“Algının, durumların, kişilerin ötesinde olup biten, zamana silinmeyen harflerle yazılmış, değişmeyen, biricik şey gerçek. Ne kadar eğip bükseniz, hangi açıdan baksanız, ne kadar ayak direseniz değişmeyecek. Kim geri alabilmiş ki olup biteni? Kim yeniden yazabilmiş yaşanmış olanı? Kim değiştirebilmiş orada yıkılmaz bir kale gibi duran gerçek dediğimiz acımasızlığı?
Şebnem ve Orhan'ın iki başlı bir canavara dönüşen hayatı, uzun yıllar öncesinde üç kişinin yaşadığı bir gecenin bıraktığı izlerle şekillenmiş, onları paramparça eden sona taşımıştır. İki ayrı bakış, iki ayrı dil, iki ayrı öfke birikmiştir yıllar içinde. Dışardan görünenle içerde olup bitenin zıtlığıdır onları bu son geceye taşıyan. Derine gömülen, saklanan, yanlış anlaşılan, utanç verici olanın patlayan bir çöp poşeti gibi ortalığa saçılıvermesi. Herkes haklı, herkes haksız, herkes kendine yeni ve yalnız bir dil yaratmış, herkes kendi kaygısıyla zehirlenmiş.
Mutlu Aile Çöplüğü, uzun yıllara yayılan bir ilişkiyi, iki tarafın gözünden aktarırken, hayatın sadece umduğumuz ve yaşadığımız şey olmanın ötesinde, başkalarına ve onların iç dünyasındaki bilinmezliğe bağlı olduğunu, sandığımız kişiyle olduğumuz kişi arasındaki farkı, görünenle görünmeyen arasındaki uçurumun derinliğini iki insanın gözünden, iki bambaşka yorum ve üslupla anlatıyor. ”
2 adam 1 kadın ve aşk üçgeni gibi görünse de basit bir kitap değildi. Özellikle Orhan ve Şebnem'in kısımlarından dolayli da olsa Erdal'ın hikayesi de ortaya çıkıyordu. Ben açıkcası hepsine kızdım ve hepsi kendi açısından haklıydı. Şebnem mutsuz bir ailede büyümüş hayalleri olan bir kızken sevdiği adamla olmayinca kendisini seven adamla evlenen ve mutlu olabileceğine inanmış bir kadın işte ne yazık ki öyle olmuyor. Bu hikayede tek yanlışı Şebneme yüklemek de hatalı olur. Orhanda bile bile lades dedi belliydi. Erdal ise tam bir muamma... Psikolojik çözümlemeler içeren dili sade bir kitap tek seferde okunur.
Kitabımızda Şebnem, Orhan ve Erdal isminde üç arkadaşın yaşantısına konuk oluyoruz.(Şebnem ve Orhan mı demeliydim yoksa bilemedim doğrusu)
Duygu ve konu bakımından aile, arkadaşlık, aşk, çaresizlik, ihanet, pişmanlık, toplum baskısı gibi benzeri temaların işlendiğini görüyoruz. Ayrıca Orhan ve Şebnem’in iç dünyalarında bir yolculuğa çıkıyoruz.
Mutsuz bir ailede büyüyen Şebnem kendisine mutlu bir aile kurmaya çalışıyor ve bu aileyi kurmak için sürü fedakârlık yapıyor. Orhan ise zengin bir ailede tek çocuk olmanın verdiği avantajla şımarıkça büyümüş hırslarının yön verdiği şekilde hayata uyum sağlamaya çalışan biridir. Bu iki karakterin evliklerine ve çeşitli olaylara şahit oluyoruz. Erdal bu hikayenin neresinde diye sorarsanız kitabı okumanızı tavsiye ederim.
İlk kitabı olmasına rağmen yazarın betimlemeleri, sözcüklerin kullanım şekli çok iyiydi. Bayağı başarılıydı. Yazım hatası vb. şeylere denk gelmedim. Yalın ve sade bir anlatım mevcuttu. Kitap o kadar akıcıydı ki nasıl bitti anlamadım. Üstelik kitapta Orhan’ın duygularını çok iyi aktarmış. Bu kısma hayran kaldım doğrusu. Yazarımızın emeğine kalemine sağlık.
Başında yer alan meşhur Tolstoy epigrafına da yaraşır biçimde, her biri kendine özgü mutsuzluklara sahip, acıları kuşaktan kuşağa uzanan birden fazla aile, üç ana karakter eşliğinde okuyucuya sunuluyor. Sezer bu ilk eserinde, kelimelere olan hakimiyeti ile ön plana çıkıyor. Kitabın, kadın ve erkeğin gözünden anlattığı iki bölümünde, kuvvetli kalemiyle gerçekten farklı insanların dilini tutturmayı başarıyor. Örneğin, erkek daha kısa cümleler kuruyor, daha hırçın, belki biraz da kaba. Kadının düşünce dünyası daha detaylı, cümleleri daha uzun, daha sabırlı. Dahalarla bezeli bir karşıtlık yaratabiliyor, karşıt karakterler o kadar iyi işlenmiş ki, yazarın sesine neredeyse hiç rastlanmıyor. Kitap provokatif sayabileceğim isminin arkasını dolduruyor. Sürprizli ve akıcı bir ilk roman, “daha” nicelerine diyerek öneriyorum.
Adeta su gibi akıp giden bir kitap. Günümüz ilişkilerini böylesine sade ve dürüst bir dille ele alması, her bölümde verilmek istenen mesajları net bir şekilde sunması gerçekten etkileyici. Tek taraflı bakış açısını kırarak her karakterin bambaşka dünyalarına götürmesi, her sayfayı daha büyük bir hevesle çevirmemi sağladı. Gönülden tavsiye edebileceğim bir eser.
Emine Sezer belli ki cok kuvvetli bir kalem , seçtiği cümleler , duyguları ifade edişi , farklı kişilerin bakış açılarını bu kadar rahat anlatabilmesi.. yazarin gelecekteki kitaplarini merakla bekliyorum.