi: "Okey yazalım, ben tasarımı, ayarlayacam, ıvır zıvır, diğer işler bende, siz koda odaklanın." Ben "Yapay zeka"ya niyetlendim, herkes bir şeyler aldı. 3 kişi başladık yazmaya. Gündüzleri mesai, akşamları da oturup bunu yazıyoruz. Gece iki buçuk bunun kodunu gönder; sabah 9 mesaide bankacılık yaz. Daha Android de yeni yeni gelişiyor, her yer dutluk. Reklam geliri diye bir şey yok, reklam bile yok. Reklamlar “Believe in Jesus” filan ?? Geliştirici olanakları da çok kısıtlı. Taklalar ata ata yazıyoruz. Benim iş genel olarak algoritma ağırlıklı, bizimkiler takla atarken kıs kıs gülüp okeyin formülü üzerine çalışıyorum. Taşları alıyorum, kartona yerleştiriyorum matris filan çizmişim üzerinde, bakıyorum el dizme işi nasıl hallolur.. Uğraş, uğraş sonunda okeyin formülünü buldum. Yazdık bitirdik. Birkaç “bug”ı var ama baya baya oynuyor keretta kerattalar. Neyse çıktık. Turkcell kendi marketine koydu filan derken, tuttu oyun. Her gün ciddi indirme rakamlarına ulaşmaya başladı. Güzel iş. Biz de bekliyoruz saf saf zam mı alırız artık, prim mi?

Bu bizim eleman aynı buradaki konuşmayı çekti bize. (bak şimdi yazarken bir titreme geldi) “Gençsiniz daha çocuklar, ne masrafınız var” dedi. Bizim esas patron 1000 TL verelim demiş bu terbiyesiz (ne soğukkanlı andım hee) onu da engellemiş. 750 iyidir diyor. Darty'den 750 TL'lik cekimizi aldık, konu kapandı. (kendinize su sebili bakın mı demek istedi acaba ?) Bu da böyle bir hayat dersi oldu. Dizide mizide bizim oyunu oynuyorlardı, millet getirip gösteriyordu sizin oyun diziye çıktı. 😬😬😬

”Hakkımızı Yedirmeyiz” üzerine paylaşmak istedim. Buruk bir tebessüm eşliğinde :)

Çeki ne yaptım?
Darty çekiyle anneme buzdolabı aldıydım. (çek yetmedi tabii 😂😂) Hala kullanıyor:))))

Okuyun, okutun, Zaten okumuşsunuzdur, bu bahaneyle bir daha karıştırın şöyle bir :)
Profile Image for trestitia ⵊⵊⵊ deamorski.
1,539 reviews448 followers
March 29, 2023
kütüphanede ne okuyayım diye bakınıyorken sabahattinciğimi okuyayım dedim.
bu kitabın varlığını dahi unutmuşum.
kitabı açtım.
her öykü altı çizili yerle dolu (niçin 4), zırnık hatırlıyor muyum? nö.
insanın da öyküyü re-read yapası gelmiyor ama ya üf.

2022 update:
görünen o ki ağustos 2014'te okuyup aynı ay hafızadan silmişim; o kadar süperim ki bakın ne buldum facebookta:



(yorum olmayan yoruma 22 vote gelmesi ayrı bir tartışma konusu)
Profile Image for Sine.
387 reviews473 followers
August 13, 2016
çok sevdiğin bir yazarın ölmüş olması berbat bir şey. okuduğun her kitabında okuyacak hiç kitabının kalmamış olduğu o noktaya doğru hızla ilerliyosun. sabahattin ali'nin her bir cümlesinde, her bir satırında bu hissi yaşıyorum. gencecik yaşında öldürülmemiş olsa kimbilir daha neler okuyacaktık ondan, bu da üzülmek için apayrı bi neden.

başın öne eğilmesin'e göre, ölmeden son halini bi arkadaşına teslim etmiş sırça köşk'ün sabahattin ali. bu da aslında kitabı diğerlerine göre biraz daha kıymetli yapıyor. zaten okuduğum diğer öykülerine göre biraz daha politize diyebilirim. özellikle masallar. yasaklanmış bi kitap olması çok da şaşırtıcı değil bu anlamda.

böbrek ve cankurtaran'ı sevdim en çok.
Profile Image for Semih Eker.
129 reviews18 followers
July 3, 2016
Sabahattin Ali eserinde 13 öykü ve 4 masala yer vermiş.
Öykücülüğü konusunda zaten tartışılmaz ama ben bu eser kapsamında masalları daha çok beğendiğimi söyleyebilirim(çocukluğumdan beri masallara karşı hassasımdır, çocukluğuma dönmüşsem demek ki:) ).

Eser hakkında çok söylenecek bir şey yok açıkçası, Sabahattin Ali sonuçta...

Hemen herkesin yazdığı alıntıyı eklemeden olmaz(manası gerçekten derin...);

** Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuz buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.
Profile Image for tyranus.
110 reviews303 followers
July 7, 2017

Sabahattin Ali, bir zaman, arkadaşlarından birine öğretmenliği bırakıp sadece yazarlıkla ilgileneceğini söyler. Arkadaşı, Sabahattin Ali'den kimlerin hikayelerini yazacağını sorar. Ve böylece yoksulların, ömrünü bir ekmek parası ardında harcayanların, bir avuç toprak için birbirlerini öldürenlerin, doktor bulamayanların, hakkını alamayanların, benzi soluk yüreği kederlilerin, karınlarını doyurmaktan gayri bir beklentileri olmayanların hikayeleri başlar.
"Sırça Köşk"te de, benzer kimselerin hikayelerini bulacaksınız. İyi okumalar...
Author 2 books461 followers
Read
January 19, 2022
"Ama ruhumuz böyle gökyüzlerinde uçup dururken birden bire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor." (s.27)

İnsanı saran, bir türlü elden bıraktırmayan bir kitap. Dün gece geç saate kadar okudum, son on sayfa kalınca uyuyakalmışım. Bu sabah bitirdim. Akşama dek düşündüm, ne izler bıraktığını...

Kitaptaki her bir öykü birbirinden güzel, birbirinden değerli. Her bir öyküde gizli veya açık bir mesaj verme kaygısı mevcut amma velakin hem verilmek istenen mesajlar güzel hem de sıkmıyor, bunaltmıyor.

Özellikle Çirkince öyküsü beni çok etkiledi. Böbrek, Cankurtaran, bunlar da güzeldi. Dekolman isimli öykü çok güzel sürpriz sonluydu. Böbrek öyküsünü okuyunca gece kalkıp bardak bardak su içtim. Böbreğinin değerini bil dedim kendime. Sonda yer alan masallar da fena değil.

Neticede bir klasik bu eser, mutlaka okunmalı.

"... herhalde içlerinde karanlık bir boşluk, bir kargaşalıktan başka bir şey bulamayacaklardır." (s.113)

Aziz Nesin öykülerine benzer bir tat bıraktı damağımda. İnsanı, bizleri anlatmış Sabahattin Ali. Mutlaka okuyun derim.

M. Baran
19.01.2020
Ankara
Profile Image for Serbay GÜL.
206 reviews56 followers
April 29, 2019
Hayatımda okuduğum en güzel öyküyle karşılaştım bu kitabı okurken. 'Çirkince', geleceğim sana bir gün yine ve daha güzel bakacağım sokaklarına, evlerine, bahçelerine. Eski ismini şuanda daha çok hak ediyormuşsun meğer gerek tarihinle , gerekse şuandaki halinle.İçim acıdı öyküyü okurken ve son cümleyle ölüm haberi almışım gibi donakaldım.

Özellikle Çirkince öyküsüne odaklanmış gibi görünebilirim ama Cankurtaran , Katil Osman , Çilli , Portakal başta olmak üzere genel olarak kusursuz öykülerden ve masallardan oluşuyor. Yani tutup 'Sen kimsin len, övgüler yağdırmak bile senin haddine mi? ' diyebilirsiniz ama vallahi , billahi , tallahi mükemmeldi.
Profile Image for Betül.
65 reviews16 followers
March 13, 2017
Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk öykü kitabıydı. Kitaptaki öyküleri okurken her öyküyü bir öncekinden daha çok beğendim. "Çirkince" "Hakkımızı Yedirmeyiz" "Kurtla Kuzu " en sevdiklerim oldu ve sondaki 4 kısa masalı ve içerdikleri metaforları da çok beğendim
Profile Image for Baris Ozyurt.
919 reviews31 followers
August 3, 2017
"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."(s.141)
Profile Image for Sinem.
344 reviews205 followers
July 25, 2016
her öykü çok şahane değil ama çok iyi öyküler var. 6 sayfalık sırça köşk ile çok iyi bir devlet eleştirisi yapmış, kitabın zamanında neden yasaklandığını anlamak zor değil.
Profile Image for Ferda Nihat Koksoy.
518 reviews29 followers
July 2, 2020
Sanki yazmak için doğduğunu, "Kürk Mantolu Madonna", "Kuyucaklı Yusuf" ve "İçimizdeki Şeytan" romanlarını okurken düşündüğüm Sabahattin Ali'ye olan hayranlığım, ilk kez okuduğum, harikulâde ve hayatın içinden gelen bu öykü kitabıyla iyice arttı ve "41 yaşında öldürülmeseydi nasıl bir edebiyat hazinemiz olurdu" demekten kendimi alamadım.

Bakanlar Kurulu tarafından hakkında toplatılma kararı çıkarılan ve okumanızı gönülden önereceğim kitabın son cümlesi şöyle:
Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayın; kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın.

***

"Sanat, yeryüzünde ve insanların içinde olup bitenleri, çöplükle sarayı aynı hakikatten uzak ve güzelleştirici örtüye bürüyen ay ışığı gibi, tatlı bir yalan bulutunun arkasından göstermeye mecburdur."

"Kendi içimizde, kendimize dair bilmediğimiz o kadar çok şey var ki; bazı vesilelerle meydana çıkıyor da öğreniyoruz. Bunların var olması utanılacak bir şey değildir, var olduğunu öğrendikten sonra buna göre hareket etmemek yanlış, hatta korkunç olabilir."

"Ruhumuz böyle gökyüzlerinde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf bir duygudur."

"Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi de adı katile çıktı diye adam öldürür."

"(Zenginlerin mahalle parkında) Her şey aydınlık, her sey rahattır. Yalnız hepsinin yüzünde garip bir can sıkıntısı ifadesi vardır. Elle tutulamayacak kadar ince, asla yırtılmayacak kadar sağlam bir ağ halinde onları saran bu can sıkıntısı, biraz dikkat edince, kahkahalarda boş bir çınlama, gözlerde soğuk bir alakasızlık halinde kendini gösterir. Söyleyen de, dinleyen de o anda başka bir şey düşünüyor gibidir, halbuki hiçbir şey düşünmezler. Ama bundan şikayetçi değildirler, hatta canları sıkıldığının bile farkında değildirler. Boş da olsa gülerler ve hallerinden memnun olmasalar da, hayatlarında bir değişiklik istemezler."

"Okumuş yazmış olanla kara cahili, kibar terbiye görmüş olanla ömrünü ekmek parası ardında ve denizde harcarken terbiyeye vakti kalmamış olanı, iyi ile kötüyü aynı hale, aynı tek biçime sokan sarhoşluğun o ilerlemiş haddi, bütün erkeklerin suratında yılışık, şehvetli, ama tamamen ruhsuz bir maske halinde sırıtıyordu."

"İki ölüyü bir kefenle gömdürür, öteki kefeni evine yollar."

"Efes harabeleri, sanki seneden seneye daha harap oluyor, binlerce yıl önce aralarında bazı insanların insanlar gibi yaşadığı mermerler bile, kendilerini asırlarca örtüp koruyan anlayışlı toprağın altından çıkarıldıklarına küsmüşçesine, kararıp kirleniyordu. İçinde vücutları ve ruhları güzel insanların yetiştirildiği Gimnazyum'un mozaikleri, şimdi birbirini kovalayan keçilerin tırnakları altında dağılmaktaydı. Coşkun bayramların, spor oyunlarının kutlandığı Hipodrom'un göbeğine muhacirler tütün ekmişler, kenardaki kuru yapraklı bir çardağın altında sıtmadan titreşerek yatıyorlardı.
..."Biz sadece mamuru tahripte değil harabı tahripte de üstadız.

"Eshâbıkehf mağaraları önünde, ...yüzlerce yıl uyudukları rivayet edilen yedi Hıristiyan'ın hikayesi bana bu anda, dünyanın bir daha eşini görmediği aydınlık eski Yunan medeniyeti üzerine çekilen karanlık örtünün bir timsali gibi geldi."

"ÇİRKİNCE köyü(1917)(Şimdiki ismi ŞİRİNCE), yedi, sekiz yüz hanelik dağ köyü. Daha uzaktan, çamların ve zeytinliklerin arkasından, hafif çivitli beyaz evlerinin camları parıldayan, meydanlarını iri çınarların gölgelediği küçük Rum kasabası.
...Muntazam kaldırımlı tertemiz sokaklarında, ... her köşe başında şarıl şarıl akan çeşmelerin yalaklarında,
...birkaç subay ve memur ailesiyle senelerden beri buraya yerleşmiş Giritli bir kahveciden başka, köyün bütün halkı Rumdu. ...Yazın sabahın erkeninde, kadınlı erkekli, bütün köy halkı atlara binip ovaya iniyor, incirlerini işliyor, akşam serinliğinde tekrar uzun bir süvari kolu halinde güle oynaya köye dönüyorlardı. Kışa doğru zeytin mahsulünü de böyle kaldırırlarmış.
...Akşam yemeklerini yedikten sonra hep sokağa dökülürler, mandolin çalan delikanlılarla yumuşak sesli kızlar, şarkılar söyleyerek kalabalık gruplar halinde dolaşırlardı. ...dört tane ilkokulları, bir tane de liseleri vardı. Pazarları çınarlı meydandaki gazinoların bahçeleri tertemiz giyinmiş insanlarla dolar taşar, karı koca zarif bir karafadan rakılarını içerlerken etraflarında çocuklar oynaşır, ihtiyar kadınlar siyah yünden atkı örerlerdi. Çoğu Sakız biçimi tek katlı evlerin her zaman açık duran kapılarından içeri bakınca, güzel döşenmiş bir sofanın ortasında, üzeri dantel örtülü ceviz masalar, kenarında oyma çerçeveli konsol aynaları görünürdü. Civardaki Türk köyleriyle araları pek iyiydi. Etrafa kendilerini o kadar sevdirmişlerdi ki, seferberlikte diğer mıntıkaların Rumları gibi Anadolu’nun içlerine sürülmemişler, yerlerinde kalmışlardı."

"(1947'de tekrar ŞİRİNCE'ye gittiğinde):
...Başım döndü,sersemledim; kaldırımlar, çeşmeler ve yollar tanınmayacak kadar kötü haldeydi; 50 hane kadarında insanlar yaşıyordu ve 100m kadar ötelerindeki ormandan yakacak getirmek yerine insanı ürperten mukaddes tembellikleriyle, diğer evlerin, hatta oturdukları büyük evlerin kullanmadıkları odalarının, döşemelerini, kapılarını ve pencerelerini söküp yakmışlardı.
Evlerin su yolları, çukurları dolmuş, tıkanmış olacak ki kokuşmuş sular kapıların altında açılmış deliklerden sokağa akıyor, orada bulduğu pisliklerin altında kaybolarak ortalığa keskin ve yapışkan bir koku yayıyordu.
Hatıralarımın mezarını görmekteydim.
Profile Image for Betul Pehlivanli.
374 reviews14 followers
September 19, 2019
Hikayeler de,kitabın sonundaki masallar da çok güzeldi.Okurken çok keyif aldım.Hepsinde ayrı bir lezzet vardı.Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Profile Image for Tuna.
184 reviews11 followers
September 30, 2024
Sabahattin Ali’nin üç romanını okumuş öykülerini okuyamamıştım. Sırça Köşk ile hikayelerine başlangıç fırsatı buldum. İlk öykü Portakal’da sınıfsal eşitsizliğin, saflık ile uyanıklığın, kanaatkarlık ile tamahkarlığın anlatısını okuyoruz. Erken cumhuriyet döneminde başlayan toplumsal çürümeye dair önemli tespitler gözlemliyoruz.

Beyaz Gemi’de ise ucundan kıyısından da olsa Batılı eğitim almış, sanatına ülkesinde değer verilmediğini düşünen yarı aydın geçinen fakat aslında şark kurnazı tipolojisinin hicvini izliyoruz. Katil Osman’da, herkesin yaka silktiği, kimseye hayrı dokunmayan, küçük yaşta çapulcu olmuş bir gencin ibretlik öyküsünü dinliyoruz. Böbrek’te ise yaşadığı böbrek sorunları nedeniyle İstanbul’a gelen meşru tıp sistemi ile merdiven altı sağlık hizmetleri arasında fizik ve ruh sağlığını korumak da zorlanan Anadolu insanının acınası hallerine tanıklık ediyoruz.

Yazar; Bahtiyar Köpek de özellikle “Cıgara” başta olmak üzere bahtsız ve dertli insanları anlattığı öykülere hayıflanarak biraz da mutlu mesut olanlara göz kırpacağını göstererek başlıyor, hikayesine. Tabi burada da ironiyi ve mesaj kaygısını elden bırakmadan anlatıyor, garipsediği durumları. Çilli’deyse İzmir’in sıcaktan bunalttığı bir yaz akşamından gece hayatı manzaralarını resmediyor. Ne yazık ki bu tablo da pek ışıltılı olamıyor. Dekolman’da tıp literatüründe yaşanan değişimlere ve Türk hekimlerinin yenilikleri takip etme hevesine, Avrupa’da yaşanan ayrımcılık ve ırkçılık üzerine kurguladığı naif bir hikayeyi paylaşıyor.

“Hakkımızı Yedirmeyiz!” tipik bir yurdum hikayesi esasında. Elde avuçta olanı tüketip son bir şans çalışmaya başlayan hazıra alışan ve hep kolaydan kazanmaya uğraşan bir genç ile sözde dini bütün üçkağıtçı bir adamın karşılaşması aktarılıyor. Cankurtaran’da taşradaki cahil köylülerin yozlaşmış doktorlar tarafından sömürülmesi, devletin bu duruma alet edilmesi acıklı bir dille anlatılıyor.

Çirkince’de ise Efes antik kentini görmek ve çocukluğunda çok kısa bir zaman misafir olduğu bu şirin kasabayı ziyaret etmek isteyen bir adamın yarım günlük gezisi sırasında yaşadığı karışık duygular paylaşılıyor. Aynı zamanda tarihe ve tarihi eserlere verilen değer, mübadele öncesi ve sonrası ortaya çıkan hazin durum, cehaletin ve iktisadi plansızlığın getirdiği derbeder hayatlar sert bir biçimde eleştiriliyor. Kurtla kuzu klasik bir iyi polis kötü polis hikayesi. Şüphelilerin zor şartlarda psikolojilerini yönetebilmeleri de öykünün esas unsurları arasında.

Öyküleri sonlanıp “Bir Aşk Masalı” (vuslat anının hasretiyle yanan gönülleri naif bir biçimde anlatıyor) ile başlayan efsaneleri ise ayrı bir tat bırakıyor. Devlerin Ölümü’ndeyse bir zamanlar dünyayı titreten kudretli canlıların zaman içinde geçirdiği dönüşüm anlatılıyor. Koyun Masalı’ndaysa güdülmekten ve güçten ürkmeden kendi yollarını bulmaya çalışan bir sürünün hikayesi aktarılıyor. Derlemeye adını veren son masal insanların aklını kullandığı takdirde yenemeyecekleri hiçbir şey olmadığını hatırlatıyor.

Öykülerin ortak paydasının bir yandan engin denizler ve uzaklardan umulan medet dalgaları olduğu sezilirken (özellikle ilk hikayeler) diğer yandan Anadolunun yoksul ve yoksun insanları ile genç cumhuriyetin ideallerine tezat tavırlar içinde olan yozlaşmış devlet görevlilerinin çatışması olduğu görülüyor.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for donna Q.
142 reviews26 followers
January 11, 2019
Sabahattin Ali, tartışmasız Türk Edebiyatı'nın en sevdiğim yazarı. Arkasında az ama öz eser bırakmış olmasını, hem erken yaşta hem de talihsiz bir şekilde hayatını kaybetmiş olmasına bağlıyor, her seferinde de hayıflanıyorum.

Beni bilen bilir. Öykü değil roman insanıyımdır. Karakterleri, mekanları, olayları en ince ayrıntısına kadar bilmek, öğrenmek, özümsemek, yaşamak isterim. Bu yüzden öyküler hep eksik, öksüz, yalnız... Başlıyor, tam beni içine alıyor ki, bir bakıyorum bitiyor, hazmedemiyorum. Daha doğrusu yetmiyor. Tam tadı damağıma, rayihası dimağıma değdi derken.. Son!

Sabahattin Ali'nin öyküleri, romanları hatta masalları hep döneminin şartlarına, gündemine ışık tutan eserler. Topluma ait tespitleri, politik taşlamaları, karakterlerin kişisel dramları ile hemen empati kuruyor, hatta kendinizle özdeşleştiriyorsunuz.

Adı katile çıktı diye adam öldürenleri, gayrimüslimler yaşarken kimse gelmesin diye adı Çirkince diye anılan kasabanın hazin hikayesini, bahtiyar köpekleri, Sırça Köşk'te kimler yaşar masalını ve daha nicelerini güzel tespitler ve yerinde dokundurmalarla bir solukta okuyor, üzerine de düşünebiliyorsunuz. Daha ne diyebilir, ne kadar detay verebilirim ki; göz açıyorsun başlıyor ve kapıyorsun bitiyor.

Düşünmenin suç olduğu zamanlarda yaşamış, kalemini korkusuzca savurmuş Sabahattin Ali. Belki de bu yüzden erken veda etmiş bizlere. Dilin kemiği, dimağın sınırı yok...

Sabahattin Ali okurken burnunuz ağrır, gözünüz yaşarır, geçici his kaybı yaşarsınız. Bilir ya da hissedersiniz ki bu topraklar bu hikayelere tanıklık etmiştir. Ruhunuz yaralanır. İşte öyle bir şeyler...
Profile Image for Ayşe.
124 reviews53 followers
November 28, 2018
Toplumsal analizlerin adamı Sabahattin Ali. Öykü yazmak daha zor diyor bazı edebiyatçılar. Az metinle o vuruculuğu verebilmek, kelimeleri daha iyi işlemek gerektiği için. Sabahattin Ali bu işi iyi yapabilenlerden.
Türk toplumunun yapısını çok iyi analiz edip bunu öyküleriyle bize aktarmış. Sonda da 4 tane masal var.
Beni en çok etkileyen ‘Böbrek’ ve ‘Cankurtaran’ oldu. Sistemsizliğimiz, devlet dairesi işleri, para mı insan canı mı diye düşündüren, acıtan olaylar. Malesef toplumumuzun gerçeklikleri.
~alıntı~
“Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.”
Profile Image for Tunahan Kaya.
3 reviews1 follower
August 23, 2020
“Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi adı katile çıktı diye adam öldürür.”
Profile Image for Ebru Çökmez.
265 reviews60 followers
September 29, 2024
Sabahattin Ali'nin öykücülüğü romancılığından çok çok daha iyiymiş.
Profile Image for Tuğçe.
256 reviews6 followers
December 26, 2018
Devlerimiz, köpeklerimiz ve sırça köşk-lerimiz mevcuttur. Güzel atıflar, değişmeyen düzen. Değerli bir yazarın değerli düşünceleri. Masalları çok keyif alarak okudum. Günümüz toplumunun ne kadar ‘geliştik’ dese de aynı kaldığının kanıtlarını yüzüme vuran cümleler vardı.
*
📍 ‘ Bu dünyada çobansız da, köpeksiz de yaşanabilirmiş. Ama bunu anlamak için her defasında bu kadar kanlı kurbanlar verecek olursak pek çabuk neslimiz kurur. Bari siz gözünüzü açın da, ilerde başınıza yeniden itler, hele kendilerini kurt sanan palavracı itler musallat olursa, sürüyü canavarlara paralatmadan onları defetmeye bakın!’ ✨
*
İyi Okumalar!📖🖋
Profile Image for Rıdvan.
549 reviews93 followers
August 1, 2020
Sabahattin Ali'den öykuler ve masallar.

Tesekkurler Alev. Kitap hediye eden altin bulsun.
Profile Image for Derya Karataş.
35 reviews7 followers
August 23, 2019
Ilk basimi 1947 de yapilan ve bir süre sonra dönemin devlet yapısına eleştirel bir bakış getirdiği düşünüldüğü için yasaklanan Sırça Köşk isimli Sabahattin Ali'nin yazdığı eseri okudum. Eserde hikayeler ve masallar başlığı altında iki bölüm bulunmakta. Hikayeler gerçekçi bir bakış acısıyla ve mizahi unsurlar gözetilerek yazılmış hatta okuduğum bazı yorumlarda öykülerin tarzı Aziz Nesin'in tarzına benzetilmisti. Cankurtaran isimli öykü sinematografik öğeler taşıdığından, Böbrek isimli öykü ise sağlık sisteminin halini gözler önüne serdiginden en sevdiğim hikayeler oldular. Ayrıca Izmir'de bulunan Sirince'nin isminin nereden geldiğini merak edenler Çirkince isimli öyküyü okusunlar diyeceğim çünkü o kadar gerçekçi yazılmış ki öyküyü okuduktan sonra verilen bilgilerin doğruluğunu teyit etmek istiyorsunuz. Masallar kısmında Koyun Masalı isimli masal ile kitaba adını veren Sırça Köşk tema olarak birbirlerine benziyordu. Koyun Masalı nin karakterleri arasında yaşananlar bana Orwell in Hayvanlar Çiftliğini anımsattı. Tabi okumadigim kitabı nasıl hatirladin? diyecek olursanız konusuna aşina olduğumu ama kitabı da en yakın zamanda okumak istediğimi belirtebilirim 😊 Tasvirlerin eksik olmadığı ve icinde "ulkemizde bahtiyar insan olmaz olur mu bahtiyar köpek bile var" diyen "neden sadece benzi soluk insanları anlatayım" diyerek kendisini şaka yollu eleştiren bir yazarımızın bulunduğu bu kitabı herkese tavsiye ediyorum.
Profile Image for Perihan.
480 reviews135 followers
May 27, 2016
"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde olur da böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buza çevirmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."

S.Ali bu sözlerin yer aldığı ,büyüklere yazdığı Sırça Köşk isimli masalı 1945 'de kaleme almış...
Ben bu masal ve bu kitap hakkında ne desem boş, zira biz büyükler , dünyada insanlara zalimce hükmeden devlerin masallarıyla uyur olduk, uyanacağa da benzemiyoruz...
Profile Image for Şahika.
44 reviews49 followers
May 22, 2015
Beyaz Bir Gemi, Katil Osman ve Böbrek okuduğum en komik Sabahattin Ali hikâyeleriydi...
Profile Image for Argos.
1,260 reviews492 followers
October 5, 2015
Kesinlikle okunmalı, özellikle "kurt ile kuzu" ve " böbrek" öyküleri müthiş...
Profile Image for Caner Ergen.
67 reviews9 followers
April 11, 2020
Sabahattin Ali'nin öldürülmesinden önce son yayımlanan kitabı, 13 öykü, 4 masal içeriyor fakat masal deyip geçmeyin, neredeyse hepsinde net şekilde siyasi bir mesaj var. Hatta bu nedenle bir süre yasaklı kalmış kitap. Hikayelerin de çoğu memleket sorunları içeriyor bu nedenle diğer hikayelerine göre karamsar sayılır. Kitapta en beğendiğim hikaye (aslını bilmediğimden) şaşırtan sonuyla 'Çirkince' oldu. 4.5tan 4 yıldız, kesinlikle tavsiye ederim.
Profile Image for Tülay Tellioğlu.
478 reviews46 followers
May 15, 2019
4/5
Zweig’in öykü kitabının hemen ardından okumasaydım belki daha çok zevk alırdım dediğim bir Sabahattin Ali kitabıydı. Okumaktan sıkılmadım veya yarım bırakmayı düşünmedim fakat okurken de pek öyle hevesli değildim. Sanırım o sıra pek öykü kitabı okuma havamda değildim. 😅 Neyse yine de Sabahattin Ali’nin kendine özgün, o içe dokunan anlatımının beni büyülemesi ile kitap ne ara bitti anlamadım bile.
İleriki zamanlarda tekrar okumayı planlıyorum bu kitabı. Belki öykü okumak istediğim bir zamana denk gelir de o zaman tadını çıkara çıkara okurum. Şimdilik bu kadar oldu. 😅
Displaying 1 - 30 of 398 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.