Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yorgun Savaşçı

Rate this book
Esir Şehir Üçlemesi’nde Millicileri İşgal Kuvvetleri’nin baskısı altındaki İstanbul’da anlatan Kemal Tahir, ‘Yorgun Savaşçı’da onları Anadolu’ya gönderir. ‘Yol Ayrımı’nda yan karakterlerden biri olarak karşımıza çıkan Cehennem Topçu Cemil, ‘Yorgun Savaşçı’nın baş kahramanıdır. İstanbul’a geldiğinden beri, bir türlü üzerinden atamadığı yorgunluğu sanki dinlendikçe çoğalan Cemil, bir yandan aşık olup evlendiği teyze kızı Neriman ile her şeyi bırakıp uzakta bör köyde yaşamayı isteycek kadar bıkkın; diğer yandan Anadolu’ya geçip Milli Mücadele’de ön saflardayer almayı isteyecek kadar da cesurdur.
1919 ve 1920 yıllarında İstanbul’daki örgütlenmeleri ve Anadolu direnişini anlatan ‘Yorgun Savaşçı’, Cumhuriyet’in kuruluşuna giden sürecin romanı olarak da okunabilir.

496 pages, Paperback

First published January 1, 1965

33 people are currently reading
845 people want to read

About the author

Kemal Tahir

72 books246 followers
15 Nisan 1910’da İstanbul’da doğdu. 21 Nisan 1973’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Kemal Tahir Demir. Deniz yüzbaşı olan babası, Sultan II. Abdulhamid’in yaverlerinden. Babasının görevleri nedeniyle ilk eğitimini Türkiye’nin çeşitli yerlerinde tamamladı. 1923’te İstanbul Kasımpaşa’daki Cezayirli Hasan Paşa Rüştiyesi’nde mezun oldu. Galatasaray Lisesi’nde 10’uncu sınıftayken öğrenimini yarıda bıraktı. Avukat katipliği, Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde ambar memurluğu yaptı. İstanbul’da Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde düzeltmenlik, röportaj yazarlığı, çevirmenlik yaptı. Yedigün, Karikatür dergilerinde sayfa sekreteri oldu. Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1938’de Nâzım Hikmet’le beraber Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde “askeri isyana teşvik” suçlamasıyla yargılandı. 15 yıl hapse mahkum oldu. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya ve Nevşehir cezaevlerinde yattı. 12 yıl sonra 1950’de genel afla özgürlüğüne kavuştu.

İstanbul’a döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul temsilciliğini görevinde bulundu. “Körduman”, “Bedri Eser”, “Samim Aşkın”, “F. M. İkinci”, “Nurettin Demir”, “Ali Gıcırlı” gibi takma isimlerle gazetelere tefrika aşk ve macera romanları, senaryolar yazdı. Fransızca çeviriler yaptı. 6-7 Eylül olayları sırasında tekrar gözaltına alındı. Harbiye Cezaevi’nde 6 ay yattı. Çıktıktan sonra 14 ay kadar Aziz Nesin‘le birlikte kurdukları Düşün Yayınevi’ni yönetti. Edebiyata şiirle başladı. İlk şiirleri 1931’de “İçtihad” dergisinde yayınlandı. Yeni Kültür, arkadaşlarıya birlikte kurdukları “Geçit”, Var, Ses dergilerinde şiirleri çıktı. İlk önemli eseri olan 4 bölümlük “Göl İnsanları” uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, 1955’te basıldı. Yine 1955’te basılan “Sağırdere” romanıyla adını duyurdu. İstanbul’u bir çerçeve gibi alıp Türklerin Osmanlılıktan Cumhuriyet’e geçişini incelediği “şehir romanları” dizisinin ilk kitabı “Esir Şehrin İnsanları” 1956’da yayınlandı. Bu kitapta Mütareke dönemi İstanbul’unu anlattı. Dizinin diğer kitabı olan “Esir Şehrin Mahpusu” 1961’de, “Hür Şehrin İnsanları” 1976’da basıldı.

Kemal Tahirİlk kitaplarında daha çok köy ve köylü sorunlarına eğildi. Daha sonra Türk tarihinin ve özellikle yakın tarihin olaylarını ele aldı. “Devlet Ana“da, kuruluş sürecindeki Osmanlı toplumu ve yönetim sistemini, “Kurt Kanunu”da Atatürk’e karşı düzenlenmek istenen İzmir suikastini, “Rahmet Yolları Kesti” ve “Yedi Çınar Yaylası”nda ağalık kurumu ve eşkıyalık olgusunu inceledi. “Yorgun Savaşçı”da Anadolu’daki başsız, öndersiz ulusal güçlerin birleşip Ulusal Kurtuluş Savaşı’na başlamasına kadar geçen dönemi anlattı. “Bozkırdaki Çekirdek”te de köy enstitüleri üzerinde durdu. Kemal Tahir’in düşüncelerindeki çıkış noktası Marksist görüş ile Türkiye gerçeği arasındaki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye’de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksist görüşün sunduğu çözüm arasında bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı Batılılaşmaya ilişkin yargısı da bu Marksist çözümü yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizim, “Türkiye’de 2’nci Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu” olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylece hem Marksist görüşün, hem de Batılılaşmanın ürünü olan Cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerini belirleyen temel nokta oldu.

“Devlet Ana”da Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Diğer romanlarında da “Türk insanı ve Türkiye özeli” olgusunu ortaya çıkarmaya çalıştı. Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Diyaloglarla zengileştirdi, karizmatik karakterler yarattı. En üretken romancılarımızdan biri oldu.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
388 (43%)
4 stars
352 (39%)
3 stars
128 (14%)
2 stars
21 (2%)
1 star
4 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 62 reviews
Profile Image for Banu Yıldıran Genç.
Author 2 books1,418 followers
April 29, 2022
kemal tahir’den daha önce esir şehir üçlemesini okumuştum.
yorgun savaşçı iki ayrı roman gibi sanki, ilk bölümdeki tahliller, düşünceler, cehennem cemil’in neriman’la ilişkisi ve hatta fingirdeşmeleri, cemil’in arkadaşı nazmi’ye karşı duyduğu vicdan azabı epey güzeldi.
ittihat ve terakki cemiyeti’nin nereden nereye geldiği de güzel anlatılıyor. tüm subaylar gibi itc’nin içinde olan cemil bile olanları, nasıl hain olduklarını anlamaya çalışıyor hatta.
bu bölümde bir hikaye var ki bence romanın en güzel yeriydi. sarıkamış’ta savaşmış selim’in yaşadığı travma, üstünü kurşuna dizmiş olmanın suçluluğu elle tutulur gibiydi. ve ilk bölüm işte bu etkili hikayenin çarpıcı finali, kendi askerini kurşuna dizdiren kaputlu komutanın enver olması gerçeğiyle bitiyor.
işte burası yorgun savaşçı’nın en güzel yeri.
ikinci bölümde her şey o kadar hızlı ki savaş filmlerinden nefret eden ben bu bölümün de ne içine girebildim ne de takip edebildim. evet çerkez ethem’in işin içine girmesi, halkın nasıl zor durumda kaldığı, çeteciler, savaştan para kazanmayı düşünenler, memleketini en baştan peşkeş çekenler, düzensiz ordu, çekilen zorluklar… hepsi var ama çok sıkıcı bir hal almış roman bundan sonra. bu olanların insani derinliğine de inilmiyor, ha babam bir şeyler oluyor, tam işte dramatik nokta dediğiniz yer kaybolup gidiyor.
arada yaban’daki cahil ve hiçbir şeyi umursamayan köylü çıkıyor ortaya, arada dini kendilerine göre kullanan mollalar, arada istanbul hükümetinin nasıl çark ettiği ve her suçu kuvayi milliye’ye atması, arada mustafa kemal ve yaptıkları…
sayfalarca süren trablusgarp, filistin cephelerinin anısı da var. kimseyi tanıyamıyoruz, kemal tahir’in sevmemizi çok istediği kör şaban bile karikatür olarak kalıyor. ilk bölümde tanımaya başladığımız cemil’i de kaybediyoruz zaten, arada neriman’dan gelen mektup, çocuğunun fotosu, iki göz dolması o kadar.
muhtemelen olaylar gerçekten bu hızda ve bu karışıklıkta olmuştur ama o zaman tarih kitabı oluyor işte, roman nerede?
beni bir sarıkamış gazisi selim’in travması, bir de gözleri olur olmaz dolan binbaşı nuri bey etkiledi açıkçası. gerisi hakkaten tarih kitabı gibi.
yalnız milli tarih kitabı kutsiyeti yok tabii. akhisar, manisa baştan kaderine razı. bursa her zamanki gibi felaket. en son ayaklanan bolu, düzce, hendek ise şaşırtmıyor. baba memleketim her daim en geride olmayı sever :)
kemal tahir’in dili her zamanki gibi aşırı cinsiyetçi, yer yer ırkçı. bugünkü politik doğrulukla baya linç yerdi. ben rahatsız olmuyorum ama kadınlara dair benzetme yapmadan pek bir şey anlattıramıyor karakterlerine.
Profile Image for Ozgur.
43 reviews2 followers
March 28, 2019
Yorgun Savaşçı mütareke dönemi istanbul'a dönmüş olan topçu yüzbaşı Cemil'in öyküsü etrafında döneminin toplumsal krizini ve ahlaki açmazlarını ustaca resmediyor. Günümüzde gördüğümüz üstünkörü tarihsel bilgi üzerine iliştirilmiş ancak gayet modern hikayeler anlatan çok satan "tarihsel romanlar" yerine oldukça titizlikle tasarlanmış bir tarihsel arka planla Kemal Tahir gerçek anlamda tarihsel romanın nasıl yazılması gerektiğini bize gösteriyor. Roman her ne kadar bir kişi etrafında dönse de Kemal Tahir'in Türk toplumunda devlet, ağalık, askerlik ve mülkiyet ilişkilerinin kendine has karakteristiği üzerine tartışmalara atıfta bulunduğu da görülmekte. Yakın dostu Nazım Hikmet'le girdiği asya tipi üretim tartışmaları metinde orada burada farkediliyor. Belki de bu nedenle soğuk savaş yıllarının politik kutuplaşmasında arada kalmış, Türk solu tarafından mesafeli yaklaşıldığı için milliyetçi sağ tarafından çok okunmuş bir yazar Kemal Tahir. Yine de romanın ikinci yarısından itibaren artan tempo ve milli mücadelede yer alan karakter ve olayları dahil etme amacıyla romanın ilk iki bölümdeki edebi tadını en azından benim için biraz kaybettiğini söylemem gerek. Bu eleştiriye rağmen keyifle ve sıkılmadan okuduğum bir yapıt olduğunu söylemeliyim.
Profile Image for Gün.
157 reviews24 followers
October 18, 2016
Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil ile Esir Şehir Üçlemesi'nde tanışmıştık. Burada geriye dönerek Milli Mücadele döneminde detaylı hikayesini okuyoruz.

Hem Cehennem Topçu, hem de yaveri Şaban Kemal Tahir romanlarının tipik kahramanları. Yüzbaşı, sert, sabırsız mizaçlı, çapkın, deli fişek asker tiplemesi iken Şaban ise cahil ama uyanık bir yandan da temiz kalpli sadık Anadolu köylüsü. Adlarını değiştir Devlet Ana'ya yerleştir, Kurt Kanunu'na yerleştir sırıtma yapmaz. :)

Kemal Tahir bize kendi hikayemizi, herkesten iyi anlatıyor. Yavaş yavaş tüm kitaplarını okumaya devam. :)
Profile Image for Elçin Arabacı.
158 reviews197 followers
January 11, 2024
Kemal Tahir'in en iyilerinden. Bugün bile ibretlik, tekrar tekrar okunası bir eser. Ben de öyle yapıyorum.
Profile Image for G. İlke.
1,282 reviews
March 18, 2021
Esir Şehir serisinden tanıdığımız Cehennem Topçu Cemil'in 1920'li yıllardaki hikâyesini okuyoruz Yorgun Savaşçı'da. Bir yanda İstanbul'daki örgütlenmeler, İttihatçılar, Anadolu'daki çeteler, Kuvâ-yi Milliye örgütlenmeleri... Bir yanda da, bütün bunların içindeki en önemli şey olan insan faktörü; hırs, cesaret, korku, kaypaklık, umut, fedakarlık... Kemal Tahir'in sürükleyici anlatımıyla keyifle okunan bir "kurtuluş" romanı... 79'da TRT için 8 bölümlük dizisi çekilmiş ancak filmin aslı '80 darbesinde yakılmış. Sadece negatifi saklanan film ancak '93 yılında yayınlanabilmiş. Kadrosu çok sağlam, izlenesi bir dizi belli ki. Yine de kitabın yerini tutar mı, bilemedim. =)
Profile Image for Serap.
233 reviews4 followers
September 10, 2025
Yorgun Savaşçı’nın ilk bölümü savaştan yeni çıkmış bir ittihatçının ruh halini anlatarak başlıyor. Esir Şehir Üçlemesinden ismen tanıdığımız Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil, yorulmuş ama vazgeçmemiş bir figür. İstanbul’a dönmüş, dinlenmek isterken, Anadolu’nun işgal altındaki halini gördükçe harekete geçmek zorunda kaldığını fark ediyor. İstanbul’da olduğu sürede teyze kızı Neriman ile evlenip aynı zamanda İstanbul’daki örgütlenmeler içinde yer alıyor.

Sonraki bölümlerde savaş sahneleri başlıyor. Hikayeye birçok karakter girip çıkıyor. Roman buralarda biraz dağılıyor gibi olsa da bir şekilde içine de çekiyor sizi. Anlatıdaki ağırlık aslında anlatılan dönemin ruhuna da uygun gibi hissettim.

Kemal Tahir, İstanbul’un işgal altındaki havasını, Anadolu’da yükselen direnişin sancılarını ve o dönemin ideolojik tartışmalarını çok güçlü bir şekilde hissettirmiş. Anadolu halkının ittihatçılara bakış açısı, çetelerin duruma göre kullanılması, onların kendi aralarındaki çatışmalar derken coşkulu tarih anlatılarından ziyade burada daha gerçekçi sahneler görüyoruz aslında. Yüzbaşı Cemil’in yorgunluğu aslında bir halkın yorgunluğu. Yine de bu yorgunluğun içinden umut, azim ve direnç çıkıyor. Dönemin ruh halini ve bakış açısını anlamak açısından önemli bir roman olduğunu düşünüyorum.
97 reviews2 followers
July 5, 2019
***kitap özeti, kendime notlar***

Roman, İttihat ve Terakki’nin devlet yönetiminde etkisinin zayıfladığı 1919 yıllarından başlayarak milli mücadelenin başlangıç yıllarını (1920) kapsıyor (mütareke dönemi). Olaylar, Yüzbaşı Cemilin (Cehennem Topçu) ekseninde anlatılıyor.
(Mütareke dönemi, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile başlayıp Mudanya Mütarekesi ile sona eren, işgal ve Kurtuluş Savaşı ile betimlenen ara dönem. Anadolu işgal edilmektedir. İtilaf devletleri, İstanbul’u baskı altına almıştır. Osmanlı yönetimi, sadece hilafet ve saltanatını kurtarma peşindedir. Anadolu’yu kurtarmak isteyen ama kendi aralarında da anlaşmazlıklar yaşayan eski İttihatçılar, yeni oluşan Milli Mücadele, Karakol Cemiyeti faaliyetleri vardır.)
1. Von Kres Paşanın Dürbünü
İstanbul’un işgal edilmiştir. İngilizlerin desteği ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası bazı İttihatçılar tutuklamış, bazılarını da gözetim altına almıştır.
İttihatçıların yenilgiye uğraması ile hayal kırıklığına uğrayan ve neredeyse tüm cephelerde savaşıp yorulan Cemil, İstanbul’a teyzesinin evine döner. (Selime teyzesi ve teyzesinin kızı Neriman) döner. I. Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlılar ve halk bu durumun suçlusu olarak İttihat ve Terakkicileri görür. (örn Çanakkale’de ölmüş olan Atıf’ın oğlu Enver, İttihatçılar için gavur, vatan haini diyor.)
Çerkez Reşit Bey, polislerden kaçarken yakalanacağını anlayınca intihar ediyor. Cemil bu olayı, Alman subayı Von Kres Paşanın (Suriye, Kanal, Filistin, Çanakkale cephelerinin başında) hediye ettiği dürbünle evinden izler. Çerkez Reşit, ermeni kıyımı gerçekleştirmiş bir ittihatçı.
Cemil Neriman ile evleniyor.
Dayı Maksut (Hasan Paşa karakolunda inzibat subayı) ile arkadaşları Patriyot Ömer’i saklandığı evden kaçırıp, daha güvenli bir yere götürmeyi planlıyorlar. Planları yanlarında çarşaflı, peçeli bir kadınla beraber, kadın kıyafetleri içindeki Patriyotu kaçırmaktır. Cemilin aklına Şemsi Paşayı vuran Atıf’ı kadın kıyafetleri içinde kaçırmaları gelir.
Ancak bunu kabul edecek kimseyi bulamayınca, Cemil, eski İttihatçı Doktor Münir’in (Farmason) evine saklayabileceklerini öneriyor. Maksut eski bir ittihatçının güvenilir olmayacağını düşünüp başta buna karşı çıksa da, Cemille beraber onun evine gider. Maksut, Dr. Münir’i görünce; onu, Mahmut Şevket Paşanın öldürülmesi nedeniyle Sinop’a sürüldüğünü hatırlar. Ayrıca Mizan gazetesinde İttihatçılar aleyhinde yazılar yazmış ve eleştirmiştir. Cemil ve Maksut, Münir’in evinde saklanan Enver Paşanın amcası Halil Paşa ile karşılaşırlar.
Patriyotu Dr Münir’in evine getirmeye karar verirler. Cemil, Neriman’a Patriyotu hasta ziyareti yapacaklarını söyleyerek yanında götürür. Neriman, Patriyotu evden kadın kılığında çıkarmayı başarır ancak, kuşkulanıp yanına gelen bakkal peçesini açmasını isteyince “Cemil abi” diyerek bağırır ve Cemilin kimliğini açık eder. Cemil adamı dövünce hakkında “bir suçluyu kaçırmaya çalışırken polisi yaralamaktan” yakalama emri çıkar. Cemil’in teyzesinin evinin gözetim altına alınır.
Cemil, gizlenmek için Patriyotla birlikte Doktor Münir’in evinde saklanmaya başlar. Bu sırada Dr Münir ve Halil Paşanın birbirlerine karşıt görüşte yaptıkları sohbetlerden, geçmişe dönük yapılan muhasebelerden; İttihatçılar ile ilgili bilmediği konuları öğrenir. Romanda Dr. Münir karakteri üzerinden İttihatçıların özeleştirisi de yapılıyor: İttihat ve Terakki’nin nasıl kurulduğu ve neler yaptıkları, , Batılılaşma, Abdülhamit’in tahtan indirilişi, ülkeye getirildiğine inanılan ‘hürriyet’ kavramının içeriğinden habersiz oluşları, şuursuzca hareket eden devlet idaresi, Turancılık gibi mevzular tartışılır.
- İttihatçılar, II. Abdülhamit’in devrilmesi ve meşrutiyetin ilan edilmesiyle devletin kurtulabileceğini düşünmüştür. Gerekli kadroları kurmadan, zemin hazırlamadan hürriyeti ilan etmiştir. Hürriyeti isteyen halk değil, buna inanan bir avuç aydın ve askerdir.
- Yönetim değişikliğini halk istememiştir.
Osmanlı devlet yapısını tartışırlar:
- Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer bütün imparatorluklardan farkının toplumun üretim tarzının farklı olması
- Özellikle kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Tımar Sistemi’nin işleyişinin üretimde halk arasındaki dengeyi sağlaması
- Türk devlet geleneğinin aslında ideal devlet anlayışı olduğu ve bu devlet geleneğinde halkın doyurulmasından tutunda her türlü sıkıntının giderilebileceği
- Türk toplum yapısında sınıflar olamayacağı ve Avrupa yönetim sistemlerinin Doğu toplumlarına uymayacağı
Cemil, bir yandan yorgun ve bıkkın hissetmekte, Neriman’la birlikte Salihli’deki Eşref Beyin çiftliğine gidip orada çiftçilik yapmayı düşünmektedir, bir yandan da Milli Mücadelenin içinde kalıp savaşmak istemektedir.
Neriman hamile olduğu endişesiyle gizlice Cemille buluşur ve Cemil acil olarak evlenmeye karar verir. Nikah kıyıldığı sırada, Neriman’ın oğlu Enver’den Cemilin evde olduğunu öğrenen işgalciler evi basar. Cemil evden kaçar ve Doktor Münir’in evine gider ancak onların da (Dr Münir, Halil Paşa, Patriyot Ömer) yakalanıp götürüldüğünü görür. Cemil amaçsızca kaçarken, Gülhane Parkına gider. Parkta iki çocukla karşılaşır. Ayasofya kayyumunun, çocukları istismar edip pazarladığını öğrenir.
Ayasofya camisini görür ve aklına cepheden tanıdığı Ödemişli Teğmen Recep gelir, onun kaldığı çadırdaki birliğe sığınır. Recep, Ayasofya’yı Rumlardan korumak için oluşturulmuş birliğin komutanıdır. Recep, Yunanlıların İzmir’i işgal ettiği haberini verir. Recep, kendini dindar olarak tanıtıp işten kaytaran tembel bir askerdir. Eğlenmek için getirttiği kadın (Hüsniye), Cemilin parkta karşılaştığı çocuğun annesi çıkar. Recep, Cemilin birlikte kaldığını ağzından kaçırınca, Cemil oradan da ayrılmak zorunda kalır.
Teğmen Recep ve Maksut’un yardımıyla subay barınma evinde Yüzbaşı Tosun adıyla kalmaya başlar, burada Albay Naci ve Teğmen Selim ile tanışır. Savaşta gözlerini kaybeden Albay Naci, Selimin okuduğu savaş raporlarının dosyalanmasını işini yapmaktadır. Selim, Sarıkamış’ta savaşmış ve şahit oldukları sonucu psikolojisi sarsılmıştır. Selim savaşta yaşadıklarını Cemile anlatır, Enver Paşadan çok etkilenmiştir. Komutanlardan birinin arkadaşları subay Kazımı kurşuna dizdirdiğini anlatır, aslında İsmail’in sonradan anlattığına göre bu kişi Enver Paşadır ama Selim bunu kabullenememiştir. Cemil eski arkadaşlarından Binbaşı İsmail ile burada karşılaşır, İsmail Sarıkamış’ta bacağını kaybetmiştir.
2. Karanlığın Dibinde
Kuvay-ı Milliye örgütlenmesi yoksulluk, güvensizlik ve çıkar ilişkileri sebebiyle başarısız olmaktadır. Düzenli orduya geçişin başlangıç aşamaları anlatılır.
*** Cemil’in Bandırmaya Gidişi***
Cemil, İsmail’in yardımı ile aldığı sahte tüccar belgesi ile tahtadan bir sandalla Bandırmaya gider, amacı Çerkez Reşit kardeşler çetesine katılmaktır. O ara Yunanlılar İzmir’i işgal etmiştir. (15 Mayıs 1919). Yunanlılar İzmir’i işgal ettiklerinde İzmir’de yaşayan Rumlar sokakları Yunan bayrakları ile donatmışlardır. Cemil, Bandırmada bir esnafla yaptığı konuşmada, onun İzmir’in işgaline çok üzüldüğünü ve mücadele eden askerlere sevgi beslediğini görünce; İstanbul’da kapıldığı yılgınlığı üzerinden atar.
Cemil, Bandırmada Asker Emeklileri Derneği’ne gider, dernek deniz subayı emeklisi Hasan Efendi’nin kahvesindedir. Hasan Efendi’ye tüccar olduğunu, buraya mal almaya geldiğini, sonra da Emre Köyü’ndeki asker arkadaşı Reşit Bey’e (Çerkez Ethem’in abisi) gideceğini, kendisini buraya Binbaşı İsmail’in gönderdiğini söyler. Cemil’in asker olduğunu anlayan Hasan Efendi, memleket işgal altındayken bir askerin tüccarlığa başlamasını yadırgar ve sitem eder. Reşit Bey’in çiftliğinde olmadığını, ateşkesten sonra Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşlerin üçünün de hükümetle başının derde girdiğini, bu yüzden dağda olduklarını, köye inmediklerini, Ethem’in, vali Rahmi Bey’in oğlunu para için kaçırdığını, istediği 50 bin altını ise İzmir’in gavur tüccarlarının kendi aralarında toplayarak verdiğini anlatır. 17. Kolordu komutanı vekilliğine atanan komutan Bekir Sami’yi (yanında sadece bir yüzbaşı yaveri ve çocuk teğmen vardır) görmesini ister. Bekir Sami’nin, olmayan bir topçu alayı komutanı bulmasına çok sevineceğini söyler.
Cemil, Yunan’ın İzmir’i işgalini öğrenmesi üzerine Milli Mücadeleye katılmak için Askerlik Şubesi’ne Bekir Sami’nin yanına gider. Hasan Efendi’nin komutan yaveri diye bahsettiği kişi, Harp Okulundan sınıf arkadaşı Yüzbaşı Selahattin; çocuk teğmen de Teğmen Faruk çıkar. Cemil, Bekir Sami’ye kendini tanıtır, eğer onlara rastlamamış olsaydı Çerkez Reşit Beyin köyüne gitme planı olduğunu söyler.
Anadoluda ‘ittihatçılık düşmanlığı’ vardır. İttihatçılar, halkın düşmana karşı direnişiyle değil de kendilerine karşı direnişle karşılaşırlar.Halk olacakları kayıtsızca beklemektedir.
Yüzbaşı Selahattin: “millet, savaşlardan yılmış ve artık vuruşmak istememektedir. Çoğunun hasta ve sakat, sağlamlar ise şaşkınlıktan kurtulup toparlanamamış. Vuruşmak için bir avuç aydın kalmış, gerisi asker kaçağı, çapulcu ve eşkıya sürüsü. İttihatçıların dönemeyenleri ise yenilgiden kendilerini sorumlu tutuyor, milletin önüne ittihatçı olarak çıkamıyor. Mücadeleyi çetelerle ve bir avuç başıboş serserilerle yapacaklardır.” der.
Manisa da işgal edilmek üzeredir ve Manisadaki alay dağılmış, halk canının derdine düşmüştür. İşgalden önce orada bulunan cephaneyi ele geçirmek gereklidir.
Bekir Sami, yayınladığı bir bildiri ile tüm Bandırma halkının düşmanı savaşarak karşılaması gerektiğini, bunun dinimizce caiz olduğunu, çarpışmadan teslim olunmaması gerektiğini ilan eder. İzmir, Yunanlılara savaşmadan teslim olmuştur.
Bildirileri Asker Emeklileri Derneğindeki Hasan Efendi asar. Hasan Efendi, Cemile düşmana karşı direnen çeteleri sayar: Bandırma yöresinde o sıralar çarpışan çeteler, Ahmet Aznavur, Şah İsmail, Darıcalı Çerkez Hasan, Çerkez Şevket Paşa, Kara Hasan, Cambaz Hakkı, Kel Tahir, Balıkesir’de ise Dramalı Rıza Bey ve Zeybek Çeteleridir.
Çerkez Reşit Bey, eniştesi aracılığıyla Bekir Sami’ye 200 kadar çarpışacak adam vereceği haberini gönderir.
Bekir Sami ise Manisa cephanesinden silah temin etmeyi planlar ama Manisa ile bir türlü irtibat kuramaz.
***Bekir Sami Bey’in Manisaya Gidişi***
Bunun üzerine bir trene atlayarak Manisa’ya gitmek üzere Balıkesir’e doğru yola çıkarlar.
Balıkesir de işgal edilmiş, halk direnmeden teslim olmuş, her yer Yunan Bayrakları ile donatılmış, ileri gelenler Rum ve Yahudilere sığınmış, Rum Memurlar Yunan üniformalarıyla dolaşmaya başlamıştır.

Hacim Muhittin adlı bir gazeteci trene gelerek, Bekir Sami’ye haberler iletir:
Manisa’ya telgrafla erişememişlerdir, Yunan kuvvetlerinin girdiği haberini almışlar. Balıkesir’in işgalinde İstanbul Hükümeti’ne ne yapmaları gerektiğini soran haber karşılığında İçişleri Bakanı Ali Kemal Bey, kendilerinin de baskı altında olduklarını, ayaklanmamaları için emir gelse bile dinlememeleri, savunma yapmaları gerektiği haberini gönderir fakat Balıkesir halkı bu habere inanmaz, padişahın vuruşma taraftarı olmadığını söyleyerek işgal karşısında direniş göstermez.
Şimdilik Manisa’nın tehlikeli olduğunu, Akhisar’dan öte gitmemeleri gerektiğini söyler. Orada güvenilir adamlar olarak da Halit Paşa ile Topçu Rasim’in adını verir. Bunun üzerine Bekir Sami, Reşit Bey’in kendisine 20 şer 30 ar kişilik küçük atlı birlikleri göndereceğini söyleyerek bu birlikleri kendisinin karşılamasını ve Akhisar’a göndermesini ister.

*** Akhisar***
Bekir Sami ile birliği Akhisar’a vardığında Topçu Rasim onları karşılar. Manisa’nın henüz işgal edilmediği haberini verir. Bekir Sami, Rasim ile Manisa’ya Ahmet Zeki Bey’e cephaneyi teslim etmesi için haber gönderir ve kalmak için bir otele giderler. Tüm Manisa çevresindeki halk ittihatçı subaylara düşman olduğundan otelci de onlara gönülsüz yer verir, kalmalarını istemez. Onlara yemek vermez. Bu nedenle otelde kalmak istemezler. Ertesi gün Cemil, Askerlik Şubesi’nin kalmak için uygun olup olmadığını kontrol etmek amacıyla şubeye gider. Şube Başkanı ve diğer erlerin kaçtığını ve orada yalnız Kör Şaban’ın bulunduğunu görür ve kendisini yeni Şube Başkanı olarak tanıtır. Şubedeki silah ve mermileri görünce Şaban’a paket ettirip otele gönderir.

Bekir Sami bölüğünün kasabaya gelmesi eski hürriyet itilafçıları ile Rumları öfkelendirir. Bekir Sami, tüm kasaba ileri gelenlerini (kaymakam, eski müderris Hacı Nizamettin Efendi, Kamil Bey) otele çağırarak savunma için birlik olmaya davet eder ama kimse buna yanaşmaz. Çünkü memleketin işgalinde halk, subayları sorumlu tutmakta ve onlara güvenmemektedir.

Manisa cephanesi için giden Topçu Rasim, telgrafla, cephanenin taşınmasına Rumlar tarafından yasak konduğu haberini verir. Manisa'da mutasarrıf Hüsnü Bey' in bulunması ayrı bir talihsizlik olmuştur. Çünkü Manisa'yı işgal için harekete geçen Yunanlılara direneceğine, görevinde kalabilmek için anlarla işbirliği yapmıştır. 17. kolordu' vekili Albay Bekir Sami Bey’e cephe alarak, Kuvâ-yı millîye'nin teşkilatlanmasına engel olmuştur. Manisa Müftüsü Âlim Efendi Milli Mücadele’ye destek veren ilk din görevlilerinden biri olmuştur. Manisa Müftüsü Âlim Efendi’nin Milli Mücadele’ye destek vermesi kurtuluş için çok önemli bir durumdu. Bekir Sami Bey bunu bildiği için bu haberi duymak onu umutlandırmıştır. Ancak Manisa halkı Müftü Âlim Efendi’den değil Mutasarrıf Hüsnü Bey’den yana olmuşlardır.
Kasabanın kaymakamı, Gavur Efe ile Bekir Sami bölüğünün kasabayı terk etmesi yoksa oteli yakacağı haberini gönderir. Birlik bunun üzerine Askerlik Şubesine sığınır. Şaban’ı yiyecek alması için gönderir ama kimse yiyecek satmaz üstelik İttihatçılara yardım ettiği için Şaban’ı taşlayarak şubeye kadar kovalarlar.
Yüzbaşı Selahattin sıtma olur. Cemil, Şaban’ı bu kez ilaç ve konyak alması için eczaneye gönderir. İlaç da vermek istemezler ama kasabanın doktoru zorlayınca ilacı alabilir.

**Halit paşanın ordu için adam toplaması **
Hacım Muhittin’in söz ettiği Halit Paşa birliği bulur ve onlara direnişe katılacak adamları Kumkuyucak köyünden alıp Manisa’ya geçmeleri gerektiğini söyler.
Teğmen Faruk köyde buldukları ilk atlı birliğini alarak Manisa’ya geçer. Halit Paşa’nın topladığı birlikleri, düzenli ordu olmayışından ötürü zorluk çıkarmaktadır. Manisa’nın düştüğü haberi gelince, atlılar Manisa’ya ilerlemek istemez, düşman direnişine karşı çıkarlar. Teğmen Faruk tek başına geri döner.
Halit Paşa köylülerine sözünü geçiremediği için çok üzülür ve o da direnişten vazgeçer, dönmek ister. Cemil onu ikna ederek Akhisar’a kadar kendileriyle gelmesini, sonra ayrılmasını ister.
**Rauf Bey, Çerkez Ethem***
Bekir Sami Bey ve komutası, Papaslı Köyünden kovulur. Akhisar’a geri dönerken Topçu Rasim’le karşılaşırlar. Topçu Rasim’in yanında Çerkez Ethem ve arkadaşları vardır. Halit Paşa onları bırakıp kaçar.
Eski bahriye nazırı Rauf Bey, İstanbul’dan gelir ve bölgedeki dağınık hareketleri yönlendirerek düzenli ordunun kuruluşunu hızlandırır. Salihli cephesini kurmak üzere Cemil ile Çerkez Ethem’i harekete geçirir.
(Çerkez Ethem, Balkan savaşında atlı başçavuş, sonrasında Teşkilatı Mahsusada, Rauf Beyle birlikte Afganistan cephesinde savaşıyor. Babası ona düşkün olduğu için, yanından ayrılmaması için okutmamış. Çerkez Ethem Milli Mücadele’nin ilk başlarında özellikle Ege kıyılarındaki direnişe destek olmuştur. Milli Mücadele’ye karşı yapılan ayaklanmaları bastırmak için Kuvayi Milli birliklerine destek olmuştur. Teşkilat-ı Mahsusada da aktif görev almıştır.)
Çerkez Ethem ve Cemil, yanlarında Çerkez Ethemin beş adamıyla Akhisara geri döner, Çerkez Ethem’in planı, Akhisara baskın yapmak ve halkın üzerindeki yılgınlığı atmasını sağlayıp direnişe başlatmaktır. Sokaklardaki Yunan bayraklarını kaldırtır. Halk meydanda toplanmışken, direniş yanlısı olmayan kaymakam ve Nizamettin Hocayla konuşarak düşmana direnmelerini söyler, onları sindirir. Hacı Nizamettin, bir zamanlar ortak olduğu Gâvur Efe’nin idam fermanını verir ve Gâvur Efe asılır.
3. Dönemeç
Bu bölümde Anadolu’da başlayan düzenli orduyu kurma girişimlerinin esas safhaları anlatılır. Mustafa Kemal Paşa ile irtibata geçerler. Mustafa Kemal, ordu müfettişi olarak Anadoluya yollanmış, ateşkes anlaşması gereğince düşmanlara teslim edilecek silahları toplanması, iç direnişleri engellemesi istenmiştir. İşgal komutanı İstanbul’un işgaline Mondros Anlaşmasını dayanak göstermiştir. Ankara’da toplanacak mebusların bunu yaparlarsa İstanbul’u yok saymış olacaklarını dile getirmiştir.
İngilizlerin İstanbul’u işgal edip bazı milletvekillerini hapsetmesi üzerine M. Kemal Paşa Temsil Heyeti adına bildiri yayımlayıp bütün milletvekillerini Ankara’da toplantıya çağırır. Askerliği bırakarak kongreler toplamış ve düzenli ordu oluşturmaya başlamıştır.
- Aradan 1 yıl geçmiştir. İstanbul işgal edilmiştir. (16 Mart 1920)
- Cemil, Kör Şaban ile birlikte Bursa’ya gider ve Selahattin ve Teğmen Faruk’la görüşür.
- Şeyhülislamın ‘Her Müslümanın bir millici gâvuru öldürmesi Allah’ın emridir’ fetvası Osmanlı ülkesine yayılır.
- Ali Fuat Paşa İstanbul’dan gelen emri dinlememiştir. Temsil Heyetinden gelen hiçbir komutan ordusunu bırakmayacak ve geri çekilmeyecek emrine uymuştur.
- Cephelerin komutanlığını Demirci M. Efe ve Yörük Ali Efe adlı eşkıyaların elindedir.
- Ahmet Anzavur, İstanbul Hükümeti’nden destek alıp İttihatçı Kuvayi Milliyecilere karşı örgütlenmiştir. İstanbul’un işgal edildiği gün, İkinci Anzavur Ayaklanması da başlamıştır. Anzavur, ayaklanmayı Kuvayi Milliciler padişah ve din düşmanıdır diye halkı kışkırtarak çıkarmıştır.
- Yarbay Rahmi Bey, Anzavurla yaptığı çatışmada öldürülür.
- Albay Osman Bey, Bursadaki 172. Alayın “Kasap” lakaplı komutanı. Bursa hapishanesinde bulunan tutuklu ve hükümlüleri örgütlüyor. Bu grupları Anzavur'un adamlarıyla savaşta kullanıyor. Ayaklanmanın bastırılmasının ardından Kirmastı'da (Mustafakemalpaşa) kurduğu olağanüstü mahkemede, hukuk kurallarıyla bağdaşması olanaksız, son derece acımasız bir uygulama ile pek çok kişiyi idama mahkûm ediyor.
- Bursa savunulmaya çalışılır ama burada Anzavur etkindir. Bursa halkı, subayları sevmiyor, Ittihatçı gavuru olarak görüyor.
- Mustafa Kemal’in emriyle Cemil ve arkadaşları kolordu karargâhını kuşatır ve birlikleri Bekir Sami Bey’in komutasına verip Yusuf İzzet Paşa’yı tutuklu olarak Ankara’ya gönderir.
- Çerkez Ethem, Anzavur birliklerini dağıtır.
- Bolu, Düzce, Hendek ayaklanmaları başlar
- Çerkez Ethem, Ulu Cami’de Bursa’nın büyüklerini toplar ve hükümete karşı fetva çıkarılmasını sağlar.
- İsyanlar Ankara’ya doğru yayılır, Çerkez Ethem Bey Anadolu’ya ayaklanmaları bastırmak üzere yola çıkar.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Comert Vardar.
57 reviews3 followers
February 16, 2024
Yeni nesil Türk Edebiyatından 2 kitap daha dinlemeyi planlıyordum, vazgeçtim.
Yolla, gelsin Cumhuriyet dönemi!
Anlat Kemal dede.. (✿◠‿◠)
Profile Image for Özgür Öztürk.
18 reviews
December 18, 2022
Neredeyse Yakup Kadri'nin "Yaban"ı kadar etkileyici ve kaliteli bir eser. Esir Şehir Üçlemesinin bir parçası olarak geçmese de üçlemeye ara verilerek okunmalı.

Kronolojik olarak doğru sıralama:

1) Esir Şehrin İnsanları
2) Esir Şehrin Mahpusu
3) Yorgun Savaşçı
4) Kurt Kanunu
5) Yol Ayrımı

TRT tarafından çekilmiş ama daha sonra yaktırılmış meşhur bir de dizisi var bu kitabın malum. Dizi güzel olsa da kitapta atlanılan çok yer var, kitabın yerini tutması zaten mümkün değil. YouTube’da ararsanız bulursunuz, birkaç kişi yüklemiş. Yine de dizi ile kitabı bir takip etmek isteyenler için de bölümlere göre işlenen sayfaları yazayım.

1.bölüm "yenilenler" => 1 - 68
2.bölüm "parçalanan vatan" => 69 - 162
3.bölüm "çökme ve çürüme" => 163 - 208
4.bölüm "milletin hukuku" => 211 - 261
5.bölüm "karanlığın dibinde" => 266 - 319
6.bölüm "dönemeç" => 327 - 374
7.bölüm "zafere doğru" => 377 - 429
8.bölüm "yeni devlet" => 430 - Son

Son olarak, kitabın son 15-20 sayfasına doğru Binbaşı Nuri Bey’in anlattığı Filistin Cephesine dair anıların sağlamasını yapmak için Liman von Sanders’in Türkiye’de Beş Yıl adlı eserinin de ilgili kısımlarını okumalısınız.
Profile Image for Bilge.
276 reviews24 followers
September 10, 2020

Tükenir elbet
Gökte yıldız denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez.

Milli mücadelenin bu kadar zor alevlendiğini bilmiyordum. Mustafa Kemal’e ve silah arkadaşlarına olan saygım kat be kat arttı. Padişah istemiyor bahanesiyle milli mücadele için aç açıkta gezen askerlerimizi, Anadolu halkının Yunan askerini kucaklarken taşlaması neresinden tutsam kalbimi kırdı. Bu kitaptan ve Kemal Tahir’den daha öğrenecek çok şey var.
Her şeyden evvel anladım ki Türkiye 1900lü yıllarda neyse 2020’de de aynı; değişmeyen bağnazlıkla savaşımız o günden bugüne devam ediyor. Tahlilleriyle, anekdotlarıyla her okumada yeni şeyler öğrenilecek bir kitap Yorgun Savaşçı. Savaşçılarımız ilk ateş yanana kadar çok yorulmuşlar bu kitap o yorgunluğun kitabı.

“Bence ortada iki ümit kıvılcımı var: Biri, kötü Yunan’ın İzmir’e çıkarak başından büyük işe sıvanması... İkincisi, ordu müfettişliğiyle Samsun’a giden Mustafa Kemal...”
“Ortada ordu olmayınca Mustafa Kemal ne yapabilir?”
“Orasını bilmem ama, bir şey yapılabilirse, bunu başka hiç kimse Mustafa Kemal’den daha iyi yapamaz.”
Profile Image for Duygu.
126 reviews
April 30, 2019
Dönemi anlamak için mutlaka okunması gereken bir roman. Kaybedilmiş dünya savaşı sonrası koca imparatorluğu 10 senede batırdıklarına inanılan ittiatçilere halkın tepkisi, direnmeye devam eden tüm askerlerin savaş meraklısı ittiatçi sayılması, halkın sadece ulema takımını dinlemesi, bir şehirde din adımı ittiatçilere yardım etmek dinden çıkmaktır dedi diye şehirden zorla sürülen direnmeye meğilli askerler başka bir şehirdeki din adamı halka seslenip şimdi direnmek, mücadele etmek lazım, direnmeyen kafirdir dedi diye kral gibi direniş isteyen askerlere tam destek olunması... aslında okurken halk denen kitlenin her dönem benzer tepkiler verdiğini düşündüm, neye tam olarak neden tepki veriyor veya vermiyor fazla anlamadan yapılan eylemler.. ve o inkansızlık içinde kurulan direniş. Kitap özellikle Çerkez Etem birliklerinin nasıl Kuvveyi Milliye’ya dahil olduğuna da biraz değiniyor. Lord’un Atatürk biyografisinden ve Nutuk’tan hatırladığım bazı bilgiler bu romanda daha hikayemsi anlatılmış. Kurtuluş savaşı dönemi meraklısı herkes mutlaka okumalı.
Profile Image for Caterina.
1,209 reviews62 followers
May 19, 2024
“Memleketin en kötü günlerinde düşmanlar iyice içeri doldukları sırada, başından beri politikaya karışmamış, orta rütbede, dövüşken Türk subayının, ordusuz kalma dramını anlatmak istedim.”

Mütareke sonrası Cehennem Yüzbaşı Cemil’in gözünden ordunun ve milletin durumu, isyanlar, ihanetler içinde vatan uğruna mücadele eden bir avuç kahramanın hikayesi… Yazar, o gün isyancılarla mücadele ederken yardımına ihtiyaç duyulanların sonraki hikayelerini de yazdı mı acaba?

Finale geldiğimde “yahu burada nasıl biter?” diye üzüldüğüm ender kitaplardandı.

Milli mücadelenin başlangıç dönemine dair önemli bir anlatı. Okusanız seversiniz bence.
Profile Image for İlhanCa.
901 reviews6 followers
October 6, 2023
Müthiş bir dil..
Müthiş konu bütünlüğü..
Sıkılmadan..
Her bir sayfasında zevk alarak okudum..
Gerçekten film senaryosu yazmış denebilecek bir başka eser daha Kemal Tahir Bey'den..
Kurtuluş Savaşı zamanını aktarırken toplumdaki yozlaşmalar dahil her konuyu açık açık işlemiş..
Kitabın ortasından konuşmayı tercih eden bir yazar..
Bu eserinde de hiç çekinmeden fileklemiş..
13 reviews
June 24, 2020
Detayli ve uzun diyaloglari, bir yigin ham tarihi bilgi ve x-y-z beyiydi, tegmeniydi, filanca subaydi yarbaydi gibi cok cesitli isimden olusan karakter fazlaliligi ile cok yorucu bi kitapti ama yine de 5 puani hak etti.
Profile Image for Ulas Ergin.
193 reviews
August 28, 2025
Esir Sehir uclemesini yillar once lisedeyken okumusdum, simdi neredeyse 30 yil sonra Yorgun Savasci’yi okurken ayni keyfi aldim. Mutlaka okunmasi gereken bir eser.
Profile Image for Ömer Faruk.
164 reviews26 followers
August 19, 2019
Balkan ve 1. Dünya Savaşları'ndan yenik ayrılmış mağlup ve savaşçı bir ittihatçı subay İstanbul'a döner. Yargılanan ve hüküm giyen ittihatçılar birbirini kurtarmaya soyunur. Bu kovalamacada Yorgun Savaşçı kendini Anadoluda milli mücadelede bulur. Anadolu tam manasıyla karışıktır. İzmir ve devamı işgal edilir. Eski subaylar direnmek ister ancak halkın bıkkınlığı ve İtilafçıların bozgunculuğu işleri zora sokar. Zoraki toplanan kuvvetlerin durumu ve sayısı içler acısıdır. Herkes bir baş olmuştur ve herkes "Allah" demektedir. En korkuncu Yunan ordusunu mavi bayrakla karşılayan korkar Türk köyleridir. Türk ordusu zorunlu olarak eşkiyalardan medet ummuş ve onların altına girmiştir. Çerkez Ethem'e muhtaç hisseder herkes. Anzavur belası ortadadır. Subaylar köylerden kovulmakta ve her subay başına buyruk davranmaktadır.

Bütün bu zorluklar ve olaylar içerisinde Kemal Tahir özellikle eserin 1. bölümünde ittihatçılara bir iç muhasebe yaptırır. Kendi kendilerini öz eleştiriye tabi tutturur. Yine önemli diyaloglar kurdurur Kemal Tahir. Ayrıca Türk devlet ve toprak anlayışının tartışıldığı bir bölüm vardır ki Kemal Tahir marksist diskurun, marksist sistem anlatısının Türk tarihine yabancılığını anlatmaya çalışır.

Eserin genel teması, ordunun çetelerin altına verilmesi ve milli mücadelede halkın yılgınlığı sonucu ortaya çıkan içler acısı vaziyettir.
Profile Image for Hasan Mihrican.
29 reviews2 followers
April 24, 2018
1. Dünya Savaşı sonrası İstanbul ve özellikle Anadolu'nun durumunu gözler önüne seren bir roman.
Profile Image for Beybulat-Noxcho.
273 reviews9 followers
November 12, 2023
“Talat’ı Babıali baskınında gözünle gördün…Yürekse, Azrail’e el ense çektiler bunlar; akılsa, bu dünyada Lord Corc’dan daha avanağı olamaz! Neden yendirdi bizi kahpe felek öyleyse?” (s.53)

“Hatırlamıyorum
-Hatırlamıyorum, dolaşık doğrulamadır hukukta” (s.61)
“Çünkü ‘Ata dost gibi bakacaksın, düşman gibi bineceksin” (s.62)

“Çünkü milletler için hiçbir yenilgi son yenilgi değildir.” (s.102)

“Dize gelip ölümü beklemek vardı. Bir de sonunu düşünmeden atılmak” (s.122)

“Bugün bebeklere saçma gelen hesapların arkasında ne vardır bilir misin? Ayakta duruyor görünen koca bir imparatorluğun dağıldığını kabullenmenin imkansızlığı “ (s.123)

“Hayır, biz bu kumara hesapla oturmadık, kumarcı olduğumuzdan oturduk. O sıralarda Osmanlı ülkesinin ruh haline bu kumarcılığımız yüzde yüz uygun düşmeysedi, memleketin dümeni elimize geçebilir miydi? (s.125)

“İtin leşini kime sürütürler? Gebertene sürütürler. Bi günlük beylik beyliktir. Çekelim kafaları, bakalım keyfimize” (s.174)

“Aklında mı doğduğun zamanlar
Sen ağlar idin gülerdi alem
Bir öyle ömür geçir ki olsun
Mevtin sana hande halke matem” (s.175)

“Cigara, kahve, rakı… Bunları doktor yasaklayıncaya kadar içmeli insan” (s.200)

“ Anlıyorum…Biz subay milleti iki bölüğüz…Çoğunluğumuz paşa da olsak aslında teğmenlikten yukarı çıkmamış sayılırız. Komutan olmak başka şey… Enver Paşa’nın Sarıkamış’ta gözcü kollarının başına geçmeye kalktığını söylerler. Bunu korkmazlığıa tanık gösterirler. Aslında teğmen kaldığını ispatlar. Başkomutan vekili olmuş ama, komutan olamamış” (s.262)

“Bahtı karalık bizim milletimizde… Bu milleti idare edenlerden birbirlerinin canına susamış iki ayrı parti gibi görünüyorlar ya, görünüşe hiç aldanmamalı…Bunların ikisi de bir elmanın yarısı, görünüşe hiç aldanmamalı. Ama biri sertliğe başlasa, öteki yumuşaklığı tutuyor. Milletin bahtsızlığı bence burada” (s.274)

“Adam kasaba müftüsü değil, Allah’ın çekilmiş bir kılıcı…” (s.355)

“Nizamettin Hoca bir an sallandı, sonra gözlerini kapayarak şaşırtan kolaylıkla fetvayı bastı:
‘Yoktur Ethem Beyefendi oğlum! Böylesinin gebertilmesi helal…’
Toprağa tilki ölümüyle kapanmış olduğu anlaşılan Kavat Gavur Efe’nin hem sözlere kulak verdiği hem de anlayacak halde olduğu meydana çıktı. Herif bir yekinişte iki dize üstüne gelmiş, hırıltılı sesiyle Müderris Hacı Nizamettin Hoca Efendi’nin gelmişine geçmişine sövmeye başlamıştı.
Ethem bey elini ‘Kaldırın’ anlamında salladı.
İki Çerkez delikanlısı herifi kollarından tutup sürüdü.
Herkes gibi Cemil de, çınar dalında sallanan ilmekli ipi o anda fark etmişti. Birden oraya girmek için davranınca Faruk kolunu tuttu.
insan dolu meydan taş kesilmişti.
Kavat Gavur Efe, ilmekli ipi görünce kuduz it gibi uluyup ileri geri zorlayarak kısık, çatlak sesiyle bağırmaya başladı:
‘Bırakın beni…Salıverin oh yiğitler…Karı getireceğim Ethem Bey’ime…Canımı bağışlar o benim! Pis canımı bağışlar. Gün görmemiş karılar var bende” (s.374)

“Bir memlekette halkın kahraman anlayışı eşkıyadan yukarı çıkmamışsa, o memlekette insanların çoğunluğu soyguna biraz yatkın demektir.” (s.399)

“Ağzında, ölüme meydan okuyan erkekçe bir gülümse vardı adamın” .(s.400)

“Baltası kütükten çıkarsa bu Osmanlı bizi temizler” (s.405)

“Kaçan Allah demekte, kovalayan da” (s.453)

“Sokakta terörü düşünüyordu. Yensek de terörü getiriyoruz, yenilsek de. “ (s.478)
Profile Image for Hakan.
829 reviews632 followers
October 19, 2024
Yorgun Savaşçı, usta ve kendine has yazarlarımızdan Kemal Tahir’in 1965’de yayınlanmış önemli bir eseri. Halit Refiğ’in 1980’lerin başında TRT için dizi filme uyarlamasıyla, ancak 12 Eylül darbesinin hüküm sürdüğü ortamda filmin gösterime sunulmadan devlet eliyle yakılıp yok edilmesiyle de bilinen bir roman. Esir Şehir üçlemesine dahil olmasa da, bu üçlemenin ikinci kitabının (Esir Şehrin Mahpusu) devamı gibi. Kurtuluş Savaşının hemen öncesinde işgal altındaki İstanbul’da başlıyor, yaklaşık bir yıllık bir dönemi, Milli Mücadelenin başlangıç döneminde Ege/Bursa yöresinden bir kesit sunuyor. 1. Dünya Savaşındaki Sarıkamış, Filistin gibi bazı cephelere de değiniliyor.

Roman üç bölümden oluşuyor ve edebi bakımdan en güçlüsü, müthiş de bir finali olan ilk bölümü. Sonrası adeta bir tarih kitabı niteliğinde. Kemal Tahir’in romanlarını daha çok kendi tarihi, siyasi, sosyal tezlerini savunmak için yazdığı, romanlarında gerçek karakterleri de kullandığı biliniyor. Zaten gerçek karakterleri bazen kafasına göre konuşturması en çok eleştirilen yönlerinden biri. Ama kalemi kuvvetli ve birikimli bir yazar. Tarihimize biraz merakınız varsa okuması çok keyifli. Farklı görüşleri farklı karakterlere söyleterek, basmaklıp düşünceleri sorgulamaya, sentez yapmaya teşvik eden yönü de var. Elbette tarihi öğrenmek için kurgu dışı eserleri esas almalıyız. Ama edebiyatın da (buna sinema ve sanatı da katmak mümkün) tarihi, toplumu anlamada çok önemli, tamamlayıcı bir işlevi var. Kemal Tahir bu açıdan önemli bir isim.

Yorgun Savaşçı’yı okumak, Osmanlı’yı bir felakete sürüklemiş olan İttihat Terakki zihniyetini daha soğukkanlı bir şekilde değerlendirmek, İttihatçılığın bir devamı gibi görülen Milli Mücadelenin savaşlardan bıkan Anadolu halkının desteğini pek de kolay alamadığını, taşra halkının işgalci Yunan ordularını Yunan bayraklarıyla karşılamaya varabilen çıkarcılığını, eşkiya çetelerinin Milli Mücadeledeki yerini daha iyi anlamak bakımından değerli bir deneyim. En azından merak uyandırıcı, sorgulatıcı yönleriyle...

Romanın bir özelliği de son kısımlarında Çerkez Ethem’in olumlu, Milli Mücadeleyi destekleyen bir karakter olarak gösterilmesi. Zaten Yorgun Savaşçı fiminin yakılmasının en büyük nedeni de bu. (Bu arada romanda Mustafa Kemal'in de telgraf iletişimleriyle bir yan karakter olarak yer aldığını söyleyelim.) Atatürk’ün Nutuk’ta hain ilettiği bir karakteri bu şekilde tasvir eden bir dizi filmin 12 Eylül’ün baskıcı ortamında hoş görülmesi elbette düşünülemezdi. Ancak filmi tüm kopyalarıyla yakacak kadar radikal bir adımın atılacağı da herhalde pek tahmin edilmezdi. Neyse ki kitap duruyor, tesellimiz o olsun...
Profile Image for Ozcan.
184 reviews4 followers
May 2, 2024
📌 Ne büyük suçmuş hürriyet getirmek...
.
.
📚📝✒️
İlksöz: Bu kurtuluş mücadelesi kaç cephede, saymakla yoruldum.

Esir Şehir Üçlemesi'nin son kitabı Yol Ayrımı'ndan tanıyoruz Cehennem Topçu Cemil'i. Yol Ayrımı, 1930 Serbest Fırka dönemi ile ilgiliydi. Yorgun Savaşçı ise mütareke dönemindeki Topçu Cemil'i alıyor merkeze.

Birinci Dünya Savaşı tamamlanmış, Osmanlı savaştan yenik ayrılmıştır. Mondros Mütarekesi ile İstanbul işgal devletlerinin kontrolü altındadır artık. Devir değişmiş ittihatçı sürek avı başlamıştır, yakalananlar hapse atılır, üst kademeler Malta'ya sürülür. Topçu Cemil ittihatçı değildir ama o bitmek bilmeyen savaş yıllarında dolaştığı cephelerde birçok ittihatçı dostu olmuştur. Onlarla iletişimini de koparmamıştır. Bir şekilde bu ittihatçı sürek avına dahil olur. Yaşananlardan dolayı artık İstanbul'da kalması güvenli değildir. Bir yolunu bulup Bandırma'ya ulaşır. Aynı günlerde Yunan İzmir'e çıkmış, adım adım ilerlemektedir Ege'de. Topçu Cemli bir başka büyük mücadelenin içinde bulur kendini, cephaneleri Yunan'dan kurtarabilmek...

Yukarıda ayrıntıya girmeden bahsettiğim gibi hikâye iki temel bölümdür aslında; İstanbul ve Ege. İşgal İstanbul'unda, ittihatçıların birbirleriyle ve çevresindekilerle yaptığı konuşma bölümlerini çok sevdim. Özellikle dönemi, olayları, savaşı, aldıkları kararları irdeleyen, eleştiren, kendi bakış açılarını aktaran sayfalarca bölümleri tek tek işaretledim, her bir fikri ilgiyle okudum. Bazı bölümleri tekrar okudum. Çünkü Kemal Tahir aykırı sorular sordurtacak, farklı bakış açıları çağrıştırıcak o kadar çok malzemeyi başarıyla elimize tutuşturuyor ki. İkinci bölümde de benim yılardır anlayamadığım ve hâlâ anlamak için çırpındığım "kuvvacılar yerine rumu/yunanı destekleyen bir kesim Anadolu halkı"nı merkeze koyup, onun davranışlarını önümüze seriyor. İnsan bu bölümleri okudukça, kurtuluş savaşının aslında kaç farklı cephede verildiğine yeniden tanıklık ediyor.
.
Yıllar önce Esir Şehir Üçlemesi okuması yaparken planladığım ama okuyamadığım iki kitaptan birini okumuş oldum sonunda. Kemal Tahir'i, dönem ve olay değerlendirmelerini, bazen keskin de olsa farklı bakış açıları sunan, sorgulamalar yaptıran kalemini özlemişim. Bu kitaptan esinlenip iki farklı okuma da yaptım, yakında onların yorumlarını da aktarırım umarım. Tavsiyemdir. Kitapla. Sağlıcakla.
.
.
.
Sonsöz:
📌Vatanlarında vatansız kalanlar, yeniden bir vatan kazanmak için ayaklanıyor.
.
.
.
4 reviews
Read
November 21, 2024
Bu yolun ucu, kötüsü gelirse, belki de ölene kadar sürecek Fizan, Taif, Yemen sürgünlerine bağlıydı. O zd- man bu yola girenler Padişah damatlıklarını, en büyük başkentlerdeki ataşemiliterlikleri, müşir paşalıkları peşin peşin tepmiş sayılıyordu. Kazanırlarsa hürriyete kavuşa- caklardı. Neydi bu hürriyet? Herkesin dilediğini yapma- SI... Nasıl uyuşur askerliğin sıkı düzeniyle, peki?... Bunu bile düşünmeye vakit kalmadan, akıl almayacak kadar kısa zamanda, iki yıl sonra, akıl almayacak kadar ko- laylıkla, birkaç telgraf çekilerek, kazanıldı hürriyet.. . -Cemil duvardaki resme daldı bir zaman...- Tuna'dan Bas- ra'ya, Sinop'tan Trablus'a uzanan koca Imparatorluğun gerçekten sahibi oluverdiklerini anlayamadan öldü Naz- mi, yirmi altı yaşında, çevrilmiş Edirne şehrini savunur- ken. .. Aç, hasta, umutsuz...* 13

. Cemil. şişenin mantarını disleriyle çekerken. yaşama denilen didinmeyi, umutlari umutsuzlukları, güvenleri gü- vensizlikleri, övünmeleri utanclarıyla, bir anda bitiren mi- nimini bir kurşunun akıl almaz gücüne, ömründe belki ellinci dela gercekten şaşıordu.
17

-Savaş, yalnız yürek işi değil de ondan galiba... Biz, Kanal'a suyu tulumlarla develerin sırtında götürdük! Topları, elli adımda bir, geriden alıp ileriye koyduğumuz kalasların üstünde sürükledik. Onlar Gazze önüne kadar su borulari doşediler belim kalınlığında... Toplarını tren- lere koyup getirdi. Gazze'de bizi, ne topcu yendi, ne atlı birlikler, ne sayı üstünlüğ... Bizim cepheyl. su borusuy- la tren yolu çökertti, boğa yılanları gibi kafalarını vura vura... Geçmişe yanmayı birakalım da, bundan sonra- sını düşünelim!
57

Biz mi? İIngilizlere Hinli. İtalyanlara Habeş, Fran- sızlara Cezayirli, Japoniara Çinli gibi görünürmüşüz... Bir - Alman subayı arkadaş söylemişti. Ya Amerikalılara, Almanlara... Amerikalılara kızılderili gibi geliyorsak hiç şaş- - mam! Almanlara Yahudi gibi görünüyoruzdur.
58

manisa yunanı bayraklarla kutlayarak karşılıyor
Yorgun Savaşçı
Yorgun Savaşçı
Kemal Tahir · Tekin Yayınevi · 1983
3,433 okunma
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Saitama.
93 reviews1 follower
October 5, 2024
Kemal Tahir'in her romanı ayrı bir güzel.

Bu romanda işgal edilmiş İstanbul'da mahsur kalmış Cemil Yüzbaşı ve İttihatçı arkadaşlarının savaş yorgunluklarına, dağılmış Osmanlı sonrası tüm millete sirayet etmiş yılgınlığa ve kurtuluş çarelerine tanık oluyoruz.

Cehennem Yüzbaşı Cemil'in İstanbul'da mahalle mahalle kaçışına, sonra Bandırma'ya geçişine, oradan Manisa ve Bursa'daki direniş hikayesini Kemal Tahir'in duru, akıcı ve sürükleyici anlatımıyla takip ediyoruz. Her gittiği yerde öyle insan manzaraları sunuyor ki adeta o cephelerde görev alıyor, o zorluklara katlanıyoruz. Savaştan çıkan subayların, işgal altındaki halkın, Tahir'in "hoca takımı" dediği hain sürüsünün, Anadolu'nun bir kurtarıcı gelene kadar git gelli tutumunun mükemmel bir fotoğrafını çekiyor yazar. Özellikle Çerkez halk ile Ethem ve kardeşlerine yaklaşımından dolayı filmi bir ara yasaklanmış eserin her satırının çok gerçekçi ve net olduğunu söylemeliyim. Düzenli orduya geçiş sancıları, Arabistan ve Orta Doğu'da çektiğimiz acılar, Anzavur ve Bolu isyanı ile Yunan tehdidi ile İttihatçıların iç hesaplaşmaları tarihî birer vesika niteliğinde. Askerî jargona ve literatüre hakimiyeti mükemmel. Gerçek kişilerle harmanlanmış harika bir eser.

Bu dönemi de Kemal Tahir'den okuyun derim.
1 review
January 1, 2023
Yorgun Savaşçı; Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra Cemil Yüzbaşı’nın İstanbul’da başlayan ve Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nın ilk yıllarını gözler önüne seren bir roman.

Kitap içerisinde hem İstanbul hem de Anadolu insanının savaşa nasıl baktığını gözlemleyebiliyoruz. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrası İttihat ve Terakki mensubu askerlerin sürekli olarak kendilerini gizlediği, daha el altından devletin kurtulmasına yönelik planlar yaptığı bir ortam olduğunu aktaran yazar İzmir işgali sonrasında Bandırma üzerinden Anadolu’ya geçen Cemil Yüzbaşı üzerinden halkın da desteğini alarak Yunan işgalini engellemeye yönelik çalışmalarını anlatan bir eser

Kitabı okurken hem insanların kendi içerisindeki çelişmelerini, korkularını, cesaretlerini, askeri operasyonların gerginliğini, bazen çaresizliği bazen de küçük zaferleri görebileceğimiz; dönemi bir asker tarafından anlatan iyi bir eser Yorgun Savaşçı.
30 reviews
July 10, 2025
Cepheden cepheye koşturmuş, Trablus'tan Balkanlar'a oradan de seferberlik boyunca kıta kıta çarpışmış, dönmüş dönmüş çarpışmış bir millet. Tüm bu mütemadiyen mağlubiyetlerin yükü altında ezilmiş ve her şeyden usanmış milletin kelimenin tam anlamıyla küllerinde doğma "çabasını" görüyoruz. Kemal Tahir yine muhteşem gözlemlerini ve kaleminin yetkinliğini göstermiş. Dünya tarihinde nadir görülen bütün o travmatik hezimetlerin neticesinde ağzından salyalar akıtarak onu yemeye gelen kurdu hâzır ve nâzır bekleyen kuzu gibi kaderine teslim olmuş Anadolu halkının bütün unsurlarını çok güzel resmetmiş. Resmetmiş diyorum çünkü roman okunurken bir yerden tüm hikaye gözünüzün önünde gerçekleşiyor. Özellikle Sarıkamış'ta üstünü kurşuna dizmek mecburiyetinde kalan Teğmen Selim'in hazin hikayesi insanın kalbini dağlıyor. Ezcümle, selam olsun idam fermanını cebinde taşırken vatan için serden geçenlere. O fedailer ki barut öksürürlerdi. Allah hepsinden razı olsun.
Profile Image for Caner.
77 reviews4 followers
November 18, 2017
Kemal Tahir'in kendine has üslubuyla Türk Kurtuluş Savaşının çeteler dönemini en iyi şekilde yansıttığı, en iyi romanlarından birisi Yorgun Savaşçı. 1912-1919 arası aralıksız 7 yıl boyunca savaşan Türk subayların psikolojik durumlarını ve özellikle Batı cehpesi halkın savaşa bakışını tahlil eden Tahir o dönemin karmaşasını etkileyici bir biçimde yansıtır . Resmi tarihin eksik kaldığı bazı noktaları okuyucuya net biçimde aktarırken Türk devriminin alt yapısını hazırlayan süreçlerin, sebep-sonuç ilkesi gereğince sebep kısmını özetlemiştir. Sanatçının topluma yön verme, toplumu bilgilendirme ilkesini şiar edinen yazar Türk devriminin hangi şartlarda ilerlediğini gerçekçi bir tasvirle sunmuştur.
Profile Image for Yasemin Salihoglu Karagul.
321 reviews27 followers
April 5, 2020
Kitabı okurken isminin neden Yorgun Savaşçı olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
1919-1920 yıllarında düzenli orduya geçiş döneminde yaşanan sıkıntılar hem kahramanların iç dünyaları hem de yaşanan gelişmelerle çok iyi anlatılmış.
Her ne kadar askeri terimleri anlamakta biraz zorlansam da bize tarih kitaplarında çok fazla anlatılmayanları anlattığı için kitabı çok sevdim. Direnişlerin anlatıldığı yerlerde biir harita üzerinde geçilen yerleri işaretlemek istedim.

İlk kısımın 4. Bölümünde Cemil'in "Savaşa girmesek olmaz mıydı?" sorusu üzerine Doktor'un, Halil Paşa'nın ve Patriyot'un cevapları ve analizleri muhteşem. Yine " keşke bize lisede tarihi öğretirken edebiyat destekli öğretselerdi" dedim."
Profile Image for Aykut.
37 reviews7 followers
February 6, 2020
Kurtuluş Savaşı'nı resmi tarih kaynaklarından öğrenenleri derinden sarsıcı unsurları olan nefis bir roman. Kemal Tahir, kahramanlarının dilinden, dağıtılmış Osmanlı ordusu subaylarının işgal altındaki İstanbul'daki vaziyeti ve kaçak yaşamını, Karakol Cemiyeti'nin kuruluş aşamalarını, Batı Anadolu'daki halkın Yunan işgâli karşısındaki bölünmüşlüğünü, İttihatçıların halk nezdindeki imajını, subayların gözünden Enver ve Mustafa Kemal Paşaların vaziyetini, Ankara'daki temsil heyetinin oluşumunu dantel gibi işleyerek anlatıyor. Sürükleyiciliğinin yanı sıra roman tekniği bakımından da kusursuza yakın bir tarih dersi.
Profile Image for Mehmet Eroğlu.
Author 7 books33 followers
May 10, 2019
100 yıl öncesindeki Anadolu mücadelesi. Sanki yıllar geçiyor da Anadolu hiç değişmiyor. Hep mücadele. Tek fark dış güçlerin Anadolu topraklarında asker kılığında olmaması. İç çekişmeler, iç ihanetler. Adam asıp kesmeler olmasa da fetvaların bini bin para. Güç yarışı, muktedirlik mücadelesinde birinin beyaz dediğine diğeri siyah demeye devam etmesi. Kemal Tahir’in gerçek bazı vakalardan örnekleri kendi oluşturduğu karekterlerine vermiş olması oldukça heyecan verici. Genellemeler yaparken istisnaları serpiştirmesi romana oldukça inandırıcılık katıyor.
Profile Image for Mehmet Hakan Ersoy.
36 reviews1 follower
November 26, 2018
Savaştan yenik çıkmış bir imparatorluk.Romanın geçtiği tarihler Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'dan Anadolu'ya geçtiği tarihler. Mondoros ateşkes anlaşması ile birlikte memleketin her yanı işgale uğramış durumda.Kurtuluş savaşına hazırlık dönemleri.İngilizlerin gözetimi altında İzmir Yunan işgalinde.Roman baş kahramanı Cemil (Cehennem Topçu ) eski bir ittihatçı ve asker.Fakat diğer ittihatçılar gibi o kadar çok savaş görmüş ki (Balkan harbi,Çanakkale,Trablusgarp,Suriye,Doğu Cephesi vb.) artık bu savaşlardan çok yorgun düşmüş durumda.(romanın ismide burdan geliyor). Fakat memleket işgal altında bir şeyler yapmak lazım.Her karışıklık döneminde olduğu gibi yine vatan hainleri,korkaklar ve satılmışlar işbaşında.

İşte böyle bir dönemde Anadolu'da eşkıyalar kol gezmekte.Ordu dağılmış olduğundan kurtuluş için artık başıbozuk eşkıyalar,zeybekler ve efelerden medet umar hale gelinmiş durumda.Roman böyle bir zaman diliminde geçiyor.Yakın tarihini halen bilmeyenlerin,ona buna yalakalık yaparak birilerine yandaşlık yapmak sevdası içinde olanların,okuması gereken romanlardan bir tanesi.
Displaying 1 - 30 of 62 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.