Yer yer kararmış bir gümüş kutunun içinde, bir ailenin unutulmak, üstü örtülmek istenen anıları gelir kapıyı çalar. Anılar, şömineye atılacak olan fotoğraftaki "komik bıyıklı bir adam"a aittir. Bu Osmanlı subayının 1916 yılında yirmi yaşında, doğduğu yer olan Kars'ta görev yaparken tutmaya başladığı günce onyıllar sonra torununa kalacaktır. Büyükbabayla torunu birbirine bağlayan bu tehlikeli akrabalık, torunu, Doğu ile Batı'nın, geçmiş ile şimdinin arasına sıkışan, Berlin, Münih ve İstanbul sokaklarında ve Amerika bozkırında derin bir kimlik arayışına sürükler. Kanında Almanlık, Türklük, Yahudilik ve Müslümanlık barındıran torun, dilini ancak bir çevirmenden yardım alarak anladığı büyükbabasının elyazmalarını okurken, zihnine bir soru saplanacaktır: Büyükbabam neden intihar etti?
1961 yılında Ankara'da doğdu. 1970 yılından beri Almanya'da, şu sıralarda Berlin'de yaşıyor. Münih Üniversitesi'nde edebiyat, siyasi ilimler ve felsefe okudu.
Almanca olarak altı şiir kitabı ve iki de deneme kitabı yayınlandı.Türk edebiyatından çeviriler yaptı. Bu çevirilerden Yunus Emre'den seçilmiş şiirler kitap halinde yayınlandı. Deniz Göktürk ile birlikte çağdaş Türk edebiyatını tanıtan Almanca bir antoloji yayınladı.Türkiye'deki kültürel tartışmaları içine alan ve çağdaş Türk kültürünün çeşitli boyutlarını Alman okuruna tanıtan, Türk bilim adamı ve yazarların denemelerinden oluşan bir kitap yayınlandı.
Ayrıca, 1988'den beri yayınlanmakta olan çok dilli Sirene dergisinin editörüdür. Kendisine Münih ve Berlin kentinden çeşitli edebiyat ödülleri ve burslar verildi. Zafer Şenocak, Alman gazete ve radyolarında şiir, yazı, deneme ve yorumlarıyla yer almaktadır.
''Türk çocuk ürkek. Çok sayıda yabancıyla karşılaştı. Hiç büyümedi. Yaşıyor. Alman çocuğun ise düşünmesi ve ölmesi gerekiyordu. Şimdi ben Türkçede çocuğum ve Almancada yetişkinim. Ne konuşursam konuşayım, ne yazarsam yazayım, hangi dilde olursa olsun, sözcüklerimin her birinin Türkçe bir çocukluğu var. Alman çocuk unuttuğunda, Türk çocuk anımsıyor. Türk çocuk anlamadığında, Alman çocuk açıklıyor. İyi mi oluyor böyle?'' (92)
También las imágenes son sólo palabras. Para sentir que algún lugar es mi hogar, debo haberlo abandonado al menos una vez. El sueño es para el poeta como el mar para el pescador. Coto de caza, hogar, tierra extraña.