Jump to ratings and reviews
Rate this book

Fahim Bey ve Biz

Rate this book
Abdülhak Şinasi Hisar’ın “hikâye” dediği romanları, insanın iç dünyasının izini süren, ruhunun derinliklerinde seyreden üslubuyla 20. yüzyıl klasiklerimizdendir. Hisar, özgün diliyle karakterlerini ve hayatlarını inşa ederken onlara hem çok yakın hem çok mesafelidir. Romanlarını vakaların değil karakterlerin etrafında kurgulayan Hisar, zaman ve mekânı geçmişseverlikten ziyade hafızanın temel taşları olarak kullanır.
Abdülhak Şinasi Hisar, ilk romanı Fahim Bey ve Biz’de, Fahim Bey’in sıradan, fakat gelecekten bakıldığında tüm bir dönemin hareket, dönüşüm ve çelişkilerini içinde barındıran hayatını hikâye eder. Geç dönem Osmanlı dairelerindeki bürokratlığı, tüccarlık denemeleri, kimlik arayışları, tutunamayışlarıyla Fahim Bey, edebiyatımızın benzersiz karakterlerindendir.

212 pages, Paperback

First published January 1, 1941

8 people are currently reading
539 people want to read

About the author

Abdülhak Şinasi Hisar

22 books36 followers
He was born in the mansion of his maternal grandfather Muhtar Bey in Rumelihisarı. Abdülhak Şinasi Hisar's childhood was spent in Rumelihisarı, Büyükada and Çamlıca. In 1898, he entered Galatasaray Sultanisi.
Without informing his family, he left Galatasaray Sultanisi in 1905 and went to Paris. He attended the École Libre des Sciences Politiques in Paris until 1908. In Paris, he frequently met with Prince Sebahattin, Dr. Nihat Reşat Belger, Ahmet Rıza Bey and Yahya Kemal.

He returned to Turkey after the declaration of the Second Constitutional Monarchy (1908). He worked for French and German companies, the Ottoman Bank, the Reji Administration, and after 1931 he settled in Ankara and worked for the Ministry of Foreign Affairs. In 1948, he returned to Istanbul and settled in an apartment overlooking the Bosphorus in Ayaspaşa. For a while, he worked as the editor-in-chief of the magazine Türk Yurdu (1954-57). He died of a cerebral hemorrhage at his home in Cihangir in 1963.

He began his literary career in the Armistice years with poetry, book reviews and criticism in Dergâh and Yarın magazines. From 1921 onwards, he became known for his articles in the newspapers İleri and Medeniyet; he also wrote for the magazines 7Ağaç, Varlık, Ülkü and Türk Yurdu, and the newspapers Milliyet, Hâkimiyet-i Milliye and Dünya. Although he was a writer of the Republican period, Hisar remained loyal to the Constitutionalist generation in terms of language and style, and all of his works are mainly based on “memoirs”. In his novels, he adopted the literary approach of writers such as Maurice Barrés, Anatole France and Marcel Proust.

Winner of the 1942 CHP Story and Novel Prize, Fahim Bey and Us was translated into German (Unser Guter Fahim Bey, trans.: Friedrich Von Rummel, 1956). Sermet Sami Uysal (Varlık Publications, 1961) and Necmettin Türinay (M.E.B., 1988) each wrote a book on Abdülhak Şinasi Hisar. After his death, Abdülhak Şinasi Hisar: Seçmeler (Haz.: S. İleri, YK7Y, 1992), Geçmiş Zaman Edipleri (Haz.: T. Yıldırım, Selis, 2005) and Kelime Kavgası: “On Literature and the Novel” (Selis, 2005). Emre Aracı composed a violin concerto of the same name (1997) inspired by the Bosphorus Moonlight.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
204 (40%)
4 stars
182 (36%)
3 stars
95 (19%)
2 stars
15 (3%)
1 star
4 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 55 reviews
Profile Image for Burak.
218 reviews168 followers
November 22, 2022
Uzun zamandır bu kadar keyif alarak okuduğum bir kitap olmamıştı galiba, üst üste beğenmediğim kitaplara denk geldiğim bir dönemde hızır gibi yetişti Fahim Bey ve Biz.

Açıkçası Murat bu kitaptan bahsedene kadar Abdülhak Şinasi Hisar bildiğim, duyduğum bir isim değildi. Hadi ben genel anlamda 1950 öncesi ülke edebiyatına pek aşina değilim, o yüzden cehaletim hoş görülebilir belki ama anladığım kadarıyla Hisar'ın gölgede kalmışlığı bana özgü bir durum da değil. Mesela bu kitabın baskısı uzun bir süredir yokmuş, Everest Yayınları yazarın külliyatına el atmış da birkaç ay içinde yeni baskısıyla geliyor raflara. Döneminin önemli isimlerinden övgü alan, ödül alan, üstelik kalemi de gerçekten güçlü, hikayesini bir yandan anlatırken bir yandan irdeleyen, okuruna değer verdiğini her sayfada hissettiren bir yazarın okurundan uzakta kalması üzücü. Umarım yeni baskılarla değişir bu durum.

Abdülhak Şinasi kitabına Fahim beyin ölüm ilanını haber vererek başlıyor ve bu noktadan itibaren hem anlatıcımızın Fahim bey hakkındaki kendi düşüncelerini hem de başta babası olmak üzere sağdan soldan duyduğu şeyleri dinliyoruz. Yani başkarakterini anlatırken benim pek rastlamadığım bir yol izliyor yazar, karakterin duygularını düşüncelerini aktarmak yerine bize sadece etrafının onu nasıl gördüğünü gösteriyor. Bunu yaparken de bir sürü tespitte bulunuyor, yorumlar yapıyor, kimi yerlerde felsefi sorgulamalara girişiyor.

Kitap 1941'de yayınlandığı için haliyle bazı kelimeleri anlamak güç, sözlüğe bakmak gerekiyor ama yazarın dili yine de çok akıcı. Hisar'ın anlatımında okuru sürekli tutan, devam etmesini sağlayan bir ahenk var. Kitapla ilgili tek sıkıntım son yaklaştıkça anlatıcının Fahim Bey'i bırakıp tamamen yukarıda bahsettiğim felsefi sorgulamalara ağırlık vermesi, bu yüzden de kitabın romandan ziyade denemeye yaklaşması oldu. Anlatı içerisinde parça parça olunca hikayeye derinlik katan bu kısımlar bir anda boca edilince kitabın dengesini bozmuş bence.

Umuyorum yeni baskıyla beraber Fahim Bey ve Biz çok daha fazla okura ulaşır, Abdülhak Şinasi Hisar'ı daha fazla okur ve konuşuruz.
Profile Image for Memduh Er.
68 reviews23 followers
January 5, 2020
Tekrar buluşmak üzere ayrılıyorum Fahim Bey'den. Kaç kere okurum, ne zaman okurum bilmiyorum, ama son defa okumadığıma eminim.

Kimseye tavsiye etmem, zira hazır olup olmadıklarını bilmem. Bu kitap sadece kendisine hazır olanlara bir hediye, hazır olmayanlara bir zulüm olur. Ben tam zamanında karşılaştım. Çok güzeldi. Laf olsun diye söylemiyorum, "güzeldi," (estetik olarak üst seviyeydi manasında) 132 sayfa kitapta sanırım 150 cümleden fazlasını işaretledim. Mesela:

"Zira herkes gizlice hıyanet ettiği bir ahlaka hürmetini başkalarına itham ile ispat etmek ister." (s.40)

veya

"İhtiyarların böyle, mezarlıklara düşmeden önce, düştükleri bir 'araf' hayatı vardır. Ölüm, onlar daha hayat içindeyken, böyle yalnızlık, sükût ve inziva ile başlar." (s.115)

Türk edebiyatında karşılaştığım en ilginç eserlerden biri. Sadece roman demek gelmiyor içimden, bildiğimiz anlamda bir roman da değil zaten. Ama biraz Tolstoy'u hatırlattı bana, üslubunu - daha ağdalı olsa da - çok benzettim. Belki "Ivan Iliç'in Ölümü" kitabına benzerliği yüzünden. Çok merak ettim, okumuş mudur Abdülhak Şinasi Hisar (okumuştur herhalde), ne kadar etkilenmiştir, bu etkilenmesi iradi midir? Varoluşçu edebiyatın baş yapıtı dünyada "Ivan Iliç'in Ölümü" ise eğer, Türkiye'de de "Fahim Bey ve Biz" herhalde. (Benim için öyle... En azından şimdilik...)

Bazen de güzel bir şarkı gibiydi kitap, sözlerini anlamasan da olur, dinle yeter. Osmanlıca'nın zarafetini son noktaya kadar kullanmış yazar. Öyle bir ritm duygusu vermiş ki insana, zaman zaman şiir mi okuyorum, şarkı mı dinliyorum emin olamadım.

Herkesin, bu eserle, tam zamanında karşılaşması temennisiyle...
Profile Image for Cemre.
724 reviews563 followers
July 30, 2019
"Bir fâninin öldüğüne kimse şaşmaz ve kimse düşünmez ki o da kendisini ölümden bizim kendimizi sandığımız kadar uzak sanırdı. İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz. Herkes ancak biraz kendi komşusuyla meşgul olur. Herkes ancak bir iki düşman için kin, ancak üç dört dost veya akraba için haset veya muhabbet ve ancak beş altı vücut ve ruh için bir zaaf, bir temayül veya bir aşk duyar ve beşeriyetin üst tarafı bize tamamen yabancı gibi karanlık kalır. Fakat en keskin dürbünler gibi en meraklı gözler de, o bir parça alaka duyarak meşgul oldukları âlemlerden bile sade parça parça manzaralar görerek, hayal meyal seçtiklerini isabetle tespit edemezler. Ve o uzak dünyalar, bizim kendilerine taktığımız isimlerden haberleri bile olmayan yıldızlar gibi, teşhislerimizi bile duymazlar".

Fahim Bey ve Biz'i aramış, taramış; fakat ne kitabevlerinde ne internette ne de sahaflarda bulabilmiştim. Birkaç ay önce kütüphanede şansımı denemiş; ancak kitabın ödünç alındığını görmüş, vazgeçmiştim. Yine tesadüf eseri kütüphanede dolanırken kitaba rast geldim ve derhal ödünç aldım. Kitaba dair bir şeyler yazmadan önce bu kitabın mutlaka kendi kütüphanemde olması gerektiğini düşünüyorum; çünkü o kadar çok altını çizmek istediğim, not almak istediğim kısım oldu ki kalemi elime almamak için kendimi gerçekten zor tuttum.

Hikâye, Fahim Bey'in ölümü ile başlıyor. Babasının arkadaşı olan Fahim Bey'in ölüm ilanını gören hikâyenin anlatıcısı, Fahim Bey'e dair gerek kendi gözlem ve hislerine gerek başkalarının -anlatıcının tam zıttı his ve fikirlere sahip kişilerin- Fahim Bey'e dair his ve gözlemlerine yer veriyor. Peki, kimin fikirleri Fahim Bey'i yansıtıyor? Anlatıcının mı, anlatıcının çevresindekilerin mi yoksa hiçbirinin mi? Zira Abdülhak Şinasi Hisar, bu soruya cevap olarak adeta kitabın sonunda şöyle bir tespitte bulunuyor:

"Sanki ne biliyoruz? Ne kadar az biliyoruz! Hele bildiklerimizin ne kadar azını yapabiliyoruz! Ne olduğumuzu ve ne işlediğimizi hangimiz biliriz? Hele yabancılar nasıl bilsinler? Kimse göründüğü gibi değildir. Fakat kimse görünmediği ve kendi olduğunu sandığı gibi de değildir. Kimse bizi kendimizin olduğumuzu sandığımız gibi göremez. Kimsenin nasıl olduğunu hiç kimse bilemez. Başkalarının gözleri en tabii manamızı başka manalara çeker. Biz sevgiyle gülümseriz ve onlar yüzümüzü kin ile buruşmuş görürler. Yabancı gözler ve izanlar bizi olduğumuzdan büsbütün başka, ya şişman ve kısa, ya zayıf ve uzun gösteren bozucu ve güldürücü aynalardır. Bunların içinde biz kendi kendimizi görebilsek şüphesiz bildiğimiz kendimize benzetemezdik. Fakat bizi gören bu yabancı gözlerin koydukları şekillere girmeye mahkûmuz. Zira kendimizin olduğumuzu sandığımız şekilde görünmemizin ise hiç imkânı yoktur. biz bile kendimizi en sadık bir aynada görmek istesek nefesimizin buğusu aynamızı bulandırır ve gözlerimizi şaşırtır".

Abdülhak Şinasi Hisar, Fahim Bey'in karakteri üzerinden aslında pek çok soru soruyor okuyucuya. Duraklatıyor, düşündürüyor, tatmin edici bir okuma sunuyor.

Fahim Bey'in optimizmle başlayıp pesimizmle son bulan hikâyesini bulabilirseniz okuyunuz derim.
Fahim Bey, Türk Edebiyatı'nda tanışılması gereken karakterlerden.
Profile Image for Zeynep T..
925 reviews131 followers
October 16, 2022
"Herkes gökte yıldız arayan müneccimler gibi yaşar. Halbuki herkes yolunda açılan bir çukura düşecektir."

Abdülhak Şinasi Hisar'ın yayımlanan ilk romanı. Yazardan okuduğum ilk kitap Çamlıca'daki Eniştemiz idi ve orada bir iki yerde adı geçen Fahim Bey’in romanı olduğunu görünce hemen okumak istedim. Şark kültüründen hiç ayrılmamış diye bahsedilen Vamık Bey’in yerine burada Garp kültürüne bağlanmış Fahim Bey ile müşerrefiz. Yine kaybolup gitmiş bir neslin, zamanın, alışkanlıkların ve İstanbul'un anlatımını buluyoruz metinde. Yazar ağıt yakmıyor geçmişe. Yaşananları hatırlayıp iyi ya da kötü yaşanan dönüşümün kaçınılmazlığını olgunlukla karşılıyor.

Kitapta Abdülhak Hamit Tarhan, Tevfik Fikret, Halid Ziya Uşaklıgil gibi yazarlara göndermeler var. Vamık Bey'den o kadar çok bahsediliyor ki bir ara Çamlıca’daki Eniştemiz kitabını okuyorum sandım. Göndermeden fazlası var çünkü. "Yaşlanan, İhtiyarlayan Adam" başlıklı bölüm en sevdiğim kısım oldu.

Yazarın eserlerini okurken şunu unutmamak lazım; Abdülhak Şinasi Hisar Cumhuriyet döneminin avangart ve modernist romancısı olarak kabul ediliyor kimilerince. Hatırayı bir sanatsal form olarak kullanan Hisar’ın eserlerinin deneysel özelliği üzerinde duruluyor. Deneme/anı/biyografi sınırlarında gezen eserlerinin kurmaca olduğunun altını özellikle çizmiş yazar zamanında. Fakat kendi hayatından izleri görmemek de mümkün değil.

Ali Nizamî Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği isimli kitapla okumalarıma devam edeceğim.

Kaynak: Mahfuz ZARİÇ, Edebî Türlerinin Tespiti ve Anı İzlenimi Sorunu Bakımından Abdülhak Şinasi Hisar’ın Eserleri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2014 18 (2): 111-126


Profile Image for Şirin.
56 reviews15 followers
April 6, 2021
Fahim Bey ve Biz çok göze çarpan bir kitap değil. Hatta birden çok insan bana bu kitabın bölüm zorunlusu olup olmadığını sordu. Aslında ben de Fahim Bey ve Biz'i şans eseri keşfettim. Defalarca başladım ve bıraktım. Nedeni asla kitabın "sıkıcılığı" değildi. Sanki Fahim Bey ve Biz adım adım okunması gereken bir kitaptı. Ve öyle de oldu.

Özetle tanımadığımız, adını dahi bilmediğimiz bir erkek anlatıcının o yıl kaybettiği aile dostu Fahim Bey üzerine olan izlenimlerini aktardığı bir roman olarak düşünülebilir. Fakat anlatıcının kurmaca sesi ile yazarın sesi birbirlerine oldukça karışabiliyorlar. An oluyor ki cümleye yazar başlıyor ve yaşamaya dair mesele edindiklerini boşaltabiliyor. Bunu yaparken hem size hem kendisine sorular soruyor. Çoğu zaman yanıtlamıyor. Sanırım anlatıcının güzelliği burada. Çok müdahale etmiyor.

Sorduğu sorular da öyle geçiştirilecek şeyler değiller haa... Ölüm felsefesi, benlik felsefesi ve bunun gibi birçok felsefi tartışmaların alanına giriyor. Sizi de sokuyor.

Anlatıcı böyleyken böyle. Peki ya Fahim Bey? Bilmiyoruz. İşin en güzel tarafı bu ya. Daha önce okuduğum hiçbir romanda karşılaşmadığım bir biçimde anlatıcı kendi yarattığı kurmaca karakterini tanımadığını itiraf ediveriyor bize. Ki bunu öyle bir kıvraklıkla yapıyor ki biz Fahim Bey'in varlığına ve derinliğine, çözülemezliğine ikna ediyor okuyucuyu. Sanırım bu ana kadar romanın eksik kalan yerleri vardı gözümde. Tamamlandım. Hayran oldum. Daha fazla tanımak istiyorum hem yazarı hem de Fahim Bey'i. Ama anlatıcının da söylediği gibi bundan sonrası hep bize kalan hayaller. Biz Fahim Bey'in nasıl olmasını istiyorsak öyle çizelim onu. Biraz da bizim aynamız olsun.
Profile Image for Renklikalem.
540 reviews174 followers
July 7, 2023
İlk sayfalarda güzelliğinden ağlayasım geliyordu, son sayfalarda hüzünden. Bana çok yoğun duygular yaşattı Fahim Bey. Unutmayacağım roman karakterleri arasına girdi çoktan.
📚
Kurgusu ve içeriğine ayrıca mest olsam da; üslubu, dili, nakış gibi ince ince işlenmiş uzun cümlelerinin yüklendiği derin anlamları asıl kalbimi fetheden.
📚
Bir arkadaşım (evet sen:) bu kitap için “fazla psikoloji yapmış romanı hiç etmiş” dediğinde yok ya demiştim. Kitabın yarısını okuduktan sonra minik bir parça hak verdim, çok fazla felsefeye girmiş ve çok fazla yazarın sesini duyuyoruz ama tam o esnada ihtiyarlıkla ilgili yazdığı efsane iki bölüm var ki konuş be Abdülhak Şinasicim ben dinliyorum seni dedim🫠
📚
Yazıldığı dönem tefrika olarak basılmış. Bundan önce okuduğum başka bir tefrika roman olan -ki bambaşka eserler tabii ama dilden bahsedeceksek eğer- Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak’ının üstüne ilaç gibi geldi bana. Çok severek okudum!❤️
📚
Bu arada kitapta Hisar’ın bir diğer kitabı “Çamlıca’daki Enişteniz”in o kadar çok bahsi geçiyor ki bu davete kayıtsız kalamazdım, o kitap da İzmir’deki kitaplığımdan Ayvalık’a gelmek üzere yola çıktı:) Bu yaz bir Abdülhak Şinasi Hisar okumadan daha bitmeyecek.
Profile Image for Usuyitik.
204 reviews76 followers
October 2, 2014
sanırım, pek sevgili Şule Gürbüz'ün edebiyattaki ruh atalarını aradığımızda karşımıza Abdülhak Şinasi çıkacaktır.

dilinin zenginliği, duyuşunun derinliği, ince alayı ve o herkese nasip olmayacak hazerfenliğiyle, Türk romanının kurucu babalarından biri olmak şerefi kendisine atfedilmelidir. Her ne kadar Ali Nizami Bey de, Fahim Bey de birer modernist roman olarak görülmüyor olsa da, hatta Tanpınar Fahim Bey için şöyle demiş olsa da:
"ona şüphesiz ki, bir roman diyemezdik. hatta bildiğimiz şeklinde bir hikaye bile değildi; bununla beraber bu kitabı metotla yapılmış bir röportaj veya anket addetmek büyük farika ve zenginliklerini adeta inkar etmek olacaktı. bu hususiyetlerin başında, abdülhak şinasi’nin hülyası gelir. bugünkü edebiyatı yakından takip edenler, bu hülyayı ve onun ömrün büyük hakikatlerinin çok defa herkes için boş duran tasını zaman zaman dolduran lezzetli ve büyülü içkisini gayet iyi bilirler."
Profile Image for Korcan Derinsu.
584 reviews410 followers
January 3, 2023
3.5/5
Yazarla tanışma kitabım. Roman olarak bilinse de roman demek doğru mu bilemiyorum. Romanla deneme arası bir yerde duruyor gözümde. Kurmaca kısmı (yani Fahim Bey’in hikayesi) zayıf ancak oradan filizlenen denemeler güçlü. Yer yer tekrara düşmesine rağmen güzel gözlemler ve cümlelerle kendini okutmayı başaran bir metin.
Profile Image for Özgür.
175 reviews165 followers
February 1, 2019
Kapağında roman diye belirtilmiş ama yorumların birinde belirtildiği üzere deneme gibi de okunabilir. Öncelikle Hisar dili çok iyi kullanıyor, günümüzde pek kullanılmayan sözcüklere yer verdiği için arada sözlüğe bakmak gerekiyor ama ne kadar uzun olursa olsun cümleleri okurken kaybolmuyorsunuz. Kitabın pek çok satırının altı çizilebilir ama yazarın bu cümleleri altı çizilsin diye yazmadığını, gösteriş yapmak veya aforizmalar sunmak için yapmadığını anlıyorsunuz.

Dediğim gibi bildiğimiz anlamda bir roman değil. Gazetede ölüm haberini gördüğü Fahim Bey ve onun hayatı (gençliği, giysileri, hayalleri, hastalıkları, ölümü vs.) üzerinden pek çok konuyu tartışıyor ve sorular soruyor. İyi-kötü nedir, insan kendini tanıyabilir mi, başkaları bizi tanıyabilir mi, mutluluk gerçeklerle mi hayallerle mi mümkün olur, yaşlılık nedir ve bunlar gibi bazı sorular daha.

Okumaktan çok keyif aldığım bir kitap ve tanımaktan çok mutlu olduğum bir yazar oldu. Elimden geldiğince diğer eserlerini de okumaya çalışacağım.
Profile Image for psk.okuyor.
49 reviews14 followers
December 29, 2023
10/10 müthiş bir metin okudum, Fahim bey ve biz Türk edebiyatında okuduğum en sağlam metinler arasına girdi. Hikayenin anlatıcısının ismi bilinmiyor fakat anlatıcının Fahim Bey’in yine ismi bilinmeyen yakın bir arkadaşının oğlu olduğunu biliyoruz. Bir olay değil aslında bir kişi analizi kitabı. Fahim beyi bu kişinin ağzından ve etrafındaki insanlardan okuyoruz. Hikaye Faim Bey’in bir gazetede yayımlanan ölüm haberiyle başlıyor . “ Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler hiçbir şey duymaz.” Sayfa 7.
Kitapta; zaman, eşya , hatırlama kavramları önemli yer tutuyor.. Çamlıca’daki eniştenin Fahim bey hakkındaki hisleri çok dikkatimi çekti
, tahmin ediyorum ki bu enişte Çamlıca‘daki Eniştemiz kitabındaki enişte:) O zaman kitaplarındaki kişiler arasında bağlantı da var diyebiliriz. Bunun arkasından o kitabı okumaya karar verdim. Kimine göre melek kimine göre
dinsiz kimine göre deli bir adam Fahim bey.
Parasının olmadığı fakat riyakar bir insan olmadığı için kimse minnet etmeyen ve babasını mutlu etmek için güzel evlerde oturan borçlanan harçlanan çalışan hayal kuran, kanımca Avrupayı da iyi tanıyan bir adam ( bakınız İngilizlerle görüşmesin de dakikliği ve terziye diktirdiği kıyafetler:)) borcunu uzun dönem kapatamasa da ömrü boyunca giyse tüketemeyecek Avrupai kıyafetler diktirmesi:))
Bana göre mizahi kuvvetli kısımlar vardı.
Keşke bu kitaba derin inceleme yapacak kadar Türk Edebiyatı ve Dönemi hakkında bilgim olsaydı. Bu halimle bile cok cok sevdim.
Sayfa 130: bazen bir kalbi incitmekten çekiniriz ve sonra o kalbin bizim yıllarca sürmüş bir gafletimizle kırılmış olduğunu öğreniriz. Bazen de yaptığımız fena bir şeyden iyi bir netice doğar. Böyle, istemeyerek işlediğimiz fenalıkların ve bilmeyerek yaptığımız iyiliklerin
haddi hesabı var mıdır?
Profile Image for Fethi Naci.
125 reviews180 followers
Read
January 17, 2014
#10
A.Ş. Hisar 'edebiyat yapma'yı seviyor... Fahim Bey ve Biz, geçmiş zamana övgünün ve geçmiş zamanı özlemenin romanı. Fahim Bey, belli bir dönemin (İkinci Meşrutiyet) insanı. Biraz da "işe yaramayan bilgilerin işe yaramayan aydın tipi".
Öyle sanıyorum, 'Fahim Bey', Türk romanında hep 'tek' olarak kalacaktır.
Profile Image for Passive Apathetic.
82 reviews
March 23, 2012
"İnsanlar, birbirinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz. Herkes ancak biraz kendi komşusuyla meşgul olur. Herkes ancak bir iki düşman için kin, ancak üç dört dost veya akraba için haset veya muhabbet ve ancak beş altı vücut ve ruh için bir zaaf, bir temayül veya bir aşk duyar ve beşeriyetin üst tarafı bize tamamen bir yabancı gibi karanlık kalır. Fakat en keskin dürbünler gibi en meraklı gözler de, o bir parça alaka duyarak meşgul oldukları alemlerden bile sade parça parça manzaralar görerek, hayal meyal seçtiklerini isabetle tespit edemezler. Ve o uzak dünyalar, bizim kendilerine taktığımız isimlerden haberleri bile olmayan yıldızlar gibi, teşhislerimizi bile duymazlar."
Profile Image for Rüçhan.
375 reviews7 followers
July 1, 2014
Abdülhak Şinasi Hisar'la ilk tanışmam oldu bu ve çok sevdim kendisini. Arka kapakta da söylendiği gibi farklı bir kitap "Fahim Bey ve Biz". Biyografi, anı, deneme, felsefe her şey var içinde. Hisar'ın pek çok saptamasına bayıldım. 40'lı yılların henüz yozlaşmamış zengin sözdağarcığıyla yazıldığını baştan söyleyeyim. Her eski kelime gördüğünde Çince bir şey görmüşçesine göz belertenlerdenseniz bu kitabı okumayın.
Profile Image for Mehmet B.
259 reviews19 followers
January 1, 2017
Hayatın ve düşüncenin izafi yönlerine ve hayal gücünün kıymetine dair muhteşem bir eser.
Profile Image for Murat.
85 reviews
August 15, 2022
Kulubumuzde hevesle secilmesine ragmen baskisi tukendigi icin toplu okuma firsati bulamadigimiz bu romani, 1941 tarihli ilk baskisindan okudum. Arayan bulur; bu ozel armagan icin cok tesekkurler 😊 Merak edenlerin ise cok beklemesine gerek yok; Everest baskisi bu ay sonunda raflarda.

Oncesinde yuklu miktarda duygusal bahis aldigim bu kitaptan bekledigimi aldim. "Fahim Bey ve Biz" denmis ancak bazi parcalarina "Fahim Bey ve Ben" ve hatta "Ben" basliklari da atilabilirmis. Bu anlamda roman turunden uzaklastigi da soylenebilir. Ama oyle pasajlar var ki insan bunu cok da onemsemiyor. Zaten anlaticinin Fahim Bey muammasina bir cevap bulamadigi itirafi ve aslinda bu sayede biraz da kendisini ve tabii bizleri temize cikarmasi cok hostu. Tek kisilik bir tiyatro oyunu cikar bu romandan sanki.

Anlatici, Fahim Bey'i mazide kalmis bir zihni ve dagarcigi temsil ettigi icin dinlemeyi seviyor. Ben de her ikisini birden bu sahidi olmadigim maziden ses verdikleri icin okumayi seviyorum. Hele Fahim Bey'e, aman duymasin, yillar icinde gelen tecrube ve insana tahammulsuzluk uzerine cekilen bir tirat var ki, okurken yukselmemek mumkun degil.

Yazarin bir diger romani "Ali Nizami Bey'in Alafrangaligi ve Seyhligi" okumak icin de Everest'i beklemeyecegim 😌 Aganta!
Profile Image for Emir.
148 reviews2 followers
September 18, 2023
dönem dilini kullanışı, anlatımı ve "tirad" denilebilecek güzellikteki haykırışlarıyla; hikaye tadındaki bu kitabı roman bütünlüğü kadar zevk verdi. yakup kadri haklıymış, abdülhak şinasi bu yaşına kadar yazmayarak bizi büyük bir lezzetten mahrum bırakmış.
Profile Image for Yağmur Sevinç.
Author 5 books37 followers
May 4, 2021
Sağ olun da ben modernizm almayayım ya, yedim de geldim
Profile Image for Afra.
39 reviews1 follower
October 13, 2022
Şahane, harikulade, muazzam, mükemmel, fevkalade...
Profile Image for Elif.
1,372 reviews38 followers
December 24, 2022
Bilen söyler, bilmeyen söyler. Kimin sesi kuvvetliyse onunki duyulur.
.
…kendi kendimiz hakkında ilmimiz nerde biter, cehlimiz nerde başlar? Ve başkalarının cehli nerde biter, ilmi nerde başlar?
.
Neden bilmiyorum ama edebiyat dersinde Fahim Bey ve Biz’i duyduğumdan beri hep okumak istiyordum. Uzunca bir süre baskısı karşıma çıkmadığından merakım giderek arttı. Nihayet Everest yayınlarının baskılarının gelmesiyle kitabı okuyabildim. Yazım tarzıyla beni en başında çekmeyi başaran bir kitap oldu. Geçmişten günümüze gelirsel Mehmet Rauf’u, Sabahattin Ali’yi, İhsan Oktay Anar’ı, Ömür İklim Demir’i hatırlatan bir tarza sahipti. Nahif ve durgun bir dile sahip kullandığı kelimeler bakımından da benim yavaş okuduğum bir kitap oldu. Her bir kişinin aslında ‘kapalı bir dünya’ olduğu düşüncesinden yola çıkıyor. Kişinin başta kendi hakkındaki düşüncelerinin ne kadar farklı olabileceğinden yola çıkarak bu kişiyi tanıyanların onu nasıl gördüğü, bu kişiyi dolaylı tanıyanları ve hiç tanımayanların onun hakkında ne düşündüğü üzerinden bir portre çiziyor. Fahim Bey kimine göre dünyanın en iyi insanı kimine göre en saf kişisi. Bazıları deli bazıları cimri bazıları bilge olarak tanıyor. Nihayet sıra ana karakterin gözünden Fahim Bey’i çözümlemeye geldiğinde işler karışıyor çünkü onun da düşünceleri zaman zaman hatta bazen gün içinde değiştiğinden Fahim Bey hakkında net bir kanıya varmıyor. Dilinin ağırlığından dolayı ufaktan beni sıkan bir kitaptı ama birçok kısmında büyük bir keyif aldım. Özellikle sonlarında yaşlılık, ölüm ve insanın kişiliği hakkındaki analizler çok güzeldi. Son 10 sayfası hakkında bile uzun uzun tartışmalar yapılmaya müsait bir roman. Çamlıcadaki Enişte’den bolca bahsedildiğinden Çamlıca'daki Eniştemiz’i de okumayı düşünüyorum. Abdülhak Şinasi Hisar’la geç bir tanışma olsa da nihayet kitabını okuyabildiğim için memnunum.
Profile Image for Fatma Danoesubroto.
2 reviews2 followers
December 7, 2017
yarim sayfalik kurdugu cumleleri ve turkcesi hayranlik uyandiriciydi.. kitabin neredeyse tamaminin alti cizilesi.. niagaraya her gittigimde hep sizi hatirlayacagim ustad ..
Profile Image for Leylaa.
3 reviews1 follower
March 11, 2018
İnsanların hisleri, düşünceleri hakkında müthiş analizler barındıran bir kitap.
Profile Image for Berceste.
43 reviews
February 18, 2023
İnce ince işlemiş kitabı Abdülhak Şinasi, Türkçe kullanımı nefisti. Fahim Bey’i unutmak mümkün mü artık ❤️
Profile Image for Jerusalem.
29 reviews3 followers
May 2, 2021
İnsan, hafıza, anı, başkalarının şahitliği ve nazarı bahisleri üzerine harika bir Türkçe ile yazılmış hani nerdeyse deneme sayılacak bir roman.
Profile Image for Burak.
305 reviews29 followers
September 16, 2023
İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz. Herkes ancak biraz kendi komşusuyla meşgul olur."
Zira daima böyle başkalarına acıdığımızı sanırken bile içimizden mutlak biraz kendimize ağlarız.

Başkaları daima ancak kendi hesaplarına uygun görüşlerine inanarak bizi kendimize göre değil, kendilerine göre muhakeme ederler ve çok kere hakkımızda erdikleri kanaatlerin bizim hakikatlerimizle hiçbir münasebeti kalmaz.
Şunu da hatırlamalı ki vakıa o zamanlarda herkesin gazetelere adeta imanı vardı. Onların dediğine ihbar edilirdi. Gazete yazıyor demek resmen ilan olunur demek gibi bir mühim bir sözdü.

Victor Hugo, yalnız Paris’teki Milli Kütüphane’de bulunan ve yalnız tarihe dair olan eserleri günde on dört saatini okumaya ayırabilen bir adamın okuyabilmesi için dahi sekiz yüz sene lazım geleceğinin hesap edilmiş olduğunu yazıyor.

Vaktiyle nesiller galiba birbirleriyle daha iyi anlaşırdı.

Mevleviler dervişlerine döne döne uçmasınlar diye yeryüzünden bir ses duyurmak için musiki çalarlarmış.

İnsanların çoğu daima konuşurlar, söz fırsatını hiçbir gün kaybetmezler, fakat asıl sözleri söylemek fırsatını hiçbir gün bulamazlar.

insan yaşlandıkça kalbi katılaşıyor,
adamları göre tanıya hak¬larında ilk önce duyduğu muhabbet azalıyor,
alaka da gevşiyor...

Kitapların iyileri ve ruhumuzda takdis ettiğimiz faziletler insanları daha zor beğenmeye bizi mecbur ediyor..

Size kıymet verebileceğiniz bir haberi değil, ancak kendi taşıdığı boşluğu getiren bir insana yani insanların çoğuna rast geldiniz mi siz daha ağzınızı açmadan ben ne söyleyebileceğinizi biliyorum diyerek kaçma arzusu duyuyorsunuz..

Dahası var: Gözlerin yavaş yavaş çoğalan ilmi, maneviyata gittikçe daha çok nüfuz etmeye sebep oluyor. Bir yaştan sonra zehirlenmiş gözlerimiz artık zahiri görmekle kanmıyor, bâtını da görüyor. Hakikatlerin temizlenmiş sathında kalmıyor, içlerine, gizlenen yaralarına da nüfuz ediyor. Mütemadiyen yalanlarını söyleyen şeyler bizi artık aldatmıyor. Söyleyeni dinlerken duyduğumuz sözler bize şeffaf görünüyor. Yalnız işittiğimizin yalan olduğunu değil, aynı zamanda söylenmeyen doğruyu da duyuyoruz. Herkes özünü sakladığını umarken aldanır, acemidir, bunu saklayamaz; fakat karşısındakinin maksatlarını duyarken herkes üstattır, aldanmaz, gözünden hiçbir şey kaçırmaz. Karşımızda söyleyen her şeyi tahrif ederken biz ona içimizden, Sen dilediğini söyle. Ben istediğini biliyorum. Yalanı duyarken doğruyu da anlıyorum!" diyoruz.

En eski en sevgili ölülerimiz dirilseler ve yanımıza gelseler belki onlarla buluşmaya ve uğraşmaya vaktimiz olmayacak..

Zaman her şeyi unutturarak her malumattan yeni cevherler doğurur. Hemen herkesçe malum olan bir şey hemen herkesçe meçhur bir şey olur..


Vaktiyle kadınların güzelliklerine ait hususlarda pek zekî olduklarını, vücutlarının en güzel kısmı da saçları olduğundan, dünya yerinden oynasa kadınların saçlarına dokundurtmayacakları hakkında nazariyeler serdetmiştir. Şimdi kadınların saçlarını kestirdiklerini hayretle görür. Bütün bu kesilmiş saçların yan yana teşkil edecekleri sarı, kumral ve siyah üç nehri hayattan çıkararak ademe doğru akmış gibi hayal eder. Gözleri yaşarır ‘Hiç bunlara kıyılır mıydı?’ diye sorar. Fakat kesik saçlı ve sanki kesik bakışlı kıvrak kızlar ve kadınlar bu sözlerine gülerler.” *

İhtiyarların böyle, mezarlara düşmeden önce düştükleri bir araf hayatı vardır, ölüm onlar daha hayat içindeyken böyle yalnızlık sükut ve inziva ile başlar, onlar da ölüler gibi artık hayat dışında kalmışlardır..

Kim bilir belki de insanların çoğu böylece artık aldanmadıkları, artık ummadıkları artık ümit edemedikleri, artık hayal kuramadıkları için ölürler ve gözler belki açıldığı içindir ki ilelebet kapanmaya mahkum olur.


3 reviews
March 21, 2025
Edebiyat olarak çok iyi ama o kadar elem keder geldi ki bana ruhum daraldı. Son sayfalarda okumamak için kitaptan kaçmaya çalışıyordum artık.
Profile Image for Ms.Saeki.
3 reviews
Read
February 28, 2024

Fahim Bey, ‘ruhu hülyalarla şişkin’, ‘ismi yanlış bir adam’mış, ‘ayakları daima üşüyen’ Saffet Hanım’la evliymiş, Saffet hanım biraz kömür kokarmış çünkü en büyük zevki mangal başında ısınırken kahve ve sigarasını içmekmiş, Saffet Hanım, kocasının büyük bir ciddiyetle okuduğu gazete havadislerini ‘böyle ruhuna değdirmeden, bir rüya görür gibi’ duyarmış. Bazı günler, ‘ekseriyetle hoşuna giden bu evinden’, dünyanın bitmek bilmeyen tasalarından, kocasının nedense hep yarım kalan hülyalarından ve ona hızla geçip giden zamanı hatırlatan saatlerden ‘artık büyük bir yorgunluk ve bıkkınlık’ duyarmış. İşte o zamanlar, ‘ayar edip kurmaya o kadar itina ettiği’ türlü çeşit saatlerini ‘onlardan intikam almak ister gibi’ kurmazmış. Hem zaten Fahim Bey de ‘kendi kendine inşa ettiği rüyaları tercih eden, gündüzki işini, gece rüyalarına hazırlanmak içinmiş gibi gören bir insan’ değil miymiş?

Hayatı hep bir şeyleri bekler gibi yaşayan Fahim Beylere, mangal başında zamanı bükebilen Saffet Hanımlara ve ‘vapurların, trenlerin, otel odalarının verdikleri rüyaların ihtiyacını’ duyan, bu dünyaya bir türlü konamamış tüm huzursuz ruhlara gelsin.

Profile Image for Gökay Sarı.
2 reviews1 follower
April 28, 2018
Yakın geçmişimizin en hoş, en tatlı “kaybedenlerinden” birinin hikayesi. Hüzünlü ve sempatik bir kafa karışıklığı Fahim Bey’in yaşadığı. Birey üzerinden toplum göndermeleriyle birlikte muazzam bir hikaye.
Profile Image for Sercan Dağlı.
14 reviews1 follower
October 2, 2014
"Her zaman hakikat içimizde kalan arzu, hayal ise elimize geçen vuslattır."
Profile Image for Neslihan Su Aydın.
24 reviews4 followers
September 27, 2024
Abdülhak Şinasi gibi bir yazar yüzyılda bir gelir. O da belki. Yazdığı her eseri çok sevsem de bu eser başka. Sanki hem bir roman okuyorum hem de deneme okuyorum gibi bir zevk.
Displaying 1 - 30 of 55 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.