Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemitir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.
EDEBİYAT, BİLİM VE FELSEFE RUHUNUZA AKACAK, OKUDUKÇA BAĞLANACAK, BAĞLANDIKÇA OKUYACAKSINIZ...
Adam Fawer (born 1970 in New York City) is an American Novelist. Improbable, his first novel, has been translated into more than five languages and won the 2006 International Thriller Writers Award for best first novel. His second novel, Empathy, has been published in 2008 in German, Japanese and Turkish.
Fawer holds undergraduate and master's degrees from the University of Pennsylvania and received an MBA from the Stanford Graduate School of Business. During his corporate career, Fawer worked for a variety of companies including Sony Music, J.P. Morgan, and most recently, About.com, where he was the chief operating officer.
Fawer lives in New York with his partner and two sons.
OMG! Adam Fawer'ı ayakta alkışlamak lazım. Kitabın son çeyreğinde V'yi tamamen başkası zannederken son sözde ortaya çıkardığı gerçek.. Şapka çıkarıyorum. Kurgu harika.
kitaplığımda o kadar çok kitap varmış ki okuduğumu unuttuğum ya da buraya eklemeyi unuttuğum. okuduğum güzel kitaplardan biriydi bu kitapta. aradan o kadar zaman geçmesine rağmen hala kahramanı ayrıntıları çok iyi bilemesem de hatırlıyorum :))
This book is amazing! It was a little bit similar to Angel and Demons by Dan Brown but for only the ideas and thoughts about God but of course it was far better than it! I was shocked at the ending, because my expectation wasn't true, but the ending really fantastic! I was breathless because of the action and emotions....The structure and writing style were really nice and interesting! I have read the book in Turkish!So, about characters: Winter: She was absolutely me! She has power of hearing emotions and spread them... And she is violinist))) She is a powerful, strong, clever and positive character that i fell in love with her personality.<3 Elijah: OMG, another brilliant character! Another love of mine ^_^ I absolutely adore him. He is a little bit shy, but so clever and strong. And he has powers of seeing emotions in colour. Fantastic!And also I adore his love for Winter<3 Darian: She is another strong female in this book. She had an empath touch which I think is less powerful than others, as you can't touch people evertime to see their emotions. Laszlo: He is so nice person, I appreciate his character)) So bad ending for him and Darian((( Charlie: He did not have big part in story but I wish he had)) Jill: Um...I still am scared of her.. Valentinus: Dont need to say much, because....I cant believe I didnt find his identity right! PROS: Good writing style, nice information about philosophy and physics, Adorable and scary characters..and everything, action and sci-fiction)))) CONS: maybe a little too long??? 640 pages. Still good though, there were not any fillers.
Empati Fawer'dan okuduğum ilk kitaptı, kitabın sayfalarını çevirdiğimde keyifle okuduğumu hatırladım. Birçok yerin altını çizmişim, notlar almışım; hâlâ okuyamadığım Schopenhauer'in İsteme Ve Tasavvur Olarak Dünya kitabını burada da not aldığımı üzülerek hatırladım!
Kitabın en güçlü yanı çok başarılı bir kurgusu olması bence; en büyük eksisi ise gereğinden fazla uzun olup tekrara düşmesi. Özgür iradeyi sorgulayan deneyler, algı kontrolü çalışmaları, zihnin derinlerine fısıldayan insanlar... Bir nabız gibi atan elektro manyetik alanlar içinde milyonlarca bilinç; gördükleri, duydukları, kokladıkları, tatdıkları, hissettikleri, düşündükleri... Tümü bir arada kontrol edilebilir mi?
Empati, sadece zihinlerin nasıl yönlendirilebileceğini gösteren bir anlatı değil; aynı zamanda bireyin algısının nasıl şekillendirildiğini, özgürlüğünün ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyan ya da en azından bu konu üzerinde düşünmenizi sağlayan bir eser.
Kitaptan aldığım bazı notlar; renklerin anlamları, Danny: suçu ve tehlikeyi algılıyor, Elijah: sinestetik; renkleri anlamlarıyla ilişkilendirerek gören, Winter: sesle algılayan, Dorian: dokunmayla algılayan, Laszlo: kör ama içiyle görüyor bilge algı, Jill: korkutucu, etkileyici manipülasyon.
Herkese keyifli okumalar.
'İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmaz."
"Biyoelektrik iletişim yoluyla davranış değişikliği. Senin yeteneklerine sahip kişiler. Empatlar." "Tüm duygular ve bunların sonucu olan biyolojik tepkiler beyin tarafından başlatılır. Kişi bir olayla karşı karşıya kaldığında, beyni, gelen işitsel, görsel, dokunsal ve kokusal uyarıları yorumlar, sonra da tepki göstermesi için vücuda sinyaller gönderir. Empatlar bu sinirsel sinyalleri daha duygu oluşturma safhasında durdurabilir. İlaveten, başka insanlara da sinyal gönderebilirler. Hedef beyin bu sinyalleri duygulara çevirir, onlar da otonom sinir sistemini tetiklerler. Bu sadece zihinsel bir tepki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda fiziksel tepkiye de neden olur ki, bu da yayılan duyguyu pekiştirir."syf414
Herkes empatik mi yani?"
"Bir anlamda öyle. İnsanların yüzde doksanı başkalarının genel havasını sezebilir; tıpkı bir mekâna girdiklerinde oradaki insanların tartışıyor olduğunu anlamak gibi, ama hepsi o kadardır. En azından yakından tanımadıkları kişiler söz konusu olduğunda." "Yakından tanıdıklarıyla ne oluyor?" "Herkesin beyni -bir noktaya kadar- benzersizdir. Yani her beynin elektromanyetik radyasyon frekansı kesinlikle eşsiz olduğu halde, beyin dalgaları yaklaşık bin civarında farklı frekans kümesi için-de gruplanmıştır. Eğer bir insanın beyni başka birisiyle aynı küme içindeyse, o kişinin duygularını yorumlaması daha kolay olur."syf415
Billûrî mavi: Neşe. Psikodelik pembe: Heyecan. Kurum karası: Nefret. Parlak turuncu: Paranoya. Ve hepsinin içinden geçen alev sarısı: Korku.syf158
turuncu... Turuncu her zaman bir çeşit mutluluktu. Gün batımı turuncusu saf sevinçti; kör edici, parlak turuncu ise hüzünlü neşeydi.syf163
Yeşil rengi düşün. Yeşil var olan herhangi bir nesneden bağımsız olarak vardır. Eğer yarın, tüm dünya ve onunla birlikte yeşil olan her şey yok olsa yeşil rengin varlığı devam edecektir. Çünkü yeşil bir ideadır."syf351
Son kefaretimi burada ödedim. İnancın kırmızı olduğunu ilk burada gördüm.syf483
Mutlak günah diye bir şey yoktur. Gelişmek için deneyimden geçmeliyiz. Çünkü deneyim olmadan bilgi olamaz. Ve bilgi olmadan da ruhsal evrim gerçekleşemez. Ancak Yaratıcı Tanrı'nın kanunlarına karşı gelerek Tek Gerçek Tanrı'yı gerçekten anlayıp O'na yaklaşabiliriz. Bir kere ilahî gerçeği algılarsak yaratılışımızın zincirlerini atıp Pleroma'ya geri dönebiliriz." "Ama..." Sorusunun kuşku ya da güvensizlik ima edeceğin-den korkan Susan, sözcükleri oluşturmakta zorlanıyordu. Yutkundu. "Bütün bunları nasıl biliyorsun?" "Çünkü kendi ilahî kıvılcımımı biliyorum. Çünkü tüm dünya insanlarının birbiriyle bağlı olduğunu hissediyorum. Çünkü onların acılarından haberdarım ve hepsini kendi acım gibi duyuyorum.syf555
Elijah, bilinci Winter 'inkiyle iç içe geçerken, zihin gözünü açar. Bir sonraki nanosaniyede, tüm yaşamı boyunca gördüklerinden fazlasını görür. Bir nabız gibi atan elektromanyetik alanlar şeklindeki milyonlarca bilinç, düşünülebilecek her renkte parlamaktadır önünde. Her alan, ateşlenen bir katrilyon nöronla birlikte şekil değiştirmekte ve bu mikroskobik havai fişek gösterisinin oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Ve Elijah, o en inatçı deneyci, kendi görmediği bir şeye asla inanmayan o adam, hiç beklemediği bir şey görür: Her bilinç arasındaki belli belirsiz bağlantıyı. "O ch'i," der Winter zihninde, fısıldayarak. Ama bu düşünce, milyonlarca zihnin biyoelektriksel etkinliğiyle beslenen elektro-manyetik alanlar arasındaki bağların güçlendiğini gördüğü zaman duyduğu şokun etkisiyle arada kaybolur. Alanın hazırlık gerilimi artarak patlar ve bir katrilyon nöronun daha ateşlenmesini tetikler. Geri besleme döngüsü güçlendikçe, alan Times Meydanı'nın ötesine geçip semaya uzanır, atmosferdeki sonsuz elektromanyetik radyasyon tayfıyla -televizyon yayınları, radyo sinyalleri, cep telefonu yayınları, GPS sinyalleri- bütünleşir. Elijah'ın zihni daha da açılır ve trilyonlarca yaratığın gördükleri, duydukları, tattıkları, kokladıkları, hissettikleri, düşündükleri içine dolarken, her dalga boyunu özümser. Uçan bir güvercinin gözünden Empire State binasının görünümü. Bir akvaryumdaki balığın duyduğu su sesi. İki sokak ötede gezinen bir kedinin kokladığı çöp. Sokak'ta kaldırım taşlarının arasından çıkan bir çim yaprağının tattığı hava. Yedi metre aşağıda, kanalizasyonda yüzen bir amipin hissettiği su molekülleri. Dünyayı çevreleyen elektromanyetik alanın her şeye egemen bilgeliği aracılığıyla Elijah evreni deneyimler. Her kişiyi. Her hayvanı. Her bitkiyi. Her yaşam kırıntısını. Ve dünyanın gözlerinden bakan Elijah, gerçeği algılar... Tanrı'nın gözlerinden bakmaktadır... Çünkü Tanrı monolitik bir ilahî varlık değildir. Tanrı bizleriz. birden, insan iradesinin bu girdabın içinde ne kadar önemsiz olduğunu anlar. Her kişi, Tanrı'nın sadece minik bir parçasıdır ve hizmet ettiği tümleşik bütünden haberi bile yoktur. Ancak bir damarda yol alan bir kan hücresi kadar bilinçli; bir amaçla dolu ama o amacın büyük plandaki yerinden habersiz. Evrenin yin ve yang'ı barizdir. Işığın içinde neden karanlığın da olduğu. Kötünün neden her zaman iyiye baskın olduğu. Tanrı'nın -Bizim- neden tüm bunların var olmasına izin verdiğimiz.
Çünkü onların var olmasını Biz istiyoruz. Her biri kendi çıkarı için davranan, Tanrı tarafından -Bizim tarafımızdan- aşılanmış evrensel arzunun -hayatta kalmak, çoğalmak- tutsağı olan varlıklar. Bazılarımızı yukarı çıkarırken, bazılarımızı aşağı çeken sürekli bir itiş ve çekiş. Özgür İrade verilen bir şey değildir. Uğrunda mücadele edilmesi gerekir. Hak edilmesi gerekir. Alınması gerekir. Elijah da aynen bunu yapar. Evrensel İrade'yi kavrar.syf675
Elektromanyetik radyasyon yalnızca evrenin remel yapı taşlarından biri olan fotonlardan oluşur. Fotonlar özde saf enerjidir. Kütleleri yoktur ve her zaman ışık hızında hareket ederler: Saniyede 300 bin kilometre. Elektromanyetik radyasyonun insanlar ve makineler tarafından nasıl algılandığıysa işin içinde kaç tane foton olduğuna ve bunların nasıl hareket ettiğine bağlıdır. Fotonların genellikle dalga olarak hareket ettikleri düşünülür; "Dalga ne kadar hızlı hareket ederse, bir saniyede oluşan doruk ve vadilerin sayısı da o kadar fazla olur. Bu sayı frekans olarak bilinir ve Hertz cinsinden ölçülür. Dalga ne kadar güçlüyse, genliği -yani dorukla vadi arasındaki fark- o ölçüde artar.syf183
"Elektromanyetik r-r-radyasyon, 'dalga halinde hareket eden fotonlar' demenin daha süslü bir yolu. Foton dalgasının frekansına bağlı olarak radyasyon değişik şekiller alıyor. Çok düşük frekanslarda elektrik oluyor. Sonra, hava moleküllerini t-t-titreştirerek ses haline geliyor. Frekans yükseldikçe ses de inceliyor." Hocasının başını sallayarak onayladığını görünce devam etti:"Gerçekten yüksek frekanslar AM ve FM radyo ile televizyon yayınlarında kullanılıyor. Sonra ışık oluyor: Önce kızılötesi, sonra görünür, sonra da mor ötesi. Frekansla birlikte renk de değişiyor. En yüksek frekanslardaysa elektromanyetik radyasyon, X-ışınları ve G-G-Gamma ışınları haline geliyor. Ve radyo frekansı tayfında elektromanyetik radyasyon yayan ve alan bir aygıtı tasarlayan ilk insan Tesla idi."syf186
İrade ve Simgeleme Olarak Dünya adında çok ilginç bir yazı yazdı. Schopenhauer, gerçekliğin iki biçimde var olduğunu düşünüyordu: İçsel arzularımızı yansıtan İrade ve zihnimizin dışındaki fikir ve imgelerden oluşan İmgelem." Winter başını salladı. Zinser, kızın konuşmanın nereye gittiğini tam olarak kavrayamadığını ama merakının uyandığını fark edebiliyordu. "Schopenhauer pek mutlu bir kişi değildi," diye devam etti. "Yaşamı acılarla dolu bir süreç olarak görüyor ve kurtuluşun sadece İrade'nin egemenliğinden kaçarak elde edilebileceğini düşünüyordu." "Budizm gibi," dedi Winter heyecanla. "Acı çekmek, yalnızca arzuların bertaraf edilmesiyle sona erdirilebilir." "Aynen." Zinser etkilenmişti. "Schopenhauer, tüm sıkıntı ve üzüntülerin kaynağında frade'nin arzuları olduğuna inanır çünkü tatmin edilmemis bir arzu, bizi özlemle dolu olarak bırakır, tatmin edilen bir arzunun yerini bir yenisi alıncaya kadar da can sıkıntısı yaşarız. İrade'nin egemenliğinden kurtulmanın tek yolunun, este-tik beğeniye layık bir nesnenin üzerinde derinlemesine yoğunlaş mak olduğunu düşünüyordu. Schopenhauer o tür nesnelerin kendi benliğimizi içlerinde kaybedeceğimiz, kişiliğimizi unutacağımız ve nesnenin aynası haline dönüşeceğimiz özel bir algısal bilinç halini tetiklediğini söylüyordu." "Bir ayna mı?" "Evet. Güneşli bir sonbahar günü, çok güzel bir ağaca baktığını düşün. O tek ağacın estetik algısı aracılığıyla tüm ağaçların parıltılı arketiplerini algılayabilirsin. Estetik algı, bizleri saf ve İrade'den arınmış bilgiyi deneyimlemeye götürür. Anlıyor musun?" "Sanırım. Mükemmel algı aracılığıyla mükemmel kavrama gerçekleşir." "Doğru. Ne yazık ki, çok az sayıda insan, böyle bir estetik algılama halinde birkaç saniyeden fazla kalabilme yetisine sahiptir; dolayısıyla da estetik algının getireceği aşkın dinginliğe erişemezler." "Budist meditasyon gibi." Zinser başını salladı. "Bugün artık sadece 'Schopenhauer dehası' olarak bilinen artistik dehalar öyle estetik nesneler yaratıp, içlerindeki Platonik İdealar'ı anlatan sanat eserlerine dönüştürebilir. Platonik İdealar ile neyi kastettiğimi biliyor musun?" "Platonik dediğiniz... Hani şu karşı cinsten biriyle sadece arkadaş olduğunuz zamanki gibi değil mi?" Zinser gülümsedi. "Evet ama buradaki anlamı o değil. Benim kastettiğim Yunan filozof Plato. Plato, dünyanın fiziki nesnelerden değil de geniş anlamda soyut olarak var olan kavramları oluşturan evrensellerden meydana geldiğine inanıyordu."syf350
Bir arkadaş tavsiyesi ile okumaya başladığım bu kitap ile tekrardan, niçin popüler kültür veya "best seller" kitaplar okumadığımın cevabını defatle aldım. Her ne kadar çok olumsuz bir bir giriş yapmış olsamda kitabın çok da iyi yanları olduğuna da değinmeden geçmeyeceğim. Fakat ilk olarak, neden bu tarz kitaplar okumadığımı veyahut neden beğenmediğimin net bir şekilde cevabını vereyim. Şuana kadar okumuş bulunduğum bu tarz kitapların sayısı iki elin parmaklarını geçemeyecek kadar az olsada tümü, minimum beşyüz sayfaydı. Okuduğum hiçbir kitapta sayfa sorunu yaşamama rağmen bu tarz kitaplar beni yordu. Fakat burada bahsetmiş olduğum "yorma" sayfadan ziyade, içeriğin boşluğundan ve anlamsızlığından kaynaklandı. Empati kitabından örnek verecek olursam; sayfalarca felsefeye giriş ve fiziğe giriş dersleri alma mecburiyetinde kaldım. Felsefe için, önceden bildiğim hususları tekrardan okurken sıkılırken, aynı şekilde hiç ilgim olmayan fizik alanı ise beni yordu. Ve sayfalarca işlenen bu derslerin kitaba o kadar az etkisi oldu ki, kitabı bitirdikten sonra dönüp tekrardan bakınca, neden böyle bir sekansın varolduğunu anlamakta güçlük çektim. Empati kitabında birçok farklı şekilde daha karşıma çıkan, buna benzer uzatmaları diğer kitaplarda da tecrübe etmek pek mümkün. Kitapların neredeyse iki yüz sayfaları traşlanıp çıkartılsa, benliklerinden hiçbir şey kaybetmezler. Bir başka konu ise, bu kitaplarda edebiyattan ziyade daha farklı alanlarda okumalar yaptığımız gerçeği. Müzikten felsefeye, bilimden sanata kadar uzanan geniş yelpazede içli dışlı olsak da, ne yazık ki bu alanların neredeyse çogunda yetersiz bilgi alıyoruz. Empati kitabında verilen bazı bilgiler ne yazık ki Wikipedia bilgilerinden ileriye gidemedi. Kitabın iyi noktalarına gelecek olursak; ilginç bir konu üzerine yazılan gerçekten sürükleyici bir kitaptı. Karakterlerin işlenişi ve karakter değişimlerine şahane diyebilirim. Kitabın başında anlamsız kalan bilgiler ve olayların sonradan ödemelerinin yapılması gayet güzeldi. Kitabın zaman algısıni değiştirmesi ve kurgu olarak güzel geçişler yapması da kitabı daha da okunur kılıyor. Tamamıyla boş kafayla okunabilecek, insanı rahatlatan ve neredeyse kitabın hiçbir yerinde zorlamayacak akıcı bir kitaptı. İlgili kişilerin okumasını öneririm.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Yazarın Olasılıksız kitabını çok beğenmiş ve peşine bu kitabına başlamayı düşünmüştüm ama Empati'nin kalınlığı sebebiyle hep okumayı ertelemiştim. Bugün sonunda bitirdim ve Olasılıksız'dan aldığım tüm doyumu Empati'den de aldım. Bence mutlaka şans verilip okunması gereken bir kitap. Baş karakterleri özellikle çok sevdim. Ayrıca tatmin edici bir sona sahipti.
Kitapta gördüğüm tek negatif özellik bazı bölümlerin gereksiz ayrıntılar içermesiydi. Bence sayfa sayısı bakımından kitap 100-150 sayfa daha az olabilirdi ama ben yine de bundan puan kırmıyorum. Çünkü hem sevdiğim tarzda bir roman okumuş oldum hem de bazı felsefî ve bilimsel bilgiler edindim. Adam Fawer bu yönde bence çok başarılı bir yazar profili çizmekte. Okurken size çok farklı dallar hakkında bilgiler veriyor ve bu bilgileri de kitaba çok iyi yediriyor. Aklınızda soru işareti bırakmıyor.
'5/5' ⭐⭐⭐⭐⭐
Şimdi de yazarın OZ kitabına başlayacağım. O kitaba baktığımda oylarının diğer iki kitabına göre düşük olduğunu gördüm, olumsuz yorumlar da fazlaydı. Ama yine de ön yargıya kapılmadan okumak istiyorum çünkü Adam Fawer yani. :)
Adam Fawer'dan Olasılıksız'ı okuduktan sonra Empati'yi o kadar da sevmedim. Özellikle sürekli tekrarlayan tasvirler "Anladık Fawer!" dedirtirken yoğun felsefik içeriği de "Yok artık Fawer!" diye haykırtıyor insanı. Ve kitap bana nedense hiç de özgün gelmedi, "Ben bu filmi izlemiştim!" dedim bir çok yerinde. Kitabı özetlemek isteseniz, 639 sayfa için bir sayfa yeter de artar bile o derece tekrar vardı kitapta. Yazarın Olasılıksız'dan kredi olmasa, çok da dayanabileceğimi sanmıyorum bu kitaba. Ama içindeki düşünsel yoğunluğundan ve öğrendiğim şeylerden ötürü 5 üzerinden zorlayarak 2 verebiliyorum, o kadar.
Kitaba baya onyargili basladim. Neden diyecek olursaniz, ayni yazarin yillar evvel okudugum Olasiliksiz adli kitabi yuzunden. Gercekten cok guzel bir fikirle baslamis oldugu kitabi ancak bu kadar salakca bitirebilirdi. Cok birsey beklemeden okudum. Bu kitap, kalin olmasinin da verdigi imkanla, birsuru noroloji ve fizik bilgisiyle dolu. Bu acidan begendim. Ote yandan, kurgusu da gercekten harika olmus. Kitabin sonunun tahmin edilme olasiliginin %3670 oldugunu dusunuyorum. Sonunda surpriz bekleyen insan turune giriyorsaniz cok begenmeyebilirsiniz. Yine de guzel hazirlanmis, guzel kurgulanmis. Cevirmen bazi yerlerde cok sacmalamis olsa da yine de cok fena olmamis. Zaman gecirmelik bir kitap. Beyne, norolojiye, duygularin vucuttaki fiziksel karsiliklari ilginizi cekiyorsa ama arastirmaya nereden baslayacaginizi bilmiyorsaniz belki guzel bir giris olabilir.
Maalesef kırmızı çizgimiz olan bir durum söz konusu... Ortaları aşırı aktı fakat sonlara doğru 'bitsin gitsin artık.' modundaydım. Adam Fawer yine de favorimsin be adam.
The book is fascinated and masterpiece. There are different stories proceed separately on the same points until the end of the book. There are some goon points such as well-expressed Edison, Tesla stories and some philosophical trend for instance rationalism and empiricism, a bit reality, few science fictions also could find at the story. I like this book
Its probably one of the most succesful books I've ever read! I recommend it to everyone but I learned that Empaty published in only Turkish German and Japanese are there anyone who knows why???
Başları akıcıydı ortalara doğru tempo düştü sonuyla ilgili yorum yapmayım..:) Edebi bir eser beklemeyin ama bilim ve felsefe yönü ağır basan bir kitap boş geçmeyin okuyun derim..
bu kadar çok sayfa okumaya değecek bir eser değil. ama fizikle de biraz ilgiliyseniz ve komplo teorilerini de seviyorsanız sizin ilginizi benimkinden çok çekebilir.
Çok üst düzey bir kurgu. Asla kimseye veremeyeceğim kitaplar arasında. Ama önerebilirim :) En son okuyun çünkü üstüne kitap bulmak öyle kolay olmayacak.
Olasılıksız daha çok sevildiği ve ben fazla beğenmediğim için beklentim düşmüştü ama bence Empati çok daha güzeldi. Karakterler, hikaye ve işleniş beni daha fazla tatmin etti.
what can I say, ma man did it again. as a Dan Brown enthusiast, I should've seen the plot twist in the end coming but omg I totally did not and it was such a cool reveal. I did like his last book Improbable more tbh but this was still reeeeaaallly good!! I just low-key kiiiiiiiiiiinda thought that the whole middle part of the book, was a bit too X-Men for me, maybe also bc I d Winter, one of the main characters lmao. But before u judge me for hating on a kid listen, she has like only 1 personality trait that continues throughout the whole book..... Like all the other characters, especially my problematic queen Jill, get some sort of depth but Winter (apart from her mama dying) is like my personality is that I like music and I'm pretty hihi but I love that for her as well so what can I say
anyhow, I loved it, I ate it up, had a blast. ty my king for the nice ride <3
6-7 yıl önce daha güncel, hafif kitaplar okuduğum dönemlerde sinestezik olduğum için ilgimi çektiğinden almış, bir köşede unutmuştum bu kitabı. Elimdeki kitapları eritirken yorumlara da baktıktan sonra okumak istedim. Okumak için çok mu geç kaldım bilemiyorum fakat çoğu insanın aldığı zevki maalesef alamadım. İçerisindeki bilgilerin başlangıç düzeyi olması, fikir ve düşüncelerin çok da şaşırtıcı/ilginç gelmemesi bir yana, hikaye de pek merak uyandırmadı. Benim için içerisinde abartılmış sinesteziye sahip bir kaç insana, Wikipedia’da bulabileceğiniz felsefeye, bilime dair bilgilere ve bir çoğumuzun hali hazırda bildiği konulara yer verilmiş her hangi bir polisiye romanından öteye geçemedi.
Olasılıksız gibi sarmadı. Biraz daha zorlama gibi geldi bana konu, Olasılıksız'ın en sevdiğim yönü bilimle ilgili teorileri hikayeye iyi bir şekilde bağlamasıydı. Bu kitapta da yine bilimi eklemeye çalışıyor hikayeye ama Olasılıksız gibi güçlü ve çeşitli bir şekilde olmuyor bu sefer. Yine de tam filmi yapılabilecek bir hikaye. Hem Olasılıksız hem Empati'yi film olarak yakın zamanda görürüz diye düşünüyorum.
"Olasılıksız" ve "Oz" dan sonra okuyup, son sayfalarda kendimi kaybettiğim kitap. Okurken aynı zamanda ben de bunları yapabilsem ne olur acaba diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.
Jill'in büyük kinine ne kadar sinir olduysam Elijah ve Winter'ın aşkına da o kadar hayran oldum.
Bekletmeden okumanızı tavsiye ederim. Adam Fawer'a müthiş kurgusu için minnettarım.
Çoğu okurun "olasılıksız" sevdasına karşılık ben Empati'yi savunanlardanım. Gerçi her kitabın kendine has ayrı bir tadı olsa ve yarıştırmaya gerek olmasa bile bu kitapta beni daha çok şeyin çektiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Kitabın ilk 150 sayfasından sıkıntıdan bayılacağım zannedp kitabı bırakmanın eşiğine gelmiş olsam bile şuan bu kadar harika yorumlar yapabildiğime göre bu kitabı kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Çünkü kitap belli bir yerden sonra öyle bir hal alıyor ki elinizden kitabı iki dakikalığına bırakıp lavaboya dahi gidesiniz gelmiyor. Üstelik yazarın diğer kitabına kıyasla bu kitabında bilimsel ögeler daha az ön planda olmakla birlikte daha az sıkıcı ve öğretici nitelikte idi. Karakterlerle aranızda çok sıkı bağların kurulacağı türden içe işleyen bir kitap. Üstelik de şaşırtıcı noktalar, şaşırtıcı ölümler, şaşırtıcı son ve ummadığınız insanların ummadığınız şeyler yapması açısından kesinlikle kaçırılmaması gereken bir eser. Keyifli okumalar :)
Adam Fawer'in kurgu yeteneği müthiş. Olasılıksız ile tanıdım onu. Betimlemeleri o kadar gerçekçi ki sadece bir okur olmaktan öte anlatılanların içinde kendinizi bulmanız işten bile değil.