.Sehrin sokaklarinda ihanet yuruyor bu siirlerde; tanidik birileri oluyor, mahkumlar koguslarinda sevda, ozlem, ozgurluk, sevgili oruyorlar gizlice, genc ayriliklar, tutsak mutluluklar yasaniyor... Aykiri hayatlarin resmi gecitinde hep bir agizdan "hayat zamanda iz birakmaz / bir bosluga dusersin bir bosluktan / birikip yeniden sicramak icin / elde var huzun"..."Attili Ilhan toplumcu siirimize oldugu kadar, bireyci siirimize de yeni boyutlar kazandirmistir." Asim Bezirci Sayfa 132Baski 2016 Is Bankasi Kultur Yayinlari
Attilâ İlhan was born in Menemen in İzmir Province, Turkey on 15 June 1925. He received most of his primary education in İzmir. However, because of his father's job, he completed his junior high school education in different cities. Aged 16 and enrolled in İzmir Atatürk High School, he got into trouble for sending a poem by Nazım Hikmet, a famous dissident communist Turkish poet, to a girl he was in love with. He was arrested and taken into custody for three weeks. He was also dismissed from school and jailed for two months. After his imprisonment, İlhan was forbidden from attending any schools in Turkey, thus interrupting his education.
Following a favorable court decision in 1941, he received permission to continue his education again and enrolled in Istanbul Işık High School. During the last year of his high school education, his uncle sent one of his poems to CHP Poetry Competition without telling Attilâ. The poem, Cebbaroğlu Mehemmed, won the second prize among many poems written by famous poets. He graduated from high school in 1942 and enrolled in Istanbul University's law school. However, he left midway through his legal education to pursue his own endeavors and published his first poetry book, Duvar (The Wall).
Nedendir bilmem bu kitaptaki siirler daha cok icine cekti beni. Ayrica yine kitabin sonundaki soylesiler enfesti. Attila Ilhan'in Ikinci Yeni akimina giydirdigi bolumler ozellikle dikkatimi cekti :)
Attila İlhan’ın şiir dünyasının sevilen şairleri arasında neden olduğunu bir kez daha anladım. Şiir kelimelere yüklenilen anlamlar bütünü değil, bütünü oluşturan kelimelerdir. Kaptan kelimelerini konuşturarak ve imgeleyerek inanılmaz mısralar ortaya çıkarmış. Daha önce denk gelmediğim ve okumadığım bir şiiri var ki ilk iki dizesinde kamyon çarpmışa döndüm.
Kalın mavi camdan bir duvara çarptım Hay Allah gözleriniz değil miymiş?
Atilla İlhan insana hiç şaşırtmıyor. Ne en iyi diyebileceğim ne de kötü diyebileceğim bir şiir var… Şunu biliyorum ki asla yanıltmayacak kadar güzel şiirleri var. Her zaman bir arkadaş gibi eşlik edebilecek güveni ve rahatlığı verecek şiirler... O kokurken bazen günlük hayat bazen kalbimin derinliklerinde buldum bu kitabı. Ne kadar iyi bir kalem olduğunu söylemek yersiz ama biliyorum ki tüm kitaplarını aynı sevecenlikle okuyacağım.
Bir şiir kitabından 7-8 akılda kalan, etkileyici, güzel ve kalıcı şiir çıkarsa, bu eser başarılı kabul edilmeli. Hele bu sayı 10'un üzerine çıkarsa, bu kitap gelecek nesillere kalmaya adaydır. Elde Var Hüzün' bu okuyuşumda çok beğendiğim şiirleri bir listesini yapayım dedim: Yirmiyi geçmişim: Yağmurda Sis Düdükleri Tut ki Gecedir, Kısa Devre 2, Rüya Bu Ya 1, Rüya Bu Ya 2, Rüya Bu Ya 3, Zeynep Beni Bekle Ayıp Resimler (Bu bölümü sevmedim. İş Bankası Kültür Yayınlarının editörlerine bir not: 35. sayfada başlayan bölümün adı "Ayıp Resimler" olacak, "Yağmurda Sis Düdükleri" değil) Rubaiyat Zulmetmeyi Yeğler, Sürekli Bir Dalgınlıktır, Döne Döne, Bir Vapur Gibi Uğuldayarak, Yağmurlu Kış Günü, Trenler Katar Katar, Korkunun Kulak Gibi, Buz Kuşları, Sabah Uyanırsın Serbest Gazeller Gibi Redifli Gazel, An Gelir, Kim Kaldı, Bâki’ye Gazel, Elde Var Hüzün Drang Nach Osten 1.Raviyân-ı Ahbar…, 2.Nâkilân-ı Âsâr…, 3.Şöyle Rivayet Ederler Kim…
Bunların arasında da Rüya Bu Ya 1, Rüya Bu Ya 2, Rüya Bu Ya 3, Zeynep Beni Bekle, An gelir, Elde Var Hüzün ve Drang nach Osten bölümü komple benden tam not aldı.
Bu kitapta "Meraklısına Notlar " yok, ama Meraklısı için Ekler" var. Burada yazarın şiir ve estetik konusundaki 10 yazısı bulunuyor. Çok iyi bir seçki.
Bu kitap "okundu" olarak sınıflandırılmamalı, sürekli "okunmakta" olarak bir baş ucu kitabı olmaya layık.
İnanın çok çaba sarf ediyorum ama bazen olmuyor. Sorun sende değil bende herhalde böyle bir durum için söylenmeli. Atilla İlhan bu seride olduğu için mi okuyorsun sorusuna ne diyebilirim çaresiz bir evetten başka.
“ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz kars'a mı desek ardahan'a mı desek yollarda kar bulut mavisi / dağlar duman derin bir uykusuzluğa sarkmış yolcular bir uçuruma sarkar gibi tedirgin ürkek gizli böcek çıtırtıları şoförün radyosundan camlar buğulandı sabah oluyor omuzumda uyuyorsunuz” /rüya bu ya
“hayat zamanda iz bırakmaz bir boşluğa düşersin bir boşluktan birikip yeniden sıçramak için” /elde var hüzün
Bir Azerbaycanlı olarak, ülkemizde türk şiir yazarlardan bazıları çok meşhurdur. Hatta onlardan başkaları pek tanınmaz. Atilla İlhan gibi, Nazım Hikmet gibi, Cemal Süreya gibi, Turgut Uyar gibi, Özdemir Asaf gibi isimler. Bunların hepsini okudum diyemem. Ama okumayı planlıyorum. Atilla İlhanla başladım. Kitaplarından bir kaçını okudum. Bu kitabı en az "KİMİ SEVSEM SENSİN" kitabı kadar sevdim. Onun kadar beyendim. Neden hep hüznü yazıyor şairler diye önyargıyla yaklaşırdım bazen. Zaman geçtikce daha iyi anladım. Hayatı mutluluklarımızla değil, acılarımızla tanımlıyoruz. Bizi büyüten, olgunlaştıran mutluluklarımız değil, acılarımızmış. Ve edebiyyat dediğin en çok da dramla besleniyormuş. Her ruha dokuna bilmek, her ruhu okşamak için. Biz insanlar mutluluklarımızı değil, hep acılarımızı konuşup, acılarımızı büyütdüğümüzden hüznü ruhlarımızla eşleştiriyoruz. Garip bir çekiciliği var hüznün, acının. Anlatsan, anlatılmaz. Bilen biliyor.
Güzel serüvendi. Teşekkürler, Atilla İlhan!!
Ayrıca, burada eğer Azerbaycanlı arkadaşlarım varsa, onlara sesleniyorum. Türk edebiyyatında bizim ülkemiz için pek meşhur olmayan ama güzel eserlerle tarihe iz bırakan başka isimler de var. Behçet Aysan gibi, Abdurrahim Karakoç gibi. Araşdırın, onları da okuyun.
İçerisinde "tut ki gecedir" "gibi redifli gazel", Ahmet Kaya'nın da seslendirdiği " an gelir", "baki'ye gazel" ile "elde var hüzün" gibi muhteşem şiirleri ve "nedir tren düdüklerinin çığlık çığlığa sorduğu bir şehri terk ederken susmak bu kadar güç müdür kadere dönüştüren nedir sıradan bir yolculuğu" gibi harika dizeleri barındıran şiir kitabıdır. Ayrıca kitabın sonunda "meraklısı için ekler" kısmı da oldukça güzeldir.
Atilla İlhan'ın şiirleri ile yeni tanıştım diyebilirim, ilk okuduğum kitabını daha iyi anladım diyebilirim ama her iki kitabında da meraklısına notlar olması güzel. Her şiir kitabının sonunda olması gerektiğini düşündüğüm bir şey. Şiir dünyasına yeni atıldım gibi ama hâlâ keşfediyorum. Bakalım sonucu nasıl olacak?
“zeynep beni bekle gece ağaçlarına yağmur çiseliyorum cam tozu su beyazı yalnızlığını mutlaka değiştireceğim bir yaprak halinde süzülüp saçlarına eski teşrin'lerden kederli kırmızı zeynep beni bekle mutlaka döneceğim söyle kim önleyebilir buluşmamızı”
Serinin 7. kitabını da bitirmiş oldum. Atilla İlhan'ın diğer okuduğum kitaplarına göre biraz daha kötüydü. Daha doğrusu çok beğenemedim. Fazla bir inceleme de yapamayacağım. Diğer kitaplarında çok güzel bölümler vardı. Bu kitabında pek bir bölüm yok. Şiirler uzun ve geneli serbest. Aşk, yalnızlık ve savaş konuları işlenmiş ama daha fazla olan zencilik ve hapishane günlerine daha çok dayandırmış. Elbetteki kitaba kötü demiyorum ama diğer kitaplarına göre daha az beğendim.
korkular su mudur süzülür parmaklarından camlarda buğulanır soğuktan yalnızlığı içinde bir ürperme eski yanılgılardan aynı filmin ısrarla aynı yerden başladığı kimliğini öğreniyor her defa başkasından
görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür