Jump to ratings and reviews
Rate this book

Dar Zamanlar #1

Ölmeye Yatmak

Rate this book
Adalet Ağaoğlu, eleştirel gerçekçiliği ve insan ruhunu derinlemesine analiz eden psikolojik çözümlemeleriyle modern Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biridir. 'Dar Zamanlar' serisinin ilk kitabı olarak yayımlanan Ölmeye Yatmak (1973) romanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarından 1970'lere kadar geçen sürede yaşanan toplumsal ve siyasi dönüşümleri Aysel karakterinin yaşamı üzerinden anlatır.

Ağaoğlu, bu romanda yalnızca bir kadının kimlik arayışını değil, ülkenin sosyal yapısındaki çatışmaları, dönüşümleri ve bireylerin bu süreçte yaşadığı içsel hesaplaşmaları ustalıkla işler. Aysel'in yaşadığı içsel yolculuk, sadece onun değil, aynı zamanda Türkiye'nin de hikâyesidir.

485 pages, Paperback

First published January 1, 1973

121 people are currently reading
3209 people want to read

About the author

Adalet Ağaoğlu

66 books172 followers
Adalet Ağaoğlu, a writer born in Nallıhan in 1929, graduated from Ankara University's Faculty of Language and History-Geography, Department of French Language and Literature in 1950. Subsequently, she joined Ankara Radio in 1951, where she worked as a dramaturg, radio theater director, and program specialist following the establishment of TRT. He departed from his post in 1970, having served as the head of the Radio Department. Ağaoğlu's foray into poetry commenced with the publication of her work in the 1948 and 1949 issues of Kaynak magazine. She subsequently made her theatrical debut with the play "Bir Piyes Yazalım" (Let's Write a Play), which was staged in Ankara in 1953 and co-authored with a colleague. The initial work of fiction by Adalet Ağaoğlu was the 1973 novel Ölmeye Yatmak.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
1,085 (43%)
4 stars
953 (38%)
3 stars
358 (14%)
2 stars
61 (2%)
1 star
21 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 159 reviews
Profile Image for cansung.
68 reviews10 followers
January 18, 2019
Cumhuriyet'in ilanını takiben tepeden inme bir devrimin toplumda yarattığı (bugün dahi üstesinden gelinemeyen) travmayı en doğal ve fakat bitaraf olmayan haliyle gözler önüne sermiş Adalet Ağaoğlu. Kesinlikle olay bazında değil, duygu ve durum temelinde çok düşündürücü bir nesir. Bilmediğimiz hiçbir şey söylemiyor ama adını koyamadığımız o uygarlık ve taassup arasında kalmışlığımızın yarattığı hissi 1930larda, 1940larda insanlar nasıl hissediyor ve adlandırıyordu onu gösteriyor. Yılmaz Erdoğan'ın "Biz bir şeyi delicesine severiz ama Tanrım neyi?" dizesi tüm Anadolu insanının iç çelişkilerinden doğan hissiyatı o kadar güzel yansıtıyor ki bence. Başka bir kapanış bulamadım.
Biz bir şeyi delicesine severiz ama Tanrım neyi?
Profile Image for Serbay GÜL.
206 reviews56 followers
November 27, 2019
Net hatırlamamakla birlikte 6 -7 sene önce okumuştum ve bu kitapla ilgili bir anım vardır. Asansörde kuzenimin eşiyle iniyorduk ve birden elimde kitabı gördü ve ' Ben hep kitaplara başlamadan önce , ilk ve son paragraflarını okurum' demişti. Ben de merak edip öyle yaptım. Ve kitabın başlangıcıyla, sonunun bağlanışının nasıl muhteşem olduğunu fark ettim. Yani o yüzden bu yaptığımı siz yapmayın. (SPOILER) Aysel'in otele girişiyle başlayıp , otelden çıkışıyla biten muhteşem bir kitap.

Kitap, Dar Zamanlar üçlemesinin ilkidir. Ölmeye Yatmak Türk Edebiyatının kesinlikle en önemli , en kendine has eserlerinden biri. Aysel karakterimiz üzerinden gencecik bir cumhuriyet kadının yer edinme çabası , bireyin kadınlık ve özgürlük arasında sıkışıp kalışını anlatıyor. Aysel üzerinden koca bir memleketin sorunlarına, bunalımlarına , memleketin rengine, ruh haline tanıklık ediyoruz. Muhteşem analizler ve tanıklıklarla dolu gıpgri karamsarlıkta muhteşem bir eser. Kesinlikle okunmadan -ölmeye yatılmaması- gereken kitaplardan birisi.
Profile Image for Sine.
388 reviews473 followers
November 21, 2020
hem içindeki tür çeşitliliği, hem de erken cumhuriyet dönemini belli başlı iki-üç kültürel iktidarın bakış açıları dışından; insani, genç, kafası karışık bir açıdan anlatmasıyla benim için çok orijinal, doyurucu, zihin açıcı bir kitap oldu ölmeye yatmak. ayrıca kadın olarak cinsiyetinin belli ülkülerle “çeliştiği” hissinin zamansız olduğunu da üzülerek görmüş oldum. nedenini bilmediğim bir şekilde hep geri plana itmiştim ağaoğlu’nun kitaplarını. vefatı dolayısıyla ilgimi çekti ne yalan söyleyeyim. bu ertelemenin de benim açımdan büyük bir hata olduğunu ve haksızlık ettiğimi de görmüş oldum. serinin devamı üzer, üzmez ayrı bir konu. bu kitabın tek başına dört başı mamur bir kitap olduğu gerçeğini değiştirmez.
Profile Image for Tuğçe Kozak.
278 reviews284 followers
May 26, 2021
Türkiye’nin modernleşme süreci sancılarını çok iyi işlemiş. Geç kalmışım dediğim kitaplardan biri oldu. Serinin diğer kitapları için şimdiden çok heyecanlıyım.
Profile Image for Kam Sova.
417 reviews11 followers
July 6, 2022
"Bir kere ekmek karnelerimizin rengi ayrı. Biz sizinle arkadaş olamayız."

Böyle geç tanıdığım için eseflendiğim bir yazar oldu Adalet Ağaoğlu.

Ölmeye Yatmak konu olarak da üslup açısından da çok sürükleyici ve güzel bir kitaptı. Kurgusunu oldukça beğendim. İçinde dünya ve ülke tarihine dair müthiş bir bilgi seli barındırmasının yanı sıra üzerine düşünecek soru(n)lar da sunuyor bize.

Cumhuriyetin ilanından sonra ilkokuldan mezun olan bir grup çocuğun Atatürk'ün açtığı yolda kendilerini bir şekilde eğitip nasıl bir yetişkin olduklarına şahitlik ediyoruz. Bu çocuklar farklı ideolojilere yönelip farklı düşünce yapıları inşa ediyorlar kendilerine. Yazarın sevdiğim diğer bir özelliği de yazdığı karakterin ideolojisi sonucu geliştirdiği o düşünce yapısının muhteşem şekilde bize yansıtabilmesiydi.
Gerek İlhan'ın, gerek Ali'nin, gerek Ertürk'ün içinde bulundukları dünyanın onlara verdiği şekil harika bir şekilde betimlenmişti kitapta.

Okurken "Makul olan nedir?" diye soruyor insan kendine. Bu makullük meselesi kitapta da geçiyor tabii.

Aysel karakterinin yaşadığı buhran sonucu ölmeye yatması sırasında okuyoruz bütün bu olanları ve Aysel'in kendisine verilmiş bütün etiketlerden sıyrılıp yeni bir kimlikle varoluşuna tanıklık ediyoruz. "Yeterince saygıdeğer değilsem değilim. Her şeyde haklı ve doğru olmak için her şeyin haklı ve doğru olması gerek," diyerek romanın özünü kavratıyor bize aslında. Bana kalırsa bir de nokta atışı yapıyor.

Eğer siz de tarih ve edebiyatın harmanlandığı eserler okumaya ilgi duyuyorsanız bunu da seveceğinize eminim.




SPOILER!!!

Kitaptaki her karakterin nasıl etrafına birer duvar ördüğünü adım adım gördüm ve onları anladım. Bu benim bir kitapta çok önem verdiğim noktalardan biri. Ertürk işlediği ilk "suçtan" bağışlandığında ve bir daha bilmeden suç işlememeyi öğrendiğinde onu anladım. Bunalım geçirip intihar etmeye çalıştığında ve askeri bir yatılı okulda asla kendini öldüremeyeceğini öğrendiğinde de onu anladım. Dışardan çok sert bir kabuğa nasıl bürünmesiyle artık benim için empati duyulabilecek bir karakterdi.

Ali'nin köyden Ankara'ya okumaya gelip okulu bitirince okumaya devam etme isteği de anlaşılırdı. İnsan bazen hedefleri ve hayalleri için fedakarlıklar yapar ama Ali gibi işi bıraksa bile bir yerlere gelemediğinden boynunu büküp vazgeçmek zorunda kalır. Ali'yi böyle anladım ve ona da empati duydum. Aysel'e hayranlık duyup Nazım Hikmet şiiri hediye etmesini de anladım.

Aysel'in onu evlendirmeye çalışan babası ve bir anneden başka bir şey olmaması gerektiğini söyleyen abisinin arasından kurtulup kendine bir hayat kurması hayranlık duyulası bir yolculuktu bence. Çok da bir şey demeye yok Aysel hakkında. Neticede kitap onun teker teker bütün tabularını kırıp yeni bir kişiliğe soyunması hakkında.

Uzun lafın kısası kesinlikle okumaya değer ve Türk edebiyatı sevenlerin beğeneceği bir eser.
Profile Image for Özgür Tekin.
156 reviews32 followers
June 29, 2016
Aysel, bir cumhuriyet kadını, bir otel odasında ölmeye yatıyor. Bunu neden ve nasıl yapıyor pek bir fikir edinemiyoruz. Kitabın bir bölümünde Aysel'in kafa sesinin anlaşılmazlığında bir "belki" ile karşılaşıyoruz o kadar.

Cidden bu kitabın ismi niye ölmeye yatmak olarak seçilmiş anlamadım. Bana göre ismi "Pus"* olmalıymış. Çünkü kitabın anlatım tarzında ve anlattığı karakterlerin kafasında bir türlü kaybolmayan bir pus var. Yazarın başarısı olarak kabul ediyorum; çünkü aynı pus okuyucunun da zihnine yerleşiyor. Okurken sık sık annemin bana çocukken söylediği bir şey aklıma geldi: "Allah zihin açıklığı versin!" Zihin açıklığı çok mühim.

Anladığım kadarıyla Adalet Ağaoğlu'nun Cumhuriyet sonrası Türkiyesi'nde gözlemlediği ve eleştirdiği temel mesele, toplumu çevreleyen değerler karmaşası. Kendilerinden beklendiği gibi olamayan, eskiye dönemeyen, bugünü anlamadıkları gibi yarını da doğru dürüst göremeyen insanlar.

Ünlü, tarihi karakterler de var: Erdal İnönü, Nazım Hikmet gibi. Birçok farklı eğilimde karakter gelip geçiyor sayfaların arasından. Hemen hiçbiri büyük bir adanmışlıkla yaptıkları şeylerin nedenleri konusunda kendinden emin değil. "Niye" sorusunun bir cevabı yok. Belki de yazarın eleştirisi de bu: sebepler konusunda insanlar ikna olmamışlar. Korumaya çalışanlar yıkmak için sebepleri olanlardan daha fazla zarar veriyor. Kutuplaşmalar, keskin sınırlar nesilleri yok ediyor. Hayatı anlamaya çalışırken istediğiniz sınırları çizin kafanızda; ama hayatı yaşarken aynı sınırları insanlara dayatamazsınız.

Bu kitap "Dar Zamanlar" üçlemesinin ilk kitabı. Bu ilk cildin sonunda Aysel'in otel odasından canlı ama ciddi sorunlarla çıktığını görüyoruz. Kafa sesi, Aysel'in yavaştan kafayı çizmeye başladığını gösteriyor. Evli ama hayatında kocası hariç iki erkek daha var. Sempatik bir karakter değil ama belki bir sonraki ciltte Aysel'i az da olsa anlarım diye ümit ediyorum. Neden ölmeye yattı, neden vazgeçti?

Serinin ikinci kitabı, ilkinden 6 yıl sonra yazılmış ve büyük başarı kazanmış. Muhteşem bir açılış cümlesi ile başlıyor: "İntihar etmeyeceksek içelim bari."

Net'te "Dar Zamanlar" üçlemesi hakkında bir yığın inceleme, tez, yazı var. İkinci cildi okuyup hepsine göz atacağım.

Okuyup okumama konusunda tavsiye istiyorsanız; karanlık, belirsiz, karton karakterlerden hoşlanmıyorsanız ve entelektüel merakınız zayıfsa hiç bulaşmayın. Özellikle Aysel'in karmakarışık iç sesini anlamayarak okumak zor iş. Ama kişisel olarak ben, Adalet Ağaoğlu'nu başarılı buluyorum; kitapları okumaya ve üzerinde düşünmeye, tartışmaya değer.

*Pus:
1. görüşü çok azaltmayan hafif, nemli sis.
2. gözde bulanık görüş, göze inen ak perde, akbasma.

Profile Image for Zeynep Haktanır Eskitoros.
136 reviews65 followers
September 15, 2020
Ben tek kelimeyle kitaba bayıldım. 5+ vermek isterdim. Hem Ağaoğlu'nun meselesine (Türkiye'nin, cumhuriyetin kuruluş yıllarında çocukluklarını yaşamış karakterler üzerinden sosyolojik bir analizini yapmış), hem anlatış biçimine herşeyine bayıldım. Türkçesi müthiş, şiir gibi...bazı paragrafları okurken Can Yücel'den güzel bir şiir okuyor hissine kapıldım; kelimeler o kadar ahenkli.

Sadece bir roman değil, kimi zaman bir tarih, kimi zaman bir sosyoloji kitabı, mektuplar, günlükler ve şiir tadı. Toplumumuzdaki sosyo-kültürel çatışmayı, bu çatışmada arada kalanları bu kadar güzel anlatabildiği için imrendim doğrusu Adalet Ağaoğluna.

Şimdi ilk işim Bir Düğün Gecesi'ne başlamak.
Profile Image for Hulyacln.
987 reviews567 followers
May 7, 2021
‘Ölüm bazen o denli çabuk gelmiyor. Ölümle savaşmak gerekiyor. Gülünecek en uygun anda gülmeyi kasıklarıma hapsedişim bundandır belki. Ölmeye yatarken ölümle savaşmak gerekeceğini düşünmemiştim.’
.
Aysel önce çocuk oluyor. Aydın, Engin, Ali, Behire gibi. Sonra büyüyor. Hayalleri de korkuları da çekmecelere saklanmış istekleri de büyüyor.
Değil mi ki içinde yaşadığı ülke de büyüyecek, olgunlaşıp yeşerecek; o da böyle yapmalı. Başını kaldırıp; istikbaline bakmalı.
.
Ölmeye Yatmak’ı okumak (hatta Adalet Ağaoğlu ile tanışmak demeli) uzun zamandır istediğim bir şeydi. Nedendir bilmem, erteledim.
Yoğun ve yavaş olduğunu sanırken; beni mektuplardan günlüklere, gazetelerden ajanslara sürükleyen bir kitapla karşılaştım. Sadece Aysel’i dinlesem belki kuru bulurdum bu kitabı. Ama diğerlerini dinlemek, okumak sayfaların usulca akmasını sağladı.
Ölmeye Yatmak sadece bir roman değil; bir döneme ait siyasi tarihin de notları niteliğinde. O tarihin, köyün gözlerinden de kentin ışıklarından da özetlenmesi.
Ağaoğlu’nun tekniğini, Aysel’in zihnindeki karmaşanın sayfalara yansımasını sevdim. İyi ki tam da şimdi okumuşum dedim.
.
Dar Zamanlar üçlemesinin ilk kitabının son sayfasını okurken; ölmenin de kolay olmadığını düşündüm.
Bir otel odası veya bir parkın soğuk bankı fark etmeksizin. Ölmek, yaşam tüm ihtimalleriyle devam ediyorken ne zor…
.
Şimdi sırada ikinci kitap var, içimde de büyük merak..
Profile Image for Ludmilla.
363 reviews212 followers
May 20, 2016
Bu kitabı ilk okuyuşumun üzerinden on yıl geçmiş neredeyse... O zamanlar param yoktu, kütüphaneden almıştım. Devamını da okuyucular bir türlü iade etmediğinden aylar sonra okuyabilmiştim. Sonra işe girince ilk yaptığım şeylerden biri Ölmeye Yatmak ve Bir Düğün Gecesi'ni kitaplığıma katmak oldu, yeniden okurum, gözümün önünde olsunlar diye. Kısmet bu haftayaymış. Yeniden okuyuşumun da eskisi kadar keyif vereceğini düşünmemiştim kitabı elime alırken. Bu hafta Bir Düğün Gecesi'ni de okumayı planlıyorum, tekrar. Bakalım o da aynı keyfi verecek mi?
Profile Image for Suna.
66 reviews7 followers
April 14, 2019
Adalet Ağaoğlu'dan okuduğum ilk roman, son olmayacağı kesin.Tam bir Türkiye panaroması, yeni kurulmuş bir cumhuriyetin yıllara yayılan gelişimi, değişimi ya da hiç değişmeyişi. çok çok beğendim.
Profile Image for Erkan.
285 reviews63 followers
August 30, 2019
40 ve 50li yillari yani cumhuriyetin ve batılılaşma çabalarının emekleme dönemini mükemmel bir şekilde anlatan bir başyapıt..
Profile Image for Sinem.
344 reviews203 followers
November 18, 2015
üçlemenin ilk kitabı olması sebebiyle diğerlerini okumadan puanlama yapmak doğru değil aslında ama tek başına bu puan uygun gibi geldi. devam kitaplarını okuyunca puanlamada değişiklik yapma hakkımı saklı tutuyorum.
tepeden inme modernleşme neden çalışmadı üzerine epey düşünmüş Adalet hanım. elinden geldiğince de anlatmış.
bana baya kendini ispat kitabı geldi bu kitap öte yandan da edebi olarak cesur davranmaktan çekinmeyen bir yazar olduğunun altını çizmiş gibi. çünkü kitabın türü roman olsa da tarz itibarıyla roman değil. mektup var, günlük var, monolog var, bağımsız kısa hikayeler var, gazete bile var.

olaydan ziyade durum kitabı, zaten birden fazla türü denerken bir yandan olaylar silsilesi olsa kitabı yorardı diye düşünüyorum. durum kitabı olduğu için de büyük bir kurgu beklemeden okumanızı tavsiye ederim. bir yandan durum tasvir ederken bir yandan da sürekli soru sorması da çok iyi. kitaptan bağımsız bir şeyler düşünmeye sevk ediyor insanı. serinin devamı bakalım nasıl.
39 reviews1 follower
March 5, 2009
This book impressed me so much when I read it. It was actually for a class, and I was supposed to write a comparative paper about it. It was definitely a very nice account of different stages of the society, and the daily dilemmas of people. Years later I was lucky- and cheeky enough to give my short paper to Ms. Agaoglu, when she was giving a talk at my university. I just wanted to share my work with her, and included my name and contact information just in case. And she did call me. I was astonished, and really appreciated it that she took time to not only read my paper but to call me and comment on it. We discussed about half an hour on the phone. I'm grateful to her for doing this.
Profile Image for Yunusemre Yener.
23 reviews5 followers
December 14, 2013
Ölmeye Yatmak iki hat üzerinden ilerliyor. Birincisi taşrada cumhuriyet neferi bir öğretmenin eğitimini alan öğrencilerin -genç cumhuriyetin yetiştireceği ilk “irfan sahibi” neslin- mezuniyetlerinden sonra tuttukları günlükler, birbirlerine yazdıkları mektuplar ve yazarın araya sıkıştırdığı bültenlerden oluşurken ikincisi bu öğrencilerden birisi olan Aysel’in yıllar sonra ölmeye yattığı bir otel odasındaki düşüncelerinden mürekkep.
Birinci hat üzerinde benim sorunlu bulduğum durum gençlerin hepsinin belli rolleri temsil etmekle birlikte ortak noktaları olan Atatürk çocuğu olmak, uygar olmak, vatana faydalı olmak motivasyonunun çizdiği sınırların dışına hiç çıkmamaları, çıkmayınca da iç çatışmaları olan roman karakterleri olmak yerine yazarın ellerine tutuşturduğu metinleri okuyan piyes çocuklarına dönüşmeleri.
Hoşlandığı kızla konuşmayı bile modernlik olduğu için isteyen, en azından kendine öyle telkin eden Galatasaray Liseli Aydın, bir işe girince “memlekete faydalı bir insan olacağım” diye sevinen Ali, İlhan gibi karakterler biraz daha derin anlatılacak potansiyel barındırmalarına rağmen üstünkörü geçilmiş. İrfan sahibi, uygar, memlekete faydalı nesil ana şemsiyesi altında her biri kendilerine biçilen alt rollerden -frankofon,solcu,ülkücü- eser miktarda sergileyip kayboluyorlar. Bu
şematizm acaba Türk modernleşmesinin yüzeyselliği ve temelsizliğinin roman kişileri üzerindeki tezahürü olarak yazar tarafından bilinçli olarak mı tercih edildi diye kendi kendime düşünmedim de değil. Nitekim yetişkin Aysel’in monologlarında onun yüce idealler peşinden koşarken, bir insan için, özellikle cumhuriyetin örnek aldığı batı medeniyeti normlarına uygun yetişmiş modern bireyler için bu yüce ideallerden daha önce gelen kişisel mutluluklarını arama sürecinin yakınından bile geç(e)mediğini görüyoruz. Kocasıyla gittiği klasik müzik konserinden sonra bu müziği sevdiği, ruhunu beslediği için vs. değil, kendisine verilmiş ödevi başarıyla yerine getirmiş olduğu için mutlu olması Türk entelijansiyasındaki olmamışlığa çok güzel bir örnek. Bu damar kitabın en sevdiğim yönü oldu.
Öte yandan yukarıda bahsettiğim yazarın arada dünyada olup bitenlerle ilgili bülten geçmesi romanın bütünlüğüne zarar verse de Attlee aşağı Nehru yukarı derken döneme ait kıt bilgilerimi hatırlamama veya yanlış bildiklerimi araştırmama vesile olduğundan beni pek rahatsız etmedi. Bu bilgiler zahmete girilip gazete kupürü formatı yerine bir bağlama oturtularak verilseydi daha güzel olurdu ama “canın sağolsun Adalet Abla” demekten başka yapacak bir şey yok. Ciddi girdiydim girizgahta, sonda cıvımayaydım iyiydi.
Profile Image for Gözde Türker.
348 reviews58 followers
December 14, 2018
Kitap kısaca, Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak belirli karakterler üzerinden bir dönemin sıkıntılarını, bunalımlarını anlatıyor. Özgürlük ve çağdaşlık düşüncelerinin ne kadar doğru anlaşılıp uygulanabildiğini sorguluyor. Türk İnkılabı'nın amacına ulaşıp ulamaşadığını, insanlara kendisini benimsetip benimsetemediğini inceliyor bir bakıma. Aynı temada okuduğum Ankara (Yakup Kadri) da zaten bu konu üzerine oldukça düşünmüştüm. Ölmeye Yatmak bu açıdan ufkumu genişleten bir kitap oldu. Ayrıca ikisini karşılaştıracak olursam Ölmeye Yatmak daha karamsar, daha soğuk ve gerçekçiliğin biraz daha acımasız olduğu bir kitap. Fakat ikisi de ele aldıkları konuyu işlemek ve okuyucuda bir etki bırakmak konusunda başarılı eserler; okumadıysanız önce Ankara'yı, sonra Ölmeye Yatmak'ı tavsiye edebilirim.

Önce Ankara'yı dedim, çünkü bana göre Ölmeye Yatmak herkesin okuyabileceği, herkese hitap eden bir kitap değil.

Bence öncelikle eleştirilen yerlere tarafsız bir yorum getirebilmek adına kişinin açık görüşlü olması gerekiyor biraz; belirli kalıplar içinde olmamak gerekiyor yani. Dünyaya - gerçi bu durumda Türkiye'ye - tek bir yönden bakan biriyseniz, ideolojik olarak bir görüşü benimsemiş ve ondan başkası hakkında bir şey duymaya tahammül dahi edemiyorsanız mesela, kitaptan uzak durun.
Profile Image for zeyneb.
340 reviews83 followers
June 13, 2025
beynimin yaralı yerlerine tuz bastın adalet

baya güçlü bir başlangıç cümlesi oldu arkadaşlar bundan sonraki her şey belli ki yokuş aşağı

gündemin etkisiyle biz neden böyleyiz biz neden böyle olduk türkiyem türkiyem sorularına fellik fellik cevap ararken bulaştığım bir kitaptı bu. cevabımı buldum mu bilmiyorum ama cumhuriyetin ilk yıllarından her türlü arketipin beynini gördükten sonra bu coğrafya huzurlu olmayı tanımıyor bunu biliyorum

böyle karışık bir ülke anca böyle bir potpurimsi anlatımla yazılabilirdi, sen beni acıttın ama ben seni seviyorum adalet, yemin ederim eline sağlık

biz gerçekten potpuri ülkesiyiz, iyi günler
Profile Image for Irem Ercan.
263 reviews20 followers
June 20, 2025
bayıldım. BA YIL DIM. sadece bir kadının hayatına değil, bir ülkenin içinden geçerek değişmeye çalışan ruhuna tanıklık etmek gibi. hem bireysel hem de kolektif bir çöküş anlatısı.

aysel bir otel odasında ölümü düşünerek uzanıyor ama biz onunla birlikte bütün bir geçmişi, rejimi, kadını, eğitimi, devrimi sorguluyoruz. ağaoğlu’nun dili öyle doğrudan ve çarpıcı ki, kitabı okurken sanki biri gelip senin kendi hayatını da parça parça söküyor gibi hissediyorsun.

beni en çok sarsan şeylerden biri, kadınların ne kadar eğitimli, güçlü, bilinçli olursa olsun, “medeniyet düzeylerini” bile erkeklerin belirlemesi. aysel’in bütün hayatı boyunca içinde olduğu her ortamda, onun değerini hep bir erkek onayı şekillendiriyor. modernleşme projesinin içine yerleştirilen kadınlar, aslında başka bir kalıba sıkıştırılıyor: bu kez sözde çağdaş ama yine sessiz, yine kırılgan, yine "güzel bir vazo" gibi. vazo olma hali medeniyetle de değişmiyor, daha muhafazakar olan ailesinde abisi evden uzaklaştırıldığı durumda aysel'e ilk kez fikri soruluyor. ilk kez ona bir soru soruluyor ama aysel'in bu "fikrine danışılma" mutluluğu da uzun sürmüyor. sonuçta soyunu devam ettirecek tek erkek çocuğu o, illa babası affederdi bir yerde der ve aysel vazo yerine yeniden yerleştiriliyor içinde büyük bir kırılmayla. merak ediyorum da böyle hissetmeyen bir kadın var mıdır hayatının herhangi bir döneminde? umarım birileri vardır.

romanın yapısı parçalı, zamanlar atlamalı, karakterler girip çıkıyor — tıpkı aysel’in zihni gibi. bu parçalanmışlık bazılarını yorabilir ama benim hoşuma gitti, tam da bu yüzden metin çok sahici geliyor. çünkü hesaplaşmak dediğimiz şey zaten asla lineer değil; çarpık, dağınık, çoğu zaman acı verici.

kitap boyunca kendi kadınlık hallerini, aile yapısını, alınan eğitimleri, okulların nasıl bir şekil verdiğini, modern olma çabasının içinde neyi kaybettiğimizi düşündüm. ağaoğlu bunu zorlamadan, bağırmadan yapıyor. ama etkisi uzun sürüyor. bazı kitaplar insanı değiştirir ya, bu da onlardan biri. sessiz sessiz farkındalık yaratıyor, kanatıyor içini.

ölmeye yatmak, aslında yeniden doğmayı başaramayanlar için yazılmış bir roman. belki de en çok kadınlar için. belki de hepimiz için. kolay değil, bir o kadar da kıymetli.
Profile Image for Bahar.
158 reviews25 followers
September 10, 2025
Roman beni özellikle biçimsel açıdan çok etkiledi. Ağaoğlu’nun aynı anda farklı teknikleri kullanması –bilinç akışı, mektuplar, geriye dönüşler, çok seslilik– okuma deneyimini zenginleştirdi ve sürekli dikkat kesilmemi sağladı. İnsan hikâyelerinin net çizgilerle verilmemesi, aralarda boşluk bırakılması, okuru aktif bir konuma yerleştiriyor ve metnin içine çekiyor.

Tarihsel ve politik arka plan da benim için eserin en güçlü yanlarından biriydi. Genç Cumhuriyet’in ideallerini kendi anlayışlarına uygun ya da işlerine geldiği biçimde sahiplenen, ama aynı zamanda bu idealler karşısında hayal kırıklığı yaşayan aydınların, farklı toplumsal kesimlerin ve ideolojik görüşlerin temsili çok katmanlı bir tablo çiziyor. Ağaoğlu, bireysel hikâyeler üzerinden dönemin zihniyetini, umutlarını ve çıkmazlarını tartışmaya açıyor.

Aysel’in hikâyesi, onu yakından tanıdıkça insanı daha çok içine alıyor, merak uyandırıyor.

Ölmeye Yatmak, benim için yalnızca bir bireyin umut–umutsuzluk hikâyesi değil; aynı zamanda Cumhuriyet kuşağının kırılganlıklarını, birey–toplum çatışmasını ve modernleşme serüveninin bedellerini sorgulatan, yoğun ve düşündürücü bir romandı.

Bugün hâlâ güncelliğini koruyor olması da çok etkileyici... Dar Zamanlar Üçlemesi'nin diğer kitapları da okunmalı.
Profile Image for Nurbahar Usta.
210 reviews89 followers
October 26, 2021
"Bir kadının özgürleşmesi / modernleşmesini tamamlayacak son adım cinsel özgürlük ya da açık cinsellik midir, bunu dayatan etraftaki erkekler midir?" gibi korkunç iyi bir temel soruyu kurcalamasına rağmen beni bu kadar hayal kırıklığına uğratacağını tahmin etmiyordum bu kitabın.

400 sayfanın belki de 300ünün hikayeyle hiçbir bağlantısı olmayan dönemin gazete haberlerinden oluşması ve bunun çoğunlukla günlük ya da mektup yoluyla aktarılması beni çok bunalttı. Hani sevdiğimiz bir arkadaşımızla mektuplaşırken "bilmem neredeki yeni türk fabrikasının ürettiği sobadan aldık, yakmayı dört gözle bekliyorum" yazılacak bir cümle, gerekli bir info değil gibi. Ya da Amerika'da yumurta hasılatının ana hikayeyle hiçbir bağlantısı olmadığı gibi, herhangi bir yan hikaye de oluşturmuyor. Bu noktada elbette Adalet Ağaoğlu'nun ideolojik konumundan gelen, "Atatürk çocukluğu"na yönelik bir taraf tutma olduğunu konuşmak gerekir. Amaç dönemin siyasi atmosferini portrelemek olabilir bu kısımlarda. Fakat son derece taraflı, kendi bulunduğu pozisyon dışındaki herkesin oldukça karikatürize olduğu, eleştiri yapmaya çalışıyorduysa da tuttuğu taraftan bakmaktan yeterince sıyrılamadığı için "haberler yığını" çıkıyor ortaya sadece. Kitapta abisi İlhan dışında kendi cenahından olmayan kimseyle tanışmıyoruz mesela ve İlhan'ın bu tersine gidiş macerası da oldukça kısa sürüp, elini eteğini çekmesiyle sonuçlanıyor. Baştaki köy okulu kısmı çok kabaca yazılmış ve yine kötü bir yeşilçam filmi başlangıcı gibi (Güzel bir köy okulu için bkz. NBC - Kasaba). Aysel'in mektuplaştığı arkadaşları hikayeye sadece Aysel'in ne kadar "modernleştiğini" ölçmek için bir başlangıç noktası olarak var.

Kitapta çok değer verdiğim tek şey en baştaki soruların yanıtını arayan, Aysel'in otel odasında yazdığı bölümler. Verdiği kararların ahlaki yanıyla birlikte ne kadarının kendi içinden geldiğini sorgulaması, çok zamandır okumak istediğim şeylerden biri. Keşke bu soruyu kurcalayan, özellikle Ankara'da geçen birkaç metin daha olsa...

Çok sıkılmama rağmen serinin devamına şans vermeyi planlıyorum. Çünkü yazar ideolojik hırkasını çıkardığında çok çok güzel şeyler okuyacağıma inanıyorum.
Profile Image for izzet firat orfa.
66 reviews6 followers
May 23, 2025
Bütün bir kuşağın yorgunluğu... Modernleşme, kadın kimliği, sınıf atlama... Hepsi bir otel odasında, bir intihar anının gölgesinde çözülüyor. Ağaoğlu, anlatıyı zamansal olarak parçalayarak sadece Aysel'in değil, Türkiye’nin de belleğini yokluyor. Sarsıcı, derin ve hâlâ geçerli.

Ölmeye Yatmak, bireyin kendini tarihsel olanın dışında kuramayacağını söyler, ama bunu bağırmadan yapar; usul usul, bir iç çekiş gibi. Aysel’in hatıraları üzerinden bir Cumhuriyet panoraması çizilirken, asıl mesele aslında görünmeyen bir yaradır: kendi hikâyesini kendi diliyle anlatamayan kadının hikâyesi. Ağaoğlu, satır aralarına gizlediği hayal kırıklıklarıyla, bize sadece ideolojik bir çöküşü değil, bireysel olanın nasıl sistematik biçimde örselendiğini de anlatıyor. Bu roman, neyin hatırlandığı kadar, neyin unutulmak zorunda bırakıldığını da yazıya geçiriyor. Ve biz okur olarak, bir kadının zihnine değil, bir ülkenin bastırılmış arzusuna tanıklık ediyoruz.
13 reviews
March 27, 2025
okumakta geç kaldığımı düşünüyordum evet 20 yıl önce okusaymışım iyi olurmuş belki ama ya hiç okumasaydım... Güzelliği dışında yazarın cesareti de hayranlık uyandırıcı.
184 reviews4 followers
June 25, 2020
Güzel bir dönem romanıydı. Cumhuriyetin ilk döneminde yaşanan kültürel devrimin sonuçları ve toplumun buna adapte olmasını ve genç bir kızın yaşamına tanıklık ediyoruz. Savaş dönemiminin getirdiği yoksulluk, devletin yaptırımları ve Türkçülük/Devrimcilik kavgasının yeni filizlendiği günlerin yanında, toplumun kadınlara bakış açısını, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini çok iyi yansıtmış. Yabancı dil konuşunca kendini aydın sananların,çilingir sofrasında ülkemizi kurtaranların, komünisti dövüp, Halkevlerini yakınca ülkenin kurtulacağını sananların kavgasının yanında, şehirlinin köylüyü küçümsemesi, köylünün şehirliye zübbe demesi? Bunların hepsi kanayan yaralamız. Kitabın yazıldığı dönemden bu yana bir adım ilerlememiş oluşumuz üzücü.
Profile Image for Tuğçe.
101 reviews
Read
December 25, 2022
"her şeyde haklı ve doğru olmak için her şeyin haklı ve doğru olması gerek."
Profile Image for Özgür.
113 reviews28 followers
May 2, 2025
Şaheser, ne desem, nasıl anlatsam bilemiyorum tek kelimeyle şaheser.
Profile Image for Bee.
246 reviews2 followers
May 1, 2021
Aaahh! Kitabi ilk elime aldigim gun ve bitirdigim gun arasinda gecen sureden belli aslinda kitabin bende yarattigi intiba. Ezbere arketipik karakterler, kasitli olarak gulunclestirilmis, sozum ona betimleyici sahneler, ilk defa yaratilan ve kimsenin bilmedigi bir dunya, baglam olsaydi bile fazla detayli ve gereksiz kacacak yan yollara sapmalar, belirli karakterleri one cikarayim derken okuyucuyu didaktiklige bogan bir israr, okurken insanin yakasini cekistiren buyurucu bir anlatim... hepsi var kitapta.
Iyi bir editor su metnin yarisini cope atardi. Atmaliydi.
Profile Image for Truusje Truffel.
95 reviews11 followers
March 9, 2020
Het nieuwe Turkse ideaal

Eind 2019 verscheen bij Uitgeverij Jurgen Maas de roman Gaan liggen om te sterven, het existentialistische romandebuut van de Turkse auteur Adalet Ağaoğlu (1929) welke In Turkije verscheen in 1973. Deze klassieke roman behelst de periode 1938-1968 en Turkije worstelt met de ideologie van de recent overleden president Atatürk, met het verleden ten tijde van het Ottomaanse Rijk nog geworteld in de genen. Ağaoğlu, die wordt gezien als een van de meest belangrijke romanschrijvers van de 20e eeuwse Turkse literatuur, schreef ook toneel, essays, korte verhalen en memoires. Terecht heeft Schwob heeft deze titel opgenomen in de winteractie 2019-2020.

Ankara, 1968
Aysel, een getrouwde en geëmancipeerde vrouw, gaat een hotel binnen, kleedt zich uit en gaat op bed liggen met als doel te sterven. Een raadselachtige binnenkomer, vooral omdat ze aangeeft een lachbui te voelen opborrelen. Ze vertelt werkzaam te zijn als docent op de universiteit en het bed gedeeld te hebben met een van haar studenten. De onzekerheid of ze nu zwanger is houdt haar bezig.

Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938), de eerste president van Turkije heeft zijn stempel gedrukt op de gemoederen van de bevolking door de vergaande progressieve hervormingen met als doel de republiek Turkije te moderniseerden tot een wereldlijke, niet aan geloof gebonden, industriële natie. Het oudere en conservatieve deel van de bevolking had grote moeite om in de modernere maatschappij te gedijen en had de nodige kritiek op de Kemalitische ideologie van de toch wel autoritaire Atatürk, vanwege het paradoxale gevoel dat dit opriep ten opzichte van het islamitische geloof. Van hem is de gevleugelde uitspraak:

'Alles wat we op deze wereld hebben, is het werk van vrouwen.'

1938
Onderwijzer Dündar heeft de hervormingen omarmd en implementeert het zeer gedreven in zijn lessen, waarbij hij erg zijn best doet - wellicht ter eigen eer en glorie - , maar zich toch niet voldoende kan inleven in zijn klas. Tijdens een uitvoering waar ook de ouders van de kinderen bij aanwezig mogen zijn, lopen de gemoederen op. Met de tenen krom aanschouwen ze gruwelend het progressief aandoende spel van de klas. Heel voelbaar is verscheurdheid die de kinderen uitstralen, tussen hun conservatieve ouders en de veel modernere onderwijzer. Tijdens het dansen van de polka moeten ze elkaar aanraken, maar in de cultuur is dit niet toegestaan en gevoelsmatig hinken de kinderen op twee benen.
Dit is de scene die de sleutelrol heeft in het hele verhaal.

Thuis, in het middenstandsgezin, hebben de ouders van Aysel vaak onenigheid over de gevolgen van de culturele omwenteling, zoals de modernere kleding die ze van haar moeder mag dragen. 'Mijn moeder heeft haar haren laten onduleren. Maar mijn vader vindt het niet eens goed dat ze haar hoofddoek afdoet'.
Het 'moeten' moderniseren heeft zijn tijd nodig, maar de bevolking krijgt niet de tijd om te wennen aan de gedwongen omwenteling, die niet binnen de duur van één generatie gerealiseerd kan worden. Dit levert veel consternatie op, de gevoelens schuren, soms letterlijk tot bloedens toe.

'Als ik erin slaag Hem (Atatürk tt) ieder jaar op 10 november te herdenken en een Turks meisje word zoals Hem dat voor ogen stond, dan ben ik ervan overtuigd dat onze Onsterfelijke Vader in het Etnografisch Museum, waar hij ligt, vredig zal slapen.'

Soms met zichzelf in de knoop, willen de zoekende jongeren luisteren naar Westerse muziek en gaan studeren, waarbij ze heel gedreven zijn om die kans te baat te nemen. Ook Aysel, die naar Istanbul vertrekt, waar ze zich heel eenzaam voelt. Ze doet er alles aan om te kunnen opklimmen op de maatschappelijke ladder, maar ondanks - of juist dankzij? - haar geëmancipeerde leven, wordt ze genaaid door de ander.

'En op die plek waar ik mezelf terugvond, trof ik ook mijn overbodigheid aan.'

De caleidoscopische en beeldende roman meandert als een mozaïek door de tijd en tussen de personages, waardoor het veel verdiepende verhaallijnen heeft. De verschillende hoofdstukken geven een podium aan onder andere een aantal klasgenootjes van Aysel, haar onderwijzer en haar zusje. Voor de opbouw van de roman heeft Ağaoğlu gekozen voor verschillende stijlen, zoals verschillende vertelperspectieven, dagboekvorm, krantenartikelen en briefwisselingen. Romantisering van Frankrijk is ook de Turkse jeugd niet vreemd. Regelmatig verschijnt in de roman het motief 'sering' welke symbool staat voor nostalgie, onschuld en herinnering.

Een intrigerende roman - in een voortreffelijke vertaling van de hand van Hanneke van der Heijden - die een prachtig tijdbeeld geeft van de geschiedenis van het land en een kritisch inzicht biedt in de cultuur van met name de jeugd. Van het lange haar van de meisjes dat werd gekoesterd en het uithuwelijken, tot de voorzichtige schreden naar emancipatie en feminisme. Uitspraken als 'De heiligste plicht van de vrouw is het moederschap. Punt uit!' en 'Wie naar school gaat, loopt weg voor werk', worden moeizaam door de jeugd met voeten getreden, ook de meisjes willen kansen grijpen en wereldwijzer worden. Heel voorzichtig kunnen enkelen van hun ouders daarin meegaan. Aangelegenheden die heden ten dage nog steeds significant zijn.
Profile Image for Meryem.
171 reviews3 followers
April 7, 2025
4,5/5

Yazardan okuduğum ilk kitaptı. kitabı aslında sevdim. sadece birkaç şey beni rahatsız ettigi için tam puan vermedim. Kitabın toplumsal olayları da anlatması güzeldi. Cumhuriyet döneminin ilk zamanlarını da okumuş oluyoruz. Seri kesinlikle devam edeceğim. Bir de kitapla ilgili bir çöl tez, makale var onlara da bakmak istiyorum.
Displaying 1 - 30 of 159 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.