Attilâ İlhan was born in Menemen in İzmir Province, Turkey on 15 June 1925. He received most of his primary education in İzmir. However, because of his father's job, he completed his junior high school education in different cities. Aged 16 and enrolled in İzmir Atatürk High School, he got into trouble for sending a poem by Nazım Hikmet, a famous dissident communist Turkish poet, to a girl he was in love with. He was arrested and taken into custody for three weeks. He was also dismissed from school and jailed for two months. After his imprisonment, İlhan was forbidden from attending any schools in Turkey, thus interrupting his education.
Following a favorable court decision in 1941, he received permission to continue his education again and enrolled in Istanbul Işık High School. During the last year of his high school education, his uncle sent one of his poems to CHP Poetry Competition without telling Attilâ. The poem, Cebbaroğlu Mehemmed, won the second prize among many poems written by famous poets. He graduated from high school in 1942 and enrolled in Istanbul University's law school. However, he left midway through his legal education to pursue his own endeavors and published his first poetry book, Duvar (The Wall).
Başka bir incelememde de açıkladığım üzere bu not sümme haşa şaire ya da şiirlerine verilmiş bir not değil, aldığım keyfi gösteren bir belirteçten ibarettir. Öncelikle bunun altını tekrar çizmek isterim.
Attila İlhan'ı çok severim, ne yazık ki Bela Çiçeği'ndeki şiirlerini pek sevemedim. Gerçi ''Aysel Git Başımdan'' ya da ''Beni Bir Kere Dövdüler'' gibi kült şiirleri de bu kitapta ama onlar dışında dişe dokunur, büyük bir zevkle okuduğum yeni bir şiir çıkmadı.
Kendimce epey şiir kitabı okudum, daha önce hiç rastlamadığım bir inceliği bu kitapta gördüm: Attila İlhan, kitabın sonunda ''meraklısına notlar'' diye bir bölüm açarak, bazı şiirlerinin hikayelerini birinci ağızdan anlatmış. Bu olağanüstü bir şey. Hem sizi kendi dünyasına davet ediyor hem de şiirleri daha iyi anlamanıza kapı açıyor. Sırf bu deneyimi yaşamak için bile bu kitap alınıp okunmalı. Bir şiiri okuyup, hemen ardından şairin ağzından hikayesini dinlemek paha biçilemez bir zevk.
"yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum halbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor o çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki onu yüksekkaldırım'da akşamları görüyorum siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük yarı yarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz kim olduğumu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz"
“yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum”
sen benim hiçbir şeyimsin (12)
“sen benim hiçbir şeyimsin yabancı bir şarkı gibi yarım yağmurlu bir ağaç gibi ıslak hiç kimse misin bilmem ki nesin uykumun arasında çağırdığım çocukluk sesimle ağlayarak
sen benim hiçbir şeyimsin”
beni bir kere dövdüler
“büyükdere’de sövdüler emirgan ve birileri ayıran eden çıkmadı susadım su veren yok kavgalı olmasaydık belki seni düşünürdüm
büyükdere’de sövdüler emirgan ve birileri senin için dövdüler dişlerimi tükürdüm”
aysel git başımdan
“git başımdan ben sana göre değilim benim için kirletme aydınlığını hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim”
This entire review has been hidden because of spoilers.
Romanları, denemeleri kadar şiirlerıni de sevdiğim yazar
Sen benim hiç bir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bılmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiç bir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski ĺiman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla xama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteĺi bir kız uykusu bulmak Yalnızĺığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kuĺağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiç bir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak
Aslında büyük bir beklentiyle başlamıştım fakat biraz hüsran oldu. Kitap tamamen içi boş ve sanki oradan buradan toplanmış kelimelerle doldurulmuş gibi. Kitaptaki birkaç şiir dışında geri kalanları anlamaya gereğinden fazla gayret gösterdim (tabii ki de anlamadım) ve o an artık okuyup üzerine düşüneceğim ve hissedeceğim bir şiir kitabından ziyade yapmacık bir karmakarışıklık abidesi ve sonu gelmez bir yapboza dönüştü. Eğer ki yazar bu eserindeki yazılarında bir şeyler anlatmaya çalışıyorsa benim gözümde bunu net bir şekilde başaramamıştır..
Asım Bezirci’ye göre Attilâ İlhan’ın şiiri hem çeşitli hem de kendine ait kimi başka şiirlerle bağlantı kurularak kaleme alınmıştır. Bazı şiirlerde yazdığı romanların kahramanlarını konuşturmuş ve bunu başka şiirlere bağlayarak yapmıştır. Tüm külliyatı derinlemesine ele alınca yakaladığım bu detay çok kıymetli. Şiirin birinde “Sırtlan Payı”ndaki Miralay Ferid’e denk gelmek “Aynanın İçindekiler” dizisi ile “Belâ Çiçeği”ni birbirine bağlıyor.
Rezil bir çalışma. Koskoca şiir kitabında en fazla 9 satır ifadeyi anlamlı buldum, geri kalanı tam bir rezalet. Atilla İlhan, 60 yıllık şiir hayatı boyunca 8-9 adet çok iyi - ama çok iyi - şiirler yazmış, sırtını dönemin kralları olan Ayhan Işık ve Sadri Alışık gibi gerçek sanatçılara dayamış bir zengin çocuğu. Başka da bir numarası yok.