“Üzüntüyle başını cama dayayacak, herkes bir şekilde, diye düşünecek, herkes bir şekilde, bir yerlerde, bir karenin içinde yok oluyor işte. Bir mezarın, dört duvarın ya da bir sayfanın içinde…”
Ömür İklim Demir, önceki kitaplarında ulaştığı özgün dilin sınırlarını “Mutedil Dalgalı”da daha da genişletiyor. Çok sesli, çok katmanlı hikâyelerin peşine düşen yazar, her katmanıyla derinleşen, şiirsel bir anlatının kapılarını açıyor okura. Nihayetinde, dilin ve biçimin ustalıkla örtüştüğü, incelikle kurgulanmış on dört öyküyle çıkıyor karşımıza. Bazen kendinden taşıyor anlattığı hikâye, bazen kendi içine gömülüyor ve de nereye giderse gitsin, okuyanı da hep yanında götürüyor.
Her öyküde dalgalanıyor hayatlar, geçmişle geleceğin, olmuşla olmamışın arasında. Her öyküde biraz daha ölüyor ve biraz daha yaşıyor her karakter. Bunlarla dönüyor dünya, devasa bir sarmalın içinde; bunlarla dönüyor sandalyeler, ruhlar, kelimeler, karasinekler, eski ceketler, oyuncak ayılar, çalakalem notlar, tuhaf aynalar ve bütün o taşınamayan sırlar. Çıkışa doğru ışık azalıyor, oksijen azalıyor, sesler azalıyor; yan yana üç nokta kalıyor hepsinden geriye, koca bir sessizliğin devamı gibi. Varla yok arasında, yan yana üç nokta…
1980’de Adana’da doğdu. Tarsus’ta büyüdü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yedi yıl ceza avukatı, üç yıl da reklam yazarı olarak çalıştı. Öğrencilik yıllarında çeşitli fanzinlerde ve teknoloji dergilerinde yazarlık yaptı. İlk öyküsü 2010’da “Varlık”ta, ilk kitabı “Muhtelif Evhamlar Kitabı” 2015’te YKY’de yayımlandı.
Öyküler gayet güzel, yazarın adeti olduğu üzere belli kahramanlar birden fazla öyküde boy göstermekteler. Ama benim için hâlâ "Muhtelif Evhamlar Kitabı" bir numara...
Bir kitabın, birkaç öykünün hiç tanımadığı, hiç bilmediği ve belki de hiç var olmamış güzel kardeşi oldunuz mu hiç? Ben oldum. İsmiyle müsemma Mutedil Dalgalı’nın hem de. . İç içe geçmiş, farklı yollarda ilerlerken direksiyon kırıp da aynı yola kıvrılmış öyküler Mutedil Dalgalı’dakiler. Ve inanır mısınız her birinin sesi vardı. Her karakterin hatta karakterin eline değen her nesnenin bir sesi vardı. Okumaktan çok dinlediğinizi hissettiğiniz cümleler vardır bilirsiniz, işte öyle bir şey. Ömür İklim Demir içe dokunup birkaç damara basmakla birlikte şunu da yapıyor: zamanla oyun oynuyor. Geçmişin de bugünün de mekândan bağımsız bıraktığı kokuyu duyumsatıyor. . Muhtelif Evhamlar Kitabı ardından Kum Tefrikaları ve şimdi de Mutedil Dalgalı. Sıradaki eseri şimdiden merak eder olmam sevgiden elbet. . Nahide Dikel kapak tasarımıyla ~
Sevgili Ömür İklim Demir'in dili bir su, akıntı gibi döküldüğü coğrafyanın, topografyanın detaylarından yararlanarak o kadar doğal ilerliyor ki sesinde yabana, kente, insana, hayata, suniye, doğala dair her şeyi duymak, tadında hissetmek mümkün. Çağdaş edebiyatta, günümüzde etkin olduğunu, gelecekte de büyük yer kaplayacağını düşündüğüm, türler arasında mekik dokumayı bilen yazarlardan, insanlardan biri. Bol okuru, daha nice üretimi olsun.
ömür iklim demirle yıldızımız barışık, çok seviyorum kendisini. yazdığı diğer öykü ve romanını da çıktığında okumuştum, günümüz yazarları arasından tarzı ve anlattıklarıyla ayrıldığını düşünüyorum. her kitabının kendine göre kusurları mutlaka var ama zamanın ruhuyla birlikte değerlendirdiğimde yine de iyi bir yazar olduğuna inanıyorum. yaşlandıkça öykü kitaplarını okumakta ve beğenmekte (shocking) zorlanan biri olarak bu öykü kitabında çok sevdiğim öyküler oldu. birkaç öykü pek ilgimi çekmemekle birlikte karanlık mizahına, karakter inşasına genel anlamda bayıldım.
Ömür İklim Demir, geçen yıl "Kum Tefrikaları" romanıyla gündemimize bomba gibi düşmüştü. Yazar, dört dörtlük bir iş olan o romandan bir yıl sonra, yeni bir öykü kitabıyla tekrar karşımızda.
Bu kitaptaki öykülerin, yazarın daha önceki öykü kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı'na göre daha ince ince işlenmiş işler olduklarını düşünüyorum. Kitap bağımsız öykülerden oluşmasına rağmen, esasen tüm öykülerin birbirine bağlı olması da benim çok beğendiğim bir detay oldu.
Benim kitapla ilgili tek eleştirim, daha önce de benzer yazarların, benzer işlerine yönelttiğim eleştiri olacak. Genç, yerli yazarların sanki "nasıl daha çok kahır anlatabilirim?" gibi bir arayışı var. Tüm öyküler mutlaka acı içinde insanların, acıdan ibaret yaşamlarını anlatıyor. İnsan bir süre sonra "insanı kahretmeyen öykü yazılamaz mı ki?" diye düşünmeye başlıyor, en azından bende böyle bir duygu oluştu. Hadi çok parlak olmayan isimler neyse de, yeteneğini Kum Tefrikaları ile kanıtlamış olan Ömür İklim'in bu kahır çemberini kırmasını bekliyorum ben, tüm gönlümle.
türkçe edebiyatta heyecanla her yazdığını beklediğim 3-4 kişiden biri ömür iklim demir. mutedil dalgalı asla hayal kırıklığına uğratmadı beni, aksine neredeyse bütün öykülerinde gördüğümüz yapısal oynamalarla hoşuma gideceğini dahi düşünmediğim birçok şeyi çok severek okuttu. böyle güzel anlatıyorum ama, her öykü o kadar derinde kederler uyandırdı ya da derine keder ekti ki mutlu bahsetmek imkansız bu kitaptan. kederle ağlaklığı birbirine karıştıran yazan bütün yazarlarımıza öneririm.
”Sana da şey gibi geliyor mu?” “Ne gibi cancağızım?” “Hayatımızın en mutlu anını çoktan yaşamız olabilirmişiz gibi.” . Ömür İklim Demir’in ilk eserini, Muhtelif Evhamlar Kitabını okuduğumdan beri yazar hangi kitabı yazsa okurum modundayım. Kum Tefrikaları’nı da çok beğenerek okumuştum. Mutedil Dalgalı son çıkan öykü kitabı. İçerisinde 14 öykü yer alıyor ben özellikle 4 tanesini çok beğendim. Okur olarak öykü türü daha az beğendiğim bir tür olduğundan bu oldukça normal sayılır. Ve Emel; kayıplarla başa çıkmaya çalışan ve hatırladıkça ruhu kendinden taşan, acı çayı seven Emel’in öyküsü. Mukavva; stokçuluğun, eşyalardan kopamamanın ve geçmişi bırakmanın zorluğunun öyküsü. Muhallebi Yemeyen Adam; hatıralarını kaybetmeye başlamış ve biraz da hayatın bir köşesine çekilmiş bir adamın öyküsü. Yarım Rüyalar Oteli’nde 818 Gün ise kilitli kaldığı ‘otel’i sorgulayıp duran, sürekli bir kafa karışıklığı içerisinde yaşayan bir kadını anlatıyor. Açıkça konuşmak gerekirse yazarın öncesinde yazmış olduğu 2 kitabı daha çok beğenmiştim. Ama Mutedil Dalgalı’nın hakkını vermek gerek çünkü Ömür İklim Demir’in elini attığı her şey bir değer kazanmayı başarıyor. Büyük emek içeren bir kitap olduğu belli ki yazarın kalemini en başından beri taktir ediyorum. Yine ne yazsa okurum diyebiliyorum. Bazı öykülerin bağlantılı olmasını beğendim ve birçok yerin altını çizdim durdum. Özellikle Ve Emel çok güzel yazılmıştı. Çoğu öyküde bir karamsarlık hakim bu da sanırım benim şu anlık okumayı tercih edeceğim bir ruh hali olmadığından bazı öyküleri pek sevemedim. Ama genel olarak öykü okumayı sevenlerin kitabı çok beğeneceğini düşünüyorum.
Rüya ile gerçeklik arasında, içinize öküz oturtacak hikayelere hazırsınızdır umarım. Döne döne karşınıza çıkan her kahraman, her seferinde daha da derinleşen hikayeleri ve acılarıyla daha da çok hüzünlendirecek. Mini bir tebessümle başladığınız kitaba boğazınızda bir yumruyla veda edeceksiniz. Su gibi aktı. Özellikle yaşlılık, hafıza, ölüm, intihar temalarını bolca işleyen bu kitap için bir de tw şart.
Yerli edebiyatın en heyecan verici isimlerinden biri olduğunu düşündüğüm Ömür İklim Demir yine birbirinden güzel öyküler yazmış. Yazarın dünyasını, önceki kitaplarında yarattığı karakterleri, öyküleri seven bu kitabı da sevecektir.
ömür iklim demir'in yazdığı her şeyi okurum diyebilecek bir okuyucusuyum. hayatlarımızda ciddi anlamda kesişmelerin bulunduğu bir yazar kendisi benim için. ilk öykü kitabı olan muhtelif evhamlar'ı çok sevmiştim. sonrasında kum tefrikaları'nı da ilgiyle okudum. hatta dün yky kitabevinde bana nasıl bulduğum sorulduğunda önerdiğimi söylediğim bir roman. mutedil dalgalı'da ilk öyküde istanbul üniversitesi ve beyazıt meydanı'nı okuduğumda içimi bir sıcaklık kapladı. böyle tanıdık yerlerden yakalıyor beni. yine de ilk defa kendisini okuyacaklara muhtelif evhamlar'dan başlanmasını öneririm.
Muhtelif Evhamlar Kitabı'nı çok sevmiştim. O sebeple ister istemez onunla mukayese etmek durumundayım ve ne yazık ki onun bende yarattığı etkiyi bu öyküler bende yaratamadı. On dört öyküden üç ya da dördünü çok severek okudum diyebilirim.
Okuduğum öykünün karakterlerinden birinin başka bir öyküde çıkması konseptini çok seviyorum. Ömür İklim Demir daha ilk kitabıyla beni kalbimden vurduğundan uzun yıllar kendisini takipte kalacağım ve bende kredisi çok yüksek olacak. Yazarın diline ve öykülerindeki hüzne bayılıyorum.
O nedenle 3.5’tan 4 yıldız.
“Özgüvensizliğimiz bizi kibar, sessiz ve de iyi insanlar olmaya zorluyor. İnsan özünde kötüdür” syf 72
Uzun zamandır okuduğum en güzel hikaye kitabı bu oldu. Öyle ki yazarın tüm kitaplarını en kısa sürede okuyacağıma eminim.
Özgün ve duru dil seçimi, altında onlarca insani anlam yatan cümle kurgusu, hepimizin tanıdığı / bildiği / olduğu karakter seçimleri ve detaylar kitabı elden düşürmemi zorlaştırdı.
Hepimizin yaşadığı ya da yaşayabileceği durumların öylesine duru ve dürüstçe anlatımı, düşünme seanslarına daldırdı, daldırdı da çıkartamadı. Hikaye seven herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Birbirinden güzel öyküleri barındıran bir kitap. Ömür İklim Demir, Mutedil Dalgalı'da bir önceki kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı' na göre seviyeyi yukarı taşımış, güncel edebiyatın en başarılı öykücülerinden, muhakkak okunmalı.
Not: 3.5 "Ve Emel" gibi enfes bir öykü ile başlıyor kitap. İçinde birbiriyle bağlantılı bir kaç öykü de mevcut; ki bu öyküler de kendi içinde iyi kurgulanmış. Fakat nedendir bilinmez, bir doz aşırıya kaçan keder ve hüzün mevcut tümünde. "Mutlu bir hikaye yazıl(a)mıyor mu artık?" diye derin düşüncelere dalıyor insan. Ülkenin durumu, yazarlarına ve edebiyatına da sirayet ediyor herhalde. Yine de yazarı ilgiyle takip etmeye devam edeceğim.
“Modern Türk Edebiyatı ne yeaa” diyenlerin ağzına kürekle vurmalık yazarlar veritabanı oluştursam, rahatlıkla ilk beşime girecek bir yazar Ömür İklim Demir. Öncelikle muhteşem bir üslubu var ve yaratıcı fikirlerini, harika anlatım tarzıyla birleştiriyor. Yani bir yazarın çözmesi gereken en önemli denklemi çözerek işe başlıyor.
Mutedil Dalgalı, yazarımızın ikinci öykü kitabı. Yine ilk kitabı “Muhtelif Evhamlar Kitabı” tarzında, birbirinden farklı lezzette öyküler mevcut. Genel olarak öyküleri çok başarılı bulsam da, her öykü kitabında olduğu gibi diğer öykülerden çok daha yukarılarda parlayan veya görece daha sönük öyküler de mevcut. Ama genel olarak, okuyucuyu tatmin etmeyen bir öykü yok diyebilirim.
Ömür İklim Demir’in öykülerinde benim en çok beğendiğim hususlardan biri de, öyküler arasındaki ufak bağlantı noktaları. Her öykü birbirinden bağımsız olsa da, yer yer birbirlerine bağlanıyor, atıf yapıyor, selam çakıyor ve bunların hepsi, okurun yüzünde bir tebessüme yol açıyor. Bu tarz akıl oyunları, kıvamında kullanıldığında çok tatlı oluyor bence. Ömür İklim Demir de bu metotları ustaca kullanıyor.
Yazarın farkını ortaya koyduğu bir diğer konu da, yenilikçi yaklaşımlar denemesi. Yani bu kimileri için itici olabilir belki ama ben çok keyif alıyorum bu denemelerden. Yeri geliyor yazı puntosu değişiyor, yeri geliyor asimetrik fontlar devreye giriyor. Metin bir anda görsele dönüyor, cümleler yarıda kalıyor, efektler kullanılıyor, sayfa ikiye bölünüyor, kağıtlar konuşmaya başlıyor… Ve bunların hepsi, anlatıma hizmet ettiği ve kıvamında kullanıldığı için, okuma deneyimini çeşitlendirip güzelleştiriyor.
Özetle, Ömür İklim Demir yine kendisinden bekleneni veriyor ve okuyuculara keyifli bir yolculuk vaat ediyor. Önyargıları kırıp genç yazarlara da şans verilmesi gerektiğini de çok güzel bir şekilde kanıtlıyor.
Muhtelif Evhamlar Kitabı ile iyi bir çıkış yakalayan Ömür İklim Demir, öyküden devam etmeyip bir roman ile karşımıza çıkmıştı. Kum Tefrikaları, bence Türk edebiyat tarihinde adından söz edilmesi gereken bir romandı. Hazırlanışı, içerdiği bilgileri, kurgusu ve kelime seçimleri olsun birçok alanda roman budur dedirtebilecek bir işti. Mutedil Dalgalı ile tekrar öyküye geri dönen yazar, ilk öykü kitabından farklı olarak yazma üzerine kafa yormuş. Yazma deneyimi ile birlikte alışıldık tekdüze yazılardan saparak farklı tekniklerle dinamizm kattığı öykülerini tek kitapta toparlamış. Bu akıl oyunları ve yazı "trick"lerini seviyorum. Yekta Kopan, Murat Gülsoy gibi yazarlarda sıkça gördüğümüz biçimsel farklılıkları kendine özgü biçimde aktarmış. Öykülerin kimisinde etkiyi artırırken kimisinde bana göre vurculuğu düşürmüş. Hikayelerde genel olarak bir buhran, intihar ve depresyon hakim. Romanında rastladığımız bazı karakterlerin yansımaları öykülerde de mevcut. Karakterlerin geçmişe öykündüğünü anlayabiliyoruz. Eski güzel Türkçe ile konuşan şık giyimli yüksek mertebeli insanların depresyon hikayelerine tanık oluyoruz çoğu zaman. Ara vererek bitirdiğim bir kitaptı. Geneli ile ilgili tam bir atmosfer aktarımı yapamıyorum ancak beni kitabı okumaktan alıkoyan bir öyküsü bulunmuyor. Yeni kitaplarını merakla beklemekteyim.
Epeydir öykü kitabı okumuyordum, iyi geldi bana. 💚 İlk üç dört öyküde pek bi' anlaşamadık kitapla ama Muhallebi Yemeyen Adam ile birlikte aldı götürdü beni Ömür Bey yine. Üstelik bazı öyküler birbiriyle bağlantılı olduğu için bağ kuramadığım ilk öykülerle de barıştım sonradan, karakterleri tanıyıp sevince. Gündelik hayatın içinden sıradan şeylere dair sıradan öyküler okudum yine, anlatımı da - çoğunlukla - güzeldi. Keyifle okudum.
"Adı Dünya Bu Hastalığın" adlı öyküden bir alıntı bırakayım, öykülerin tamamını daha iyi açıklayan bir cümle olamaz gibi geliyor bana çünkü.
"Öyle saçma sapan, öyle sade, öyle sıradan güzelliklerle çevriliydi ki hayatımız, örnek vererek anlatamıyorum. Biraz da basit, uyduruk şeylerdi aslında, ne yaşarken ne de anlatılırken hiçbir özelliği olmayan şeyler..." (sayfa: 112)
Bir de nostalji takıntısı olan biri olduğum için sanırım, şu cümleyi çok sevdim: "... çocukluğunda var olmayan lezzetleri sevmiyor." (sayfa: 93)
• günlerin rüzgâra kapilmis gibi uzaklara, cok uzaklara gidisi... Kendisi hangi günün neresindeydi simdi ?
•On bes yillik bir esyanin ihtiva ettigi hüzün, nasil olur da silinir? Yitip giden her yıl, her hayatt, ayrı ayrı yüzümüze çarpan böyle bir garabetle, aynı çatı altında nasıl yaşanır?
• Aklim daha da uzaklara çekildiginde ne yapacağım? Ne yapacağım, dipte bekleyen çamurlu tepeler, heybetli tapınaklar gibi göğe yükselirken? Avcumda kalan üç bes kelimeyle yasamaya calisirken, heybetliyi diyemezken mesela…
• Korktuğumu unutsam, belki bir mesele kalmayacak ama korktuğumu katiyen unutamıyorum; velhasıl, üzerime sinen bosluk ağır geliyor artık.
• Çok gerilerde kalmış ve yer ver unutulmuş ortak bir geçmiş, tek basina yeterli miydi, insanlarin bir birlerine yabancı kalmamasina? Bulanık bir beynin kıvrımlarından taşan düşük frekanslı mırıltılar ve suskunluklardan çıkartılamayan bütün o derin manalar, ses ya da sessizlik olmanın ötesine geçebilir miydi ?
Çok dokundu bana bu kitap. Bazı bölümlerinde ağlattı Ömür İklim, alacağı olsun. Yaşlılık, ölüm, kayıplar, kayıplarla kaybolmak, var olmak, hatta yazmak üzerine epey dokunaklı öyküler. Aynı karakterlerin farklı öykülerde görünmesi, öykülerin meselesine ve anlamına yeni bir boyut kazandıracak şekilde kurgulanmış. Üstelik bu karakterlerin bazılarını önceki öykü kitabından da tanıyoruz. Örneğin, "Muhtelif Evhamlar Kitabı"nın ilk öyküsü “İçler Dışlar Çarpımı”nda kaybolan Emel’e ne olduğu bu kitabın ilk öyküsünün konusu. İlk kitabın kapağındaki eski sandalyeler bu kitabın kapağında altüst olmuş. Yine şiirin eli değmiş, şarkılarla beslenmiş ve tıp, tik tak, çıt, kırt, garç, öhö, vız, çat gibi tek tek sesler üzerinden kendisini var etmiş.
Bulunduğum yere, dizlerimin üzerine çöküp ağlamak istediğim bir öykü kitabıydı. İçinde bulunan her öyküsüne ayrı ayrı gözyaşı akıtmak istedim. Hele bir öykü vardı ki Hıraman Hanım'ın mektubunun yer aldığı kısım işte o ara dayanamadım izin verdim gözyaşlarıma. Normalde bu incelemeyi bitirir bitirmez yapmak istiyordum ama ruh halimi o kadar alt üst etmişti ki biraz kendime gelebilmek için zamana ihtiyacım vardı. Kendime daha fazla yüklenmek istemedim. Malum pekte hoş anlar yaşamıyorum son zamanlarda. Keşke okuyan biri olsaydı yanı başımda da onunla birlikte didik didik etseydim bu kitabı. Ama işte ben de tıpkı o öykülerdeki yalnızlar gibiyim. Bir kalabalık var ama görünmüyorum, duyulmuyorum.
Muhtelif Evhamlar Kitabı'nı ama özellikle Kum Tefrikaları’nı okuduktan sonra "ne yazsa okurum" yazarlar listeme eklendi Ömür İklim Demir. “Modern Türk Edebiyatı" 'nın çok değerli isimlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Tam da bu yüzden #bizimbuyukchallengeimiz 2023 listeme (7-Çok sevdiğiniz bir yazarın kitabı) girdi Mutedil Dalgalı. Birbirinden bağımsız 14 öyküden oluşuyor kitap. Katman katman, özgün bir dille yazılmış ve yer yer ilişkilenen öyküler genel olarak şiirsel ve hüzünlü bir dille ama müthiş bir anlatımla arkanıza yaslanıp düşünmeye itiyorlar sizi. Yazarın kelime oyunlarını da çok zekice bulduğumu söylemek isterim.
"... Sonra düşünmüştü, hayat acaba parıldayan birşey miydi, diye. Değildi, yerine göre sönen bir şeydi hayat, hatta yanan bir şey...."
"... Sözlerin Başına Gelebilecek Şeyler, söz alınır, söz verilir, söz uçar, söz kalır, söz unutulur, söz hatırlanır, söz tutulur ama bırakılmaz, kor gibi yapışır eline..."
Okur olarak daha az tercih ettiğim bir tür öykü. Buna rağmen 14 öyküyü de ilgimi kaybetmeden okudum. En çok etkilendiklerim "Ve Emel", "Muhallebi Yemeyen Adam", "Körfezde Bir Yer", "Adı Dünya Bu Hastalığın " ve "Meskende Masun" oldu.
Ömür İklim Demir daha ilk öykü kitabıyla (muhtelif evhamlar kitabı) radarıma giren, arkasından yayınladığı ilk romanı Kum Tefrikaları ile edebiyattaki başarısının tesadüf olmayacağını perçinleyen, hayranlıkla okuduğum bir yazar.
Mutedil Dalgalı da çok güçlü bir öykü kitabı olmuş
Öykü kitaplarında, öyküler arasında istikrarı korumak, dengeyi sağlamak zordur. Fakat Mutedil Dalgalı'da tek bir kötü veya "eh işte" diyeceğim öykü bile yok içinde. Hepsi incelikli, mahir bir kalemin elinden çıkmış, gerçekten iyi öyküler
Okuru bol olsun, Ömür İklim Demir bizi kaleminden mahrum bırakmasın
Dürüst olmak gerekirse bu kitabı öylesine almıştım, yazarı da hiç tanımıyordum ama hayran kaldım kendisine. Mizanpaj unsurlarıyla öyküleri harmanlaması, karakterlerin diğer öykülerde boy göstermesi ve ölüme yürüyen insanların gösterdiği nahifliği okumaktan zevk aldım. Gördüğüm diğer yorumlardan “Muhtelif Evhamlar Kitabı”nın daha iyi olduğu izlenimini aldım. Elimdekiler bitince mutlaka okuyacağım. Son zamanlarda keyifle okuduğum kitaplardan biriydi, tavsiye ederim.
Bu kitabı tarif etmek gerekirse sıkıntılı bir günde tüm dertlerinizi unutturacak bir kitap derim. Hayattaki sıradan şeylerden duyduğumuz tüm mutluluklar bu kitapta birleşmiş aynı zamanda tüm hüzünler de. Okurken o nostaljik hava sizi eskilere özellikle de çocukluğunuza götürüyor. Birçok öyküden oluşuyor ama tüm öykülerde o nostaljiyi hissetmek mümkün. Aynı zamanda insanlık adına olan hassasiyetlerimize de değiniyor. Çok beğendim yazarın diğer kitaplarını da mutlaka okuyacağım.
İnsanı derine, derine ve daha derine çeken binbir duygu içine sokan, şaşırtan ve daha çok üzen, şiirsel yazımıyla birleştiğinde insanı daha farklı duygulara sokup ordan oraya savuran mükemmel bir kitaptı. Birbirini ucundan kıyısından yakalayan öykülerin olduğu çok güzel bir kitap. Mutlaka okuyun...