1962’de Sinop’ta doğdu. Konya Anadolu Lisesi’ni bitirdi. Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü’nü, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti. 1976’dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Türkiye Voleybol Federasyonu'nda Koordinatör olarak çalıştı. Romanları (hepsi İletişim’den): Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir (1997), Geber Anne! (1998), Kaptanın Teknesi (1999), Lucky (2000), Zindankale (2004), Ateş Canına Yapışsın (2008). Hikâyeleri: Sandık Odası (2005), Medet (2007), Ateş Canına Yapışsın (2008), Kün (2013).
Geçtiğimiz haziran ayında Sezgin Kaymaz'ın Kadıköy'de yaptığı bir imza gününe gittim ki yazarla tanışma fırsatı bulayım. Malum ne yazdıysa ilaç yerine okuyup, kafa boşaltıyoruz. Bir tanışıklık olsun dedim. Muhabbet etme fırsatı da doğdu. Çok çokta sıcak kanlı yaklaştı. En önemli sorum ne oldu da İletişim gibi ballı lokma tatlısı bir yayınevini bırakıp, April gibi bir yayınevine geçtiği oldu. Editör olan Nazlı Hanım aklını çelmişmiş... Neyse bu çok önemli değil, asıl şimdi 'Bugün Bize Kim Geldi?'yi okurken ne oldu da abi senin kalemin bu denli körleşti acaba diye sormadığıma pişmanım. Sanki o 'Lucky'i yazan adam başkasıymış da bu adam onun bir replika takipçisiymiş. Olmuyor kardeşim böyle, hayal kırıklığı! Bugün Orhan Pamuk kötü bir şey yazsa, İhsan Oktay Anar tökezlese falan entelektüel olarak horozlanıp, aman canım diyip yine bağrına basabiliyorsun ama bu Sezgin Kaymaz. O 'Medet' kitabının ilk öyküsünü yazmış, beni salya sümük saatlerce ağlatmış adam. Dost gibi bir şey. Estetik, sosyolojik, psikolojik, felsefefik, ..ik, ...ik gibi kaygılarla eserlerini incelemediğim sadece dili muntazam hoş bir dostumdan anı dinliyormuşçasına adanmışlıkla okuduğum bir adam.
Elbette Kaymaz'ın kredisi bende yüksek. Dost diyoruz ilk hatasında silip atamayız. Ama 'Bakele' ardından da 'Bugün Bize Kim Geldi?' abi sen romanlarına geri dön deme isteği oluşturuyor bende. Neticesinde bana göre en iyi hikaye kitabı 'Medet'de pek öykü kitabı değil, novellalar toplaması gibi bir şey. Demek ki kısa yolda anlaşamıyoruz abimle.
Ha kötü mü hiç değil. Hele ki Kaymaz'la tanışmak için çok uygunda olabilir. Ama dibine kadar bildiyseniz bir yazarı, beklentileriniz de en çok haz aldığınız esere göre odaklanıyor. Dili belli... Mahareti belli Kaymaz'ın. Bunların hebasına can dayanmıyor.
'Bakele' bende onarılmaz yaralar açmıştı. O derece aşağılarda seyretmiyor bu kitap, güzel öyküler var ama sanki kıyıda köşede bekletilmişte, April'e geçince bunlarda vardı, hadi bakalım basında somut bir kitap olsun denilmiş de gün yüzüne çıkmış öyküler gibi.
Hukukumuz belli. Abidir, candır, bekleriz. Bekleyelim de zaten. Böyle arka arkaya kitaplar çıksın da hemencecik böyle şeyler okuyalım sancısında değiliz, bekleyelim de 'Zindankale' gibi, 'Lucky' gibi, 'Deccal'ın Hatırı' gibi, 'Uzunharmanlar'da Davetsiz Bir Misafir' gibi bir şeyler okuyalım.
Bittiğinde kitaba sarılıp biraz ağladım. Sezgin Kaymaz'la iyi ki tanışmışım, iyi ki sahafın 'bir liralıklar' rafında Bugün Bize Kim Geldi gözüme ilişmiş.
Gülmek ve ağlamak aradında salınım yaptıran bir yazar S. Kaymaz, mizahını çok seviyorum, zihnen yoğun ve yorgun olduğumda bile güldürebiliyor beni, tabii ortak yönümüz olan tanımsız köpek sevgisi nedeniyle de kolayca hüzünlenip boğazıma bir şey oturuyor. Bu kitabında da kendi hayatından kaleme aldığı öykülerle bir kez daha mest etti beni.
Bir günde Emre Melemez'in sesinden dinleyip huşu içinde bitirdiğim bu kitapla, Sezgin Kaymaz'ın büyülü hayal dünyasına kesin bir dönüş yaptım. 2013'te okuduğum "Ateş Canına Yapışsın" ve "Kün" kitaplarından sonra hayatıma girmiş olan Sezgin Kaymaz, Türk Edebiyatının usta yazarlarından. Özellikle beşinci hikayedeki "kokan adam"la ilgili olan hikayesindeki betimlemeler, edebiyat sanatının sınırlarını zorlamış. Hem kahkaha attırdı, hem de hayret ettirdi. İyi ki varsın sesli kitap! Bu zamana kadar nerelerdeydin? "...Hep şu çocuğun sayesinde dedi, annem ablama. O gün Rüya Pastanesinde altına sıçmasaydı, benim Hayri'den haberim olmayacaktı. O zaman da duruma el koyup sizi kavuşturamayacaktım. Allah'a büyük konuşmayacaksın. Bokun bile bir hikmeti var, kızım..." (4. Hikayeden)
Sezgin Kaymaz beni hiç pişman etmeyen bir yazar ama bu kitapta özellikle kitaba adını veren hikayede mahvoldum.. Ağla ağla..
8 uzun hikaye var kitapta, Bakele'den farklı olarak. İlk 6 hikaye kara mizah, bol bol kahkaha attım. Böyle bir Aziz Nesin bir Muzaffer İzgü tadı aldım. Aynı içtenlik, aynı ince mizah, aynı edebi güç.. "Sokakta köpekler evlenir" herhalde en çok güldüğüm öykü oldu.
Ama "Bugün bize kim geldi" mahvetti beni.. 12 yaşında bir kedim ve 4 ay önce sokağa atıldığı için gecenin bi vakti karşıma çıkan ve o gün bugün benimle olan bir köpeğim olduğu için sanırım bu kadar etkilendim.. Öznel olma iddiam yok. Bütün hikaye boyunca ağladım.. İyi geldi ağlamak..
Son hikaye hikaye değil, bir yazarın okuyucusuna kendisini açması.. İyi ki de yapmış.. Şimdiye kadar okuduğum kitaplarından hissettiğim zaten farklı birşey değildi..
Son olarak Allah herkese Hülya ile ilişkisi gibi bir ilişki nasip etsin.
Çoğunlukta karşılaşmayız seninle. Mektuplaşır duyururuz. Yaklaşırız içten içe, konu komşu olur, eş dost olur, dertdaş sırtdaş oluruz kendimize çaktırmadan. Muhtaç oluruz birbirimizin varlığına, birbirimizin ihtiyacı oluruz.Harfler sözle, sözler sohbete, sohbetler muhabbete dönüşür gel git. Muhabbetler sese, sesler vahye. Sen beni var edensin, ben seni. Demden deme geçeriz mektup mektup, sen hiç olmadığın kadar sen olursun, ben bir de bakarım ta kendisiyim kendimin.
Hep senin sayende.
Bağlanır giderim güzel varlığına. Olur mu derler olur, insan hiç görmediğini de özler; ben seni çok özlerim. “
#BugünBizeKimGeldi #SezginKaymaz
Öyle sıcak, samimi satırlar ki, tam da hayata dokunan. Kahkaha, hüzün, komik haller hepsi gerçek, hepsi hayatımızdan bir parça. Çok beğendim. Kitap da, tanışma fırsatı bulduğum yazar da mükemmel! Mutlaka okuyun derim. Ben okumaya devam edeceğim..
İlk öykü ile beni benden alarak başlayan kitap, aynı duyguyla sona getirdi elimden düşüremeden.. içimin sızım sızım sızlarken aynı anda da kahkahalarla gülmeme neden olan nadir kitaplardan oldu. Çok başarılıydı baştan sona..
Sezgin Kaymaz'ın öyküleri nasıl tarif edilir diye düşünüyorum. Aklıma notos'un 58. sayısındaki Mark Twain'in hikaye nasıl anlatılır'daki mizahi hikaye tarifi geldi. Ciddiyetle anlatılır ve demlene demlene ilerler demiş. Kaymaz'ın öyküleri tam da böyle demlene demlene ilerliyor. Hikaye ilerledikçe tadı güzelleşiyor. Çok huysuz yüzlerde bile tebessüm yaratacak mizahta ve doğru kelimemi bilemiyorum ama bir o kadar da içten, samimi bir anlatım. Konuşma dilini güzel kullanmış olmakla beraber çok iyi bir hikaye anlatıcısı imiş. Hayatında bir çok şeyi terk etmiş ama neyse ki yazmayı terketmeyecekmiş, tıpkı Hülya'yı terketmeyeceği gibi.
8 hikayeden oluşan bu öykü kitabında ben en çok "Yanlış Anlama Ömer Faruk", Tercüme Sanattır" ve " Sokakta Köpekler Evlenir" hikayelerini sevdim.
Keşke okusanız..
Not: "The People Speak" i nasıl türkçeleştirirsiniz?
Kitap çok güzeldi yahu. Kaymaz'ın öyle çok edebi bir dili yok, hatta bol küfür kullanıyor ama o güzel öyküler de başka türlü anlatılamazmış gibi geliyor insana. Hele yazarımız ve Hülya Hanım ile iki pitbull, bir bull terrier ve bir de golden'dan oluşan hane halkının başrolü oynadığı hikayeler lezizdi. Sadri Alışık usta hayatta olsaydı, onun sesinden dinlemek isterdim bunları. Kitabı okurken duygusal olarak oradan oraya savruldum. Yazarın mizahi dili sizi epey gülümsetiyor ama bir de, üzüntüden bir yumrunun gelip boğazınıza oturduğu öyle yerler var ki, sormayın gitsin. O duygusal sarsılmayı en çok Bugün Bize Kim Geldi adlı öyküde yaşadım. Bir yandan gözlerim dolarken, bir yandan da tüylerim diken diken oldu. Hayvanseverler o öyküyü okurken ciddi anlamda etkilenebilirler. "The People Speak" çevirisi benim de zihnimi kurcalamadı dersem yalan olur. Evde çıkan yangını anlattığı öyküde de istemsizce güldüm. Trajik bir olay ancak bu kadar komik anlatılır. Sezgin Kaymaz, kitabını imzalatmak istediğim nadir yazarlardan biri oldu. İçten dili ve öykülerinde "sevgi"yi gerçekten hissetmem bunun nedenleri. İletişim Yayınları'nın fiyat politikasını beğenmememe rağmen, yazarın diğer kitaplarını da almayı planlıyorum.
Bugün bize Sezgin Kaymaz geldi; "yangın yanar mı akıllım?! dedi, "Pisss" dedi, "The people speak" dedi, "Söyliyim de çimcir di mi?" dedi, Hızır'a verdi veriştirdi, sonra gitti. Neyse ki yazmayı bırakıp gitmiyor, Hülya'yı da bırakmıyor, sevdiklerini terketmezmiş, bizi sevmiyor mu acaba?!
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Kahkahalar atarak okuyorum. Öyle iyi geliyor ki Kaymaz’ı okumak. Sırçadan bir hayatı yok karakterlerin. Bizim gibi. Benimki biraz daha kırılmamış sayılır onlara göre. İnsan gibi demek daha makul. Ve onların hissettiklerini öyle iyi yazıyor ki. Ben çokça hissediyorum sayesinde. Çokça iyi hissediyorum.
Sezgin Kaymaz’la tanışma kitabımız. Birkaç seferdir burun buruna gelip sonra başka kitapların önceliğinden dolayı bırakıyordum. Yeni nesil öykücülerden böyle buram buram Anadolu kokan öyküler okudum mu yakın zamanda, hatırlamıyorum. Çok sevdim. “Sen bir de Bakele���yi oku!” diyenlere kulak verip hemen onu da okudum.
Kesinlikle tavsiye ederim. Sezgin Kaymaz'la bu kitapla tanıştım iyi ki de tanımışım şimdiden başka kitabını aldım hem kıkır kıkır güleceğiniz hemde hüzğnleneceğiniz bir dost hikayesi okumak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim 😊
Sezgin Kaymaz'ın çok sevildiğini biliyorum. Bu nedenle beklentim yüksekti belki. Ama Bugün Bize Kim Geldi benim için büyük bir düşkırıklığı oldu. İlk öykü iyiydi, ikinci öykü o ölçüde iyi değildi, sonraki daha kötüydü, son öyküye dek de böyle yokuş aşağı gitti bu.
Kitabın yarısına yaklaştıktan sonra bitirmeyeyim, bırakayım diye çok düşündüm. Daha uzun bir kitap olsaydı olasıdır ki bitirmezdim.
Kaymaz'ın anlatım biçem ve gücünden çok bir şikayetim yok. Başka bir anlatı içinde çok daha etkili olabilirdi tarzı ve tekniği. Bu tarzla neden böyle öyküler yazmayı seçtiğini anlamak güç. Yine de seven sever, sevmiş de zaten. Demek ki okurla görünürün ötesinde bir bağ kuruyor. Ben bir biçimde bu bağı kurmaktan yoksunum.
Aynı kişiler çevresinde dönen öyküleri sevmenin küçük bir anahtarı var: Bu kişileri sevmek. Ben ne anlatıcıyı, ne hanımını sevebildim. Anlatıcıyı öyle sevemedim, öyküleri bana öyle itici geldi ki en sonunda bütün öykü köpeklerin -ki ortalama bir köpeği ortalama bir insana gözüm kapalı yeğlerim- çevresinde döndüğünde bile ilgilenmedim, aklımda kitabı bitirmekten başka bir şey olmadı.
Sezgin Kaymaz'ın nasıl bir yazar olduğu izlenimine kapılmışsam, okuyunca öyle bir yazar olmadığını ayırt ettim. Bugün Bize Kim Geldi'nin nasıl bir kitap olduğu izlenimine kapılmışsam, okuyunca hiç de öyle bir kitap olmadığını ayırt ettim.
Öykülerden aklımda kalacak şeyler varsa, herhalde bir yazar olarak Kaymaz'ın istediği şeyler olmayacak bunlar, çünkü kitabı ve Kaymaz'ı şunlarla anımsayacağım: Birbirinin üzerine kusan insanlar, osuruk, tatlı yerken altına sıçan çocuk, kötü koktuğu için çevredeki herkesi öğürten adam...
Bu duyguyu edinmek için kitap okumaya gerek yoktu. Gider belediyenin en yakın çöp tenekesinin yanına çömelir, geleni geçeni izlerdim.
Ben kolay kolay 1-2 yıldız vermem aslında, genelde seveceğim kitaplara elim gider ve pek de yanılmam seçimlerimde, çok sevilen ama benim bağ kuramadığım bazı kitapları oylarken de "Haddim değil." diye düşünürüm bazen, bu kitap için de "Haksızlık mı ediyorum?" diye sordum kendime ama bir yandan da "Neyi kaçırdım acaba, bir şeyi mi atladım, okuduğumu mu anlamadım, yoksa iyiden iyiye hissiz bir insan mı oldum?" deyip durdum öyküleri okurken. Hakkında yazılan iyi yorumları okudum, o yorumlarla bakmaya çabaladım ama yapamadım. Yok, 2 öykü dışında ben bu kitabı bir türlü hissedemedim ya. Bugün Bize Kim Geldi ve Sevgili Mektupkardeşim öykülerini sevdim yalnızca, Sezgin Kaymaz'ın hayvan sevgisi ve merhameti içimi ısıttı, hatta yüreğimi burktu. Diğer öykülerde ise ne yazık ki komik bulunan kısımlar komik gelmedi, hüzünlü denilen yerler beni etkilemedi... Günlük dil ve argo kullanımı işlevsel olduğunda gözüme hiç batmaz, burada da batmadı ama çok fazla tekrara düştüğünü hissettim. " "Başka da bi' şeycik demem!" deyip daha bi' sürü şeycik dedi." cümlesi ilk okuduğumda gülümsetti ama iki, üç, dört, beş... Derken tadı kaçtı mesela benim için. Sezgin Kaymaz'ın kendi yaşamını, kendi küçüklüğünü, kendi eşini, kendi kedilerini/köpeklerini anlattığını anladım, çok da severim kişisel anlatıları fakat bu kez olmadı be! Neyse, yazarın en merak ettiğim kitabı falan değildi, "daha da okumam"lık bir hissim de yok, merak ettiğim diğer kitaplarına (Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir, Lucky, Geber Anne, Kün) ileride bir şans daha vereceğim.
"En sevdiğine emanet ol." Son hikayesinin sonuna kadar "acaba?" dediğim bir kitap "son dakikada doksana çakar " mı? Çakıyor. Çaktı. Sezgin Kaymaz'ın hikayelerinde arada öyle ince bir koku alıyorsun ki, aslanağzı içindeki öz mü desem, çocukluğundaki iğde ağacının kokusu mu, seni derinden etkiliyor. Romanlarının çok daha güzel olduğunu yazıyor okumuş olanlar. Mutlaka romanlarını da okuyacağım.
Bu yılın en iyisi artık bu. Bakele ikinci sıraya düştü bu kitap bittikten sonra. Bir kitap nasıl bu kadar iyi olabilir diye de bu kitabı her görüşümde sorarım artık kendime. Sezgin Kaymaz önümde otursun saatlerce alkışlayıp ıslık çalayım, ıslık çalmayı bilmiyorum ama öğreniriz yani hakediyor adam.
Sevmedim.. Neden desen tam tanımlayamam, edebi değeri değil de eğlence değeri olan bir kitap gibi geldi bana. Podcast tadında. Belki sesli kitap olarak dinlenebilir..
Canım Sezgin Kaymaz'ın son kitabı Bugün Bize Kim Geldi'yi uyku tutmayan bir gecenin sabahında, saat altı civarında bitirdim. Yine aynı şey oldu. Kitabın son sayfasını okudum, kapağını kapattım ve içimde havai fişekler. Bir ruhum taşmış, bir gözüm dolmuş hali. İçim içime sığmıyor, anlatmam lazım birilerine. Sabahın çok erken bir saati olduğu için anlatamadım, yazdım ben de.
Kitapta birbirinden lezzetli, bir şekilde iç içe geçmiş 8 tane öykü var. Ama bu kitap Sezgin Kaymaz'ın diğer yazdıklarından farklı. İçini açmış sanki bize Sezgin Kaymaz. Kendi hayatının hikayeleri.
Bu kitapta hentbol antrenörü bir adam, jimnastikçi eskisi karısı Hülya, evleri, hayvanları, adamın annesi Sabiş, kardeşleri var. Ben nedense bu öykülere Hülyalı öyküler demek istedim. Hülya'yı çok sevdim. Kocasıyla arasındaki ilişkiyi, kızınca kocasına sadece pis diyebilmesini, hayvanlarıyla olan ilişkisini. Sonra Sabiş'i çok sevdim. Adamın annesini. Hayatla ve çocuklarıyla mücadelesini, deyip deyip de başka da bir şeycikler diyememesini.
Sonra hasta köpekleri İnci'yi çok sevdim. Sadece İnci'yi değil diğer köpekler, Timur, Betül ve Yasemin'i de sevdim ve çok merak ettim, insan köpeklerine niye insan ismi koyar?
Kitabın başındaki öykülerde eğlendim, güldüm ama sona doğru boğazıma yumrular oturdu. Hüzünlendim. Bir adamın karısına bakıp, "İnsan ne kadar insan olsa Hülya kadar olamıyor" demesine imrendim. Hülya'nın insan sevgisine imrendim.
Hikayelerdeki umudu çok sevdim. Sezgin Kaymaz'ın gücümüzün bittiği yerde,durumu düzeltecek bir şeylerin ya da birilerinin olduğuna dair içimize saldığı umut duygusunu. İhtiyacım varmış buna, pek bir iyi geldi ruhuma.
Velhasıl kelam ben bu kitabı, öyküleri çok sevdim. Bazılarını dönüp tekrar okudum. Daha önce Sezgin Kaymaz okuduysanız bunu da okumanızı tavsiye ederim. Henüz okumadınızsa bu kitapla başlayabilirsiniz
This entire review has been hidden because of spoilers.
Bakaleden sonra bir Sezgin kaymaz hayal kırıklıgı daha, Bakale kadar kotu olmasa da, Sezgin Kaymaz hikayelerinden uzak gibi geldi ya da her zaman en iyisini bekliyor insan favori yazarindan, kötü değil alınıp okunur , çerezlik bir kitap. Ama Sezgin Kaymaz dan daha önce okumadıysanız Bakale ve bu kitapla başlamayın derim. April yayınevine kenarda köşede kalmıs bır kac öykü verilmiş gibi eger bu yayıneviyle devam edersem asıl hikayeleri de veririm düşüncesi vardı sanırım . Sevgili Mektupkardesimi cok begendim, kendi hayatindan bir aniyla kendini insani elestirmis.
Sezgin Kaymaz'ın kalemi ve Emre Melemez'in seslendirmesi her zamanki gibi mükemmel olmuş. Sezgin Kaymaz okurları için artık aile mensupları haline gelen Hülya, Sabiş, Betül, İnci, Timur, Yasemin ve diğer iki ve dört ayaklı karakterlerin kâh güldüren kâh hüzünlendiren hikayeleri. Hayvan sevgisini bu kadar güzel, bu kadar içten anlatan yazar az bulunur.
İster istemez 'Bakele' kitabı ile karşılaştırıyorum yazarla tanışma kitabım olduğu için, fakat 'Bugün Bize Kim Geldi'yi 'Bakele' kadar sevemedim. Yine de keyifli bir okumaydı, eğlenceliydi. Kafamı yormayan/akıcı bir okuma yapayım derseniz öneririm.
Okurken o anı yaşatan, kelimeleriyle sürükleyen bir yazar. Okuduğum ilk kitabı oldu, akıcı, meraklandıran, gülümseten bi yanı var. Diğer bir yandan da durumları öyle iyi aktarıyor ki rahatsız bile edebiliyor. Başarılı.
2022 kitap okuma hedeflerimden biri, daha önce okumadığım bir yazarın kitabını okumaktı. Yeni tanıştığım yazarlardan en sevdiğim Sezgin bey oldu. Sevgili Nurdan’ın 37. Yaş hediyesi olan “bugün bize kim geldi” hikaye kitabı okumaya değer
İlk defa bir Sezgin Kaymaz kitabı okudum ve çok beğendim. Öyküyle arası iyi olmayan birisi olarak bu kitaptaki öykülerin büyük bir çoğunluğu ile çok eğlendim gerçekten :) Son öyküde ise aksine insanın içine dokunuyor Sezgin Kaymaz...Diğer kitaplarını da merak ediyorum artık :)