“Adam son sözünü nefretle tükürür gibi söylemişti. Arkasını dönüp yürümeye başlayınca diğeri fırsatı kaçırmadı, ceketinin iç cebinde saklı duran bıçağı çıkarıp korkunç bir hınçla kabzasına kadar sırtına sapladı; bıçak hiçbir engelle karşılaşmadan kalbi delip geçti. Adam delirtici bir acıyla geriye doğru kıvrıldı. Elleri sırtına gitti ama bıçağa ulaşamadan ölmüştü. Diğeri, cesedi cipe sürükleyip zorlukla içeri soktu. Sonra oturur pozisyona getirdi. Aracın bagajından aldığı beşer kiloluk dört bidon benzinin üçünü cipin içine ve cesede döktü. Sırf bu iş için satın aldığı Zippo’yu yakıp cipin içine fırlattı. Alevler bir anda aracın içini sardı, cesedin kucağındaki bidon da alev aldıktan sonra hızla oradan uzaklaştı.” Armağan Tunaboylu’nun yeni roman kahramanı Komiser Berkun İstanbullu, kültürlü, zeki, pervasız, başarılı bir polis... Geçmişi ise kendisinin bile bilmediği sırlarla dolu. Severek okuyacağınız “Berkun İstanbullu Polisiyeleri” dizisinin ilk kitabı Polisiye Yazarının Ölümü tabii ki Oğlak Yayınları’nın, Maceraperest Kitaplar’ı arasında…
Günler süren kitap okuyamama hâlimi bir polisiye ile aşabileceğimi biliyordum. Armağan Tunaboylu'nun yeni karakteri Berkun İstanbullu'ya bayıldım. Harika bir kitap, tam manasıyla bir polisiye. Bir oturuşta bitti. Berkun komiser ve ekibiyle beraber davaların peşinden koşmak pek zevkliydi. Serinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Netflix saçma sapan diziler çekeceğine artık bizim bu güzelim polisiyelerimizi keşfetse ne güzel olur.
Kitabın kendini okutan bir akıcılığı ve ana kahramanımız Berkun İstanbullu'ya karşı okuyucuda oluşturduğu bir samimiyet hissi var fakat bunlar yeterli değil tabii. Başka kitaplarını da bi ara okurum ama buna bayıldığımdan değil sadece okurken potansiyelini görebildiğimizden. Yazarı tanıyan bir arkadaşımdan dinlediğime göre harbi tuhaf bir adammış ve yardımcı yönetmenlikten sonra polisiye yazarlığı yapmaya karar vermesine karşın herkesten daha iyi yazabileceğini iddia etmekteymiş. Bunu bilerek okumak tabii ki irite ediyor insanı ama... Hafiften bir heyecanlanma, olacakları devamlı merak etme gibi bende yarattığı tesirlere karşın kötü bir son, sıkça kullanılan edebiyattan çok uzak ve son derece gereksiz ingilizce kelimeler midemi ağzıma getirdi.
Armağan Tunaboylu hızlı okunmasına karşın heyecanı söndüren romanlar yazıyor. Metin Çakır polisiyelerinde de ikinci kitaptan sonra elim gitmedi. Bu romanında profesyonel dedektif olduğu için tekrar şans vermek istedim ama yine beklediğimi bulamadım. İstanbul’u iyi kullanmasını övmüş olmalı biri ki sadece buna yaslanıyor. Mekanlar İstanbul’u tanımış okurlar için eğlenceli olsa da tek özelliği bu gibi görünüyor. Kurgu insanı bezdirecek ölçüde kısır. İpuçları okuyucuyu romanın içine çekmek yerine hadi başka ne var diyeceği şekilde sıkıcı sıralanıyor. Üç romandan sonra Tunaboylu’yu tekrar okuyacağımı sanmıyorum.
Yazarın, yeni dedektifi Berkun ile ilgili verdiği detaylar kitapta en hoşuma giden kısımlar oldu. Geçmişi, hobileri, zevkleri,korkuları..
Öldürülen karakterler ve onun ilişkiler ağını takip etmekte biraz zorlandım. Eski manken ve onun sevgilisi haricindeki karakterler daha iyi işlenebilirdi. Mesela kitapçı 🫢
Katilin öldürme sebebi beni tatmin etmedi. O kısım daha çok diyalogla desteklenerek, katilin hezeyanlarına ortak olmak isterdim.
Genel olarak, yazarın önceki kitaplarında oldugu gibi zevkle okudum. Armagan Tunaboylu’nun Turk polisiyesi için degerli bir yazar oldugunu düşünüyorum.
Bir sonraki kitabında muhtemelen Berkun komiseri daha çok tanıyacagız, en azından ben bunu sabırsızlıkla bekliyorum 🤗
This entire review has been hidden because of spoilers.
Armağan Tunaboylu'nun Metin Çakır'ı ile aram iyi olmadığı için bu kitaba temkinli başladım, ama sevdim, başarılı bir polisiye, tavsiye ederim.
Meşhur bir polisiye yazarı, peşinde cevapsız sorular bırakarak öldürülür. Komiser Berkun İstanbullu ve ekibi katilin peşine düşer… Gizem bozulmasın, daha fazlasını anlatmayacağım:)) Berkun komiseri ilgi çekici buldum, enteresan bir karakter; polisiye kurgu başarılı ve arka planda sorgulanan insan kaçakçılığı, polis teşkilatı içindeki güç mücadelesi, inşaat sektörü ve siyaset ilişkisi gibi meseleler dikkate değer… Berkun komiserin yeni maceralarını sabırsızlıkla bekleyeceğim...
Berkun İstanbullu… Armağan Tunaboylu’nun yarattığı kahramana bayıldım. Nero Wolf, Hercule Poirot, Monk, hatta Sherlock Holmes gibi karakterleri çağrıştıran bu entellektüel komiser favorim. Tabii ekibi şirret Semra ve Ercan da öyle. Jo Nesbo’nun Harry Hole’undan, Ahmet Ümit’in komiser Nevzat’ından, Arnaldur Indridason’un Erlandur’undan, John Verdon’un Dave Gurney’inden daha fazla beğendim desem ve tabii şu an aklıma gelmeyen pek çoğundan bilmem anlatabilmiş olur muyum? Okuduğum ilk Tunaboylu kitabı, ama Berkun İstanbullu’nun yeni maceralarını merakla bekliyorum.
Kitabı alma sebebim Armağan Tunaboylu'nun yeni dedektifi Berkun İstanbullu'yu merak etmemdi. Gerçekten de okuması eğlenceli, tezat ve dikkat çekici bir dedektif ancak eksikleri de var. Kitabın ilk başından beri Berkun'un neden poiis olduğunu sorgulamaya başladım ve ne yazık ki bir cevap bulamadım. Berkun'da bir hikaye, adalete duyulan bir inanç veya hayatında suçla temas etmesi gibi güçlü bir motivasyon aradım. Ancak, kendisinde ön plana çıkan tek şey güçlü bir iş bağlılığıydı. Kendi mevcut karakteriyle kariyerist bir beyaz yakalı da olabilirdi pekala. Yine Berkun'un teşkilatta sevilmediğini sadece yazarın bize Berkun'un sevilmediğini söylemesiyle anlıyoruz. Bu açıdan bize gösterilen, okuyucunun yorumuna bırakılan bir şey yok. Yine de karakter zamanla oturur elbet. Olay örgüsü ise kitabı okuttu, sonuna kadar şaşırtmaya devam etti. Finalde ikinci kitaba pas atılmasıysa pekçok seride görmediğim bir şey. Öte yandan özellikle siyasi polisiye kısmına dokunan diyalogların ve olayların bazıları bana karikatür gibi de geldi.