Ikinci binyilin sonuna gelinirken Turkiye'nin herhalde en 'agir' meselesi olan Kurt meselesinin boyutlanmasinda, cozumsuzlesmesinde, giderek 'sozu tuketmesinde', devletin bu konuya bakisi kuskusuz kilit onemdedir. Bu bakisin dillere yerlesmis en kisa ozeti, "red..." ve/veya "inkar politikasi"dir. Mesut Yegen, kitabinda, bu politikanin dumduz bir 'kandirmaca' olmadigina dikkatimizi "Devlet Kurt sorununu 'irtica', 'asiret direnci', 'eskiyalik', ecnebi kiskirtmasi' ya da 'bolgesel geri kalmislik' meselesi olarak algiliyordu." Sorunu karmasiklastiran, biraz da Devlet, Kurt meselesini gercekten de boyle algilaya gelmistir. Yegen, bu algilamanin kodlarinin Turkiye'nin modernlesme sureci baglaminda nasil olustugunu gosteriyor. Kitabin onemli bir katkisi, Kurt direncinin de, yine ayni modernlesme hikayesi baglaminda yerli yerine oturtulabilecegini vurgulamasidir. Yegen, bu direnci tarihten bagisik bir milli kimlik cercevesine oturtarak mitlestiren yerlesik muhalif soyleme karsi
Doktora tezi olması sebebiyle özellikle ilk 35 sayfa olmak üzere 100 sayfa boyunca yoğun bir kuramsal bir metin ile karşı karşıyasınız. Ancak ardında Osmanlı ile beraber T.C.'nin kuruluşundan bu yana Kürtlerin devlet nezdinde itibarını görüyorsunuz. T.C.'nin kuruluşu ile de "Halkevleri, TDK, Türk Ocağı ve Köy Enstitüleri eliyle Türklüğün empoze edilme çabaları anlatılmaktadır. Esas ana fikir ise geri kalmışlık, aşiret-feodal yapı, cahillik ve kalkınma bahanesi ile Kürt dilinin ve kültürünün yıllarca görmezden gelindiğidir.
İçerik olarak doyurucu, devletin Kürtlere nasıl baktığını ustalıkla anlatmış. Eksik birkaç yön olmakla birlikte anlatılmak isteneni okuyucuya tarihsel gerçeklerden hareketle başarıyla sunuyor. Sevmediğim kısmıysa üslubu.