'Salah Bey Tarihi,' Türk Edebiyatının anayazı'larından birini getirdiği için önemli, herşeyden önce: Bizim "deneme" geleneğimizde, modern dönemin güçlü, yolaçıcı örneğini Birsel kurmuştur. İkinci bir özelliği bu toplamın: Öznel tarih yazımının en gözüpek yaklaşımlarından birini getirmesi. 'Salah Bey Tarihi'nin baskın özelliğini sona bıraktım, belki öne çıkarılması gerekeni odur: Okurda benzersiz bir damak tadı bırakan üslubu. Büyük bir okuma şöleni getiriyor "Kahveler Kitabı." Vehbi "Surname"si ile Disneyland'ı içinde eriten bir bireşim. (Enis Batur)
1919 yılında Bandırma’da doğdu. Orta öğrenimini İzmir Erkek Lisesi’nde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde tamamladı. Salâh Birsel’in 1947 yılında çıkan ilk kitabı olan Dünya İşleri, Orhan Veli ve arkadaşlarının Garip yıllarındaki deneylerine uzak kalmayan bir şairden haber verir. Şairanelikten kaçınma özelliği, ince yergi eğilimleri ve yalın söylenmiş dizelerle yansıtma çabasından gelen bir sadeliktir bu.
Özellikle Hacivat’ın Karısı'nda sözcüklerle şaka eder gibi rahatlayınca, yergiciliği de iyice ortaya çıkar. Öfkesini dişlerinin arasına sıkıştırarak bakarken vuracağı yeri arıyor gibidir. Geçmişle hesaplaşırken de tavrını bırakmaz. Kendine özgüyü kişileştirme amacına çok bağlı olduğu için, yaman bir simgeci olarak tanınmış ve aynı zamanda sözcük üreticisi olmuştur.
Toplum işlerini geçmiş dönemlerin kişi ve kavramlarını kullanarak çağrışım yoluyla vermeye çalışırken duyarlılığını gizleyemediği de olur.Haydar Haydar'da topladığı şiirlerde de görebiliriz bunu. Özellikle Yunus Emre, Ölüyoruz Siz Güzelleşin, Kumrular Gibi Paralar'da, nükteden çok çelişkileri aramış, bu durum, bir yanında birikmiş olan hüzünlerin, acıların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Salâh Birsel’in şiirimize, yeni bir estetik kazandırma uğraşında gösterdiği çabaların değerinin yanı sıra, kendine özgü mizah öğeleriyle yarattığı şiirin yeri ve önemi de yadsınamaz. 1999 yılında öldü.
Salah Birsel yazdığını çok iyi okutabilen bir yazar. Kahveler Kitabı da adı üstünde, kahveleri ve kahve kültürünü anlatıyor. Kahvenin ülkeye ilk gelişinden kahvehanelerin yaygınlaşmasına, farklı semtteki kahvehanelerden müdavimlere kadar istemeyeceğiniz kadar çok detay var kahveler hakkında. Kültür tarihi açısından çok önemli bir çalışma kuşkusuz. Bazen ansiklopedik bilgilerin fazlalığı yoruyor o kadar. Meraklısı için cevher.
Salah Birsel'in Kahveler Kitabı, bence yazarın üslubunun doruğa ulaştığı eserlerinden biri. Bu kitapta, sadece kahve ve kahvehane kültürünü değil, dönemin insanlarını ve İstanbul’un sokaklarını da kendine has bir dille anlatıyor. Birsel’in bu üslubunda, Evliya Çelebi’den Reşad Ekrem Koçu’ya kadar uzanan bir anlatım tarzının izlerini bulmak mümkün olduğunu düşünüyorum. Özellikle, tarihî olayları ve gündelik yaşamı iç içe geçirip hafif bir mizah ve ciddiyetle harmanlaması, bu iki büyük anlatıcının üslubuyla bir paralellik gösteriyor. Bu yaklaşım, kahve etrafında şekillenen hikayelerle daha da belirgin hale geliyor. Ayrıca, Kahveler Kitabı, Birsel'in Salah Bey Tarihi serisinin bir cildi olarak, yazarın özgün bakış açısını güzelce aktarıyor.
İnsan bu kadar şeyi nasıl bulabilir dedirtecek kadar ayrıntılı, bir yandan da oldukça eğlenceli hikayelere sahip bir araştırma ve deneme eseri. İstanbul kahvehaneleri hakkında herşey, özellikle edebiyatçıların kahvehane alışkanlıkları çok hoş. Dili sade ve kolay okunuyor. Dip notları çok yerinde kullanılmış. Çok fazla mekândan bahsettiğinden, bazen bilgi bombardımanından bunalıyorsunuz. Meraklıları için tatmin edici olduğunu düşünüyorum...
Salah Birsel alışveriş listesi yazsa okuruz, eyvallah. Ama bu kitap, İstanbul'un kahvelerini, muhitlere göre kahve müdavimlerinin ahvalini ve kahve kültürünü öğrenmemizi de sağlıyor. O yüzden kültür tarihçiliği ve şehir tarihçiliği açısından da önemli.
Yükseklisansa başladığımdan beri bu kitapları artık birer akademik kaynak gözüyle okuyorum ve verdiği esinleri ve bilgileri öylece kısaca anlatamam. Edebiyat tarihçileri, kent tarihçileri ve folklor araştırmacıları için bir hazine değerinde olabilir. Kahve deyince günümüzde gözümüzde canlanan o yerleri unutun. Eski İstanbul'da kahve neymiş, kimler gider, neler olur, neler yapılırmış, okuyun da görün. Baştan sona durmaksızın okumak, alacağınız tadı azaltabilir. Benim yaptığım gibi bir başka kitapla eşzamanlı okuyabilirsiniz.
“Midnight of paris” in İstanbul halinde gibiydim bi kac gundur. Namık Kemal’le gittiğimiz kahvede karşımıza Tanpınar çıktı. Direklerarası, Divanyolu, Beyazıt kahvelerinin golden age’inde bir köşede oturan Neyzen Tevfik bir anda neyini üflemeye başlarken, Ahmet Rasim’in aklına esiverdi Kağıthaneye doğru sal-landık. Mehmet Akif’ten Sabahattin Ali’ye, Cemil Meriç’ten Sait Faik’e yıldızlar geçidi...
Çok hoş hikayeler de içeriyor tabii, yer verilen ayrıntılar açısından kent tarihçileri için de bulunmaz nimet. Gelgelelim sıradan okur kent tarihçisi olmadığı için uzun uzun kahvehane kataloglaması yapılan kısımlar yorucu, verimsiz. Bir de bana "fazla keyifli" geldi üslup, böyle çapaksız anlatılardan şahsen hazzetmiyorum. Youtube gibi platformlarda tekne turuna çıkmış keyifli adamların videoları vardır hani, sakin bir sesle tatlı tatlı seyahatlerini anlatırlar. İzlerken hoşnut olur, sonra onları o teknede boğmak isterim. İstanbul bu kadar keyifli bir seyranlık olarak tasvir edildiğinde de içimde aynı duygu silsilesi uyanıyor.
kendini alçak gönüllü olarak görüp bazı bölümlerde ah bu zavallı salah diye anlatıyor. kahve ve kahveler kültürünün tarihsel anlatımı ve dönemin karakterlerinin ağzından alıntılayıp anlatmıştır. silsileyi yerinde tutmuştur. oldukça keyifli bir anlatıma sahiptir. salah birsel diğer anlatımları gibi komediye değinen ufak tasvirleri de işin içine katmıştır.
İstanbul'da edebiyatçıların ve diğer sanatçıların bir araya geldikleri mekanları Salâh Birsel'in gözünden okumak konunun ilgililerine güzel gelecektir. Öznel tarih alanında kitap az olduğu için değerli bir eser.
Koşa koşa Şark Kahvesi'ne gidecek kadar, öğrenciliğimde sık sık gittiğim Beyazıt cami avlusundaki Çınaraltı çay bahçesini düşlerime sokacak kadar, her gün bol köpüklü kahveler kavurmama sebep olacak kadar iştah açıcı bir kitap. Osmanlı İstanbul'u ve 19-20. yüzyıl şair ve aydınlarının da izlerini taşıyan bir çalışma.