Ötanazi Okulu,adını bile ölümden almışkaranlık bir girdaptır.
Kimi ruhlar masumiyetin kokusunda çiçek açacak, kimi ruhlar ise günahın tortusunda solmaya yüz tutacaktır. Yeşil, olmaması gereken bir ailenin, hayatın ve okulun içinde yaşam mücadelesi vermektedir. İdammahkûmlarının içinde yer aldığı Ötanazi Okulu gibi karanlık bir okulda hayata tutunmak Yeşil için hiç kolay değildir. Sırlarla dolu bir kalbin taşıyıcısı olmaya zorlanan Yeşil’in kalbi birçok kişi tarafından istenmektedir. Bu kişilerden biri de bizzat öz babasıdır.
Babası, Yeşil’in kalbi için okula gizemli bir suikastçı gönderdiğinde işler daha da kızışmaya başlayacak, Yeşil için bu korkutucu savaşta galip gelmek beklediğinden çok daha zor olacaktır.
Fakat unutulmaması gereken bir şey vardır: Önemli olan ölüme gönüllü olmak değil, ölümün bile ötesinegeçen bir cesarete sahip olmaktır.
Yaralasar serisi ile okurların büyük ilgisini kazananMaral Atmaca, Ötanazi Okulu ile okurları aksiyon dolubir dünyaya ve aydınlatılmayı bekleyen karanlıkdehlizlere davet ediyor.
“Bir kalp ne kadar değerli olabilirdi ki?Benim kalbim ölüm kokuyordu.”
Kitabı neredeyse 1 gün gibi bir süreyle okudum. Bu kadar seveceğimi tahmin etmezdim. Yazarın diğer serisinden kat kat kat güzel 😍Bunu her kitap için demem, çok nadir Türk yazar tavsiye ederim. Bu kitaba 10 yıldız olsa verirdim. Sanki yabancı bir yazarın elinden çıkmış gibiydi. Ayrıntılı yorumu sonra yapacağım. Gölge (lakabı) çok iyi yazılmıştı. Kıza karşı her zaman merhametli, diğerlerine karşı acımasız kendini hiç değiştirmedi. Avlamak için geldiği kıza av oldu 😎Yeşil, acıları ile güzel bir karakerterdi. Hasta taşıyıcı kalbi ile mahkum olduğu hapishanede Gölge ona ışık oldu. İkisi çok güzeldi. Birbirine duvara notlar yazarak iletişimleri çok tatlıydı. Yan karakterlerde çok güzel yazılmış. Marcus ve kaçak asistan Emily nasıl olacak merak ediyorum. Marcus biraz (!) kontrollü, kibirli ve Emily'nin deyişiyle şetancık. Çok çok deli 😂😈 Sondaki o olay 🥺Marcus böyle bir fedakarlık yaparsa yakarım bu gezegeni (komutan Logar'a selam olsun). Bir o kadar da anlamlı. Yeşil'in kalbi o gelince neden ağrıyor çok anlamlı. 🥺 Kitap boyunca Yeşil'in "Bir dileğim olsun isterdim" demesi ve Gölge'nin her seferinde "Söyle" deyip gerçekleştirmesi öyle güzeldi ki 😍 Gölge, bana Tristanımı hatırlattı.💚
"show not tell" diye bi söz var ya bence burada gerekli. yazar olayları okuyucunun kendisi anlamasına izin vermek yerine fazla açıklama yapıyor. bu özellikle de ilahi bakış açısında çok vardı bence okuyucu karakterlerin hareketlerini okuyup kendi kafasında sonuçlara varabilmeli. örnek "adam bir şey yaptı" bunun hemen arkasından "çünkü aslında adam ____ ve ____ olduğu için aslında o bir şeyi yapmayı tercih etti" dendiğinde okuyucuya analiz yaptıracak yer bırakmıyor. fazla düşünmeden ve sadece zevk amaçlı okumak istiyorsanız size göre bir kitap ama karakterleri ve olayları derinden incelemeyi ve kafanızda teoriler kurmayı seviyorsanız size göre değil.
2023 yılının ilk kitabını okumuş bulunmaktayım. Yıla daha iyi bir kitapla başlangıç yapabilirdim diye düşündüm. Sevdiğim bir kitap olamadı.
Yani türünün ne olduğunu bir türlü kavrayamadım. Kapağından fantastik gibiydi. İçeriğine gelince gençlik kitabıydı, hafif fantastimtrak sahneleri de bulunuyordu. Yani biraz karışık bir kitaptı.
Karakterlere kesinlikle ısınamadım. Hepsi havada kalmıştı, hatta bazı kısımlarda ismini unuttuğum karakterler bile oldu. Yani düşünün ne kadar havada kaldığını.
Olay örgüsü yok gibiydi kitapta. Yani bir yerden başka bir yere gittik ve olayları kafamda bir türlü oturtamadım.
Klişe sahneler fazlasıyla vardı. Yani 'benim olana kimse dokunamaz.' sözlerini baz alarak kitaba başlayın.
Kısacası beğendiğim bir kitap olmadı. Devam kitaplarını okumayı düşünmüyorum.
Sonu o kadar fenaydı ki... AYRICA NIYE SADECE SON 10 SAYFAYA OLAYLAR SIKISTIRILMISTI BUNU ANLAMAYA CALISIYORUM CUNKU BIR ANDA NOLUYORUZ OLDUM ikincisine başlamak icin o kadar sabirsizim ki ama araya bir kitap sıkıştırıp kendimi mi kahretsem diye düşünüyorum
Başlarda kitapla çok bütünleşemedim sonunda da bayıldığım söylenemez ama çok önüme çıkıp durduğu için okumaya devam edeceğim. Bir kitap boyunca elle tutulur herhangi bir olay göremedim Yeşil ve Drew ile ilgili olmayan taraflar da çok sıkıcı açık söylemek gerekirse.
“Beni en iyi gelincik çiçeği anlatırdı. Çünkü çiçek dilinde gelincik “Beni sevme, yarınım belli değil.” demekti.” Yeşil ve Gölge. Birbirinin tam zıddı iki karakter. Fiziksel olarak bile birbirlerinin tam tersi yapıdalar. Yeşil ne kadar naif ve kırılgansa, Gölge de o oranda sert, dayanıklı ve acımasız. Ölüme mahkum suçluların gönüllü denek olarak kullanılıp öldürüldükleri, Alaska’daki Ötanazi Okulu’nun masum bir kaç misafirinden biri Yeşil. Taşıyıcısı olduğu sıradışı kalp nedeniyle burada saklanıyor. Kitap boyunca kalbinin neden sıradışı olduğunu, Yesil’in dilsiz olma ve bu kalbin taşıyıcısı olma hikayesinin çok azını öğreniyoruz. O’nun kalbini almak için tutulan ünlü kiralık katil Gölge, daha önce hiç yapmadığı bir şekilde Yesil’ i öldürmüyor ve aynı lakabı gibi gölgesi oluyor Yeşil’in kitap boyunca. İkisinin hikayesinin yanısıra okuldaki bazı karakterlerin hikayelerini de okuyoruz. Bu karakterlerden, Edward, Deborah, Stewart ve Yeşil zamanla arkadaş oluyorlar. Özellikle Edward’ ın konu edildiği bölümleri eğlenerek, hatta zaman zaman kahkahalarla okudum. Yeşil ve Golge’nin ilişkisi ise çift yönlü Stockholm Sendromu olarak tarif edilebilir. Ama, romantizm okumayı seven biri olarak, Gölge’nin Yeşil’e karşı tutumunu, aralarındaki duygu yoğunluğunun anlatıldığı bölümleri okumak çok hoşuma gitti. Duyguları okuyucuya geçirmekte başarılıydı bu bölümler kanımca. Kitapta sadece infazcılar kapalı kutuydu bence. Gizemleri, serinin diğer kitaplarında açığa çıkacak anladığım kadarıyla. Suçluların bir tesise kapatılması, denek olarak kullanılmaları gibi klişe bölümleri olsa da kurgusunu beğendim. Akıcı anlatımı ve sade dili ile kısa zamanda okunabilecek bir kitaptı. Romantik, maceralı, zaman zaman gizemli ve dramatikti. Genç kurgu olarak çok başarılıydı. Karakterlerin bazı özellikleri biraz abartılı olarak anlatılmıştı ama, genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Ayrıca, kitabın ortalarında aklıma gelen klişe bir durumu kitabın sonunda okudum. Benim gibi genç kurgu kitapları seviyorsanız beğenerek okuyacağınızı düşünüyor, bol okumalı günler diliyorum. Kitaplarla kalın. “Ölüm, herkesin ortak korkusuydu. Kimilerine yaşadıkları az gelirdi, kimilerine ise fazla. Ama, ölüm gelip onları bulduğunda, hepsinin ortak bir bahanesi vardı: Daha çok erken.”
"Tenin zehir kokuyor, kadin. Öyle bir yangın var ki teninde, ikimizi de yakıyor. Benim için tıpkı yasak bir bir meyve gibisin. Ne dokunabiliyorum sana ne de senden vazgeçebiliyorum."
Kitaptan yayılan karamsar ve melankolik havanin etkisine giren çıkamıyor. Ana karakter Yeşil, tüm ayarlarımı bozdu. Küçük yaşta kalbi radyasyon yayan başka bir kalple değiştirilmiş, yani Taşıyıcı. Herkes kalbinin peşinde ama zaten radyasyon vücudunu tükettiği için ölümü çok yakın. Amerikali Bakan olan babasi, gayrimeşru kızından nefret ettiği için onu suçluların denek olarak kullanıldığı, cehennem yuvası olan Ötenazi Okulu'na bırakmış ve herkese öldüğünü söylemiş. Şimdi ise bir suikastçi tutarak kalbine sahip olmaya çalisiyor. Suikastçimiz için ayrı parantez açmak istiyorum. Drew Bruce Marshall (kod adı Gölge) tabiki karizmatik ve karanlık erkek karakterimiz oluyor. Kalbini almak istediği kıza aşık olan, onun için bir sene boyunca okulda mahkum gibi kalmayı sürdüren ve kizi her türlü kötülükten koruyan adeta kişisel bir iyilik meleği. Gel gör ki çoğu zaman hakettigi karşılığı alamadığını düşündüm. Adam acimasiz bir katil ama kizi gözünden sakınıyor buna rağmen sürekli sen katilsin falan demesi, pişman olmasina rağmen kızın bunu sürekli tekrarlamasi hoşuma gitmedi. Zaten hikaye boyunca kizin acisini ve gözyaşlarını okuyoruz. Güneşe karşı fobisi oldugu icin sadece gece ve kapalı havalarda dışarı çıkabiliyor. En ufak bir heyecanda kendinden geçiyor, aşık olması dahi yasak. Böyle bir ortamda suikastci olan aşkı ikisine de hem bedenen hem duygusal anlamda zarar vermeye başlıyor. Diger tehlikeleri saymiyorum bile. Hikayede büyük bir çıkmaz var ve bu kız nasıl hayatta kalacak, o yaşarsa suikastci ölecek mi diye düşünmeden edemedim. Ayrica kızın kalbini özel yapan şey nedir ve neden tüm ülke peşinde hala gizemini koruyor. Bazı sahnelerin fazla uzaltidigini ve gereksiz detaylara girildiğini düşünüyorum. Ve bu kadar acıya gerek var mıydı bilemedim, bana bir tık fazla geldi. Ama benim için farklı bir deneyim oldu. Kitabin verdiği his dolayısıyla okumak istemiştim zaten ve pişman olmadım. Merak ediyorsanız mutlaka şans verin derim.
Yaralasar serisiyle kalemini tanıdığım yazarın tüm kurgularını wattpadde okuma şansına sahip oldum. Ötenazi Okulu da bu kurguların arasında en sevdiklerimdendi. Ötenazi Okulu diğer bir deyişle Ölüm Okulu.. Okula gidenlerin hepsi suçlu, işledikleri suçlara göre sınıflandırılmış öldürülecekleri günleri bekliyorlar.. Hepsi işledikleri suçlara karşı idam mahkumları.. Tek bir kişi dışında.. Yeşil, masumluğuna rağmen ölmeye mahkum.. Herkesin peşinde olduğu bir organa sahip.. Babası tarafından gönderilen gizemli suikastçı ile Yeşil’in hayatı karışmaya başlıyor. Kitabı önceden okuduğum halde ikinci sefer kitap olarak da aynı heyecanla okudum. Elimden bırakamadım, bir günde bitirdim. Umarım devam kitabı için fazla beklemeyiz.
--------
“Ne yapabilirim? Sadece iyi olduğundan emin olmak istedim.” Kendini savunuyordu ama üzerimden kalkmayı hala akıl edememişti. Erich gözlerini kısarak onu inceledi. “Yani onu taciz etmiyordun, öyle mi?” dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Tabi ya, onu erkek sanıyordu. Gözlerini irice açan kız, kaşlarını çattı. “Oradan bakınca bir kızı taciz edecek birine mi benziyorum?” Öfkeli ses tüm odayı inletmişti. Neyse ki ses tonunu kalınlaştırmayı unutmamıştı. Doktorum düşünüyormuş gibi elini çenesine koydu. “Sen ve birini taciz etmek mi? Ah, aptallık bende. Neden dört kıza tecavüz eden biri hakkında böyle yanlış bir fikre kapıldım, bilmiyorum.” Büyük bir ima taşıyan bu sözlere kahkaha attım.
******
“Belki de prensesi öldüren zehirli bir elma değildi,” dedim ona bakmaya devam ederek. “Elmayı ondan almak için geç kalan prenstir asil katil.”
Daha önce yazarın yaralasar serisini okumuştum ve fena değildi, daha çok Wattpad’de Saka ve Sanrı kurgusunu çok beğeniyorum.
Yazarın dili genel olarak basit çok fazla betimleme de yapmıyor o yüzden benim için güzel ve akıcı. Ama bu kadar uzatmaya gerek var mı bazı şeyleri gerçekten çok merak ediyorum çünkü, maksimum iki kitapta bitebilecek olaylar dört kitaba indirilmiş gibi geliyor ve çok fazla yan karaktere yer verilmiş.
Yan karakterlerin de aktif olduğu kitapları aslında çok seviyorum ama bu kitapta aslında seri sadece tek bir olay ya da tek bir ana karakter ve kadın karakterden oluşmuyor, yan karakterlerin hayatlarını görüyoruz onların da ilişkilerini okuyoruz onların da gelişimlerini görüyoruz bu bir açıdan güzel ama bir açıdan da açıkçası bu kadarına gerek yok dedirtiyor.
Yazarın kalemi gelişmiş ama ben şaka ve tanrı kurgusundadaki kalemini daha çok beğeniyorum orada olaylar daha güzel yansıtılıyor, muhtemelen o da uzayacak ama oradaki kalemi buradan daha başarılı.
Serinin ilk kitabı olduğu için burada hem karakterleri tanıyoruz hem de olayların girişini görüyoruz, ama ben bazı şeylerin bu kadar hızlı gelişmesini beklemiyordum açıkçası dört kitaba ylmiş olarak düşünüyordum şimdi aklımdan geçen şey şu: ilk kitapta bu kadar şey yaşandıysa geriye kalan üç kitapta neler oldu.
Fantastik edebiyatı kuranlar bunu okusalar kalem tutan ellerini kırarlardı. Yetişkinler için saçma sapan, ergenler için tehlikeli ve tuhaf bir şekilde her imam hatipli kızın elinde. Exploitation nasıl yapılır ders diye okutulması gereken bir eser.
karakterler o kadar yüzeysel yazılmıştı ki okurken o kadar yapay hissettirdilerki yazarın karakterleri yazma şekli “x öyle biriydi” şeklinde ve bize asla bunu hissettiremiyor,sadece söylüyor bizimde inanmamızı istiyor. genelde derin karakter yazamayan kişiler bu şekilde yazıyor. okuyucuya düşünmek için hiç alan bırakılmamış. bu yazım şekli bana çok üsten geliyor. okuyucuyu aptal yerine koyuyor “siz anlamazsınız şimdi ne olduğunu ben hepsini açıklayayım kendi istediğim şekilde” tarzına sahip. bu yazım şekli bana çok itici geliyor, böyle olunca karakterlerede kitaba da asla bağlanamıyorum. birde bunun dışında kitapta yer yer çok tekrarlanan ve dikkatimi çeken bazı “klişe ataerkil” ifadeler var sürekli “erkek olduğu için korkmadı” “erkekti ama duygusalda biriydi” tarzı ataerkil düşünce yapısı hakim. “kadınlık” ve “erkeklik” tanımlarını çok sığ ve yanlış bir şekilde ele alan bir anlatım tarzı vardı. bunlar yazarın kendi düşünceleri mi yoksa karakterler mi böyle düşünecek kadar dar görüşlü bilmiyorum ama iki türlüsüde hoşuma gitmedi.
başrol erkeğinde yaptığı tek şey kızı herhangi bir şeyden kurtarmaktı BAŞKA HİÇBİR VASFI YOKTU KISACA BU DA BAYA UTANÇ VERİCİYDİ
BEN BU KİTABA ÖLÜRÜM ÖLÜR. Kitapta NERDEYSE hiç sıkıcı unsur yok ayrıca hep yeşilin hikayesi üzerinde duramamamız ve diğer yan karakterlerininde ayrı ayrı üzücü hikayeleri olması çok mükemmel olmuş. Bazı insanlara yeşilin hareketleri pick me gibi gelmiş olabilir, ancak bu gözünüzü korkutmasın,çünki hikayeyi samimileşitiren yeşilin bu tatlı hareketleriydi. Drewin yeşili sürekli sahiplenmesi ve kitapta sürekli ani olarak olayların gelişmesi çok güzel bir şey. Evet drewin namıdiğer gölgenin yani bir kitap karakteri olduğunu kitapta hemen unutuveriyorsunuz. Yeşil ve drewin aşkı kesinlikle hayran bırakıcıydı. Kesinlikle alın aldırın
This entire review has been hidden because of spoilers.
Maral Atmaca'yı, kitaplarını ve özellikle erkek karakterlerini (🤤) çok seviyorum ama bu kitaptaki karakterleri okumak ilk defa beni çok yordu ya. Yeşil hakkında düşünmek ve konuşmak istemiyorum, bir süre pasif kadın karakter de okumak istemiyorum ama puan kırmaya kıyamadım yine ve TABİ seriyi okumaya devam edicem...
Maralim yine yapacağını yapmış. Tek kelimeyle bayıldım. Keşke önceden wattpadden okusaymisim. Çünkü beklemeyi hiç istemiyorum. Serinin mutlu sonla bitecek olmsi beni rahatlatıyor. Yeşil çok guzel bir Türk kızı ve çok güçlü bir kadın. Drew yani gölge ise dünyaca ünlü bir katil simdi ise yasilin peşinde. Konu yine oldukça yaratıcı ve farklıydı. Ikinci kitabı büyük bir heyecanla bekleyeceğim.
Kitap 2016 wattynin yabancı verse uygulanmışı gibiydi aşksşekdşekdlel konu farklı gibi gözükse de bence değildi en azından bu kitap için. Tam böyle eğlenceli ve biraz cringe damarımın kabaracağı kafamı yormadan okuyacak bir kitaba ihtiyacım vardı bence iyi geldi
yazim sekli gercekten sanki ingilizceden biri turkceye cevirmis ama o kadar kotu bir ceviri yapmis ki anca bu kadar olabilirmis gibi... fakat konusu ilginc, arkada donen olay ilgimi cektigi icin okumaya devam edicem.
Emily EN sevdiğim karakter diyebilirim.Drew'ün sonlara dogru karakterinin daha güzel yansıtıldıgını dusunuyorum cünkü baslarda asina olduğumuz klasik Wattpad erkegi tavırları vardı.Yeşil'i biraz daha akıllı olmaya davet ediyorum
Gerçekten çok güzel bir kitaptı. 🥲 Yeşil'in tam anlamıyla neler yaşadığını çokk merak ediyorum. Çok soru işareti var kafamda ama hepsi cevabını bulacak ☺️
Çok güzeldi. Maral ablanın okuduğum 5. kitabıydı. 10/10 hatta 100000/10 sonu ayrı bir heycandı ikinci kitaba bilerek başlamıyorum ama mükemmeldi başlayabilirsiniz
"Ölüm herkesin ortak korkusuydu. Kimilerine yaşadıkları az gelirdi, kimilerine ise fazla ancak ölüm gelip onları bulduğunda hepsinin tek bir ortak bahanesi vardı: Daha çok erken."