biz burada iyiyiz’le başlayan üçlemenin son kitabı: yabancı.
Askeri darbe teşebbüsünün ardından birkaç günlüğüne gitmeye karar verdikleri yurtdışından dönemeyen üç kadın arkadaşın hikâyesi. Dunya, Tuba ve Suna’nın Cihangir’de başlayan yolculuğu, önce Portekiz’e, oradan Hindistan’a ve Berlin’e uzanıyor. Tuba ve Dunya’nın birlikte hazırladıkları bir haber dosyasına, evleri basılarak el konulduktan sonra bir daha evlerine dönemeyeceklerini anlayan üç kadının her biri kendine yeni bir yaşam yolu çiziyor. Roman boyunca sesini daha çok duyduğumuz Dunya’nın Berlin günleri, 1980 Darbesi’nin ardından annesiyle birlikte bu şehre göç ettiği zamanlara ait anıların yeniden ve farklı bir biçimde ortaya çıkmasına sebep oluyor. Altuğ; gazeteci ve yazarların içine düştüğü durumları, sürgün yaşamını, ırkçı tavrın yıkımını, queer kimliğin maruz kaldığı şiddeti ve dostluğun gücünü tarih için bir günlük kaydederek anlatıyor romanında. “yabancı” dışarıda bırakılanların romanı.
Barbaros Altug arbeitete als Journalist in der Türkei, unter anderem als Kolumnist bei der Tageszeitung Taraf. 1999 gründete er in Istanbul die erste türkische Literaturagentur. 2014 erschien sein erster Roman es geht uns hier gut, der 2022 verfilmt wird. Er lebt und arbeitet momentan in Berlin und publizierte neben seinen Romanen auch Artikel u.a. für Hurriyet, Radikal und den Berliner Tagesspiegel.
Çok satan bir kitap olduğu söylenen, bir üçlemenin son kitabı. Yazarın okuduğum ilk kitabı.
Çabuk okunan bir metin. Baskısı da bu okumayı kolaylaştırıyor. Sade bir dili var, çok katmanlı ve karmaşık bir kurgu değil. Birkaç cümle var yazarın söylemek istediği. Bazılarına katılıyorum, ancak bir romanda fikirlerin, bir makale yazarken kullanılan üslup ile değil, daha özenli ve daha rafine ifade edilmesi gerekir.
Bir kitap bittikten sonra ya benden bir şey alıp götürsün ya da bana bir şey eklesin isterim. ikisi de olmadı.. Ama okudum ve bitti.. olsa da olur olmasa da ..
Üçlemenin üçüncüsü ama ben ilk önce bunu okudum. Kısacık metinlerle dünyalar anlatılmış -dunyalar daha doğrusu. Sıradan ve kanıksadığımız yersiz yurtsuz kalan gazeteci hikayesi zannederken arkasında kocaman ve çarpıcı geçmişler çıkartarak 121 sayfada anlatıp bitiren yazara şapka çıkartıyorum.
Biz burada iyiyiz kitabi üclemesinin ikinci kitabini okumus oldum her iki kitabın ortak yönü iktidar çatışması sonucu ülkeyi terk eden ya da bu 2. Kitaptaki gibi ülkeyi terk etmek zorunda kalan insanlarin öyküsüydü. Dunya,Suna ve Tuba'nin lizbon tatilindeyken bir anda Dunya ve Tuba'nin yapmış oldukları Suriye iç savaşina iktidarın silah yardimi yaptiklarini belirten haber nedeniyle evlerinin basildiği ve arandiklarini ogrenmeleriyle ülke disinda yasamak zorunda kalmalariyla başladı. (Can dündarın cumhuriyetteki haberi ve yaşadıkları kullanilmiş) Vurucuydu ama Dunya'nın yaşadıkları daha da vurucuydu. Çok etkilendim. Her seferinde heteroseksuel bir birey olduğum için şükrettiğim okumalardan biriydi.Çunku bu ben kaldiramazdim. Hem LGBTQ bireyisiniz hem de muhalif ekstra vatan haini ilan edilmişsiniz daha da ne olabilir... Ayrıca sizi doğuran anneniz sizi yabancı bir ülkede sokağa atıp bırakmış. Kedim (bknz :hayvan) kaybolduğunda sokak sokak arayan ben bunu anlayamiyorum. Gerek haberlerde gerek romanlarda evlatlarina zarar veren,onlari yok sayan ebeveynleri anlayamıyorum normal varsayamiyorum. Bu okuma oldukça derindi.
Yazarın iki kitabının ardından okuduğum bu üçüncü eser, beni bir kez daha şu soruyla baş başa bırakıyor: Onu gerçekten tanıyor muyum, yoksa var oluş biçimi bir gölgeden mi ibaret? Yazdıkları, hep beni bir sınırda tutuyor — tıpkı kendine çizdiği, yaşadığı ve belki de dünyanın ona armağan ettiği sınırlar gibi. Kaleminden çıkan her satır farklı bir derinlikte. Bu üç kitapla yollarımızın kesişmiş olmasından dolayı anlamsız bir mutluluk ve açıklayamadığım bir minnet duyuyorum, iyi ki ‘bizim’ gibiler için bir şeyler yazmaya karar vermiş.