"Tanrı'nın sonunda bana acıdığını ve yardım etmeye karar verdiğini düşünmem için sebeplerim var. Kocam elini bile sürmüyor bana. Yanıma yaklaşmıyor, yüzüme bakmıyor. Ayrı odalar da yatıyor, karşı karşıya gelmemeye gayret ediyoruz.
O sabahın erken saatlerinde, mutfak masasına hazırladığım kahvaltısını tıkınıp çıkıp gittikten sonra, büründüğüm kara çarşafı fırlatıp atıyorum evin bir köşesine. Yatağıma dönüyorum, her bir anını, ellerimi incecik bir ipek üzerinde dolaştırır gibi özenle okşayarak, severek, hasretle titreyerek düşündüğüm on yılıma geri gitmek için. Gözlerimi yumup yeniden yaşamaya başlıyorum." Geniş Zamanlar, hayatın içinden akan, kendi zamanlarını yaşatan öykülerden oluşuyor.
Ayşe Kulin is a Turkish contemporary novelist and columnist. Kulin graduated in literature from the American College for Girls in Arnavutköy. She released a collection of short stories titled Güneşe Dön Yüzünü in 1984. A short story from this called Gülizar was made into a film titled Kırık Bebek in 1986, for which she won a screenplay award from the Turkish culture ministry. Kulin worked as a screen writer, cinematographer and producer for many films, television series and advertisements. In 1986, she won the Best Cinematographer Award from the Theatre Writers association for her work in the television series Ayaşlı ve Kiracıları.
In 1996, she wrote a biography of Münir Nureddin Selçuk titled Bir Tatlı Huzur. With a short story called Foto Sabah Resimleri she won the Haldun Taner Short Story Award the same year and the Sait Faik Story Prize the next year. In 1997, she was chosen as the "Writer of the year" by the İstanbul Communication Faculty for her biographical novel Adı Aylin, She won the same award the next year for her short story Geniş Zamanlar. In November 1999, she wrote a novel called Sevdalinka about the Bosnian Civil War and in 2000, a biographical novel called Füreyya. In June 2001, she put out a novel titled Köprü about drama in Turkey's eastern provinces and how they shaped the republic's early history.
In May 2002, Kulin wrote a novel titled Nefes Nefes'e about the Turkish diplomats who saved in the lives of Jews during the holocaust in World War 2.
She has married twice, her latest novels Hayat and Huzun describe her life with her spouses, Mehmet Sarper and Eren Kemahli. Both ended in divorce but she bore 4 sons from the marriages.
Kitap Türkiye’nin farklı bölge ve kültürlerinde yetişmiş kadınların yaşadıklarına dair 6 öyküden oluşuyordu. 4 öyküyü çok sevdim. İlk 3 öykü biraz birbirine bağlıydı, büyük şehirde yetişmiş varlıklı bir kadın, onun 13 yaşında yanına alıp okuttuğu gecekonduda yaşayan genç kız ve evlendiği kocasının içiçe geçmiş hikayeleriydi. Son hikaye de Rusya’dan zorunlu göçle gelmiş bir balet ve gazeteciyi anlatıyordu. 📚”... ne zaman kocaman kütüklerin çıtır çıtır yandığı bir şömine görsem, duygulanırım. Boğazımın orta yerine bir yumru oturur, göz pınarlarıma yaşlar birikir. Yutkunurum ağlamamak için. Yanan şömineler bana hep, mutlu olduğumu sandığım bir evde, beni sevdiğini sandığım bir kocayla geçen yıllarımı anımsatır. Boşa geçen, kadir bilmez bir erkeğe akıttığım gençlik yıllarımı.”
📚”Ana kız, bir tencerenin içine doldurdukları sütü kaynatıp duruyorlardı. Fatik bir takım dualar okuyup, benim bulunduğum odaya doğru üfleyip duruyordu. Nasıl bir medet umuyorlardı acaba sütten? Başka kadınlara takılan kocalar koşa koşa evlerine mi dönüyorlardı? Ben ettim sen eyleme diyerek ayaklara kapanıyor ve bundan böyle uslu mu duruyorlardı? Kadınlar da af ve barış ilan edip, tabii süt duasının da gücüyle, geri kazanıyorlardı erkekleri. Bu işler, böyle oluyordu demek ki kondularda.”
📚”Bu oyunu tek başıma daha kolay oynuyordum ben. İnsan sıcağından uzakta, ilgi ve sevgiden yoksun kalınca, içim donuyordu, hırçın, edepsiz, umursamaz ve güçlü olabiliyordum da, sevdiğim insanlar etrafımda dolanırken, çözülmekten, paramparça olmaktan, kendimle beraber onları da derin karanlıklara çekmekten korkuyordum. Bu öylesine bir çırpınış, öylesine bir duyguydu ki, en yakınımla bile paylaşabilmem imkansızdı. Doğum ve ölüm gibi, tek kişilik bir eylemdi bu.”
📚”Gözyaşları, kalın pudralarının üzerinde sıra sıra yollar çiziyordu, çok uzun yaşamış ve çok acı görmüş iki kadının. Birbirlerinin ellerini tutmuşlardı sımsıkı, teselli vermek ister gibi. İnceliklerle bezenmiş, zevkli, nazik, hoş bir çağda yaşarken, ihtilaller ve savaşlarla savrularak, kaba, hoyrat dünyaya düşüvermiş iki yaşlı su perisiydiler...”
ilk üç öyküde her bir karakter tarafından aynı olayı okudukça her karakterin psikolojisine başarıyla bizi dahil etti. Farklı temaların işlendiği bu öykü kitabında yine baskın karakter kadınlarımız ve bir solukta okunacak enfes öyküler...
Her hayat bir öyküdür... ☺ ama acıklı 😢 ama mutlu 😊 hayal kırıklığı yaşamayan insan yoktur. 😶
Roman olsun, öykü olsun,şiir olsun kendi hayatından parçalar ekleyen yazarları severim ve severek de okurum. 🤗Ayşe kulin de bunlardan biri... 😁
Birbiriyle bağlantılı; üç öykü: geniş zamanlar,dar zamanlar ve son zamanlar. 🕛🕧🕐 Mastektomi adlı öyküsünde Göğüs kanserine yakalanmış bir kadının psikolojisini çok güzel anlatmış.. ☺
Çıkmaz sokakta yürümek adlı öyküsünde çaresizliği ve kaderine terk edilmişliği insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor. 😡😠 Ve son öykü. Spassibo (спассибо) istanbul. Bale sanatçısı lydia krassa arzumova ile olan anısını öyküleştirmiş. 😍😘 Keşke Ayşe kulin serileri sakız gibi uzatacağına bu öyküleri romanlaştırsaydı...😎 Kitabın ağdalı bir dili var.☹ Sürükleyicilik bakımından zayıf.. 😓
Kesinlikle çok hoş okunulabilen, küçük hikayelerden oluşuyor. Bir ayrıntı var ki anlamadığım okuduğunuz zaman size farkına varacaksınız eminim buradan yazmayayım. O yüzden 3 yıldız verecektim. Bir yıldızı daha vermemin nedeni ise kurt seyyit şura zamanında Rusya Kırım'dan kaçan bir kadının hikayesi sonuncusu bayıldım. Şiddetle tavsiye ediyorum 1,5 saatlik bir kitap.
Öykü tarzı sevenlerin rahatlıkla sevebileceği, insanı sıkmayan, akıcı anlatımıyla yine bir Ayşe Kulin harikalarından.. Özellikle ilk üç öykü, ki birbirlerine bağlı, devam etsin diye çırpınırken diğer öyküler de çok sevdiğin bir yemek gibi tam tadında. Çok içten ve gerçekten etkilendim.
Birbirine bağlanan hikayeler, geçişler. Çok içten, Aydın'ın Hamdullah oluş oykusu ve Fatik'in kızı güzel zorlukla yetişmiş hemşire Zehra ile evliliği. Bedensiz varlık 50 yaşına merdiven dayayan hastanın hikayesi, bana kişisel olarak hitap etti. Kadın gozuyle oldukça beğendim hikayeleri.
Ayşe Kulin bugüne kadar ihmal ettiğim yazarlardan biriydi, çok zevk alarak okudum, toplumsal sınıflara, cinsiyet rollerine dair müthiş tespitler buldum. Dil olarak da son derece akıcıydı, hiç bitmesin istedim.
Ayşe Kulin'in kalemi çok akıcı. Söyleyeceklerini direk söylemiş. Tıpkı bir su gibi kendiliğinden akıyor cümleler. Tıpkı bir su gibi renksiz, tatsız, kokusuz. Berrak bir su gibi. Ne ise o. Zihninizi yormanıza gerek yok. Gördüğünüzden başka bir şey aramasın gözleriniz. Öylesine berrak. Öylesine berrak ki, okuyucuya dikte ettiği fikirleri bile tüm sivrilikleriyle suyun altında görünen çakıl taşları gibi net.
Ayşe Kulin'in öykü kitaplarından birisidir. içerisinde farklı öyküler bulunur ancak ilk üç öykü birbiriyle bağlantılıdır.Henüz Ayşe Kulin okumaya başlamadıysanız bu kitap tam size göre.
Arka kapak yazısının bende merak uyandırdığı, o nedenle okumaya başladığım bir kitaptı bu. Adını geçmişte sık sık duymama rağmen, daha önce hiçbir kitabını okumamıştım Ayşe Kulin'in. Özel bir nedenim yoktu, sadece hem küçüktüm hem de ilgimi çekmiyordu; öyle de olunca elimin o kitaplara gitmemiş olmasını pek garipsemiyorum doğrusu. Aslında yakın zamanda da Ayşe Kulin okumak gibi bir planım yoktu, kitap listelerimde ya da aklımda değildi, fakat bugün okuldaki etüt sistemimizde yerlerimiz değişti ve ben kütüphanedeki masalardan birine, tam da "Türkçe Roman/Hikaye" raflarının yanındakine yerleştirilmiş oldum.
Bu yer değişikliğinin bendeki etkisi ise, kafamı hemen sağa çevirdiğimde Zülfü Livaneli, Ayşe Kulin, Elif Şafak, Mario Levi, Latife Tekin, Canan Tan, Haldun Taner, Kemal Tahir gibi sürekli duymakta olduğum fakat hiçbir kitabını okumadığım yazarlarla göz göze gelmem oldu; bu da beni bir şekilde "okumaya" itti. Yakın zamanda okumayı planlamıyor olsam bile!
Pek öykü kitabı okumam, bunu da elime aldığımda öykü kitabı olduğundan habersizdim. Bu bende gereksiz bir önyargı yaratacak bir bilgi değildi, fakat bölümden bölüme geçerken yaşadığım "Neler oluyor?" hissini azaltabilirdi büyük ihtimalle. İlk üç öykü birbiriyle bağlantılı olduğundan kitabın içine girmekte hiç zorlanmadım; farklı karakterlerin farklı bakış açılarının anlatılmış olması, bana olaylar hakkında daha geniş bir bakış açısı sağladı.