Aramizdaki Sey, alabildigine yalin ve sussuz bir anlatimla yazilmis kirmizi oykulerden olusuyor. Ilk oykudeki kirmiz giysinin animsattigi olasiliklar gitgide baska kirmizi olasiliklara aciliyor. Tomris Uyar'in ana temadaki kirmiziyla belirmek istedigi asil sey dostluk, sarmallar cizen bir sevgidir. Tum oykulerin arka planindaki renk, kizarmis yapraklariyla sonbahardir. Yine diger kitaplarinda oldugu gibi toplumsal baski bu kitabinda da soz konusu.Kitabin son oykusu "Aksam Alacasi"nda Edip Cansever'in Tomris Uyar'a adadigi dogum gunu siirlerinden biri yer aliyor.Ince Sayfa 76Baski 2016 Sayfa 71Baski 2016 Yapi Kredi Yayinlari
Türk öykü yazarı ve çevirmen. İngiliz Kız Ortaokulu'nda, şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde eğitim gördü (1961). İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi (1963).
Papirüs dergisi kurucularından olan Uyar’ın deneme, eleştiri ve kitap tanıtma yazıları Yeni Dergi, Soyut, Varlık gibi dönemin belli başlı dergilerinde yayımlandı. On öykü derlemesinden Yürekte Bukağı ile 1979, Yaza Yolculuk ile 1986 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı. 60’ı aşkın çevirisi kitaplaşan Uyar’ın günlükleri, “Gündökümü” genel başlığı altında, yayımlandı. Yürekte Bukağı ve Yaza Yolculuk öykü kitapları ile Sait Faik Hikâye Armağanı’nı aldı.
Tomris Uyar, şair Turgut Uyar ile evlidir ve Hayri Turgut Uyar isimli, İTÜ'de öğretim görevlisi bir oğulları vardır. 2003 yılında kanser nedeniyle vefat eden yazarın kabri Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır.
Kırmızı temalı bir kitaptı, her öyküde kırmızı üzerinden ilerleniyordu. İlk öykü bana Dar Zamanlar'ın Aysel'ini hatırlattı ilk başta, ancak kitabın sonundaki açıklama okunduğunda öykünün farklı anlamı çıkıyor ortaya. Her öyküyü beğendim, keşke daha uzun olsaydı dedim her biri için.
seni neden bu kadar çok sevdiğimi her öykünde bir kez daha anlıyorum. sen bana eski zamanları anımsatıyorsun, çocukluğumda yediğim meyveleri, sokakları, kedilerimi. iyi ki geçmişsin bu dünyadan canım benim, iyi ki yazmışsın, seninle tanış olmak çok güzel.
"İkimiz de iki-üç paragrafla geçiştirilemeyecek kadar zorlu bir çaba gösterdik aramızdaki 'şey'i anlamak için. Bildik hiçbir şeye benzemiyor ki."
"İnsan önce renklerden başlamalı değişmeye..."
"Sevgi dolu anılar, gönül kapılarında hazır durabiliyorlar hala."
Tomris Uyar'ın okuduğum ilk kitabı, bu nedenle de en sevdiğim kitabı olacak sanıyorum ki.
Kitapla ilgili birçok yorum yapılabilir; ama bence en önemli özelliği çok sade bir dille yazılmış olmasına rağmen çok etkileyici olması. Sade bir dille yazılmasına karşın derken aslında bunu olumsuz bir durum olarak düşünmüyorum, sadece yazarın sadeliği böyle etkileyici bir şekilde kullanabilmesini çok başarılı buldum. Öyküleri genel olarak çok beğendim; ama en beğendiğim kitaba da adını veren "Aramızdaki Şey" öyküsü oldu.
Öykü okumanın benim mizacıma son derece ters olduğunun bilincinde, ara sıra öykülere vakit ayırmaya özen gösteririm. Ben uzun anlatıların insanıyım. Nitekim öyle anlatıları okurken tam olarak kendimi bulabiliyorum çünkü gerçek zamanlı hayatta ne kadar hızlı adapte olabilen, hızlıca şekil değiştirebilen biriysem kurgu dünyasında o kadar yavaş hareket ediyor ve bağlanma geliştiriyorum. Buna rağmen Tomris Uyar’ın öykülerini okumam gerekiyordu. Kıymetli yazarlara yapmamız gerektiği gibi elbette. Aksi halde öykü sevmiyorum diyerek okumamak, savaşmadab kaçmak olur. Aramızdaki Şey hoş bir dille yazılmış, genellikle okuyucunun sezgilerine bırakılan küçük nüanslarla dolu öykülerden oluşan bir derleme. Öyküseverlere özellikle tavsiye eder, öyküsevmeyenlerin de bir şans vermesini dilerim.
öykü sevmiyorum çok. bir şey çıkarabilmek için hepsini ayrı incelemek gerekiyor genelde, co da sürdürülebilir bi okuma değil. edebiyat dersinde uğur hoca açınca konuşuyoruz sadece. o yüzden öykü okurken keyif almaya bakıyorum ve keyif aldım. türk edebiyatından bir şeyler okumayı seviyorum.
Beş yıl önce okumak istemişim. Dün raftan alıp okumaya başlayınca ilk öyküyü okuyup bıraktığımı fark ettim:) Bu kitapla aramızdaki şey, geçen zaman. Kırmızı renk ve kadın kimliği arasındaki şey beni çok rahatsız etti. Belki 5 yıl önce kitabı okumaya devam etseydim bu rahatsızlığı hissetmeyecektim. Geçen zamanda özellikle kadın olmakla ilgili o kadar çok kötülük oldu ki bu ülkede; anlatıyı kendi yalınlığı içinde okuyamayacak kadar yaralandım ben. Kanın kırmızı rengi… Kimlikler ve bu kimliklerle özdeşleştirilen her şeyin artık tedavülden kalkmasını istiyorum. Tahin pekmez günlerini bu güne kadar hiç duymamışım…
bir içim su, insanın içinde bi yeri düğümlüyor. “akşam alacası”yla bittikten sonra bir de sonsözünü okuduğumuz için olabilir. ben tomris uyar’ı çok seviyorum, canım yine dizboyu papatyalar’ı okumak istedi.
“bana neyin daha iyi geldiğini bu kadar güvenle kestirebiliyorsan gözlerin niye yaşardı? kovma zerafetinin bir parçası mı bu?”
•aramızdaki şey •tahin-pekmez günleri •akşam alacası
beğendim. Belki okuduğum ilk Tomris Uyar olduğu için 5 vermedim ama kesinlike 4.5'i hak edecek bir kitap. Yarım puanı kırma nedenim de aşırı aşırı etkilemediği için oldu. Gelecekte tekrar okuyup bu puanı yeniden değerlendireceğim gibi duruyor...
"Beni kendime ördüğüm kozanın dışına çıkarmaya çalışıyordun, farkındaydım. Senin çabanın işe yaradığı kuşkusuz da benimkinden o kadar emin değilim. Belki bazı kişilikler, kozadan çıkmak istemiyorlardır; o, ölüm kozası bile olsa. Kimin hakkı vardı kişiyi kozasından çıkartmaya?"
Tomris Uyar... Muazzam bir kadın, kuşkusuz. Onu övmeye haddim var mı bilmiyorum. Aramızdaki Şey 8 öyküden oluşuyor yanlış hatırlamıyorsam ve her hikayede bir 'kızıllık', 'kırmızılık' söz konusu. Renkler hep ilgimi çekmiştir. Her insana her renk farklı düşündürüyor. Bazısı mor rengini sevmez mesela, ben bayılırım. Aramızdaki Şey'de her karakter hikayenin bir yerinde bir kırmızıyla karşılaşıyor. Ve hepsi farklı anlamlar çıkarıyor o renkten. Böylece karakter analizini de iyi yapabilmiş oluyoruz. Çok beğendim. Edebiyat okuduğunuzu hissettiren kitaplar bunlar. Üstelik incecik ve çok çok uygun fiyatta. İyiye, güzele ulaşmak çok kolay millet.
Tomris Uyar'ın otobiyografik öykülerinden oluşuyor Aramızdaki Şey. Anlatım biçimi olarak sade ve yalın bir üslup hakimdi. Öykülerin içeriği bana biraz dağınık geldi, hikayelerin içine tam anlamıyla girmeyi başaramadan bitti çoğu öykü. Bu, belki de ilk defa Tomris Uyar okumamdan kaynaklanıyordur. Buna rağmen bittikten sonra bende hoş bir tat bırakan bir kitap oldu.
Tomris Uyar'i hep merak ettigim kisilerden biri olmustur. Daha once de birkac oyku kitabini okumustum ama sanirim en dokunakli ve icten olan oyku kitabi bu oldu.
Günün herhangi bir saatinde Saati sorsan birilerine Onlar da -sözgelimi- 'on yedi otuz' deseler hep 'zaman buymuş, anladım ' diyeceksin elbette.
Nasıl buluyorsun bu yıl kendini Göğsündeki ruhbilimsel saate göre Bana sorarsan yıllar önce nasılsan Öylesin gene Hepsi hepsi bir kedin öldü sadece.
Duvarlara fotoğraf filan asma Ve konsol ve ayna çerçevelerine Hele aile resimlerini hiç mi hiç Baktıkça renksizliğe dönüşüveriyor Olmayan bu zaman parçaları - sen ne dersen de -
Bana kalırsa tarih Tarih de koyma Gündökümlerine Bak işte Turgut'un da biyolojik zamanı Cam kırıkları gibi sesler çıkarıyor Ne kadar ıslatsa da alkolle.
On beş martlar içinde bir on beş mart daha işte Süslü bir kadeh seçiver kendine dolaptan Uzat pencereden dünyaya doğru Ruhbilimsel saatine göre dolsun sonsuzdan.
Magazinsel olaylardan adını duyduğum Tomris Uyar merak ettiğim bir yazardı. Sesli kitabını indirimde görünce hemen alıp dinlemeye başladım.
Hikayelerdeki ana karakterler genelde şehirli, kültürlü ve biraz da mutsuz kadınlar. Kadınsı dertlere de sahip bu karakterlerle özdeşim kurmakta zorlandığım (ve belki de hiç kurmak istemediğim) için kitaptan büyük bir keyif alamadım ama yine de hikayelerin güzel olduğunu söyleyebilirim. Ben en çok Pıhtı isimli hikayeyi sevdim. Kadın okuyucuların daha çok hoşuna gideceğini düşündüğüm bir kitap.
“isteğine uyup seni aramadım. ölüm haberini bir dostumdan aldım telefonda. bana haber verilmesini istemişsin, sevdiğin birkaç kişiye daha. dizlerim çözüldü. nedense önce öbür sevdiklerini aramam gerektiğini düşündüğümden ağlamaya ara verdim. uzun sürecek yasın eşiğinde sana telefon etmek geldi içimden: sen o şeyi çözebilmiş miydin?”
tahin-pekmez günlerinde bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyorum.
kitabı bitiriyorsunuz ama kafanızdaki sorular bitmiyor😊 Oykulerde gecen 'kirmizi'larin birbiri ile alakası var mi bilemedim ama olsun isterdim. tekrar okunası....
I picked up this book as an excuse to hear more of Tilbe Saran's entertaining narration, and without fail, she gave such a great introduction to the author. I'm not usually much of a story person - as I'm discovering - but there was something real about the way Uyar wrote, something that could startle you out of the sleepiness of your morning commute. Then, you find yourself wonder, what would happen if the story didn't end right there?
her oyku sonuna kadar merak duygunuzu diri tutuyor, sasirtiyor ama bir yandan da sakinlestiren bir havasi var genel olarak. tomris uyar'i okumakta bu kadar gec kaldigim icin kiziyorum kendime