Jump to ratings and reviews
Rate this book

Göçmüş Kediler Bahçesi

Rate this book
Bilge Karasu'nun edebiyatına ilk kez başlayacak olanlara Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı ile Göçmüş Kediler Bahçesi'ni öneriyoruz. Kitap, yayın tarihi olarak yazarın üçüncü kitabıdır, 1980 öncesi dönemi temsil eder. Buraya kitabın doruk bölümlerinden birini koyduk okumanız için...

"Oyun üzerine ne biliyorsam ondan öğrenmiştim. Ustam karşımda duruyordu. Ama oyunun oynanması üzerine bilgi vermemişti. Satranca çok benzeyen bu oyunda taşların, yani bizlerin adı, satrançtaki gibiydi, kurallar hemen hemen aynıydı. Bir iki noktada satrançtan ayrılınıyordu. O noktaları da başkan anlatmıştı bu sabah. Ne ki, satranç oynamasını bilip bilmediğimi kimse sormamıştı. Morların bilmesi gereksizdi zaten. Bir zamanlar biraz oynamış olduğum için, oyunu bilmiyorum diyerek işin içinden sıyrılmağa da kalkışmamıştım. Oynamak istemiştim, başından beri, onu gördüğümden, oyuna katılıp katılmayacağımı soruşundan beri..." – Bilge Karasu

230 pages, Paperback

First published January 1, 1979

62 people are currently reading
2262 people want to read

About the author

Bilge Karasu

33 books284 followers
Bilge Karasu (1930–1995) was born in Istanbul and became the pre-eminent Turkish modernist writer. Besides short stories and novels he was also a well-known translator. A graduate of the philosophy department of the Faculty of Letters of Istanbul University, Mr. Karasu worked in the foreign broadcast department of Radio Ankara until a Rockefeller University scholarship made it possible for him to continue his studies in Europe. After returning to Turkey, he went to work at Hacettepe University, where he lectured in philosophy. In 1963, Mr. Karasu won the Turkish Language Institute’s Translation Award with Olen Adam, for a translation of D. H. Lawrence’s The Man Who Died. By that time, he had begun to experiment with new forms of expression in his collection of stories entitled Troya’da Olum Vardi (Death in Troy). He won the Sait Faik Story Award eight years later with Uzun Surmus Bir Gundu Aksami (Evening of a Long Day). By the beginning of the 1980s, he had tried an abstract form of expression in Gocmus Kediler Bahcesi (The Garden of Departed Cats) and incorporated other forms of art into his writing. He attempted different uses of form and content in works he styled "texts" rather than "stories." His other works include Kismet Bufessi (Kiosk of Destiny), a collection of short stories; and Kilavuz (The Guide).

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
531 (48%)
4 stars
368 (33%)
3 stars
167 (15%)
2 stars
32 (2%)
1 star
6 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 89 reviews
Profile Image for Jim Fonseca.
1,163 reviews8,486 followers
March 24, 2022
[Edited, pictures added 3/24/22]

Translated from Turkish, this work is more a collection of stories and fables than a novel. Most were written in the 1960s and 1970s. A man recruited into a live village chess game attempts to stitch the stories together for the reader.

description

I say these are fables but I could also call them fantasy or even science fiction. A lot of the stories remind me a bit of the old TV series, Twilight Zone: a man waits day after day for a bus that never comes; a traveling monk has an animal attached to his bowels; a tourist gets trapped in an endless tunnel under beach-side cliffs.

In other stories a trapeze artist has premonitions of when his fellow artists will die. An island first grows, then sinks under the sea while the inhabitants frantically dig out their harbor. In another story a scientist experiments with a plant that takes away the ability of people to lie.

Certain themes reappear: the lonely male intellectual, the traveler, the sea. Some of the stories are good, but all in all, the book is a bit of a chore to read. (Cat lovers can relax - there are no dead cats.)

description

The author (1930-1995) wrote many novels and short stories but this is the only work of his I can find that has been translated into English.

Top photo from chesspower.co.nz
The author from istanbulberlin.com
Profile Image for Argos.
1,259 reviews490 followers
August 12, 2020
Adı gibi ilgi çekici ve ilginç bir kitap. Hayal gücünü zorlayan, düşündüren, geren, endişelendiren ama mutlaka sorgulatan öyküler. Çok farklı bir tarzı var Bilge Karasu’nun, sembolleri çok seviyor, cümlelerle oynamayı da.

Gerçekten masal anlatıyor; kendi tanımıyla kimini “anlatan”, kimini “dile getiren”, kimini “öğreten”, kimini ise “kuran” bir yazar. Deniz temalı öyküleri sayıca çok ama Sait Faik’ten çok farklı, düş gücünü kullanarak yazdığı fantastik öyküler de önemli sayıda ama I. Calvino ile ayrı kulvarlarda. Borges okumuş olsaydı kesinlikle Babil Kitaplığı serisi içine alırdı.

Felsefe eğitim görmüş olması metinleri zorlaştırıyor, bilmediğim onlarca kelime olmasına rağmen hiçbiri için sözlük aramadım, çünkü cümledeki kullanılışı kelimeyi de tanımlıyor sanki.

Müzisyen C. Gesualdo’yu da öğrenmiş oldum kitap sayesinde. Çok güzel ve değişik bir öyküler dizisi. Etkileyici ve biraz da zorlayıcı. Öneririm.
Profile Image for Hakan.
227 reviews201 followers
June 1, 2019
yalnız dili için, yalnız biçimi-üslubu-kurgusu için tekrar tekrar okunabilir. düşüncesinin, felsefesinin farklı yönleriyle hem eğitebilir hem şaşırtabilir hem hayata dokunabilir. zamansızdır, sürekli kendini yenileyebilir. göçmüş kediler bahçesi'ni okumak için hiçbir zaman geç değildir ve asla vaktinden önce de okunmaz göçmüş kediler bahçesi. okurluğun her yaşında farklıdır, her aşamasında farklı. ve, tarihin de diyelim, bir yüz yıl sonra farklı.

bütün bunlara, bunca gücüne karşılık gücünü-bilgisini satmayan, zarafetle-incelikle gösteren, işaret eden, sezdiren bir kitap. okura yukarıdan bakmak yerine, okuru yukarı çeken, okura dost, yoldaş. yalın ama yoğun. anlaşılır ama zor. göçmüş kediler bahçesi, her okumada soru soracak, sorgulatacak, yeni keşifler yaptıracak, bakışımızı, görüşümüzü geliştirecek ve keyif de verecektir. karşılığında biraz çaba, okur çabası mı?.. "yetkin davranmamız gerekiyor okumamızda," diyor bilge karasu zaten, "okumamızda, bakmamızda, dinlememizde."
Profile Image for Joy.
542 reviews82 followers
May 15, 2020
Pek çok öyküsünü sevdim, beyefendi maşallah her konu hakkında yazabiliyor, inanılmaz bir hayal gücü. Eski türkçe mi yoksa eski lubunca mı, anlamadığım kelimler hep google’a danıştırdı beni. Böyle bir kültür yok, öte taraftan da o kadar naif ki Beyefendi, yaşarken ve öykülerini yazarken hayal ettim çoğu zaman kitabını okurken.
Ne varsa eski lubunyalarda var valla.
Profile Image for Yeliz.
65 reviews
July 14, 2015
Bilge Karasu’yu okumak her baba yiğidin harcı değil. Ben de kendisinin en baba eserlerinden birini “Gece”yi kitaplığımda öpe okşaya saklıyorum, daha kapağını açmaya cesaretim yok. Kitap kulübünde Türk yazar okuyalım, Bilge Karasu okuyalım denince tarifsiz bir coşku sardı ruhumu. Tek başıma cesaret edemezdim, mümkün değildi.

Bilge Karasu aşığı – aşkından kızının adını bile Bilge koyan – Selda, tahminlerimin tersine Gece ile başlamamızı önermedi. Göçmüş Kediler Bahçesi, dedi. Peki, dedik, bir bilene bıraktık seçimi. Hafiften başlamalıymışız, biraz Bilge Karasu’ya alışmalıymışız, ısınma turları. Peki.

Bazı kitapları okurken heyecanlanır, elinden bırakamazsın. Sonunu merak edersin, akıcıdır da, bir sayfa bir sayfa daha derken bir de bakmışsın eline yapışmış. Bazı kitapları da sıkıcı bulur, bitse de gitsek dersin, okumuş olmak için okur geçersin.

Ama bazı kitaplar var ki…

Onların sonu başı mühim değildir, onların sürekleyiciliği mevzu bahis değildir, hatta ne anlattığına bile aldırmazsın. Ne anlattığı değil, nasıl anlattığıdır mesele. Üslubudur, okurken dimağında bıraktığı lezzettir. Anı yaşarsın bazı kitaplarda, bir satır bir satır daha… derken dur bu sayfayı bir daha yaşayayım der, dönersin başa…

Okuduğum kitaplarla ilgili biri nasıl bir kitaptı diye sorduğunda genellikle bende bıraktığı histen bahsederim. Çok özneldir görüşlerim. Hatta okuduğum zamanın bile hissiyatımda etkisi vardır. Kiminin cidden zamanı değildir mesela, o vakit içim almamıştır. Kiminin zamanlaması cuk oturmuştur, senin bayılmadığın beni derinden etkilemiştir. Dedim ya çok bana aittir görüşlerim, çok şahsidir.

Ama Bilge Karasu’nun cümleleri, cümleleri kuruş biçimleri, anlatımının eşsizliği beni şimdiden içine aldı. Sevenleri haklıymış, benim için de tam zamanıymış, dedim. Bundan sebep elimden bırakamıyorum. Her fırsatta okumak istiyorum. Ama Bilge Karası’yu okumak için kafanı iyice vermen lazım, öyle Açlık oyunlarını televizyon açıkken okuyuvermeye benzemiyor. Ambiansın olacak, kafa dinç olacak, özümseyecek sindireceksin.

Aşağıdaki yazımdan alıntıdır:
http://gununcorbasi.blogspot.com.tr/2...
Profile Image for Baran.
29 reviews1 follower
April 10, 2021
Okumayı en sevdiğim yazarlardan biri Bilge Karasu'dur. Sanki çoğu kitabını okumuş birinin kurması gerekir böyle bir cümleyi, ama ben de içten bir şekilde bu cümleyi kurduğumu hissediyorum.

''Gece'' ve ''Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı''nı okuduğumda Türkçe'nin gücüne daha önce hiç olmadığım kadar şahit olmuştum. Önemli noktalardan biridir bu Karasu'nun yazdıkları için. Kelimeleri, cümle yapısını yeniden yaratır, bazen de geçmişten günümüze hiç hissettirmeyerek taşır.

Öykülerinde de romanlarındaki hava hakimdir. Hava, tekinsiz, karanlık, durup düşünülecek, ağır, ama sevinin de hissedilebildiği bir havadır. Ne de olsa her günü yağmurlu olan bir kentte bile, güneşin doğuşunu ummamız gerekir.

Karasu'nun denizi sevdiğini düşünüyorum. Öykülerin bir çoğunda bazen az, bazen ana karakter gibi, deniz görülmektedir. Bir deniz kentinin çocuğu olduğumdan, denizi okumak hep hoşuma gitmiştir. Gerçi Karasu yabancısı olduğum yerleri bile sanki oralıymışım gibi hissettirerek okutabiliyor.

Bir öykü kitabından, hatta bu kitaba bir masal kitabı denmesi daha doğru olacaktır, beklenen okuduğumuz öykülerin genel olarak güzel olmasıdır değil mi? Kimse öyküler arasında bir bağlantı ya da bir arka öykü beklemez kitabı ilk açtığında, tabi önceden hakkında bunu duymamışsa. Ben duymamıştım. Bu kitapta bir oyun var, birkaç kural farklılıkla, satranca benzeyen bir oyun. İlerleyen her bir saatte kendinizi daha da oyunun içinde buluyorsunuz. Okuduğum en güzel arka öykülerden biri olduğunu söyleyebilirim ''Göçmüş Kediler Bahçesi'' adlı, kitaba adını veren bu öykünün. ''Masalın da Yırtılıverdiği Yer''den sonra bile devam ettiğinde en ufak bir sırıtışı olmuyor. Belki de masalın gerçekten de yırtılıverdiği yer onun sonudur.

Her öykü için ayrı bir inceleme yazsaydım karanlığın artışı ve bir başka tepeye çıkılışı, umuda varışı belki daha güzel anlatabilirdim. Ama buna gerek yok, sizin keşfetmeniz, hissetmeniz daha güzel olacaktır.

Birkaç cümleyle bitirmek gerekirse. Her masalın ayrı bir yeri oldu bende. Türkçe okuyabildiğime sevindim bir daha, bu kitabı okurken. Umarım siz de sevinirsiniz, bir şans verin.

(10/10)
Profile Image for Nate D.
1,653 reviews1,251 followers
May 28, 2018
As a formalist story collection interweaving self-enclosed narratives within a larger structure (an effective collection-as-novel), as well as one dealing with such a range of mythic, conceptual, and science fictional subjects, this recalls Calvino's If on a Winter's Night a Traveler. But Karasu's voice, deft multi-level layering, and particular subjects are all his own. These are mysterious fables of truth, loss, and yearning for the out-of-reach, which balance weight and wisdom with a certain irreducibility, a strangeness and obscurity that keeps them from simple allegory or overinterpretability. If I hadn't already read Night, this would be a new top favorite. As it is they stand together in complimentary sublimity.
Profile Image for Мартин Касабов.
Author 2 books190 followers
March 20, 2024
Лабиринтът на Билге Карасу

Често критикът, когато не е уверен в прочита на произведението, започва текста си с някое приповдигнато извинение: „Това е книга, която не може да се опише с думи“, на което читателят би следвало да отвърне: „А ти за какво си тук тогава?“. Веднъж разпознал безсилието си пред текста, критикът започва с препратките…

Ако Мишел Турние бе обядвал с Итало Калвино в Истанбул на път за Япония, вероятно щеше да напише книга като „Градината на заминалите си котки“ на Билге Карасу. Действително този сборник с приказки се доближава до „Среднощен пир на любовта“ заради рамката, която обхваща разкази, на пръв поглед събрани произволно. Самата рамка, в която в случая се разиграва една шахматна партия, е изпълнена с привидности и двусмислия, напомнящи за филма „Миналата година в Мариенбад“ на Ален Рене, а разказите сякаш препращат към стила на мексиканския писател Хуан Рулфо. В тези истории, предадени понякога на два или дори три гласа, читателят губи почва под краката си, може само да предусеща нечия гибел или най-малкото – срещата с двойник.

Някои определят Карасу като един от най-трудните турски автори – несправедливо и подвеждащо определение, тъй като прозата му е онази ухайна градина, в която философията и поезията се срещат, без да си противоречат. Абстрактните размишления стъпват по мек килим от солидно вплетени образи, като например този на храбрия таралеж от четвъртата приказка, която Кирил Златков е решил да изобрази на корицата. Таралеж, пътувал по света, който се зарича, че ще умре там, където се е родил. Такъв е и образът от първата приказка – момчето, чиято ръка е погълната от риба. Между живота на сушата и този под водата Карасу търси места, където на любовта ѝ е позволено да царува дори за кратко.

После не отидох никъде повече. Няма и да отида. Ще се разхождам на този парцел и около него и ще чакам смъртта. Ако някой ме търси, приятел или враг, да ме търси тук, на този парцел. Тук е моята родина, тук ще се сбием или ще си стиснем ръцете. Тук съм по-малко самотен, тук всичко ми е добре познато, навярно…

„Градината на заминалите си котки“ побира тринадесет разказа (дванайсет и един като рамка), в които се чува свирката на влака, за който Пруст бленува в началото на „Една любов на Суан“. Потокът на съзнанието се връща към един дервиш в пространство между съвремието и Средновековието, но това е съновно обитаване, разходка в усещанията, освободено от оковите на логиката. Така пътят на един от героите го отвежда до коварна пещера край морето, която сякаш няма да го пусне да излезе, но му предлага автомати за храна. Друг кафкиански кошмар е гарата, от която заминават автобуси, но никога за желаната дестинация. Приказката за цветето Саленмандър, което принуждава всеки да казва истината, пък напомня на викториански разказ. Читателите, които могат да изгубят търпение от разюзданото богатство на сюжети и образи, трябва да бъдат спокойни, че накрая рамката ще се окаже добре скована.

Тази книга, повече японска, отколкото турска, преди всичко е съзерцателно произведение, в което основен образ остава морето. Читателят чува вълните от едно слънчево място, където шумолят пожълтелите листа от филма „Дивата круша“ на Нури Билге Джейлан. Гласът на автора се движи между приказките и шепти с пяната на вечната промяна. Раздвояванията се събират, губят форма и създават нова. Досущ като вълните.

Цитатът, който Карасу е избрал за начало на книгата, е дело на сънародника му Талат Халман и гласи, че най-истинска е приказката, от която се боим, без да я разбираме. Така и ние се лутаме из наративния лабиринт на тези разкази, докато авторовият глас ни води към игра с непонятни правила. Накрая спираме в центъра му, за да научим тайната – да бъдеш щастлив, означава да приемеш собственото си нещастие.

Култура / Брой 2 (3005), Февруари 2024
Profile Image for Hakan.
829 reviews632 followers
May 1, 2015
Zaman zaman zorlayan, ama insanı başka bir dünyanın içine çeken, sarsan, düşündüren sıkı bir bir kitap. Beni en çok son bölüm olan "Masalın da Yırtılıverdiği Yer" etkiledi. Kedi davranışları, kedi-insan ilişkileri üzerine çarpıcı tespitler yaptıktan sonra bunu insanlar arası sevgi ilişkilerine ustaca oturtması, aşkın sevilen üzerinde iktidar kurma boyutuna dikkat çekmesi bence kitabın zirvesiydi. Orta Çağ İtalyan müzisyeni Gesualdo'nun hikayesini de bu vesileyle öğrenmek benim için ilginç oldu. Birkaç alıntı:

Mutlu olup olmadığımı hiç düşünmüyorum. Aradığımın "mutluluk" olmadığını, olamayacağını anladım geçen yıllar içerisinde; mutluluğun tanımı nasıl yapılırsa yapılsın... (Ya da, küçücük bir umudun gerçekleşmesi ne getiriyorsa, ona "mutluluk" adını veririz, olur biter). Kısacası, mutluluk, belki mutsuzluğun, belki umutsuzluğun kabul edilmesi anlamına gelecek... (s.212)

Mutluluk deyegeldiğimizin çiğnemekten ya da çiğnenmekten haz duymak anlamına gelmesi gerekmediğini öğrenmek nasıl da güç geliyor birçoğumuza! (s.226)

Yanılmıyorsam, kimimiz (yolun oralarında) anlayıp öğreniyor kimi şeyi: Susup dinlemeği örneğin... Yaptığı, gördüğü, işittiği her şeyin ağırlığını bir yerlerinde duymağı; bir çocuk gülüşünün, bir güneş sızıntısının, bir gözyaşının avuçtaki yuvarlaklığını, ferahlatıcı serinliğini, sayısızlığını ya da sayıya gelmezliğini; mutluluğun, acıyı, sevinci art arda, ayrım yapmaksızın yaşamak olabileceğini... Hele biraz yaşlanılmışsa, görülen, işitilen, tadılan her şeye, geçmiş yaşantıların da gelip desteklik, yastıklık edebileceğini...
Ama kedi sever gibi sevmemeliyiz sevdiklerimizi. (s.213)
Profile Image for Kaplumbağa Felsefecisi.
468 reviews81 followers
March 3, 2016
Bir kez daha okumuştum; sevdiğimi biliyor ama tam anlamıyla onu anlayabildiğimi düşünmüyordum. Şimdi okuyunca yine sevdiğimi biliyor ama anlamak için aynı kitabını değil başka kitaplarını okumam gerektiğine karar verdim.


__
ilk okuma yorumum : (Ağustos /2008)
Önceleri çok karmaşık bir yapıda olduğunu düşnsem de çok lezzetli öyküleriyle Bilge Karasu'ya hayran oldum bir çırpıda. Günlük yaşamın gerçeküstü ögelerle bezeli yapısı merak uyandırıcıydı. Sevdim ben bu adamı!
__
Kendim gibi bir adam buldum uzun bir aradan sonra. Kirpi konuşturup, balık tutarken kolunu balık tutmuş balıkçının o hiç kimsenin göremediği kolun balık şeklinde oluşunu bilen biri.

-Aaa, koluna ne oldu?
-Balık yuttu!

Artık sen de biliyorsun. Ama görmemekte direniyorsun. Balık şeklinde o kol artık. Bütünleşmiş acısıyla.

-Bügun neyin var?
-Sevgilimden ayrıldım.

Artık sen de biliyorsun. Bugünkü benin kendi istemiş ve bütünleşmiş acısını. Ben görüyorum, sen sormaya devam ediyorsun.

Bir kirpi vardı ya cümlelerimin taa en başında, işte;

Kirpiyle konuşan adam: Bilge Karasu
Kitap: Göçmüş Kediler Bahçesi.

Okunduğu tarih: Göçmüş Yase'nin kendine dönüş günü.

Bu kitabı okuyan herkes bunu bilmeyecek. Tıpkı o kolsuz adamı görüp balığı görmeyecek, benim o günkü acımı hissetmeyecekler gibi. Ama ben sayesinde şu vakit bunu bilecek.

Peki ne değişecek?!
Profile Image for Caterina.
1,209 reviews62 followers
April 24, 2015
"Avından el alan" ile başlıyordu kitap... İlk öyküyü bitirdiğimde "okumaya neden bu kadar geç kaldım" diye düşünürken buldum kendimi. Okuduğunuz her satırda Bilge Karasu'nun zekası sizi düşünmeye ve anlamak için dikkatli olmaya yönlendiriyor.

Kitabın tüm gizemi satır aralarından çıkardıklarınızda gizli.


Okumadan Ölmeyin...

Profile Image for Victoria Berkut.
5 reviews38 followers
April 8, 2024
Така химерна й казкова, що як казку й читаю - захоплено та не відволікаючись на олівець. А ще спішу на метро з роботи, щоби знову взятися за неї, та влаштовую обідню перерву для читання під Михайлівським.
Profile Image for Burcu.
91 reviews25 followers
September 10, 2022
Neredeyse altı yıldır kitaplığımda olmasına rağmen elim gitmiyordu Göçmüş Kediler Bahçesi'ne. Bazen olur ya. Hatta derslerden birinde "Korkusuz Kirpiye Övgü" öyküsünü okuduğumuz ve üzerine konuştuğumuz halde, yine de bir cesaret ilk sayfasına dönememiştim kitabın. Neyse ki bu yaz, bu kitabı okuyacağım o yazmış.

Kitabı bitirdikten sonra bütünlüklü bir değerlendirme okuyabilmek için biraz araştırma yaptım. Kitaptaki en sevdiğim öykülerden olan "Alsemender" üzerine yazılmış bir değerlendirme yazısı, kitaba dair aklımdaki kimi kopuk yanları birbirine bağladı. Öykülerin "tutkulu" insanlara dair olduğu tezi üzerine düşünüp hak vermeden edemedim. Usta-çırak, av-avcı, ölüm-yaşam, ufalanma-genişleme, doğru-yalan gibi ikilikler, tutkuyu geri plana atan bir atmosferde bu kadar etkili olur muydu? Sanmıyorum. Onları bunca güçlü yapan tutkuyu elden bırakmadan hareket eden karakterlere tuttuğu aynaydı bana kalırsa.

Yanı sıra ele alınan her bir anlatıyı masal olarak nitelendirmenin yarattığı bütünleştirici dili çok sevdim. Bu da beni "Masalın da Yırtılıverdiği Yer"den uzak tuttu bir süre. Oysa kitabın en başında Talat Sait Halman'dan yapılan alıntıda "En doğru masal anlamadan korktuğumuzdur" diyor. Bu cümleyi birden fazla anlamıyla düşünmeden edemiyorum. Masallardan onları anlamadan önce mi korkuyoruz, yoksa onları anlamaktan mı korkuyoruz? Belki de bu sorunun cevabının bir önemi yoktur ve cevap her ikisidir de.

Tutku ve korku birbirini tüketerek besleyen iki duygu olarak, masalların içinden sızarken ister anlamasını ister sezmesini sağlayarak olsun, okuru kendine çekiyor. Masalın sürmesi de yırtılıvermesi de fark etmiyor o andan sonra. Zira Türkçe bilen ve Bilge Karasu'yu yazdığı dilde okuma fırsatı bulan insanlar, masalların çekimine kapıldığında onları dili şahsına münhasır bir yazar ve kitap bekliyor. Zor olsa da buna değecek bir yolculuk yani.

"Korku, örtmeğe en yatkın olduğumuz kirimiz, gizlemeğe en çok uğraştığımız kokumuzdur." (sayfa 226)
Profile Image for cold green tea.
13 reviews1 follower
December 29, 2014
Turkish writer Bilge Karasu puts together deeply strange fairy tales of beauty, guilt, thwarted desire, loss and doomed understanding. He employs an unconventional narrative structure in the midst of his stories; sentences are suddenly shaken out of their paragraphs to resemble lines of poetry with an effect akin to opening the closet looking for a vacuum but instead discovering the sea-- two distant realities simultaneously occurring in the same spot.

It is almost too easy to point to the influence of Borges or Calvino here, as many people do; a more apt comparison would be to Julio Cortazar. Karasu's experiments with language and his oddly expressed themes lead his stories down a slender passage between obscurity and mystery. Occasionally a passage went to such a remote place that it was as if the events were seen through the wrong end of a telescope. The lost buses, empty bazaars and the perpetual murmur of an unknown sea linger and haunt the reader like repeating but barely remembered dreams.
Profile Image for Зорница Иванова.
Author 1 book62 followers
February 4, 2024
Богатство за любопитния (и търпелив) читател. Свалям звезда заради прекалено многото typos в иначе красивото издание.
Profile Image for Yoshka.
64 reviews14 followers
April 1, 2024
Специфичен стил има Карасу - разкази в разказа, фрагменти от цялото, препратки към исторически личности, събития и места. На пръв поглед добре написан хаос, който трудно и бавно прочетох (особено първата половина), но в крайна сметка частите от пъзела се подреждат и аз не знам как, защото продължавам да не виждам общата картина. Начинът на писане е нетрадицио��ен, през цялото време действието сякаш е обхванато от гъста мъгла. Тази недоизказаност остава до края и неяснотата за героите и случките ме кара да се съмнявам, че действително съм прочела това произведение. Но в едно съм сигурна - беше красиво занимание. Който търси да чете нещо наистина различно, ще остане доволен.
Profile Image for Sarah.
548 reviews34 followers
January 19, 2019
(Don't worry; There are no dead cats in this book.)

I love Karasu's approach to narrative: He just does whatever the f— he wants. Some consider this his masterpiece. Personally, I preferred Night (the only other book of his that I've read). This one, though brilliant in its components, was a bit too all over the place for me. Perhaps some part of his artistic sensibility was lost in the translation from Turkish.
Profile Image for Umut.
28 reviews10 followers
July 1, 2017
Başlarda beğenmemiştim. Sarmamıştı. Okumayı bıraktım, ne ki bu şimdi diye düşünüyordum. Kitabı evirip çevirirken son okuduğum masalı aklıma düşüverdi. Adam, geceden geceye arabayı kaçırıyordu. Ne yapsa ne etse. Vallahi güldüm ne diyeyim. Düşündükçe daha çok güldüm. Birden içim ısındı.

İşte öyle bir kitap. Eğer bir yerinde sizi ısırırsa, seveceksiniz. Kim bilir.

Aşk olsun geceden geceye arabayı kaçıran adam, aşk olsun sana. Sen olmasan oyunun sonunu göremeyecektim iyi mi?
Profile Image for Özge Erdönmez.
25 reviews17 followers
May 9, 2018
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı'nda yazar-eser eşleştirmelerinden sorumluyken, "En Güzel Kitap İsimlerine Sahip Yazarlar" listemde baş sıralardaydı Bilge Karasu. Yine o dönemlerde Tumblr kullanırken, hoşuma giden kitap isimlerinden bazılarını aratır, alıntılarına bakardım. Bilge Karasu'nun cümleleriyle ilk kez orada selamlaştım, ilk bakışta güzellerdi, biraz da aklımı kurcalamışlardır geceler içerisinde. Bundan yıllar sonra Göçmüş Kediler Bahçesi'ni aldım. Ona dikkat eden, emek veren insanların fark edebileceği bir başka güzelliği var sanırım Bilge Karasu'nun ya da yalnızca bu kitabının; birçoklarının selamlaştığı fakat pek azının bilmeye zaman harcadığı.
Dikkat isteyen cümlelerinin içindeki nüanslar ve semboller, masalların bitiminde ağzınızı açık bırakacak kadar zeka dolu.
13 masalın her birinin anlamını ilk turda yakalamak benim için ( okuduğum dönemden belki, biraz da parçalı anlatımdan) zor oldu. Fakat bir tanesini yakalayınca ya da o sizi yakaladığında, diğerlerinin arkasından koşmak; oyuna devam etmek istiyorsunuz. Biraz yoruluyorsunuz ardından durup diğer masala acıkıyorsunuz, öyle bir şey. Bunun yanında her masalın sonunda bize bütününden bir parça olarak sunulan, kitabın ismini aldığı, Göçmüş Kediler Bahçesi isimli bir öykü var.
Kitabın yazım biçiminin farklılığına istinaden, ne yazacağı kadar nasıl yazacağını da fazlasıyla düşünen, önemseyen bir yazar olduğunu söyleyebiliriz Bilge Karasu'nun. Farklı düzlemlere geçerek akışı değiştiren; kimi zaman bireyin durağanlığına, kimi zaman içeriden bir bakışa, kimi zaman bütünden ayrı bir parçanın kendi dünyasına, kimi zaman ihtimallere yönelmiş düzlemden ayrılan cümleleri, zihnimizin dalgalanışı gibi, tek bir düzlemin ifade edebileceğinden çok daha fazlasına yayılıp, çok daha fazlasını ifade edebiliyor.
Ve Bilge Karasu'nun gittikçe koyulaşan her masalında hep bir yokoluş var; var olanın, kendini var edenle arasındaki ilişkinin ardında bekleyen bir yokoluş.

"Denizsiz kalmamak için, gittiği her kıyıdan çakıllar, kavkılar taşırdı evine. Denizi bütün gözenekleriyle yeniden emebileceği günlerin gelmesini, kavkılara bakarak beklemişti, kışlar kışı."
"Deniz dendi mi, kimi oraya kimi buraya akan sular durmaz, tersine hep bir olur, bir kıyıya yönelirdi, ister kumluk ister çakıllık bir kıyıya...Durmaz olurdu delikanlı. Denizi öylesine severdi. Gider çakıllara uzanır, denizin yüzünde gerinir, sularda kulaç atar, kumlarda yatardı sere serpe. Yaşamak demek, yazsa denize gitmek, kışsa deniz aylarını beklemekti ona göre."
"Diyorum ya, yük olmanın acısı, yapayalnız yaşamaktan kötü mü değil mi, bilemiyorum..."
Profile Image for Sümeyra.
255 reviews2 followers
November 15, 2023
Mükemmel!
Hiç örneği olmayan bir kumaşı dokurmuş gibi yazılmış masallar.
Özgün.
İlginç.
İsmiyle müsemma bir yazar Bilge Karasu.
Metis Yayınları’nda ‘Bilge Karasu Günlerini’ görünce merak ettiğim bir yazardı kendileri.
İmgesel, saatlerce düşünülerek, her bir cümle için emek harcanarak, felsefik, melankolik, gerçekçi büyüklere masallar…
Biçimin sevimi, ilginçliği, atlamalı cümleleri, geriye dönüp tekrar okunması gereken sıralaması ile çok çok farklı…
Bayıldım kendilerine ve masallarına:)

“-Bilgiyi ne için kullandığını unutanlar, güçsüzlüğünü güç sananlar, sevgiyi bayatlatanlar bu dokuyu yırtarken,
korku, ördüğümüz duvarların iki yanında da, duradurur.

-Bu dünyadaki varoluşumuza, bu varoluşun sürüp gitmesine hiç şaşırmıyor gibiyiz. Masallar bu rahatlık karşısındaki şaşkınlığımızın sonucu.

-Aşılmaz, ötesine geçilmesi düşünülmeyecek büyüklüğümüz, her kusuru bağışlarken, o kusurları işleyeni de bir yandan ezer.

-Düşümdesin sen şimdi. Bir su gibi.

-Ne olur, yalnızlığımda beni yalnız bırakmayın…

-Sevildiğini bilmek istersin.
Evet.
Ama sevildiğinin söylenmesini istemezsin. Beni söylenmemiş bir sevgide boğabilirsin.

-Bilgisini başkalarına aktarmak, aktarılmamış bir bilgi kalmasın diye türlü alanlarda öğretim yapmak da bir çeşit soyunmaydı çünkü.

-Bizden beklenen bu
insan olduğumuzu unutmak
olduktan sonra…

-İnsan havayı sever mi? Havayı içine çeker, yaşar. O kadar.”
Profile Image for Seda.
52 reviews13 followers
January 7, 2019
İçerisinde kolay kolay hiçbir yerde karşınıza çıkamayacak türden kelime ustalığını barındıran, öykü ve masalın iç içe geçtiği, okuduğum ilk Bilge Karasu kitabı. 1979 yılında yazılmış olmasıyla, Gece gibi hatrı sayılır derecede kasvetli bulunan ve postmodern metaforlardan oluşmuş bir kitaba zemin hazırladığını düşündüğüm kitap, "BÜYÜK ANLATILAR ÖLDÜ" ifadesini destekler nitelikte parçalara bölünmüş imgelerden oluşturulmuş ve Bilge abimiz bütünü oluşturmayı bize bırakmış kedilerin, yengeçlerin, kirpilerin, yeşil gözlü yontuların arasından.

Bugün karlı bir İstanbul sabahında işe giderken kafamda şu alıntıyı hatırlamaya çalışarak kapıdaki kedilere mama verdim:

"Kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği)
kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek
demektir. O umursamaz bağımsızlığı, sırası gelince, kendi de
göstermek olanağını -çocukça bir haklılık duygusuyla- elinde
tutmak demektir."

Arkamı dönüp giderken teşekkür olduğu her halinden belli bir "miyav"la ısındı içim.

Tanıştığıma memnun oldum B.K!
Profile Image for Ömer Talha.
165 reviews14 followers
January 7, 2020
Calvino'vari bir kalem Bilge Karasu'nun kalemi. Calvino kadar okunması güç değil neyse ki. Muğlaklığı ve birbirine girift yazıları açısından benziyor diyebiliriz.
Bilge Karasu'nun bu kitabındaki her öyküsü farklı bir pencereye açılıyor. Her yazıda farklı ve vurucu tatlar bırakıyor insan zihninde. Öykülerin ardındaki psikolojiyi merak ediyorsunuz. Uzun uzun kurulmamış ve latif kelimeler topluluğu cümleler, verilmesi hedeflenen mesajı direkt olarak veriyor. Size yalnızca bazı cümlelerin altını çizmek kalıyor.
Profile Image for Dilara.
43 reviews3 followers
July 31, 2015
İlk kez okudum Bilge Karasu'yu, yalnızca kitaplarından alıntılar falan biliyordum. Bu kitapla başlamamı önerdiler. Çok büyük beklentilerim vardı açıkçası; çünkü etrafımda -annem dahil- milyon tane Bilge Karasu aşığı var. Hatta henüz okumadığımı duyduklarında çok garipsediler. Bilmiyorum benim içime işleyemedi o sevgi, çok uzun cümlelerde boğuldum okurken. Gerçekten boğuluyormuş gibi hissettim. Bilemedim hakkı yenmez, değişik bir dili değişik bir üslubu var; fakat ben çok sevemedim galiba.
Profile Image for Sema Dural.
394 reviews11 followers
September 9, 2016
"günlerden deniz, sulardan salı, yürürden vatos, yüzerden kedi..."
Profile Image for simsalabima.
44 reviews1 follower
January 10, 2017
Daha kitabın başlarındayken tekrar okumam gerektiğini biliyordum. Kitap, yaşarken yavaş geçen ama göz açıp kapama süresinde biten zaman gibi. Buraya sevgili Bilge Karasu için çiçek bırakacağım
Profile Image for Duygu.
202 reviews105 followers
January 23, 2021
Bilge Karasu hakkında kafam çok karışık. Bazen bir öyküsünü okuyorum, senelerce o öyküyü (Göçmüş Kediler Bahçesi'nin deniz gören kirpisi, Ortaçağ abdalı, çırak cambazı...) kafamda gezdiriyorum, o öyküden birkaç cümle ara ara kafamda dönüp duruyor. Bazen kitabın kalan 150 sayfasını sırf o 10 sayfalık öyküye hürmeten okuyorum. Bazen öykülerinde sakin, çağıran bir ses duyuyorum, bu yüzden o öyküleri yanımda taşıyorum. Ama çoğu zaman öykülerindeki "ben ben" sesi artık boğucu hale geliyor. Pek çok şairde olan erkek sesi, erkek gözü Karasu'nun öykülerinde de beni rahatsız eden şey. Yanlış olduğunu düşünmüyorum bunun, bir zaafiyet değil yani. Ama benim okurken aradığım şey bu değil. Yine öyle bir yerdeyim, şimdi ben Karasu'nun "sadık bir okuru" filan mıyım yoksa ondan hazzetmiyor muyum? Kitabın son 15 sayfasına elim gitmiyor.
Displaying 1 - 30 of 89 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.