Michel de Montaigne’in 16. yüzyılda kaleme aldığı Denemeler, insanlığın ortak birikiminin temel eserlerinden biri olarak hümanizmin doğuşuna tanıklık eder. Rönesans’la birlikte insan aklı, düşünceye ve iradeye ket vuran dogmalardan kurtulur. Denemeler’in Hayvanlara Övgü adlı bu bölümünde Montaigne, cesaret isteyen bir sorgulamaya girişerek insanın hayvanlardan ayrı ve üstün niteliklerle donatılmış olduğu kabulüne ve bu kabule dayanarak hayvanlar üzerinde mutlak bir tahakküm kurmanın meşru görülmesine meydan okur. Montaigne’in çağlar ötesinden, hümanizme özgü görecelilikle okuru bir yandan sıradanlaşmış şeyleri bambaşka bir gözle görmeye, bir yandan da farklı gördüğü şeylere dair peşin yargılara kapılmaktan kaçınmaya çağıran sesi hâlâ canlı. Antik düşünürlerden çağdaşlarına dek pek çok yazardan alıntılarla, tarihten örneklerle ve renkli bir üslupla aktarılan anekdotlarla zenginleşen metin, öncü niteliğinin yanı sıra hayvan hakları tartışmalarına halen ışık tutmasıyla da güncelliğini korur.
“Herhangi bir insanla diğer bir insan arasındaki fark, insanla hayvan arasındaki farktan büyüktür.” Montaigne
Michel Eyquem de Montaigne (1532-1592) was one of the most influential writers of the French Renaissance. Montaigne is known for popularizing the essay as a literary genre. He became famous for his effortless ability to merge serious intellectual speculation with casual anecdotes and autobiography—and his massive volume Essais (translated literally as "Attempts") contains, to this day, some of the most widely influential essays ever written. Montaigne had a direct influence on writers the world over, from William Shakespeare to René Descartes, from Ralph Waldo Emerson to Stephan Zweig, from Friedrich Nietzsche to Jean-Jacques Rousseau. He was a conservative and earnest Catholic but, as a result of his anti-dogmatic cast of mind, he is considered the father, alongside his contemporary and intimate friend Étienne de La Boétie, of the "anti-conformist" tradition in French literature.
In his own time, Montaigne was admired more as a statesman then as an author. The tendency in his essays to digress into anecdotes and personal ruminations was seen as detrimental to proper style rather than as an innovation, and his declaration that, "I am myself the matter of my book", was viewed by his contemporaries as self-indulgent. In time, however, Montaigne would be recognized as embodying, perhaps better than any other author of his time, the spirit of freely entertaining doubt which began to emerge at that time. He is most famously known for his skeptical remark, "Que sais-je?" ("What do I know?").
Remarkably modern even to readers today, Montaigne's attempt to examine the world through the lens of the only thing he can depend on implicitly—his own judgment—makes him more accessible to modern readers than any other author of the Renaissance. Much of modern literary nonfiction has found inspiration in Montaigne, and writers of all kinds continue to read him for his masterful balance of intellectual knowledge and personal storytelling.
"Kibir, asli ve ezeli hastalığımızdır bizim." diye başlıyor kitaba Montaigne. Ve hemen ardından okuyucuya soruyor: "İnsan, hayvanlarla bizim aramızda nasıl bir karşılaştırma sonucunda onların akılsız olduğu sanısına varabilir ki?" Kitabı dün gece bitirdim, su gibi akıyor. Hayvanların doğadaki düzeni, düşünürlerin hayvanlar hakkındaki fikirleri ve hayvanlarla ilgili ilginç anekdotlarla dolu. Kitap boyunca insanın gereksiz kibri ve kendini doğadaki her varlıktan üstün görüşünün saçmalığını düşündüm. Sahi nereden geliyor bu kendini beğenmişlik?
70 sayfalık bir kitap bana ne öğretebilir ki demeyin ve bu kitabı alıp hemen okumaya başlayın belli bir olay örgüsünde değil de daha çok deneme tarzında yazılan, aslında hayvanların insanlardan üstün olduğunu tezini kanıtlamaya çalışan bir kitap bence. İçinde verdiği örnekler, hayvanların ne kadar düzen içinde yaşadığı ve insanların bunları nasıl taklit etmeye çalıştığını anlatıyor. İlk cümleden sizi içine çekiyor. “Tüm yaratıkların en bahtsızı ve en zayıfı insan olmakla birlikte Pilinius’un dediği gibi en mağduru da odur.” Kitabı okuduktan sonra kendimi bütün hayvanlardan çok aşağıda gördüm diyebilirim. Okuması çok zevkliydi, akıcı bir dili var. Arada verdiği hikayelerle sizi hiç sıkmıyor. Keşke daha uzun olsaydı dediğim kitaplardan.
canım montaigne hayvansever düşünürlerden biriymiş ve ne de güzel yazmış. adından özetle övgüler, enteresan anlatılar, hayvanlarla ilgili bilgiler var bu minik kitapta. onları koşulsuz sevmek ve saygı duymak bir yana, hayvanlar hakkında ne kadar sınırlı düşünüyormuşum dedim.
"bizim insan topluluklarımızın turna ya da karınca topluluklarına gerekenden daha fazla işleve, kurala ve yasaya gereksinimi yoktur. üstelik bu hayvan topluluklarının daha az işlevi, kuralı ve yasası olduğu, hatta eğitimleri de olmadığı halde gayet bilgece bir düzeni sürdürebildiklerini görüyoruz. eğer insan bilge olsaydı, her şeyin değerini yaşamına olan faydasına ve uygunluğuna göre biçerdi."
“Çünkü sonuçta bizim gibi olmayan hiçbir şeyin indimizde değeri yoktur. Hatta Tanrı’nın bile bizden saygı görebilmek için bize benzemesi gerekir. Bundan da ortaya çıkıyor ki kendimizi diğer hayvanlara yeğ görmemiz, onlarla birlikte ve onların koşullarında yaşamaktan ayrı tutmamız gerçek bir akıl yürütmenin değil, aptalca bir gururun ve sabit fikirliliğin sonucu. “
Çok enterasan ve cidden bir yazarın bu konuyu ciddi bir makale şeklinde ele alması, atıflar kullanarak hayvanları bu denli övülmesi gerçekten çok enterasan ama çok güzel ele alınmış. Kitap, ismini hakkıyla veriyor ve yazar Montaigne olduğu için dili çok güzel, basit ve okuyucuyu konusuna rağmen içine çekiyor
‘Herhangi bir insanla diğer bir insan arasındaki fark, insanla hayvan arasındaki farktan büyüktür’ 16. Yyda, darwinden iki yüz sene önce, hayvan haklarının tartışılmasına daha üç yüz yıl varken böyle bir düşünce akışı inanılmaz etkileyici. 70 sayfalık bir deneme, tek oturuşta bitirilip yüzde tatlı bir tebessüm bırakan bir eser.
Montaigne bu kitapta pek çok tarihi ve antik kaynaktan örnekler vererek ve kendi çıkarımlarını ve görüşlerini ekleyerek “insanların hayvanlardan üstün olduğu” fikrini çürütüyor ve hayvanlara insanlar tarafından yaşatılanların haksızlığını ve temelsizliğini gözler önüne seriyor.
Montaigne de olsan konu kadınlara gelene kadar muhteşem yazıyorsun… 1500’lere veriyorum… Onun dışında hayvanlar ve insanlar hakkında olağanüstü gözlemler ve düşünceler okudum.
#montaigne #hayvanlaraövgü de hayvanları daha aşağı olarak görmemizin kesin bir kibir ve ego olduğunu, hayvanların da duygu ve iletişim yöntemleriyle insanlar kadar kendi aralarında geliştiklerini anlatıyor. Hayvanları kendimize yoldaş değil onların bizi yoldaş alma olasılığını belirtiyor. İnsana özgü becerilerin aynılarının hayvan davranışlarına da görülebileceğini belirtiyor. Görev ve sorumluluk dağıtımında işlevsel bir yapının oluşturulmasında hayvanların da insanlar kadar yetkin durumda olduğundan bahsediyor ve düzenlenmiş bir yaşam biçimine örnek olarak çeşitli hayvanları veriyor. Hayvanların akılcı düşünebilme yeteneklerine de değinen yazar aslında hayvanları insandan aşağı görmememiz gerektiğini de vurguluyor. Kitap boyunca insana özgü özelliklerin aslında hayvanlarda nasıl varolduğu ya da hayvanların daha üstün halleri nasıl yaptığı anlatılıyor. Kitabı, benim grubum #kısakısaokuyoruz (72 syf) ve Mayıs ayı Ceviz kraliçenin seçkisi olan #cevizinseçkisi grubunda hayvanlı kitaplar etkinliğinde, @meltembige nin #canlandıranokumalar etkinliğinde okudum. Oldukça aydınlatıcı bir okumaydı zaten kendim de hayvan davranışları ve hayvanlarda vücut dili üzerine eğitimler vermekte olduğum için kitabı ekstra faydalı buldum.