Kedilerin sık sık gördüğü, sizinse hiç görmediğiniz bir çiçek: Gördüm Çiçeği. Henüz onunla tanışmadınız ama gözlerinizin önünden yavaş yavaş, damla damla geçmesi yakındır.
Başak Daşman’ın öykü serüveni, on öyküden oluşan ikinci kitabı Gördüm Çiçeği’yle devam ediyor. Daşman, yeni öykülerinde, oyunculuğun kendine has gözlem gücünü yazı dünyasına aktarıyor; özellikle modern insanın düştüğü hâlleri ironik bir dille paylaşıyor okuruyla. Bu kitabın sözdizimi de, imla tercihleri de, adı gibi özgün ve kimi zaman da aykırı.
İçinde bulunduğumuz evrende ya da bir başkasında, tek başına ya da arkadaşlarla, monoton bir gün daha ya da yaşanacak sıkı bir macera... Daşman’ın öykülerinde herkes için bir koltuk var. Yeter ki okur, “Yaz bunları!” demeye devam etsin.
“Gözümün önünde ağzına kadar pembe Gördüm Çiçeği yapraklarıyla dolu dev bir kule canlandı. Hemen arka sokakta. Kule kendini kendine sıkıştırıyor, sıkıştırıyor, sıkıştırıyor ve gövdesinin altındaki minik musluğundan birkaç damla yağ süzülüp yavaş yavaş damlıyor. Altına şişe koymayı unutuyorlar. Olamaz! Oradan geçen kediler ağızlarını şapırdatarak içiyorlar o bin bir emekle, onca çiçekten çıkan yağı. Kediler ondan böyle. Bu kadar başına buyruk. Hep bir bildikleri varmış gibi dolanmaları bundan belki de. Adi kediler. Hırsızlık düpedüz, hem de güpegündüz! Kaç para bu! Ayıptır be! Kaç para bu! Hakikaten kaç para bu?”
Başak hanım'ın bu kitabında 10 kısa öykü var. Bolca kadınların iç sesleri,çatışmaları,kendinden kaçıp gitme isteği,toplumsal rol dayatması,yaşlandıkça değişen bakış açımız ve toplumsal sorunlara dair öyküler barındırıyordu.
Ben en çok "Yaz Bunu" adlı öyküsünü sevdim resmen duygularıma tercüman oldu.
Yazarin satir aralarinda insanlara dair yakaladigi ayrintilar hosuma gitti. Kitap bittikten sonra yazari arastirdim, iyi ki de oyle yapmisim. Internet bilgilerinde oyunculugu on plana ciktigi icin okumayi tercih etmeyebilirdim. Onyargili olmamayi bana bir kez daha hatirlattigi icin tesekkurler!