Ποιος θεωρεί ύποπτη την αυτοκτονία ενός γνωστού επιχειρηματία, όταν γίνεται μπροστά στα μάτια εκατομμυρίων τηλεθεατών; Η απάντηση είναι κανείς, εκτός από τον αστυνόμο Κώστα Χαρίτο που βρίσκεται σε αναρρωτική άδεια, βαριέται και ψάχνει τρόπο να διασκεδάσει την πλήξη του. Όταν οι δημόσιες αυτοκτονίες συνεχίζονται, η αρχική αδιαφορία των αρμοδίων μετατρέπεται σε πανικό, και ο Χαρίτος, στην πορεία των ερευνών του, ανακαλύπτει ότι όσο εκείνος βρίσκεται σε άδεια κάποιοι μηχανορραφούν να του φάνε τη θέση στο Τμήμα Ανθρωποκτονιών. Τώρα δεν ψάχνει μόνο να διασκεδάσει την πλήξη του αλλά να σώσει και την καρέκλα του. Το μυστικό όμως είναι θαμμένο βαθιά μέσα στην πρόσφατη πολιτική ιστορία της Ελλάδας...
Petros Markaris (Greek: Πέτρος Μάρκαρης) was born in Istanbul to an Armenian father and a Greek mother. He is one of the most successful living Greek authors. After studying economics, Markaris went on to work as a screenplay writer. He has lived in Germany and Austria for several years and translated Goethe and Brecht into Greek. International fame came through his series of crime novels featuring the eccentric Athenian detective Kostas Haritos, of which there are now five. Markaris lives in Athens and also co-writes film scripts with Theo Angelopoulos.
Takip edenler farketmiştir, Markaris sapığı oldum resmen. Nadir kitap'ta bakınıyorum elimde olmayan ne var diye... Keşke sırayla basılsaymış kopukluklar oluyor. Aslında son kitapları daha da merak ediyorum çünkü okuyanlar anlar, o Fanis'e kılım var bir şey o adamda... Atina'da geçen hem bizden gibi bir aile hikayesi yanında Cunta dönemi radikal sol örgütlerle ilgili intiharlar başlıyor. Komser Haritos bey de izinliyken, gerçi zaten cinayet değil intihar, ne yapabilir ki?
Tabi bir iki mantık hatası var. İnternetin yaygın olmadığı dönemde yazılmasına veriyorum 😜 polis teşkilatı ulaşamıyor herhalde...
Ho sempre amato gialli, polizieschi e thriller e mi piace intervallarli alle letture più impegnative. Questo mi ha tenuto compagnia sulle spiagge greche tra un capitolo e l’altro di 4321. E’ il terzo poliziesco della serie del Commissario Charitos, il personaggio della maturità di Markaris, autore di traduzioni, ma soprattutto delle sceneggiature dei più bei film di Theo Anghelopoulos. Charitos questa volta è alle prese con una serie di inspiegabili suicidi “pubblici” di uomini famosi. Più politico dei libri precedenti, la trama si insinua nei segreti della nuova classe dirigente greca nata dall’opposizione al regime dei colonelli, mettendone in luce i compromessi, le meschinerie, il disprezzo verso quelli che ne erano stati gli ideali giovanili. Godibile e con un intreccio abbastanza intricato si è rivelato un compagno indispensabile per un'immersione nello spirito della cultura greca. C’è forse qualche lungaggine di troppo ma l’Atene torrida percorsa in lungo e in largo dalla Mirafiori di Charitos, naturalmente priva di aria condizionata, è indimenticabile. E Markaris ha lavorato anche sull’eccessivo maschilismo del suo personaggio, un po’ fastidioso nell’episodio precedente, Difesa a Zona, che qui viene mitigato dall’entrata in scena di Kula, giovane e brillante poliziotta.
Komiser Haristos ile "aşk-nefret" arası bir ilişkim var. Özellikle de “Balkan Blues" sonrası nefret kısmı biraz ağır basıyor. Ama yine de okumaktan kendimi alamıyorum. Açıkçası seride her adımda biraz daha iyiyie gidiyor kitaplar o yüzdenokumaya da devam edeceğim. İlk üç kitap içinde en sevdiğim "Che İntihar etti" oldu zira.
Yunanistan'daki askeri diktatörlüğün üzerinden uzun yıllar geçmiş ve o dönem cunta karşıtı olanların bir kısmı yeni düzende git gide zenginleşmeye başlarken diğerleri o kadar şanslı değildir. Ülkede 2004 Olimpiyat hazırlıkları tam gaz devam ederken, bu hazırlıklardan en büyük payı alan eski cunta karşıtı yenilerin zengini Faverios'un canlı yayın da intiharı ile açılıyor kitap.Sonrasında siyaset, kişisel çıkarlar, insanların değişimi ve paranın ideolojiler ile doğrular üzerindeki yön değiştirici etkisinin, oldukça karmaşık bir siyaset ve bürokrasi sarmalında anlatıyor. Tabii ki her Markaris kitabında olduğu gibi yine çok toplumsal bir konunun içinden aile dramaları da eksik olmuyor. Komiser Haristos'un kadınlara bakış açısı yeni milenyuma geçişle biraz kırılmış durumda. Diğer yandan Atina yollarında, trafiğin akışı ve hava durumu detayları bütün yoğunluğu ile duruyor. Atina benim için çok yabancı bir harita. O yüzden durduk yere bir polisye hikayenin peşinde, evde oturduğum koltuğumda Atina'da kaybolup duruyorum bu ısrar yüzünden. Yollarla ilgili hiçbir bağlantıyı kuramıyorum ve bu tip bazı detaylar arada kiştabın ritminin düşmesine sebep oluyor bence. Yine de inatla okuyorum, önümüzdeki aylarda da söylenerek okumaya devam edeceğim muhtemelen. Siyasi polisiyelerden hoşlanıyorsanız ama aile dramlarına da hayır demem gerekirse Atina'da üç beş tur kaybolurum diyorsanız; bu seriyi gündeminize alın bence.
Petros Markaris’i çok seviyorum. Akdeniz insanlarının sürekli bahsedilen sıcaklığını kitaplarında öyle güzel işliyor ki hayran olmamak elde değil. Yunanistan pek çok açıdan Türkiye’ye benziyor. Okurken insanların tepki ve davranışlarında, siyasi olaylarda bunu açıkça gördüm. Markaris toplumsal çürümeleri de kurgusundan eksik etmiyor. Kitabın ismi de bunun kanıtı gibi.
Romanın karmaşık olmasa da epey dallanıp budaklanan bir konusu var. Yunanistan’da cunta döneminde buna direnen, çeşitli işkenceler görmüş sonrasında ise bir iş insanı olan Yanos Favieros televizyonda canlı yayında intihar eder. Bu intihar başlangıç olur, başka intiharlar da olur. Bu intiharların cinayet olmasından şüphelenir dedektifimiz ve soruşturmaya başlar.
Haritos tatlı mı tatlı bir dedektif. Bana Simenon’un Maigret’sini hatırlattı. Eşini ve kızını seven, kedisiyle zaman geçiren bir yandan suçları çözmeye çalışan evcimen bir dedektiftir. Haritos’un yaşamı anlama ve yorumlama stilini de sevdim. Bu kitapta cinayetlerle yakın tarihin pek çok çarpıklığını keşfediyoruz birlikte.
bu macerayı daha çok sevdim. yunanistan’la benzerliğimizi biliyoruz zaten ama romanda eski solcuların geldikleri pozisyonun benzerliği mi dersiniz, arnavut, sırp, romen, kürt göçmenler için atılan “işlerimizi alıyorlar, her şey onlar yüzünden” çığlıklarının benzerliği mi, yoksa atina’nın 90’lı yıllarda aynen istanbul gibi bir şantiye olmasının benzerliği mi... öyle kötüyüz ki aslında komiser haritos’un şehirde bir yerden bir yere 2-3 saat süren kabus gibi yolculuklarında “oh, yalnız değilmişiz” diye sevindim.
Her şeyin bir bedeli olsaydı; ezilenleri savunurken ezenlerin arasına geçmenin, işkence yaparken tespitlenmenin, verilen ciddi bir sözü/taahhüdü yerine getirmemenin, ihanetin bedeli olsaydı hayat ne kadar adil, hakkaniyetli ve gerçek olurdu.
Komiser Haritos, dürüst ve müzevazı yaşamı içinden, siyaset, iş ve medya dünyasına; Yunanistan tarihine, Cunta dönemine, direnişçilere, direnirken sömürenler arasına katılanlara, yargılanırken yargılayanlara bakıyor.
Polisiye olayları çözerken sosyal olayları yorumluyor ve bunu oldukça isabetli yapıyor.
"Ahora ya sé qué se entiende por lector experto. No es el que lee muy deprisa o con mucha atención. Es el que sabe en qué fijarse y qué pasar por alto."
Ogrencilik yillarinda Cunta‘ya karsi direnen, hapis yatan, sonradan ulkenin onde gelen isadami, siyasetcisi, gazetecisi ve daha neler neler 🤔🤭🤫 olan bazı eski solcular birden oesi sira intihar etmeye basliyor. Hem de herkesin gozu onunde, televizyon’da 📺 bir canli yayin programinda 🙊Dedektif Kostas Haritos, izinli olmasına ragmen bu intihar olaylarinin -gizliden- pesine dusuyor.
so so. good writer, nice athmosphere but other wise the plot is a bit weird. guys suicide on tv show. there is fun in his writing but it i did not like how he "treats" some of the characters like the investigator's wife.
Me encanta esta serie. Cada historia es más enrevesada y no siempre los malos pierden. Lo que más me gusta es lo simple de Jaritos, no es este superpoli guapo y brillante. Es un tipo común, algo aburrido, clase media, más en contacto con la realidad. Mi único reparo es la continua descripción del tráfico de Atenas. Sé que era el momento histórico de la construcción de la villa olímpica y toda la preparación para las Olimpiadas pero terminé saltándome todo eso. Sin contar que me conozco casi todos los nombres de las calles. Aún así la historia no defrauda. Hay cosas que a veces se me hacen raras, pero se me olvida que es otra cultura, otra forma de pensar y ver las cosas.
Πάμε λίγο πίσω, στην Αθήνα την περίοδο πριν τους ολυμπιακούς του 2004, τότε που γίνονται ακόμα τα ολυμπιακά έργα. Η Αθήνα που όλοι ξέρουμε και αγαπάμε, με τα καυσαέρια της, τη ζέστη της, το κυκλοφοριακό χάος της. Τώρα που το ξανασκέφτομαι δε μου έχει λείψει και πολύ, λείπω 20 χρόνια, που και που τη νοσταλγώ, μιας και κει μεγάλωσα. Αυτό το βιβλίο λοιπόν ήταν λίγο νοσταλγικό για μένα. Γιατί ο συγγραφέας με τις λεπτομερείς θα έλεγα περιγραφές των δρόμων και του κυκλοφοριακού, μου τη θύμισε λίγο. Τι σας λέω τώρα. Ένα βιβλίο που έφυγε πολύ γρήγορα γιατί ήταν τέτοια η γραφή του κ. Μάρκαρη που ήταν σαν τον είχα δίπλα μου και να μου τη διηγούνταν από κοντά. Απλή και κατανοητή. Χωρίς πολλά πολλά. Ίντριγκες και σκάνδαλα της εποχής μας και τρεις αυτοκτονίες γνωστών επιφανών πολιτών, μπροστά στο κοινό. Ο αστυνόμος Χαρίτος, ούτε πράκτορας της CIA, ούτε κομάντο, ούτε γοητευτικός μπρατσαράς, αλλά ένας συμπαθέστατος απλός άνθρωπος της διπλανής πόρτας αναλαμβάνει να εξιχνιάσει τι συμβαίνει πίσω από τις αυτοκτονίες, γιατί κάτι συμβαίνει είναι σίγουρο. Απλό, λιτό και γρήγορο.
Πικρό, πολύ πικρότερο από τα προηγούμενα. Βγαίνει μια κατάθλιψη, εκείνη των παλιών αγωνιστών που τους έφαγε η με��απολίτευση και οι επιτήδειοι. Οι χαρακτήρες είναι και πάλι τρομερά σκιαγραφημένοι κι όσο πάει τόσο θυμώνεις μαζί τους ή τους οικτίρεις. Έχει το κακό του από μηχανής θεού εδώ κι ο ρόλος του Ζήση αρχίζει να γίνεται γραφικός, αλλά στο επόμενο το σώζει αρκετά.
*αναρωτιόμουν αν το έχω διαβάσει ξανά, αν κάποιος μου είχε αφηγηθεί αυτή την ιστορία στο παρελθόν ή αν απλά νιώθω αυτού του είδους την οικειότητα με τον αστυνόμο χαρίτο, τα λεξικά και την απέχθειά του για την ζέστη που σε κάνει να νομίζεις τα παραπάνω 📚
[τα αστυνομικά είναι πάντοτε ευχάριστα σαν καλοκαιρινές διακοπές]
If, as is claimed, Petros Makarios is Greece's foremost author of crime stories, the rest must be very dull.
The improbable theme of this tale is a series of suicides committed live on television. Inspector Haritos, on sick leave, begins an under cover investigation. This being Greece in pre-Olympic Games building mode there is ample scope for corruption. Haritos - helped by his media contacts in the press and television, together with an assistant who compensates for his lack of IT know-how - doggedly treks from office to office conducting interviews. The problem is that the people he believes may be engaged in interlocking business deals have no individual personality - they are mere cyphers to progress the conspiracy.
This is fortunately not true of the Inspector's wife; the fractious marriage is well portrayed but is not enough of itself to save a turgid plot. Matters are not helped by the author putting the reader at the Inspector's side as he drives from place to place. "When I reached the junction at Vasileos Kanstantinou Avenue, I wondered whether it would be better to turn left towards Syntagma Square or right towards Vasilissis Sofias Avebue and take Soutsou Street out into Alexandras Avenue." The decision he takes has no bearing at all on the narrative; it is padding,and there are a number of trips in the same manner. This cannot mean a great deal to native Athenians; to foreigners it is boring and useless.
Petros Markaris is a Greek writer, but his books have been translated in many languages, he is one of my favorites, actually now i'm reading his book “the late-night news”. He writes detective novels. This book is his best for me so far, it's not like all the other detective novels that you already know the killer and you just wait to see what will happen. In this book you have absolutely no idea what is going on, you find out things when Inspector Haritos finds out ! It was one of the books that you can't stop reading, you have to know what will happen next. Also one other thing that you will probably like is that it describes the life in Athens as it is, you get a very clear and honest picture of what is going on. I really don't want to reveal anything from the story because in detective novels you must have no clue to enjoy it more ! So if you like this type of books you will love it, but you will find it a little different too and even if you don't read detective novels it's a great book to start with, Inspector Haritos is not a superhero he is an everyday police officer who you will love !
Un placer volver a encontrarme con el comisario Costas Jaritos & CIA.
Durante casi toda la lectura he estado pasándome de una mano a otra las cinco estrellitas pero en las últimas páginas se me ha caído una porque la motivación de me parece poco creíble. Quizás si la acción transcurriera en Japón o los países nórdicos... pero vamos, a los lectores que habitamos las tierras de Bárcenas, Berlusconis y demás casi nos da la risa. De todas maneras, una novela muy recomendable. Más que novela negra, novela social.
Romanzo ambientato prima delle Olimpiadi del 2004, quando Atene è un enorme cantiere a cielo aperto e il traffico è micidiale (a un certo punto Charitos valuta che ci vorrebbe meno tempo per arrivare a Patrasso - 176 chilometri - che per arrivare dall'altra parte di Atene!)
Petros Markaris'in Komiser Haritos serisinden daha önce Batık Krediler'i okumuş, eserin polisiye tarafını zayıf bulsam da Yunanistan ekonomik krizine dair bir anlatı olması itibariyle beğenmiştim.
Bu eserde ise Yunanistan'ın sancılı bir dönemi olan Albaylar Cuntası ve direniş hareketlerine bağlanan bir hikaye okuyoruz. Bu defa eserin polisiye yanını daha başarılı buldum. Olayların çözülmesinin bağlanacağı yerin tahmin edilebilir olması ve birkaç ufak boşluk kalmasına rağmen son sayfalara kadar tempo ve akıcılık korunmuş. Bu nedenledir ki kitabın son 170 sayfasını bir oturuşta okudum, elimden bırakmaya içim elvermedi.
Serinin her kitabı birbirinden bağımsız okunabilecek durumda. Öncesinde okuduğum Batık Krediler serinin 6. kitabıymış. O kitap Komiser Haritos'un kızının düğünü ile bitiyordu, burada ise müstakbel damat ve komiserin ailesinin tanışması ile noktalanıyor. Kitabın genelini okurken, Yunan toplumununun toplumsal ve ekonomik ilişkilerin bize ne kadar benzediğini görmek mümkün. Ancak özellikle bu ailelerin tanışması bölümünde aile yapılarının, karı-koca veya ebeveyn-çocuk ilişkilerinin, misafir ağırlamaya olan bakışlarının (ne iyi ettiniz de geldiniz, biz de sizi bekleriz (: ) nasıl da bize benzediğini gülümseyerek okudum.
Türkçede bildiğim kadarıyla serinin üç kitabı var ve sıralı değiller. Gerçi sırayla okunmayı gerektirecek türde hikâyeler de değil. Bu üçüncü kitaptı, çat diye ortasından seriye dalmış oldum, bir yabancılık çektiğim de söylenemez. Yazarı da hikâyeyi de sevdim sevmesine ama türden beklenen o bir an önce bitirme arzusunu duymadım. Bir polisiye olarak geçse de okurla kurduğu bağ türünün diğer örneklerinden farklı. Beni kitap boyunca en çok rahatsız eden şey, zaman kiplerinin kullanımı oldu. Belki orijinale sadık kalınmıştır ancak her dilin ve kültürün zamanla kurduğu ilişki farklı olduğundan bu tarzın Türkçeye pek gitmediğini söyleyebilirim. Şimdiki zaman ve geçmiş zaman arasında savrulurken fazla sarsıldım, sürekli türbülansa girilen bir uçak yolculuğunda gibi hissettim kendimi. Türkçede üç kitabın her biri farklı kişilerce çevrilmiş, diğer ikisi çevirmen de böyle bir kullanımı tercih etmemiştir umarım.
Three leftist Greek businessmen commit suicide in public in close succession and no-one can work out why. Inspector Haritos, recovering from a near fatal gunshot wound, investigates. Not overly perceptive but certainly persistent, he does not so much solve the case but allow himself to be led by the nose by the mysterious instigator to a satisfying conclusion.
I liked the family dynamics of the grumpy policeman and his controlling wife. I enjoyed the Athenian setting, although I did not share Haritos' penchant for describing his every car journey in street by street detail. Indeed, the traffic chaos and gridlock he describes seemed more like my experience in Athens in the 1980s than when I visited a number of times in the first decade of this century.
Non conoscevo questo autore e ho scoperto che è il terzo libro della serie sul commissario Charitos. È anche per me una lettura insolita per quanto riguarda l’ambientazione; mi sono resa conto che è uno dei pochi libri moderni ambientati in Grecia che ho letto. Premetto che non sto dicendo che sia un capolavoro🤪 È un affresco della realtà economica e sociale greca, con le vicissitudini di Charitos e della sua famiglia. Peccato, però, che tutta la verve dell'inizio del romanzo, pian piano, si assopisca, perdendosi in un'indagine prolissa, ripetitiva e così condita di personalità e cognomi greci da perdersi in uno schema criminale troppo arzigogolato e stucchevole. Se il romanzo durasse la metà e lo schema investigativo si velocizzasse ne guadagnerebbe tutto il racconto.Non so se leggerò altro dell’autore , forse farò passare del tempo.
Habe die deutsche Ausgabe "Life! Ein Fall für Kostas Charitos" vom Diogenes-Verlag gelesen. Ich hatte es schon paar Jahre auf meinem SuB liegen und nun endlich im Griechenlandurlaub gelesen. Es hat mir allerdings nicht besonders gut gefallen. Eine sehr konstruierte, unlogische Geschichte ohne Spannung.
Ακόμα ένα εξαιρετικό βιβλίο! Μπορεί να μην έχει δράση αλλά είναι τόσο βατό, κατανοητό και αληθοφανές που μου προκαλεί τον ενθουσιασμό για τον συγγραφέα. Η ιστορία δεν έχει υπερβολές. Χίλια μπράβο!
Tenía este libro por casa, en formato bolsillo, desde hacía tiempo, tanto que ni recuerdo cuándo lo compré. Es la primera vez que leía a este autor. Tenemos a un comisario de baja por accidente laboral que sucumbe al tedio de su nueva situación, pero un día, al ver las noticias del suicidio de una figura relevante de la sociedad griega comienza su obsesión de por qué lo hizo, pero especialmente le obsesiona las circunstancias en que es llevado a cabo. A lo largo del libro acompañaremos al comisario Jaritos para intentar desvelar el motivo del suicidio y por qué se ha producido en las circunstancias actuales. El libro me ha mantenido enganchada y me ha mostrado los entresijos de Atenas (ojalá poder visitarla algún día). En general, me ha gustado y lo recomiendo. En particular, el final no me ha convencido. Me ha parecido incompleto. Le ha falto fuerza, un argumento de peso para justificar los entresijos de esta historia, pero es solo mi opinión.
[...] Αν κάτι παραπάνω ξεχωρίζω στον Κώστα Χαρίτο είναι αυτές οι μικρές του ιεροτελεστίες, που αγαπά λίγο παραπάνω από οτιδήποτε άλλο και στις οποίες μένει πιστός, ο κόσμος να χαλάσει: να ανατρέχει στο Λεξικό του Δημητράκου όποτε φτάνει σε αδιέξοδο, να λαχταρά να φάει τα γεμιστά της γυναίκας του, να ακούει τη φωνή της κόρης του και να μαλακώνει ακαριαία, να μην θέλει να εγκαταλείψει το Μιραφιόρι του και ας τον ταλαιπωρεί, να “συνομιλεί” με τη γάτα που συναντά στο πάρκο, να συνοδεύει τον καφέ του στο γραφείο με ένα κρουασάν σε πλαστικό σακουλάκι και να παραμένει απλός και σταθερός -όχι απόλυτος ωστόσο- σε μια πόλη που συνεχώς αλλάζει. [...]
Markaris è ingiustamente meno famoso di quanto meriti. Il suo commissario Charitos, in questo romanzo più che mai tiranneggiato dalla moglie Adriana (che le sue mani siano benedette), è uno dei personaggi più azzeccati della narrativa di genere. In questo "Si è suicidato il Che", Charitos si trova a dover risolvere una situazione ingarbugliata che mescola politica, affari, militanza terroristica e delitti abilmente mascherati. Il commissario si affida alla sua proverbiale testardaggine e a una ferrea logica per dipanare la matassa fino alla conclusione per nulla scontata, senza curarsi di quanti piedi pesta.